tag:blogger.com,1999:blog-300370302024-03-23T20:47:09.342+03:00endiseliperiendiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.comBlogger852125tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-54345791146120832802012-04-14T10:23:00.000+03:002012-11-29T23:27:27.976+02:00sabah iyidir<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTnNZ8BH6dVpNjOjKnM5T0ryPSlpeg2txLSjD0H0h7-8mWHP5B9sUTRO4Fq0j8z_V5nnG1UKcr1Sn2vjsA9PxW54MHkwSv-UDuNbrFgz6mpuuPgMYvhEojUt8IlD9JCYtOaEQp/s1600/6a00d8345196d169e2017c3173adee970b-800wi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTnNZ8BH6dVpNjOjKnM5T0ryPSlpeg2txLSjD0H0h7-8mWHP5B9sUTRO4Fq0j8z_V5nnG1UKcr1Sn2vjsA9PxW54MHkwSv-UDuNbrFgz6mpuuPgMYvhEojUt8IlD9JCYtOaEQp/s320/6a00d8345196d169e2017c3173adee970b-800wi.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs3706753370675455" name="gsManySongs3706753370675455" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=3706753,3706754,23749509,3706761,29858742,29625791,26113062&bbg=d99307&bth=d99307&pfg=d99307&lfg=d99307&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=e8e3e3&pbgh=e8e3e3&lbgh=e8e3e3&sbh=e8e3e3&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=3706753,3706754,23749509,3706761,29858742,29625791,26113062&bbg=d99307&bth=d99307&pfg=d99307&lfg=d99307&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=e8e3e3&pbgh=e8e3e3&lbgh=e8e3e3&sbh=e8e3e3&p=0" />
</object></object><br />
<br />
süpürgenin kapatma düğmesine basınca hüzünleniyorum. onca yaşam dolu şamata, gürültü, eylem bir anda son buluyor. bazen o her şey sona ermiş gibi olan sessizliğe dayanamayıp tekrar açıyorum, yaşam ellerimde yeniden başlıyor:)
kahvaltı yapıyorum şimdi. uyku yoluna koymuş her şeyi. iyiyim.
rüyamda, göl içinde yaşıyor, orada yeni organizmalar arıyormuşum. yemek için mi, yoksa bilim aşkına mı, emin değilim. 'suda yaşayamam, nefes alamam,' diye korkutuyorum kendimi. bunu farkedinceye kadar gayet güzel idare ediyordum oysa. korkuyla uyandım sonra, nefes nefese... sabaha karşı. hava ılık, yağmur yağıyor, çok güzel. pencereyi açıp, yeniden girdim yatağa. az önce kalktım. tina ile oynadık. çay demledim. müziği açtım. kahvaltı yapıyorum. krem pantolon, mavi tişört mü giysem; yeşil bluz, siyah tayt mı?... zor karar, büyük dert:) uyku aşırıya kaçıp sorunlu bir zihni bu sığ sulara kadar çekmiş. bu mevkide olmakta sayısız fayda var. hazırlanalım. bir de ıslık çalmayı bilseymişim, yakışırmış.endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com137tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-16858161753170006032012-04-13T18:20:00.002+03:002012-04-13T18:33:35.047+03:00yazısız ya da "en güzel düş bile gerçeklikten farklılığını ve bağışladığı şeyin sadece bir yanılsama olduğu bilincini bir leke gibi taşır üzerinde"*<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lysrb3rL0x1qlymm0o1_r3_500.gif" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lysrb3rL0x1qlymm0o1_r3_500.gif" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<b>rüzgar </b><br />
bir şeyler anlatıyordum. konuşup durdum, kolay, hafif sözcükler. ama nerden baksan şiirli bir sabaha uyanmıştım. meselesi olan bir rüzgar vardı; tüm ağaçlara sataşıp durdu. bir balkondan izledim. yabancı bir balkon, yabancı bir manzara. beni biliyorsun; bir eve alışmamın ilk koşulu, penceredeki manzarasına alışmam. sabahın kör bir vakti. ağaç, rüzgar vardı. ben de vardım da bir insan bilinciyle yoktum sanki. diyelim, bir taş gibiydim. bir sevinci, kederi taşımayan ya da bir kader döngüsünde yuvarlanıp durmayan, bir laneti sürüklemeyen, karşı duran değil de umursamayan... bir taş kadar aldırışsız. kafamın arkasında çok uzaktan bir sismograf bir keyifle titreşip kaydediyordu ancak sabahı. kaydetti, şimdi yazıyorum.<br />
<br />
<b>küskün eve güzelleme </b><br />
<div class="MsoNormal">
ne anlatmalı? şu an kederliyim biraz. tam olarak kavrayamadığım bir keder. artık değişmiyorum sanırım. değişiyorsun, dedi. nazım’ın bahçesinde gelmiş olması gereken baharı gelmiş varsayarak oturuyor,
doğal olarak üşüyorduk. değişmek bir fikrin başka bir fikirle mübadelesi
demekse, değişmiyorum, dedim. bunu derken aklımda ev ve sokak resim olarak
olarak karşılaştırmalı duruyordu. ev, dünyevi olandan uzaklaşıp, hayat hakkında
düşündüğün bir rafineri merkezi, bir tür ibadethane. sokak ise o karmaşası,
içinde evde kendi kendine tartışmaya açtığın kavramların uygulama alanı. sokak
hep bildiğim şeyleri söylüyor artık. beni şaşırtmıyor. bildiğim ne
varsa türevleriyle var hala. sokağı sevmiyorum. sokak ilkel bir yer; hiyerarşi
yaratıyor. verimlilik ilkelerinden bahsediyor, çıkar gözetiyor, kötü olmanın koşullarını
yaratıyor ve kendini mazur göreceğin anlayışı da beraberinde getiriyor. değişmek
düşüncene eleştirel bakmakla ilgili, evet, bakıyorum ve sokak mübadele etmeye değer gördüğüm bir fikir sunmuyor artık.</div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
peki, insanda ne değişir? insan
belki hiç değişmez. belki insan gerçeğin yanılsamalarını değiştirir. buna da ihtiyaç duyar. çünkü gerçeği bilmez değildir de, gerçek sıkıcıdır, bunu
bilir ve yanılsamalar yaratır ondan, yanılsamaları değiştirir. sonra zaman
geçer. eve gitme vakti gelir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
çıktım. yağmur yağıyordu. dalgındım. kornalar bağırıyordu... hiçbir şey değişmedi. eve geldim. kendi manzaramın içine girince rahatladım.<br />
<br />
ne yapsak? şiir filan mı okusak? bildiğimiz bir şiir olsun. tamam, bugün tam da bu şiirin günü, yoruluncaya kadar yazalım.<br />
<br />
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs294534672952176491" name="gsManySongs294534672952176491" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=29453467,29521764,32130344,23613496,23613620,23613525&bbg=949171&bth=949171&pfg=949171&lfg=949171&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=e0e0e0&pbgh=e0e0e0&lbgh=e0e0e0&sbh=e0e0e0&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=29453467,29521764,32130344,23613496,23613620,23613525&bbg=949171&bth=949171&pfg=949171&lfg=949171&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=e0e0e0&pbgh=e0e0e0&lbgh=e0e0e0&sbh=e0e0e0&p=0" />
</object></object>
<br />
<br />
<b>ne gelir elimizden insan olmaktan başka</b><br />
ne çıkar siz bizi anlamasanız da<br />
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar<br />
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.<br />
<br />
hiçbir şey! kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında<br />
yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla<br />
dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık<br />
menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara<br />
mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur<br />
her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir<br />
bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla <br />
deriz ki, "şuram ağrıyor" bir de, "başım dönüyor", "yanıyor avuçlarım"<br />
belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma<br />
bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş, yaşıyorcasına<br />
uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık<br />
nedir mi ellerimiz -korkunçtur bir elin bir köşesinde insan olmalarıyla-<br />
<br />
korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin<br />
kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin<br />
ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park bekçisinin<br />
korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi sallanaraktan<br />
<br />
bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda aranan<br />
korkunçtur -bunu anlıyoruz- bir yüzün en çoğul beyazında<br />
korkunctur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe ışıklarında<br />
ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan olmalarıyla<br />
korkunçtur korkunç!<br />
diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum <br />
ayrıca neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi<br />
tüketen kim. hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini <br />
ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla<br />
çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz inceliği<br />
ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi<br />
yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi<br />
bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar<br />
bırakıp giden beni bir kenara, bir uzağı, ya da bir boşluğu bırakır gibi <br />
ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya<br />
ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.<br />
ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız<br />
hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adına<br />
eskimiş fırçalarda, kırılmış şişelerde, tozlanmış ilaç kutularında<br />
okunmaz kitaplarda, uzaksı giyişlerde, çocuksuz avlularda<br />
anlamsız kahvelerde, bir yolun çok ucunda, asılmış koyun butlarında<br />
ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız<br />
kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan olmalarımla <br />
<br />
kapansam, evlere kapansam, yıkanmış bir deniz bulacaksam orada<br />
anılar bulacaksam -anılar mı dediniz?- ne sesli bir vuruşma<br />
odalar bulacaksam, odalarda kadınlar, çiçekler, çok aynalar<br />
rakılar, gene rakılar, kırıklar sonsuz yaralar<br />
bulacaksam orada, bir koltuğu bir koltuğa doğru<br />
bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doğru yaklaştıran çocuklar<br />
sinekler bulacaksam, kaskatı yapan boşluğu, sinekler<br />
zorlanmış bir gülüşten -iğrenip birden- kusmalar, bulantılar<br />
bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar<br />
ölüler bulacaksam -ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dışa vurmalar<br />
ne dedik, dışa vurmalar mı, yani ilk aydınlığı mı ölümün<br />
ölümün ilk aydınlığı mı, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu konuda<br />
ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcık birşey insanın sonsuzunda<br />
bu kadarcık bir şey -İyi ya, peki, şimdi kim var sırada<br />
sakın haaaa! biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza<br />
yok deyin çünkü biz... biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla<br />
ne güzel ellerimizle... başlayın, hadi başlasanıza<br />
örneğin bir kahve falı? az müzik? diyorum biraz iskambil!..<br />
ama hiç seslenmeyelim -seslenmeyelim- içimizden oynayalım <br />
ayrıca<br />
- dört kişiyiz!<br />
- hayır on!.<br />
- bin kişiyiz!<br />
- bana kalırsa..<br />
ne kadarcık bir fark var bizimle bütün insanlar arasında<br />
öyleyse başlayalım: koz kupa! ah şu sinek onlusu bire bir unutulmaya<br />
çayınız soğuyacak! çayınız mı dediniz? ne tuhaf biraz anlıyorum<br />
<br />
- üç karo!<br />
- pas diyorum!<br />
- susalım baylar, dört kupa!<br />
ah şu sinek onlusu! koz kupa! çayınız mı dediniz? susalım!<br />
susalım -niye susalım- anılar mı dediniz? ne sesli bir vuruşma!<br />
ya sonra? bırakın şu sonrayı, bilmem ki nedir o sonra<br />
gene mi, başladınız mı? peki şimdi kim var sırada <br />
sakın haaaa! biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza<br />
yok deyin çünkü biz... biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla<br />
ne güzel ağzımızla... yok canım, ben var ya, istiyorum sırada <br />
olmayı istiyorum -sahi mi- ama isterseniz siz olun<br />
siz olun, biz olalım kim olacak ? -hep böyle oyalansanıza<br />
yani "şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa."<br />
gibi oyalansanıza<br />
biraz oyalansanıza.<br />
<br />
bir oyun başka olamaz oyundan gibi<br />
bir söz başka olamaz sözden gibi<br />
bir şey başka olamaz bir şeyden gibi<br />
tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa <br />
ne gelir elimizden insan olmaktan başka<br />
ne gelir elimizden insan olmaktan başka<br />
<br />
ne çıkar siz bizi anlamasanız da<br />
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar<br />
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.<br />
<br />
<b>e. cansever</b><br />
<br />
başka? <a href="http://www.sinegoz.com/" target="_blank">şurası iyi bir film sitesi.</a> buralardayım işim yoksa. siz de seversiniz.<br />
<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;">* adorno, minima moralia.</span>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com26tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-81217937048210637122012-04-05T12:46:00.001+03:002012-04-05T12:47:48.605+03:00baharın iyimserliği ile kendine onur bahşediyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lpzs4br8Bd1r1skm5o1_400.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lpzs4br8Bd1r1skm5o1_400.gif" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">dilediğim en güzel hayat</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">çöplerin içinde rüya aradım</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">düştümse eğer sana bakarken düştüm*</span></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
bir düş görüyordum. çok da ciddiye alıyordum artık hangi saçmalığı yapıyorsam orada. telefon çaldı. elimi uzatıp telefonu yanıma, yorganın altına aldım. biraz konuştum. ne konuştum? hala yorganın altında, düşteydim, konuşma düşün içinde geçti. uyandım. pencere. gri, bulutlu. hala kış sandım. ama pencereyi sonuna kadar açınca, hala direnen kışa karşı... bahar, bahar gelmiş! derhal müzik lazım.</div>
<div style="text-align: left;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="220" id="gsManySongs235993581233329596" name="gsManySongs235993581233329596" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=23599358,12333295,10966279,9576,23432777&bbg=2e8021&bth=2e8021&pfg=2e8021&lfg=2e8021&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=7e9e68&pbgh=7e9e68&lbgh=7e9e68&sbh=7e9e68&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="220"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=23599358,12333295,10966279,9576,23432777&bbg=2e8021&bth=2e8021&pfg=2e8021&lfg=2e8021&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=7e9e68&pbgh=7e9e68&lbgh=7e9e68&sbh=7e9e68&p=0" />
</object></object>
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
dışarı çıkacağım. ne giymeli? bu kızlar ne yetenekli, sokaktakiler diyorum. yürüyorum, hava bir an güneşli, bir kız çiçekli elbisesiyle geçiyor; sonra bulutlar, serinlik, bir kız cafe'de oturmuş, tam da gereken kalınlıkta bir hırka üstünde, yürümeye devam ediyorum, rüzgar çıkıp hava eni konu soğuyor ya, bu kez rüzgarlıklı bir kız vitrinin önünde. nasıl yapabiliyorlar bunca kararsız, değişken havaya an an uygun giyinebilmeyi. yanlarında görünmez bir gardropla filan mı dolaşıyorlar?</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
şöyle böyle konuşup durduk; ama demem gerek, hayatımın en güzel iki yılıydı. sakin, sessiz, ama nasıl desem dürüst ve içten bir iki yıl. çok şey öğrendim. başımın belası yalnızlıkla baş etmeyi ve onu sevmeyi, istemediğim hiçbir şeyi yapmak zorunda kalmadan yaşamayı... hangi kitabı okumak istiyorsam onu okudum, filmlerimi kendim seçtim. evde olmayı seviyorsam çıkmadım. gecenin üçünde kahvaltı mı yapmak istedi canım, ekmek kızartıp, yumurta haşlayıp, müzik açıp o saatte kahvaltı yaptım. tek başıma çılgınca dans ettiğim de oldu, avuçlarıma kapanıp göz yaşlarına boğulduğum da. bir çocuk ve bir kedi ile herkesin keyfine uygun bir düzen kurdum. kurmadım mı!? burada bir rüya aradım ve bana kalırsa buldum. bulmadım mı!? </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
birazdan çıkacağım, ama işte en basit hakikat yoruyor beni; şimdi ne giymeli? </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">*c. zarifoğlu</span></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com38tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-19427253016277306792012-03-31T16:24:00.000+03:002012-03-31T17:11:18.516+03:00dağınık: otobüs yolcusu, üç kadın, arkadaş, conrad, moby dick, çizgi film, audrey, mehldau, vs<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://30.media.tumblr.com/tumblr_m04hy0bkDR1r54wkvo5_250.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://30.media.tumblr.com/tumblr_m04hy0bkDR1r54wkvo5_250.gif" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
iyi ki her şeyin bir nedeni var. bugün güneş iyi olmamızın nedeni. yarın sınav var, bu da heyecanlı olmamızın. basit. nedeni anladığımız an içimiz rahat. iyi ya da kötü sonuç, farketmez. nedeni bilelim. en çok sorduğum soru bu: neden?<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="280" id="gsManySongs25006611191925719" name="gsManySongs25006611191925719" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=25006611,1919257,4002109,4002104,31480264,4002110&bbg=418da8&bth=418da8&pfg=418da8&lfg=418da8&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="280"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=25006611,1919257,4002109,4002104,31480264,4002110&bbg=418da8&bth=418da8&pfg=418da8&lfg=418da8&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object>
</div>
<br />
<br />
bu aralar dışarda çok zaman geçiriyorum. kadıköy'e değil de karşıya, taksim'e gidiyorum çoğu kez iş için. geçen gün ama kadıköy'deydim. özlemişim çok. otobüsten inince her zaman oturduğum cafe'ye gittim. uzun otobüs yolculuğunu bitirince orada oturup bir çay içiyorum çoğu kez. bu seferki otobüs yolculuğu ilginçti de. otobüse girdiğim anda ön koltukta oturan adam otoriter bir tavırla yanına oturmamı işaret etti. başka boş koltuk yokmuş çünkü. oturdum. bir bacağını tuhaf şekilde öne uzatmıştı. nitekim ikinci durakta, akbil doldurmak için otobüsü bekletmek isteyen hanıma, "ben topal bacağımla zamanında akbillerimi dolduruyorsam sen de doldurmalısın. otobüs sizi bekleyemez, devam et şoför," dedi. şoför devam etti. yol boyunca, arkaya yürüme alışkanlığı edinememiş yolcuları payladı, akbili olmayana akbil verdi, bir kadının kucağındaki çocuğu kucağına aldı... topallığı ve gür sesiyle şoförün iktidarını devralıp otobüs ahalisini hizaya getirdi. bir ara hızlı bir otomobilin ters hareketi nedeniyle ani fren yapmak zorunda kalıp otomobil sürücüsüyle atışınca şoförümüz, erkek yolcularımız kadınlardan ayıklanarak ve göğüslerini şişirip şoförümüze destek olmak için öne atılınca, yanımdaki topal bey sol elini onları engellemek için ileri uzatıp, "zaman kaybetmeye değmez," dedi. ona bakan şoföre bu kez aynı elinin avuç içini açarak kibarca yolu işaret etti. herkes sakinleşip yerine döndü, şoför yola devam etti. kadıköy'de tüm yolcularla birlikte koltuk arkadaşım da indi. arkasından bir süre baktım; tek başına topallayarak yürüyüşünde iktidarını kaybetmiş bir imparatorun acıklı hali vardı. uygun davranış biçimini, bir hareketin en ideal yapısını bana kalırsa en iyi topal biri bilir. ilginçtir ki, birbirlerine pek benzemeyen iki kocamın da hayali aksak olmaktı. aksak bir insanda büyülü bir şey görürlerdi. ben de severim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGZEmRDZuKMjVwtQWaFGdBgWGS4BcU1owENaFnwIrzbOYzwWCDLu6xyWQ_y1tpFL5wSEO_u4jJQ2kpQp7ecL5XCJfPTSyPyk5kDzLd7reYsTtfY6wQEnBZXY2XAVg0k2yIaqgs/s1600/tumblr_m1p3zftWg31qdymly.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="229" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGZEmRDZuKMjVwtQWaFGdBgWGS4BcU1owENaFnwIrzbOYzwWCDLu6xyWQ_y1tpFL5wSEO_u4jJQ2kpQp7ecL5XCJfPTSyPyk5kDzLd7reYsTtfY6wQEnBZXY2XAVg0k2yIaqgs/s320/tumblr_m1p3zftWg31qdymly.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
cafe'de her zaman oturduğum sokağa çıkarılmış masama çayımı alıp oturunca, yan masadaki üç neşeli hanımla selamlaştım. bir evraka bakıp sohbet ediyorlardı. neden sonra anladım ki, birinin çıkardığı astroloji haritasını, diğeri yorumluyor. kocalar, eski kocalar, burçlarıyla değerlendirilip kahkahalar patlatılıyor. zavallı tatsız arkadaşlarının oğlağı beşinci evde diye, sevimsizlikleri görmezden geliniyordu, filan. öyle hoş bir mizah anlayışları vardı ki, gülmeden edemedim. sohbete ben de katıldım. bir ara eski hayatlarında ne olduklarına ilişkin bir sohbet yürüken, "ben de rahipmişim," dedim. başka zamanlarda hiç dikkate alınmayan hakkımdaki bu bilgi, ilgiyle karşılandı, yüzüme baktılar, "zaten belli," dediler. "ama," dedi duygusal bir yengeç hanım olan "şamanlık var sizde." diğer harita yorumcusu ile bakışıp, kızılderili şamanı olduğum konusunda görüş birliğine vardılar. arkadaşımla buluşacaktık, gecikiyordum ama masadan da ayrılamıyordum. onlar da tekrar görüşmekten çok mutlu olacaklarını söyleyince birbirimize telefon numaralarımızı verdik.<br />
<br />
arkadaşım üç tur attığı halde arabasını park edecek bir yer bulamamış. kırtasiyeyi ikimiz de çok sevdiğimiz için nezih'te buluşacaktık yine her zamanki gibi. ben nezih'in karşısında alçak tabureleri olan kahveye oturup, odun ateşinde türk kahvesi söyledim ikimize de. daha çantayı yanındaki tabureye koyup oturmadan bir mesele hakkında konuşmaya başlamıştık. yan masada arada iki cümle edip sessiz çay içen iki beyin konuştuklarımızı idrak edip, bir fikir oluşturduklarını sanmam. sadece, "kadınlar..." demişlerdir:) <br />
<br />
kitapçıları dolaştık. mağazalarda bu yılın modasını teftiş ettik, pastel renkli pantolonlara, tişörtlere bayıldık, "ah bahar geliyor... buluşup ağva'ya gidelim," dedik. onu hiç gitmek istemediği toplantıya yetişsin diye otomobiline bindirip, komşufırın'dan ekmeğimi aldım. bahariye'ye yürüdüm. mudo'dan bir etek aldım yine. bu hafta aldığım ikinci etek. nazım'a uğradım. bülent neşeliydi, bense yorulmuş ve ciddi. gıcıktım bu nedenle biraz. masa kalabalıklaşmaya başlayınca kalktım. otobüse bindim. elimdeki ekmek poşetini gören hanımla ekmek çeşitleri, mayalama usülleri hakkında sohbet ettik. <br />
<br />
bilmem ki nasılım? iyi miyim, durgun mu? bir dağınıklık, alışkanlıklarımın bozulmasından bir huzursuzluk var içten içe. ama tam olarak nasılım, pek bilemiyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLk8MxUGCCnA1uJdekOPC3MbCL0v_LHR4af4_0XjFRseKwLd2XeOjGFMKZ_Df0yW4gnyPTfGXhKlwp9yY3muD01EXk1ej_gvIRmJ0x_uSFnKOzd3FqWqy4fTfWX-3DXRGFkZQA/s1600/tumblr_lj00vdp4c91qb8vpuo1_400.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLk8MxUGCCnA1uJdekOPC3MbCL0v_LHR4af4_0XjFRseKwLd2XeOjGFMKZ_Df0yW4gnyPTfGXhKlwp9yY3muD01EXk1ej_gvIRmJ0x_uSFnKOzd3FqWqy4fTfWX-3DXRGFkZQA/s320/tumblr_lj00vdp4c91qb8vpuo1_400.jpg" width="224" /></a></div>
<br />
yavaş okuyorum. bazı günlerse hiç okumuyorum. genç türk edebiyatçılarının kitaplarından almıştım. şöyle bir aralarında dolaştım. pek beğenmedim. o nedenle, hiç bahsetmeyeyim şimdi onlardan. hala conrad'ın 6 öykü kitabı var elimde. <i>hoyrat-öfke dolu bir öykü</i> yeni bitti. yine rastlantı eseri bize ulaşmış gibi, hikayeyi kıl payı yakalamışız gibi kurgulamış. öyküyü nakledeni pek tanımıyoruz, öyküyü anlatanı ise kitaptaki kimse tanımıyor, oradan bisikletiyle geçerken uğramış bir yabancı. şurdan burdan söz ediliyor ve neden sonra hikayenin asıl kahramanı, içi şeytani bir kötülükle dolu, tam bir baş belası, deli bir gemi anlatılmaya başlanıyor. burada, edebiyat dedektifi kategorisi için uzun uzun yazmayı düşündüm bunu ya kalsın, kısaca bahsedeyim; conrad apse gemisi için fikri, bana kalırsa doğrudan moby dick'ten almış. kaptan ahab için moby dick nasıl ki dünyadaki tüm kötülüğün simgesi ise denizciler için de apse ailesi gemisi öyle. aşinalık için, gündemi yakalamak için kötü edebiyatla vakit harcamamaya verdiğim karara devam edeceğim anlaşılan o ki. tolstoy okurum yakında, kafka kitaplarını yeniden okurum, fowles'un kitaplarını da. borges okurum dönüp dönüp. tanpınar'ları okurum, sabahattin ali, sait faik, yusuf atılgan... <br />
<br />
edebiyat dedektifi kategorisi için, edgar allen poe'nun <i>usherların çöküşü</i> kitabının sonu ile melville'in <i>moby dick</i> kitabının sonunu karşılaştırmalı konuşalım diye düşünüyorum. ama vakitsizlikten değil de bir tür zihin dağınıklığından, motivasyon eksikliğinden elim varmıyor yazmaya. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ9DP2eXZk9UofsQaF1y-TS2HPbjiTgIEJI7nWenbFJNFMW93YAum0iQ7MYRocVAr0rhbs2t4B0W5gAF_F7lPllv1dlaLh-zsXXd7T3rJ2UCUoQqpng9A-QNQ5YU5XvEEmMy57/s1600/secret-of-kells-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJ9DP2eXZk9UofsQaF1y-TS2HPbjiTgIEJI7nWenbFJNFMW93YAum0iQ7MYRocVAr0rhbs2t4B0W5gAF_F7lPllv1dlaLh-zsXXd7T3rJ2UCUoQqpng9A-QNQ5YU5XvEEmMy57/s320/secret-of-kells-2.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.indirmedenfilmizle.net/the-secret-of-kells-film-izle.html" target="_blank"><span style="font-size: x-small;">şuradan izledim</span></a></div>
<br />
durumlar genel olarak böyle. hah, dün akşam bir çizgi film izledim; <i>the secret of kells</i>. çizgisi, renkleri çok, çok güzel. izlemediyseniz, çizgi film sevenlere hararetle öneririm.<br />
<br />
haberler böyle. bir hali diğeriyle maskeleyip yazamıyorum burda size. eğer bulanık, belirsiz bir ruh hali görüyorsanız, tam da o halde olduğum içindir. nasılsam öyleyim burda da.<br />
<br />
sevgiler.<br />
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com34tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-25681027105987676912012-03-29T10:30:00.001+03:002012-03-29T10:30:58.485+03:00yeşil hırka<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://30.media.tumblr.com/tumblr_lzn30nHhhy1qhzy77o1_r4_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="116" src="http://30.media.tumblr.com/tumblr_lzn30nHhhy1qhzy77o1_r4_500.gif" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="220" id="gsManySongs1628898163870663" name="gsManySongs1628898163870663" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=1628898,1638706&bbg=000000&bth=000000&pfg=000000&lfg=000000&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="220"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=1628898,1638706&bbg=000000&bth=000000&pfg=000000&lfg=000000&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object>
</div>
<br />
yalnızken insan bedenine yabancılaşıyor da, beden bir tür fikir haline geliyor. sokağa çıkan beden ise kendini hatırlatıyor. o yeşil hırkayı giymek istiyor, bu uğurda üşümeyi filan göze alıyor. bu bedeni başka bedenlerin ilgi alanına sokmak istiyor çünkü. bedenin, acıkmak, üşümek, beğenilmek gibi kendini ifade etme hallerinin önceliği oluyor sokakta. insan sokakta bedenine yakınlaşıyor ve bedeniyle yaşayan bir varlık olduğunun ayırdına varıyor.<br />
<br />
internetin icadıyla bedene çok az işimizin düşeceğini hesap etmiştim. orada konuşan, paylaşan, tanışan, parasını orada batırıp, oradan kazanan, devrimleri orada örgütleyen zihinlerin bir bedene de sahip olduklarının unutulacağı bir evrime tabii olduğumuzu filan. gerçi şu sağlıklı beslenme ayinleri ile beden bir mabede de dönmüş durumda bir yandan. öyle de olsa, tereyağlı omlet isteyen bir bedene, üç dal maydonoz yedirten bir zihnin ambargosuyla beden de robotlaşmış durumda, dilsizleşmiş, isteklerini köreltmiş, yok hükmünde aslında.<br />
<br />
korku filmlerinin bir türlü ölmeyen lanetli tipleri gibi bu yıl hiç bitmeyen soğuk havaya çıkacağım birazdan. varolmayan şövalyeyi var kılan o zırhı gibi, bu bedeni bir giysiyle kuşatacağım. bedenim olduğuna içten içe şaşacağım, yeşil hırka filan giydireceğim ona. böylece var olacak bu beden, başkalarına bir şey ifade edecek, bedene bakıp akıl hakkında fikir yürütmeye imkan verecek. <br />
<br />
<a href="http://rahmiogdulbirgun.blogspot.com/2012/03/mezomorflarin-yukselisi.html" target="_blank">şurada</a> rahmi öğdül'ün ortaokul kitabımızdan hatırladığımız üç beden tipi hakkında dümdüz bir yazısı var. ben okuyup hatırlamaktan hoşlandım.endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-56872911594539229962012-03-25T23:11:00.003+03:002012-03-26T00:15:52.632+03:00evde en çok...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwc2PrzmOpAnPqcIt9y41Hvw-soeyoXJ4PmEq86k8llpI0MXkSrqWFkS8IJ4-cXbwFRn1j2-ShzH5dEaiB69j9G-_NQTV9Xw9M1TKZAFC0EQuOFXbuK6tzvUmXHphSjRblSXr8/s1600/tumblr_m1gcxtIoLv1qei7a7o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwc2PrzmOpAnPqcIt9y41Hvw-soeyoXJ4PmEq86k8llpI0MXkSrqWFkS8IJ4-cXbwFRn1j2-ShzH5dEaiB69j9G-_NQTV9Xw9M1TKZAFC0EQuOFXbuK6tzvUmXHphSjRblSXr8/s320/tumblr_m1gcxtIoLv1qei7a7o1_500.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
nevresimi değiştirip, odayı havalandırıp, duş alıp uyumayı seviyorum. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs344142123432577132" name="gsManySongs344142123432577132" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=34414212,34325771,30209700,34414211,31271899&bbg=a8d9db&bth=a8d9db&pfg=a8d9db&lfg=a8d9db&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=90dbd1&pbgh=90dbd1&lbgh=90dbd1&sbh=90dbd1&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=34414212,34325771,30209700,34414211,31271899&bbg=a8d9db&bth=a8d9db&pfg=a8d9db&lfg=a8d9db&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=90dbd1&pbgh=90dbd1&lbgh=90dbd1&sbh=90dbd1&p=0" />
</object></object>
</div>
<div style="text-align: right;">
<i> </i></div>
<div style="text-align: right;">
<i>"evde en çok neyi severim?" adında bir seriye başlıyoruz:) evi çok özlüyorum çünkü. dün gece arçil'in arkadaşları bizde kaldılar. beni de kovaladılar. özlem'de kaldım. bugün öğleden sonra eve geldiğimde dağınık ve pis evle karşılaşınca canım biraz sıkıldı. özlem çünkü çok titiz ve onun eviyle karşılaştırınca... yorgundum, ama duramadım, temizlik yeni bitti. </i></div>
<div style="text-align: right;">
<br /></div>
<div style="text-align: right;">
<i>sanırım evin yarısını atacağım. kolçağı kırılmış çok sevdiğim bir iskemle var; bu kaçıncı tamir, yine kırık. vişne çürüğü pufun çatısı eğrilmiş. ve bir sürü eski giysi... taşınırken hepsini burada bırakacağım. o kenarı kırık tabakları, çatlamış fincanları... eski, ahşap masayı, sehpaları... az, sakin, temizlemesi kolay, sayılı eşya... hatta götüreceklerimin listesini yapacağım.
tina'cığımla epey bir uğraştık temizlik işiyle. beni çok özlüyor. şimdi küsüp, kapris de yapmıyor, eskisi kadar çok göremiyor, diye. cuma gecesi, yatağın kenarında o da yatmış, koluma minik minik öpücük kondurdu:) 'ben de seni seviyorum, tina'cığım,' dedim. arçil uyumuyormuş, duymuş. güldü. böyle anları seviyorum.
</i></div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com21tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-75759228161398851562012-03-22T13:43:00.001+02:002012-03-22T13:43:29.455+02:00ya içindesindir, ya dışında<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m0gwflr6OH1qif1wro1_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m0gwflr6OH1qif1wro1_500.gif" width="314" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs57860093413048331" name="gsManySongs57860093413048331" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=5786009,34130483,25721089,9121629,33080081&bbg=c78b14&bth=c78b14&pfg=c78b14&lfg=c78b14&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=b5aeae&pbgh=b5aeae&lbgh=b5aeae&sbh=b5aeae&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=5786009,34130483,25721089,9121629,33080081&bbg=c78b14&bth=c78b14&pfg=c78b14&lfg=c78b14&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=b5aeae&pbgh=b5aeae&lbgh=b5aeae&sbh=b5aeae&p=0" />
</object></object><br />
<br />
<div style="text-align: left;">
şöyle diyebiliriz; insan yalnızken öylece sakin ve duru bakıyor ya önünde sereserpe, çepeçevre uzanan hayata; bir sırrı çözmüş gibi oluyor. her evde geçen akşamı, her akıldan geçen düşünceyi... öfke, kıskançlık, nefret, aşk, hırs... böyle bazı şeyler var ve bu şeyler bazı hadiselere neden oluyor ya hani, apaçık görüyor bunları. kar neden yağar, mesela? biliyor. şu ağacın çiçeklenmesindeki hikmet kadar ölümümüz, bundan fazlası değil. kabul ediyor. o an, oracıkta ölüverse, yaşamın sırrına ermiş ve hak edilmiş bir ölümmüş gibi... öyle sanıyor, içi rahat.</div>
<div style="text-align: left;">
<br />sonra bu insan bu bedenini, zihnini alıp, sırrı çözülmüş bu manzaranın içine salıyor. çok tuhaf bir şey oluyor, o çözülen yumak, her temasla yeniden karışmaya, bir sır yeniden inşa edilmeye başlıyor... yani diyeceğim o ki, hayat yeniden başlıyor. dışarıya çıkıyor ve bazı sorunları çok ciddiye alıyor mesela, dışardan kuş bakışı gördüğü o anlamın derinliklerinde kendini kaybediyor filan. ölümü aklına bile getirmiyor. zaten bahar da gelmiş oluyor.</div>
<div style="text-align: left;">
<br />bugün, mutfak masamda, eski günleri taklit eden yavaşlıkta bir sabaha uyandım. muz, ceviz ve balla krep sandiviçler hazırladım. müziği açtım. pırıl pırıl bir güneş var. nevresimleri değiştiriyorum. pencereden bakıyorum ara sıra. sanki hayat denilen macera bizzat zihnimin bir kurgusu gibi oluyor o anda, öyle biliyorum. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
</div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com43tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-40042846299689441012012-03-18T21:51:00.003+02:002012-03-19T00:45:48.518+02:00havadistam olarak kontrol edemiyorum işleri şimdilik. ilk kez bir ajandayı mantıklı bir şekilde kullanıyorum. bir takım süreli, acil işler varken, sanki o aciliyet durumuna tepki duyuyormuş gibi öylece durup camdan seyretmeyi istediğim anlar çok oluyor. en gerekli olduğu anda telefonum bozuluyor, fotoğraf makinası bilmediğim bir engel çıkarıyor, printer'ın kablosu kayboluyor, tina'nın ciğeri bitiyor, arçil'in burnu akıyor, hızla ulaşmam gereken yere giden yol uzuyor, trafik sıkışıyor... ve ben iyice şuursuzlaşıp, boş boş camdan dışarı bakıyorum böyle zamanlarda.<br />
<br />
ama iyiyim. kadıköy'e giderken artık formam olan kot ve kazak dışında dolapta başka giysilere gözüm takılmaya başladı. bugün ne giysem acaba, diye düşünüyorum. daha dikkatli beslenmeye dikkat ediyorum ki gücüm hiç hesapta yokken bitivermesin. hem bahar da geldi, sokakta olmak nispeten daha zevkli. bazı anlar acı verecek kadar büyük bir özlemle evde olmayı çok istiyorum yine ama alışıyorum ondan ayrı kalmaya da.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf0WtWaM0lIViUliJVM5bN3NtNCnihfW2kyPc7Ko6_XK4u5Pm0pzuDFS75HKKA-eVaDTh3KwRmCHQwcSVTBDUGfbG_C29e5DfRspaVUpHLnJggnURZcouQJPc1fS4BV9ktQsG8/s1600/DSCF2600.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf0WtWaM0lIViUliJVM5bN3NtNCnihfW2kyPc7Ko6_XK4u5Pm0pzuDFS75HKKA-eVaDTh3KwRmCHQwcSVTBDUGfbG_C29e5DfRspaVUpHLnJggnURZcouQJPc1fS4BV9ktQsG8/s320/DSCF2600.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
buraya pek uğrayamıyorum. şimdi duştan çıktım ve tekrar çalışmam lazım. dün akşam atölye çıkışı, iş arkadaşım özlem'le birlikte yemek yedik. konuştuk. sonra bir bara gidip içtik. konuştuk. saat geç olduğu için onun evine doğru giderken sabaha kadar açık bir fırından taze çıkmış kurabiyeler alıp, eve gidip koca bir demlik çay demledik. sabaha kadar konuştuk.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipkZwwGdW8qw_OVsdOQ6b9YRLxeLrYMGKAH_ZdX-uPDBlI-fj3AaTDuwoY8b4YpDt29f7NIEhLFCEYlfr1aM1O5ImjsrB58XmIxuSXI_Wvgv_GRQt4ZV4TX5qXfme6g5pFw5n-/s1600/DSCF2603.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipkZwwGdW8qw_OVsdOQ6b9YRLxeLrYMGKAH_ZdX-uPDBlI-fj3AaTDuwoY8b4YpDt29f7NIEhLFCEYlfr1aM1O5ImjsrB58XmIxuSXI_Wvgv_GRQt4ZV4TX5qXfme6g5pFw5n-/s320/DSCF2603.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
sabah uyanıp onun odasına gidince baktım, kocaman yatağın kıyısında yatıyor (evet anladınız; özlem de sevgilisinden ayrıldı:); yatağın hiç bozulmamış tarafına da ben yattım. konuştuk. sonra birlikte uzun uzun kahvaltı edip evet, konuştuk. <br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtle89YnipnU7csylek7yIBcd4TJsgftwvLkxrfw1NGh2LryJeb4cl5UgwFBi6pK00rQv0HLQPjZdVY_8qalFLG8fauf2_tBOjGeGbtRBKWDWnV66H673_OPj_QLvFye5iYY5L/s1600/DSCF2604.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtle89YnipnU7csylek7yIBcd4TJsgftwvLkxrfw1NGh2LryJeb4cl5UgwFBi6pK00rQv0HLQPjZdVY_8qalFLG8fauf2_tBOjGeGbtRBKWDWnV66H673_OPj_QLvFye5iYY5L/s320/DSCF2604.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
yarın akşam toplantı var. bu yaz kesin ama kesin olarak evi şehre daha yakın bir yere taşımam lazım. <br />
<br />
durum şimdilik böyle. gelişmelerden yine haber veririm fırsat bulur bulmaz. süssüz, edebiyatsız bir yazı oldu, aceleyle d eyazdım. kusuruma bakmayın artık.<br />
<br />
sevgiler.<br />
<br />
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-5218782210813270562012-03-11T23:08:00.000+02:002012-03-12T13:35:02.708+02:00duygulu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj-Ao2e4K8XFWnrXQYFSVhDUc9puDGH7b-jF6-I-MefMnNOedQnSugkTWtOmEewPZKhPHkGW75N_B0cG6Sd5Mp8UjGK34XaOW8AYMK5qFnpyb_2KMrcXTmMY9DJAnHp2wat4F_/s1600/tumblr_lytc1jPacf1qei7a7o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj-Ao2e4K8XFWnrXQYFSVhDUc9puDGH7b-jF6-I-MefMnNOedQnSugkTWtOmEewPZKhPHkGW75N_B0cG6Sd5Mp8UjGK34XaOW8AYMK5qFnpyb_2KMrcXTmMY9DJAnHp2wat4F_/s400/tumblr_lytc1jPacf1qei7a7o1_500.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<br />
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="240" id="gsManySongs331624962464027350" name="gsManySongs331624962464027350" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=33162496,24640273,33162601&bbg=48839e&bth=48839e&pfg=48839e&lfg=48839e&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=b8b6b6&pbgh=b8b6b6&lbgh=b8b6b6&sbh=b8b6b6&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="240"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=33162496,24640273,33162601&bbg=48839e&bth=48839e&pfg=48839e&lfg=48839e&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=b8b6b6&pbgh=b8b6b6&lbgh=b8b6b6&sbh=b8b6b6&p=0" />
</object></object> </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
bir duygululuk hali var üstümde. mayalanan bir hamur gibi, ılık ve örtülü bir halde bekleme, dünyaya uzanan saçaklarını toparlayıp bir kendini yine kendinde bulma ihtiyacı... camus, <i>yolculukların sonunda kendimizi yeniden tanırız,</i> der. böyle bir şeydi galiba, mealen diyorum. yıllar önce üniversite yurdunda ranzada okuduğum onun ince, <i>tersi ve yüzü</i> kitabından aklımda kala kala bu kalmış. o zamanlar hızla okurdum bir kitabı. şimdi elimde eğlenip duruyor. yazarın dediği gerçekten de öyle midir, diye çok düşünüyorum. hah işte, insan, sahnesi değiştiği zaman da ezberlediği kendine daha dikkatli bir bakış geliştiriyor.<br />
<br />
conrad'ın <i>gizli casus</i>'u dün ofiste kalmış. ama <i>altı öykü</i> kitabının, <i>gaspar ruiz</i> bölümünü okuyorum. okuyamıyorum. birkaç sayfada heyecanlanıp, mutfağa gelip, sigara yakıyorum çünkü. mutfak, sigara, çay, müzik alanı. yemeğin, suyun, planların, çiçeklerin, geleceğin, anıların, en olmadık hayallerin, en can kulağı dinlenen şarkıların karmakarışık zihinde cümbüş yaptığı... çocuğunu en iyi, onun en rahat olduğu müdahalesiz anlarda gözleyeceğini bilen dikkatli bir anne gibi kendine, zihnindeki bu cümbüşe uzaktan bakarak derinden derine ne hissediyor anlamaya çalıştığı... soğukla ve işte üstündeki bu duygululuk haliyle ürperdiği bir mağara.<br />
<br />
atölye çıkışı, simurg kitabevinde dolaşırken, ben değil başkası gördü bu kitabı raflarda. elin kitaba uzanışını ve sonra kitabın yazarını, adını ayırt ettim. alttaki kitabı alıp, ödemeyi yaptım. otobüste, lamba altı bir koltuk buldum. conrad'ın önsözünü okumaya başladım. sağ yanıma farklı duraklarda top sakallı, bereli birbirine ikiz kadar benzeyen iki yaşlı adam oturdular. tanıştılar. ikisi de kemalistti galiba. hararetle, birbirlerini onaylayarak bir konuşmaya daldılar. sol yanımda iki kız, biri eve gidince yumurta kıracak, diğeri yorgun olduğu için hemen uyuyacaktı. karşımda genç bir delikanlı, ben ne zaman pencereden baksam telefondan başını kaldırıp... conrad, her kitabının önsözünde olduğu gibi burada da, hangi esinle, nerde gördüğü bir haberle bu kitabı yazdığını anlatıyordu. onun dürüstlüğü, alçakgönüllülüğü, kendini ve bazen de kitabı mazur göstermek isteyişi ya da hiç yoktan savunuşu... buna gerek yok, seni seviyorum, diyorum her seferinde.<br />
<br />
mutfakta, oturup sigara içerken, bir direktifle kendimi bir ciddi plan, bir düşünce için örgütlemeye çalışırken aklımda yine ipsiz sapsız, alakasız sahneler, konuşma parçaları... bu aralar sanki çok konuşuyorum. kendimi sürekli bir şeyleri açıklamayı çalışırken buluyorum. kaybolmaktan, görünmemekten korkmak mı bu? anlaşılmamaktan, yanlış anlaşılmaktan bu kadar endişe edip kendine sözcüklerden bir biçim, bir varlık vermek... keşke bir maya gibi sessizlikte, sadece kendim için, kendimin bildiği bir dönüşmeyi göze alsam. ama insan neyse odur, ne kadar kendisiyle uğraşsa da. çocuğunun varoluş biçimine rıza gösteren, onu kurcalamayı bir sınırda bırakan bir anne gibi kendini rahat bırakmalı insan.<br />
<br />
o halde, bana, olduğu kadarıyla katlanalım, devam edelim; size artık can sıkıcı gelen ısrarımla, conrad'ın henüz okumakta olduğum gaspar ruiz'inden haber vereyim. belki okumak istersiniz, cümlesini de bir kurabiye gibi ekleyeyim yanına ısrarcılıktan uzak bir ılımlılıkla. işte aşağıda, heyecanlanıp, sigara yakıp, mutfakta tur atmama neden olan bir alıntı var.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5kDXK9E7ODwfXduwHHOetaa9ICGlPZb70Fk__X_3iNvVVa8oykvDtQ9AJ0ffChhgNgGKbh6xFy08OWMxAzDMYN3_9qrMkzJSgV2s0_SsaoRztL8vnx5ctiNWKjJ4AmNgdnF3E/s1600/alt%C4%B1%C3%B6yk%C3%BC.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5kDXK9E7ODwfXduwHHOetaa9ICGlPZb70Fk__X_3iNvVVa8oykvDtQ9AJ0ffChhgNgGKbh6xFy08OWMxAzDMYN3_9qrMkzJSgV2s0_SsaoRztL8vnx5ctiNWKjJ4AmNgdnF3E/s1600/alt%C4%B1%C3%B6yk%C3%BC.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">conrad, altı öykü</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">çev. hasan fehmi nemli,</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">iletişim yayınları</span></div>
<br />
"hapishanenin kalın demir çubuklarını rahatça aralayan gaspar ruiz, diğerleriyle birlikte dışarı çıkarılıp yargısız infaza götürülmüştü. bir atasözü, 'her kurşunun kendi hedefi vardır,' der. atasözlerinin hikmeti özlü ve çarpıcı anlatımlarındadır. bizi şaşırtarak ikna ederler. bir başka deyişle çarpılırız ve bu şokla ikna oluruz.<br />
<br />
bizi şaşırtan biçimdir, öz değil. atasözleri birer sanattır ama ucuz tarafından. genel kural olarak doğru değildirler; sözgelimi 'yarım somun hiç ekmek olmamasından iyidir' ya da 'hedefi ıskaladın mı ha bir milim olmuş ha bir mil' gibi basmakalıp bir söz değillerse tabii. kimi atasözleri düpedüz aptalcadır, kimileriyse ahlaksız. büyük rus halkının naif yüreğinden çıkan 'tetiği insan çeker, ama kurşunu götüren tanrı'dır,' atasözü fevkalade zalimcedir ve genel kabul gören merhametli tanrı kavramıyla fena halde çelişir. yoksulların, masumların ve çaresizlerin koruyucusu için hiç kuşku yok ki kurşunu örneğin bir babanın kalbine götürmek tutarsız bir iş olurdu.<br />
<br />
(...)<br />
<br />
mor bir okyanusa batmakta olan kırmızı, bulutsuz bir güneş hararetli bakışlarını görkemli batışının saygıdeğer tanığı olan cordillera sıradağlarının muazzam duvarına dikmişti. ama bir karınca sürüsünü andıran ve kendilerini tam olarak anlamadıkları, genellikle çocukça nedenlerle saçma sapan ve önemsiz ölme, öldürme işlerine vermiş insanları fark etmiş olduğu tasavvur bile edilemez. güneş yine de ateş eden askerlerin sırtlarını ve ölüm mahkumlarının yüzlerini aydınlattı. mahkumlardan bazıları dizlerinin üzerine çökmüştü, bazıları ayakta duruyordu, birkaçı da başlarını kendilerine çevrilmiş namlulardan başka yöne çevirmişti. hepsinin en iriyarısı olan gaspar ruiz dimdik durmuş bir balyayı andıran koca başını göğsüne eğmişti. batmak üzere olan güneş biraz gözünü alıyordu ve kendini artık ölü bir adam sayıyordu."<br />
<br />
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;"><i>öyküyü orijinal dilinden okumayı düşünürseniz, <a href="http://www.readcentral.com/chapters/Joseph-Conrad/Gaspar-Ruiz/003" target="_blank">şuraya uğrayın, lütfen. </a></i></span></div>
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com39tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-41120610239180465702012-03-07T21:47:00.000+02:002012-04-14T10:24:13.059+03:00iyibu aralar biraz koşturmaca içindeyim. bedenim değilse bile zihnim hep bir şeylerle meşgul. bu nedenle buraya çoğu kez akşamları uğrayabiliyorum. biraz yoluna girsin, size uzun uzun anlatırım. şimdilik yarı zamanlı olacağını düşündüğüm bir işe başladım. iş arkadaşlarım çok, çok tatlı. aşağıda gördüğünüz fotoğraf, yeni tanıştığım, çok sevdiğim bir iş arkadaşımla.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieWowmJJ00Ney2UjjW9_caOcSnS2YeDqKY-SMbdy3F9zwSeXXvHYZa4V9iN5zcOcxSEjKrM5iHJ6DJYDa1ToI3-8_22LETCmEOBaKuX5YW87Vf9TfEZsvwei41LSchUZL0Ic7c/s1600/2peri.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="189" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieWowmJJ00Ney2UjjW9_caOcSnS2YeDqKY-SMbdy3F9zwSeXXvHYZa4V9iN5zcOcxSEjKrM5iHJ6DJYDa1ToI3-8_22LETCmEOBaKuX5YW87Vf9TfEZsvwei41LSchUZL0Ic7c/s320/2peri.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<a href="http://www.dramaistanbul.com.tr/blog/?page_id=1622" target="_blank">dramaistanbul</a>'un atölyesine devam ediyorum. senaryo yazmak üzerine bir sürü yeni şey öğreniyorum. çok da eğleniyorum. filmler hakkında konuşmak, film yapmak üstüne konuşmak, daha önce izlerken farketmediğin şekilde filme, hikayesinin niçin öyle kurulduğunu düşünerek bakmak... bilmem ki, çok heyecanlı geliyor bana. eğer düşünürlerse istanbul'daki arkadaşlara da öneririm. gerçi sınıfımızda ta ankara'dan gelen bir arkadaş da var:) cumartesi günleri dört saat, aklınızda olsun. 7 nisan'da yeni atölye başlayacak. ayrıca atölye yeni yerine taşındı; cihangir'de çok sevimli bir daire. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqgy1yVPd8DBaudF6R8QlAF0jgi7DakWeiDT6n7IKEzRteSL4Umrz7-uLnYXsJf4kgvAfX7InGa-UfQ33ncfmLeK1LtMbhnklaogYUCUeHLhCD4hnivkcBFMM2gDrYsbllfXN/s1600/naz%25C4%25B1m5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="217" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqgy1yVPd8DBaudF6R8QlAF0jgi7DakWeiDT6n7IKEzRteSL4Umrz7-uLnYXsJf4kgvAfX7InGa-UfQ33ncfmLeK1LtMbhnklaogYUCUeHLhCD4hnivkcBFMM2gDrYsbllfXN/s320/naz%25C4%25B1m5.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
sigarayı bırakmaya gücüm yetmedi, ama azalttım epey bugün. bahar iyice
gelsin, sabahları 45 dakika yürüyeceğim. arçil ve tina iyi. mutfaktayım
şu an. çoğu kez yokluğumu pek hissetmiyorlardı odada, ama özlemişler
bugün:) size bildireyim, dedim gelişmeleri, odaya geçeceğim şimdi. <br />
<br />
bahar gelsin, az nikotinle de birlikte daha enerjik olup, zamanı daha verimli kullanabilirim sanırım. bi de çok tuhaf, ne olursa olsun, size anlatmayı düşünüyorum hep, sanki size anlatmazsam eksik kalacakmış gibi:)<br />
<br />
işte böyle, arkadaşlar. şimdilik bu kadar diyeyim. iyiyiz. vaktim olunca uzun uzun yazarım yine.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="600" id="gsManySongs267687642676842880" name="gsManySongs267687642676842880" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=26768764,26768428,26767856,27992973,33962764,23558999,24460277,32850592,24460936,29502533,32129977,29147285,29147251,24419725,32130045,29147269,32180630,28226067&bbg=693117&bth=693117&pfg=693117&lfg=693117&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=876767&pbgh=876767&lbgh=876767&sbh=876767&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="600"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=26768764,26768428,26767856,27992973,33962764,23558999,24460277,32850592,24460936,29502533,32129977,29147285,29147251,24419725,32130045,29147269,32180630,28226067&bbg=693117&bth=693117&pfg=693117&lfg=693117&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=876767&pbgh=876767&lbgh=876767&sbh=876767&p=0" />
bu akşam bu havadayız, bu şarkıları dinliyorum:)
</object></object>
</div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com35tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-65926858277817459862012-03-05T13:40:00.000+02:002012-03-05T19:10:53.964+02:00geçmiş kolay geçmez.<br />
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmZX4OtdCLOyeLCBUQ9KOQz4y_KZeHyAE2idA6xlXo4XUVHom5Wwls-KNaJb7lWx19vK3wzhHanhMKk7sgRiIx2IvdbHzE-ggvHDreMhyrFACRgeZ3wvJr1WsJP6qzABPuk5EE/s1600/rehama%C4%9Fden.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmZX4OtdCLOyeLCBUQ9KOQz4y_KZeHyAE2idA6xlXo4XUVHom5Wwls-KNaJb7lWx19vK3wzhHanhMKk7sgRiIx2IvdbHzE-ggvHDreMhyrFACRgeZ3wvJr1WsJP6qzABPuk5EE/s1600/rehama%C4%9Fden.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs289968853431802455" name="gsManySongs289968853431802455" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=28996885,34318024,28886518,28886500,29808124&bbg=cca531&bth=cca531&pfg=cca531&lfg=cca531&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=28996885,34318024,28886518,28886500,29808124&bbg=cca531&bth=cca531&pfg=cca531&lfg=cca531&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<div style="text-align: left;">
<span lang="TR">bi şey olur... eski arkadaşlarla sonradan karşılaşmalarda, kaybettiğiniz bir şeyi arar gibi dolaşır
kelimeler aranızda. sohbet bazen bir köşeye yığılır, bazı yerlerde seyrekleşir...
çoğu yerde de susarsınız; kelimeler ne halt edeceğini bilemez.</span></div>
</div>
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">dün konuştuğumuzda
ama, her şey yerli yerindeydi. ortak dostumuz, reha sohbetimizde, yanımızdaydı
çünkü.. itiraf ettik; ikimiz de onu özlüyorduk. özlüyorduk, çünkü, kendine bile
dillendiremediğin bir şeyi, reha’ya söyleyebilirdin. onun anlayışı içinde,
insan olmanın macerasına dahil olarak coşkuyla kabul görürdün. isterdin ki reha
tanık olsun, ne yapıyorsan. ben reha’yı
ara sıra arçil’in yüzünde, tavırlarında görüyorum gerçi. geçen gün arçil’i uyandırmak
için, yorganı çekip, omzuna dokunup, şakağını öper, o hala uykuda direnirken,
dedi ki gözleri hala kapalı, yüzünde muzip bir ifade; ‘dayı, ne satıyosan
almıyom, yaw.’:) öylesine babasıydı ki o anda oğlum, şaşkınlıkla kahkahayı bastım,
ama gözlerim de doldu. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">arkadaşım, conrad’ı, faulkner’ı, carson mccullers’ı ve daha bir çok yazarı sevmesinde reha’nın
katkısından bahsetti. şaşırdım; ben reha’yı neden kitaplarla hatırlamıyorum? kitapları,
oradaki karakterlerin onun farkettiği gizli trajedisini anlatırkenki heyecanını hatırlıyorum;
ama ne yazarları, ne kahramanların adlarını hatırlıyorum. keşke unutmasaymışım; conrad hakkında ne, ama ne söylüyordu? benim şimdi, carson mccullers’ın sinirli, ergen
kızlarında kendimi buluşuma güler miydi? faulkner’ın, döşeğimde ölürken
kitabının benim için adana demek olduğunu söylesem, ne demek istediğimi tümden
anlardı ama, eminim.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">arkadaşımla
aramızda ortak bir şey var; onunla konuşurken memlekete dönmüş gibi hissediyorum. çünkü dilimizin genetiğinde hala reha’nın kodları gizli. dün biraz reha’dan
bahsettik... ikimiz de rahattık, kelimeler adreslerini biliyordu. sohbet, neşeli,
derin, akışkandı. en sonunda dedi ki; esra yalazan’ın yazısını oku.<a href="http://www.dramaistanbul.com.tr/blog/?p=1926" target="_blank"> işte, şurada.</a></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com36tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-27785844459766337492012-02-27T23:21:00.001+02:002012-02-27T23:26:37.656+02:00uykulu<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="380" id="gsManySongs283517442835174331" name="gsManySongs283517442835174331" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=28351744,28351743,25842259,23520848,27033616,28953028,27033457,25692737,25692778,2884686,25842443&bbg=0f337a&bth=0f337a&pfg=0f337a&lfg=0f337a&bt=0a0808&pbg=0a0808&pfgh=0a0808&si=0a0808&lbg=0a0808&lfgh=0a0808&sb=0a0808&bfg=0a0909&pbgh=0a0909&lbgh=0a0909&sbh=0a0909&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="380"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=28351744,28351743,25842259,23520848,27033616,28953028,27033457,25692737,25692778,2884686,25842443&bbg=0f337a&bth=0f337a&pfg=0f337a&lfg=0f337a&bt=0a0808&pbg=0a0808&pfgh=0a0808&si=0a0808&lbg=0a0808&lfgh=0a0808&sb=0a0808&bfg=0a0909&pbgh=0a0909&lbgh=0a0909&sbh=0a0909&p=0" />
</object></object> </div>
bütün gün yataktaydım. çok, çok yorgun hissediyordum. sabah yağmur yağıyordu, yatak çok rahattı. iki yastık tam da istediğim açıda, yükseklikte. arçil'i uyandırdım, şirkette yapacaktı kahvaltıyı, iyi oldu, kalkmadım hiç. uyudum. zihnimde sayıklama dolu bir ses "yürüsem," diyordu. uykumda bir yerlere yürüdüm. sıcak bir çay hayali ile uyandım bir seferinde, onu yapmayı becerdim. dondurucudan kurabiye, poaça çıkardım. çözülsün de yerim, dedim. fincan yatağın yanında, yarısında, yine uyumuşum. uyanıp, kurabiye değil de fıstık ezmesi yedim, dondurma gibi kavanozdan. bu sırada, conrad'ın gizli casus'undan bir bölüm okudum. tatlı insanın uykusunu getiriyor ki uyuyakalmışım. bay varloc'la londra'da oxford street'in paralelinde, mağazaların arka kapılarının açıldığı caddedeydik. sevimsizdi. varloc'a izmir'de basmane'de var buna benzer cadde, diyorum. o, güneşi gösteriyor, londra'nın güneşi, kanlı bir göz gibi bakar, diyerek. korkunç kötü bir benzetme, diyorum. çayı ısıtıp, bir dizi açmaya çalıştım bilgisayardan. kilitlendi, yeniden açıldı, sıkıldım. uyuyakalacaktım, bugün bir randevum olabileceğini hatırladım. bir telefon görüşmesi yaptım. bugün netleşmemiş toplantı. çok sevindim.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lv32wxwZBe1qehmh1o1_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="158" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lv32wxwZBe1qehmh1o1_500.gif" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<div style="text-align: left;">
balkanlardan yeni bir soğuk hava... çıkıp uzak marketten ciğer alıp, akşama... ankara'da öğrenciyken akşam yemeğinden sonra çıkıp yürürdüm evlerin pencerelerine, sabırsız arabalara bakarak. yalnız yürürdüm. öğleyin de okuldan çıkıp bir esnaf lokantasında yemeğimi yiyip, öğle uykusu uyumak için yurda dönerdim. yalnızlık sorun değildi, çok mutluydum.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrw5pLRXzfyv_w3Y-GOA5BPaMfFW3dwsTBIPbCSFg6qeTQ0Am7ecJEHE_DK9xoYFHcRWcczYwT5z2VhoIW26KOh0c1mjY0L4rcZtHrijWz4QhF1vlB0SFkxl9_ckbfFuK85NU-/s1600/ev.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="208" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrw5pLRXzfyv_w3Y-GOA5BPaMfFW3dwsTBIPbCSFg6qeTQ0Am7ecJEHE_DK9xoYFHcRWcczYwT5z2VhoIW26KOh0c1mjY0L4rcZtHrijWz4QhF1vlB0SFkxl9_ckbfFuK85NU-/s320/ev.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
sonra gökhan'la kurtuluş parkı'nın içinden geçen yürüyüşlerimiz. sigara içmeye başlamıştım artık. işaret parmağımla izmariti fırlatışım, sohbet arasında. reha ile bebek'te yağmurlu bir akşamüstü yürüyüşümüz, bebek oteli'nin cafe'sinde konyak içişimiz. bora ile belgrad ormanında uzun, sessiz, sadece parmağımızla diğerinin dikkatini çekmek için bir mantara, kuşa işaret ederek yürüyüşümüz. kaçak'la saraybosna'da miljacka nehri boyunca upuzun caddede eski şehre doğru yürüyüşümüz. yürümek güzeldir. aşkla çok ilgilidir ama dikkati ona yoğunlaştırmaz. bu nedenle güzeldir. sanki kalbin genişler, çözülür, hava girer her şeyin arasına, mesafelenir ama eve döndüğünde o kalp tekrar sıkıca kapanır, birbirine yoğunlaşır. yürüyüşten yorulmuş eve dönmek harikadır. öyle güzeldir ki... hem insan birbirini yürürken tanır. adımlarının ritminde, birbirinin hacmini kollayışında, çevreye ilgisinde... birbirine bedensel ve zihinsel olarak bu hareketli alan içinde ne kadar uyumlusun, yürürken anlarsın. yürürken iyi konuşursun. birbirini bilmek için nerdeyse sevişmek kadar doğru bir yoldur. tevrat'ta, kadın ve erkek birbirini bilir ve sonra çocukları olur, der. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
insan bu kadar uyumak istemese de kalkıp yürüyebilse. yağmur da yağıyor. kalkıp sıkıca sarıp sarmalasam kendimi, ayakkabımı giyebilsem, ormana gidip, cafe'ye oturup, çay söylesem. çam ağaçları kokuyordur. ama uyku durdurulamaz bir çığ gibi gelip her şeyi örtüyor, gözlerim yine kapanıyor.</div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com79tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-25260648142866085932012-02-25T00:43:00.001+02:002012-02-26T00:51:59.533+02:00kurabiye, şiir... yağmur da benden.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://26.media.tumblr.com/tumblr_lykv387fLR1qcay1ao1_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="136" src="http://26.media.tumblr.com/tumblr_lykv387fLR1qcay1ao1_500.gif" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://yuksekokce.tumblr.com/"><span style="font-size: x-small;">şuradan</span></a></div>
<br />
güzel bir başlangıç olsun, yağmur yağsın mesela. şimdi yağmıyor, yarın yağacak. şimdi duyabiliriz onu ama. hafızamızda tüm yağmurlar var. geçmişin ve geleceğin tüm olası görüntüleri ve sesleri de orada çünkü. bazısı bizim başımıza gelecek, bazısı başkalarının. ciddiyeti yüksek bir merak geliştirelim yeter. oyuna dahil olacak kadar. oyuna inanacak kadar, diyelim. yağmuru yağdırırsak, gerisi kolay.<br />
<br />
ona, şimdi ne ekleyelim? elimizde kurabiyeler pişen bir mutfak var.
şu an ben duyuyorum o kokuyu. diyince, siz de duyacaksınız. ikişer ölçek zencefil, tarçına, bir ölçek tuz. karıştır bir kapta bunları. unu ve kabartma tozunu da baharatlara ekle. varsa bir avuç da kahverengi şeker. tereyağ, bir yumurta, pekmez... hadi biraz da tahini başka bir kapta karıştır. birleştir. cevizleri elimle kırıp kırıp koydum ben. ceviz koyunca, açıp, kurabiye şekilleri ile süs vermek zor. avuç içinde yuvarlat. pat, pat. eh, kızarınca, kahve iyi olur bu kurabiyeyle. başka kurabiyeler de yapacağız, ama şimdi mola zamanı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://29.media.tumblr.com/tumblr_lzlgz9Legm1qfw7rho1_400.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://29.media.tumblr.com/tumblr_lzlgz9Legm1qfw7rho1_400.gif" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://yuksekokce.tumblr.com/"><span style="font-size: x-small;">şuradan</span></a></div>
<br />
müziği açalım. çok da ferah feza bir müzik olmasın. endişe ve korku derinde dolaşsın. katil ve maktül hemen, az önce karşılaşmışlar gibi. yakın geleceği ikisi de çok merak ediyor. ikisi de aşık gibi bakıyor birbirine. yaklaşık şöyle bir müzik.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="320" id="gsManySongs295315122389166419" name="gsManySongs295315122389166419" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=29531512,23891664,29531649&bbg=969678&bth=969678&pfg=969678&lfg=969678&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=8a8464&pbgh=8a8464&lbgh=8a8464&sbh=8a8464&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="320"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=29531512,23891664,29531649&bbg=969678&bth=969678&pfg=969678&lfg=969678&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=8a8464&pbgh=8a8464&lbgh=8a8464&sbh=8a8464&p=0" />
</object></object><br />
<br />
<br />
<div style="text-align: left;">
masaya oturduk mu? camdan da baktık mı biraz? güzel, yağmuru yağdırmaya devam. masada hangi kitap varsa o. mutfak masasını, tesadüfleri sever yapalım. yatak odasından, salona ulaşamamış kitaplar dursun. ya da salondan henüz yatak odasına varamamışlar. dostoyevski'nin öteki'si var masada. geçelim onu. ona küsüz biraz. can dostumuz, gogol'le pek sıkı fıkı olmuş. bunu hazmedip, öyle dönmem lazım ona. içerledim şimdi... çok hazırlıksız yakalandım. salinger'ın dokuz öyküsü, hemen yanında. nefis. ondan konuşmayı öğreniyorum. öyle kelimeleri bıçakla kesip filan değil, cümle cümle elimle bir ucundan yukarıda tutup... iyi ama içimizde dolaşan ince bir sancı var. nedensiz. belki şu pencereye monte ettiğimiz yağmurdan. belki başka bir şeyden. merak etmiyoruz. adres aramaya kalksak, canımız sıkılır. gerek yok. sert, kokulu kurabiyeyi, kahvemize banıyoruz. iyiyiz. o halde şu kitaba, şiir kitabına uzanalım. aman dikkat, kahveye girmesin sabahlığın kolu. işte açıyorum.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><b>josé</b></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şimdi n'olacak, josé?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">parti bitti,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ışıklar söndü, herkes gitti,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">gece soğuk,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şimdi n'olacak, josé?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne diyorsun ha?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">adsız josé</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">başkalarını kızdıran</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şiir yazan,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">kavgadan hoşlanan</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şimdi n'oalacak, josé?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">kadının yok,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne söyleyecek sözün,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne sevgin kaldı,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne içki içebilirisn artık,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne de cigara,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">tüküremezsin bile,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">gece soğuk,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">gün doğmadı,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne otobüs geldi,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ne de ütopya,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">gülen kimse yok,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">her şey sona erdi,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">her şey çekip gitti,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">her şey çürüdü,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şimdi n'olacak, josé?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şimdi n'olacak, josé?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">tatlı dilin,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">şölenlerin, perhizlerin,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">o ateşli anların,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">raflardaki kitapların,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">altın çıkan madenin,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">camdan giysilerin,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">anlaşılmaz sözlerin,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">nefretin, şimdi n'olacak?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">elinde anahtar</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">kapıyı açmak istiyorsun</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">kapı yok</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">denizde boğulmak istiyorsun,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">deniz kurumuş;</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">minas'a gitmek istiyorsun,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">artık minas yok;</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">josé, şimdi n'olacak?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">bağırabilsen,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">inleyebilsen,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">bize bir viyana valsi</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">çalabilsen,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">uyuyabilsen,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">yorulabilsen,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ölebilsen...</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">ama ölemezsin sen,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">sapasağlamsın, josé.</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">karanlıkta tek başına,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">vahşi bir hayvan gibi</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">kafa yormadan tanrılara,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">dayanabileceğin</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">bir duvar bile olmadan,</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">dörtnala kaçabileceğin</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">bir kara attan yoksun</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">yürüyorsun, josé!</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">josé, nereye?</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><b>carlos drummond de andrade </b></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><b>dünyayı taşıyor omuzların</b></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><b>çev. cevat çapan</b></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><b>yky</b></span></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
hmm... üzüntülü. (puntoyu küçültelim. üzüntüyü göze alan okusun.) oysa, hala mutfaktayız, hala savrulup giden neşenin eteğine yapışmış... fırın soğumadan, beklettiğimiz diğer hamuru hazırlayıp tepsiye... tamam, cümle kuralım: sevmediğim bir peynir vardı evde. domates kurusu, toz kırmızı biber, kekik, zeytinyağı arasında küp küp bekletecektim de belki öyle yenebilecekti. aldım onu (içeriye, cik cik cik...) porselen büyük kaseye (bu işler için seramik kase alacağım ne zamandır), elimle yoğurdum iyice. un, kabartma tozu, tereyağ ekledim. minik poaça süsü vererek dizdim tepsiye. üstüne yumurta sarısı (beyazı da hamurun içindeydi), çörek otu. azıcık tuz ekleseymişim iyiymiş. ama valla nefis olmuş (yeminli yemek blogırı:)<br />
<br />
geç oldu. hızla geçelim. tuzlu kurabiye de yaptım. o da klasik, portakal ağacı'ndan tarif aldığım, şu sirkeli, kıtır kıtır kurabiyeden. bunlar önemli değil, asıl yaptığım kuru köfte nefis olmuştu. her zamanki gibi yaptım, niçin böyle güzel oldu bilemedim, diyorum ya, ben yumurta eklemiyordum, bu sefer ekledim. maydonoz da kıydım gayet anne usulü olsun diye. eh, her zamanki gibi yine bir iki yemek kaşığı sirke var, kalanı bildiğiniz gibi.<br />
<br />
acele ediyorum çünkü, bir filmi yarıda bırakıp geldim buraya. apar topar, sanki acilen sizinle konuşmam gerekiyormuş gibi. hemen filme devam edeceğim. şu film: bir cinayetin anatomisi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHsZD2MMAazFJ_JlGk-MrdoNIxKE1lUNWiBoAp8VDMj2Av47829ZdR4rt1GPx_Atgis6z80J9nNDwmwIrP_bl1lDEcQMe-yBnGcgBvsjpmXx2qZK0Y4oNNwsxpzizgzLqcRSmm/s1600/anatomyofamurder.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHsZD2MMAazFJ_JlGk-MrdoNIxKE1lUNWiBoAp8VDMj2Av47829ZdR4rt1GPx_Atgis6z80J9nNDwmwIrP_bl1lDEcQMe-yBnGcgBvsjpmXx2qZK0Y4oNNwsxpzizgzLqcRSmm/s320/anatomyofamurder.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.izlebizle.net/bir-cinayetin-anatomisi-filmini-izle.html"><span style="font-size: x-small;">şuradan izliyorum</span><span style="font-size: x-small;">.</span></a><br />
<span style="font-size: x-small;">bu siteyi kaydedin bence. bir sürü iyi film var. </span></div>
<span style="font-size: x-small;">ben daha çok polisiye-gerilim filmleri için hep buradayım. </span><br />
<span style="font-size: x-small;">poirot'lu, marple'lı filmler nerdeyse tükendi.</span><br />
<br />
<div style="text-align: left;">
tamam.</div>
<br /></div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-81733882451319287762012-02-18T00:04:00.002+02:002012-02-18T00:40:31.548+02:00kedili şiir. sadece tina için<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b><span style="font-size: small;"><i style="font-weight: normal;">radyatörün üstünde yatan ve bakışıp durduğumuz tina'ya, 'aa, bugün kediler günüymüş!' dedim. kuru mama perhizi nedeniyle yeşil gözleri küskünlükle daha da koygunlaşan tina çenesini şöyle bir kaldırdı. tüm akşam boyunca nasıl bir sohbet konusu bulsam da onunla aramızı düzeltsem, diye kara kara düşünüyordum. ona muhteşem kedi macavity'yi okurken, düşünceli başını, gücü ayarsız patilerine dayayıp güzelce dinledi. kutlu olsun tina'cığım günün!</i></span></b></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b><span style="font-size: small;"><br /></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhISIhYJzHQej33LAQRpxrtSHFU-4Ax-oHleLJUzOm3POhj1znG1FiD6SFeYQCwcYN9iSuTHKJODHekzjEnfukym0cdgT-FPh4Q_aJWvASwm1taWlTE_QaxMj4zQ7DENo8VKYqp/s1600/tinahan%C4%B1m.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhISIhYJzHQej33LAQRpxrtSHFU-4Ax-oHleLJUzOm3POhj1znG1FiD6SFeYQCwcYN9iSuTHKJODHekzjEnfukym0cdgT-FPh4Q_aJWvASwm1taWlTE_QaxMj4zQ7DENo8VKYqp/s1600/tinahan%C4%B1m.jpg" /></a></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b><span style="font-size: small;"><br /></span></b></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b><span style="font-size: small;"><br /></span></b></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b><span style="font-size: small;">esrarlı kedi macavity</span></b></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
nam-ı diğer 'saklı pençe', macavity esrarlı bir kedidir:<br />
yasaya meydan okuyan suçludur; en hünerlisidir.<br />
scotland yard’ın aldatılışı, uçan ekip’in umutsuzluğudur:<br />
çünkü ne vakit ulaşsalar suç mahalline – macavity orada yoktur!</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
macavity, macavity, kimse değil macavity gibi,<br />
çiğner bütün insan yasalarını, çiğner yerçekimini.<br />
havada yükselme gücüne şaşar bir hint fakiri,<br />
ve ne vakit ulaşılsa suç mahalline – yoktur orada macavity!<br />
havaya bakabilirsin, arayabilirsin onu bodrumda,<br />
ama tekrar tekrar söylüyorum sana, macavity yoktur orada!</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
kumral bir kedidir macavity, çok uzun ve sıskadır;<br />
görsen tanırsın, çünkü gözleri içe basıktır.<br />
derin çizgilidir alnı düşüncelerden, kafası kötülüğe yargılıdır;<br />
ihmalden dolayı tozludur ceketi, bıyıkları taranmamıştır.<br />
sallar durur kafasını bir yandan öbürüne, yılansı hareketlerle;<br />
ve büsbütün uyanıktır hep, yarı uyur olduğunu düşündüğünde.</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
macavity, macavity, macavity gibi değil kimse,<br />
ahlâk bozuculuğun ucubesidir, bir zebanidir kedi biçiminde.<br />
yan sokaklardan birinde rastlayabilirsin ona, rastlayabilirsin meydanda <br />
ama ne vakit bir suçun farkına varılırsa, macavity yoktur orada!</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
dıştan bakıldığında saygıdeğerdir. (iskambil oynarken hile yaparmış).<br />
ve ayak izleri scotland yard’ın hiçbir dosyasında bulunmazmış.<br />
ve ne vakit kiler yağmalansa, yahut mücevher kasası soyulsa,<br />
yahut sırra kadem bassa süt, yahut başka bir pekin cinsi köpek boğulsa,<br />
yahut seranın camı kırılsa, ve sarmaşıklığın onarımı bozulsa,<br />
muhakkak, o şeyin bir şaşkınlığı vardır! macavity yoktur orada!</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
ve dışişleri bakanlığı bir antlaşmanın hatalı olduğunu anladığında,<br />
yahut donanma bakanlığı bazı planları ve çizimleri kaybettiğinde,laf aramızda,<br />
belki bulunur bir kağıt parçası merdivende yahut salonda <br />
ama faydasızdır bunu araştırmak – macavity yoktur orada!<br />
ve şöyle der gizli servis, kayıp açığa çıktığında:<br />
“macavity’nin işidir bu mutlak! ” – ama o şimdi bir mil uzakta.<br />
bulacağından emin olabilirsin onu dinlenirken yahut pençelerini yalarken,<br />
yahut uzun ve karmaşık bölme toplama işlemleriyle uğraşırken.</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<br /></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
macavity, macavity, kimse değil macavity gibi,<br />
asla böyle hilekâr ve kaygan bir kedi görülmedi.<br />
hep vardır onun bir şahidi, yahut bir veya iki yedeği:<br />
ve ne vakit vuku bulursa bulsun fiil – MACAVİTY ORADA DEĞİLDİ!<br />
ve kötü fiilleriyle nam salmış bütün kediler aslında<br />
(mesela mungojerrie, griddlebone mesela)<br />
onların bütün çalışmalarını denetleyen suçun napolyon’u<br />
o kedinin sadece ve sadece taşeronu.</div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b><br /></b></div>
<div style="color: #444444; font-family: Times,"Times New Roman",serif;">
<b>t.s. eliot <br />
çev. ismail haydar aksoy</b></div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com44tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-9091333386409820142012-02-07T12:15:00.000+02:002012-02-07T13:16:05.391+02:00dostoyevski: ezilmiş ve aşağılanmışlar. ayrıca kahve, ergenlik hali, eşya psikolojisi şu bu...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://30.media.tumblr.com/tumblr_lytwloljDN1r2ex7no1_400.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://30.media.tumblr.com/tumblr_lytwloljDN1r2ex7no1_400.gif" width="213" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://asosyalsosyalist.tumblr.com/">şuradan</a></span></div>
<br />
dört saat uyuduktan sonra tam da uyanma saatim gelmiş gibi yataktan fırlamamın nedeni gün boyu içtiğim kahvelerdir belki, dedim bu sabah. bu bilgiyle gözümü açtım. sanki daha uyurken zihnim az sonra uyanacağını, bunun sağlıklı olmadığını düşünüp taşınmış gibi daha gözümü açarken aklımdaki cümle buydu. kahveyi hazırlarken, bir daha eve kahve sokmayayım, dedim. bir tür tedavi olarak insan, çözemeyeceği sorunları, daha kolay sorunlara tahvil edip, o kolay sorunları çözünce arkadaki devasa sorunu çözmüş gibi rahatlamayı bir yöntem olarak kullanabilir. <br />
<br />
gerçi zihin çok evcil bir hadise değil. istediğin kadar düzene sokmaya, kural koymaya, eğip bükmeye çalış, ikna olmadıysa kendi başına iş yapar. kahve almayacağım, diye istediğin kadar kural koy, sivil bir örgüt olduğunu meydan okuyarak bildirir, istiyorsa o kahveyi bal gibi yutturur sana. zaten bu <i>sivil </i>sözcüğünün eski karşılığı <i>'başıbozuk</i>'muş. anadolu'ya turneye çıkmış cambaz kumpanyaları 'başıbozuk 10 kuruş, asker 5 kuruş' diye ilan edermiş duhuliyeyi. sivil toplum örgütü yerine, 'gönüllü kuruluş' demenin daha doğru olduğunu bildiriyor mümtaz soysal. devlete, hükümete ait olmayan, onun kurmadığı anlamında. <br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="200" id="gsManySongs305112013051120419" name="gsManySongs305112013051120419" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=30511201,30511204&bbg=29a384&bth=29a384&pfg=29a384&lfg=29a384&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="200"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=30511201,30511204&bbg=29a384&bth=29a384&pfg=29a384&lfg=29a384&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object> </div>
<br />
sabah uyanıp, arçil'i kaldırıncaya kadar okuyorum, müzik dinliyorum, zaman geçiriyorum. istiyorum ki arçil gönüllü olsun uyanmaya... büyük meşakkat. sanki dünyanın düzenini ben kurmuşum gibi yatırırken itiraz, uyandırırken itiraz, boynuna kaşkol dolarken itiraz. 'yağmur yağıyor, şemsiye al,' itiraz! <i>'dünyaya bir şey satmayan, ona metelik vermek zorunda da değil,' </i>ama eğer bir çocuğun varsa ondan itibaren tüm dünyaya metelik vermen gerekir. istediğin kadar dünyaya karşı tarafsız, kendi yargısına bağlı, uygun görmediği her kurala meydan okuyarak yaşayan bir gönüllü kuruluş gibi örgütle zihnini. bir güvenlik açığı olarak çocuk dünyayla uzlaşmak için masaya oturtur seni. bir yandan da çocuğun, gönüllü olarak katılmadığın dünyanın kurallarını kabul etsin diye uğraşman gerekir üstüne üstlük. çözüm olarak ona sadece bağımsız bir zihin vermenin en iyi çözüm olduğuna karar veririsin. ama bağımsız zihin sana karşı da bağımsızdır. istemiyorsa o şemsiyeyi almaz. hep itiraz.<br />
<br />
dünyanın her an her dakika etki bombardımıyla bağımsız bir zihin de mümkün değildir ya. işte, siz nasıl diyorsunuz? (:p) <i>quasi- bağımsızlık</i>. <i>quasi</i>, sözde, demek. victor hugo'nun <i>quasimodo'</i>sundan hatırlayın; <i>sözde insan</i>. <br />
<br />
belki kahve yerine, kahvenin karaborsaya düştüğü zamanlarda olduğu gibi nohut kahvesi filan içmek sağlıklı olur. bir tür <i>placebo</i> etkisi. ama insan kendi zihnini kandıramaz ki... ilaç yerine şeker aldığını bilmemek zorunda insan. placebo, latince <i>beğeneceksin</i>, demek. nohut kahvesini beğeneceksin! peki. intihar etmeye cesaretinin olmayıp, kiralık katil tutmak gibi biraz. fellik fellik katilinden kaçmaya başlarsın. bir de bakmışsın meğer yaşama tutkuyla bağlısın. kahve mi, kahveyi tercih eden insan mı suçlu? epeyce dindar bir ahpabım var eskilerden. geçen gün, tesadüfler allah'a mahsustur ama tercihi yapmak insana, diye yazmış mektubunun bir yerinde. hmm...<br />
<br />
kim suçlu? madem buraya, kiralık katile kadar geldik kahveden - nasıl olduysa artık bu:)- ve böylece sivil mivil de derken -insan zihni böyledir: kendi şaşırtıcı yatağında akar- polisiyeye geldi dayandı konu; bir suçlu aramalıyız. suçlu aramazsak içimiz rahat etmez. ve bir suçlu varsa elbette kurban rolünü kendimize biçeriz. madem böyle oldu, o halde şöyle devam edelim: <br />
<br />
<br />
bu aralar okuduğum kitapta kahkahayı patlatmama neden olan bir cevabı var bunun. sevgili <a href="http://varlikzemini.blogspot.com/">redrabbit </a>önerdikten sonra sağdaki kolonda, tina resmine tıkladığınızda bir radyo çıkıyor karşınıza... işte o radyoyu açıyor, sesini kısıyor, kitabımı okuyorum. bilgisayarla bağımı bu radyoyla sınırlamak ve internette, şurda burda zaman öldürmek yerine, kitap okumak için nasıl olduysa kendimi böyle bir keyif haline ikna edebildim.<br />
<br />
hangi kitaba elimi attıysam tatsız, yavan bir okumaya dönüşmüştü bu aralar. yarıda kesiyordum. bitmemiş her kitap da cızırtılı bir radyo kanalı gibi zihnimi bulandırıyor, gereksiz bir karmaşa yaratıyordu. sorun, seçtiğim kitaplarda değil de bu aralar kitaba kendini adayamayan zihnimde, diye düşünüp üzülüyordum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTwh0u5dFPeEBesvKeLRB0MblnoiIJsyAUuXsajxxu5HEtJvX2yQ4qmA3M9yDTmUXtOMM_AAzPopfnx5Q66JZjH_IFjVkezbDDHdsBPUKWKzlns1L68FtJI8zegqZpgjosA7AB/s1600/tumblr_lxnsatZDiT1qzdiqv.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTwh0u5dFPeEBesvKeLRB0MblnoiIJsyAUuXsajxxu5HEtJvX2yQ4qmA3M9yDTmUXtOMM_AAzPopfnx5Q66JZjH_IFjVkezbDDHdsBPUKWKzlns1L68FtJI8zegqZpgjosA7AB/s320/tumblr_lxnsatZDiT1qzdiqv.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://yuksekokce.tumblr.com/"><span style="font-size: x-small;"> şuradan</span></a></div>
<br />
<i>(aa... şu an kahve fincanı altlığını buldum! çok alakasız oldu ama önemli bu. dün akşam masadan düşürmüştüm. ara tara bulamamıştım. mutfağa her gelişimde de baktım. yok, yok. düşen bir şeyi yerden anında kaldırmazsak sonra ne olur dünyanın hali. gizemli bir şekilde altlık kayboldu. galiba yanıldım, altlık filan düşmedi de ben öyle sandım, diye karar verdiydim kuşkuyla. ama şimdi size yazarken, bir anda farkettim. tam da pencerenin altına dümdüz, dik bir şekilde, saklanıyor gibi duvara yapışmış altlıkla göz göze geldik. aşkolsun! dedim. bir tür delilik olabilir, nesnelerle konuşmam. insanla olmuyorsa eşyayla konuşuyor insan, demek ki. laptop'un ekranı da bir anda kendiliğinden kararıp, kapanıyor bu aralar -ona sonra geleceğiz. aslında bu yazıya başlama nedenim bizzat bu konuyu konuşmaktı, ama zihnimin tuttuğu ipin ucunu takip ederken, bu konuya gelemeyecek kadar dolambaçlı bir yol izlemeye başladı. 'ayy afedersin' diyorum laptop'a. neyi yanlış yaptım acaba?- kahve fincanı altlığını derhal alıp masaya koyup, gazete üstündeki kahvemi onun üstüne yerleştirdim. şimdi ipin ucu kaçtı, nasıl devam edeceğimi hiç bilemiyorum, iyi mi! bilinç akışı altlık hadisesinin bombardımanına uğradı. ben bir yatakları toplayıp, tina ile oynayıp geleyim ve eğer zihin kendi yolunu bulursa ne ala, öylece devam edelim. olmazsa bu yazıyı çöpe göndereceğiz. görüşürüz umarım birazdan.)</i><br />
...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0kHtgiqmhbWjeRaZBSYixHE-h-KIJZBV7aB9-K7PHDTre_TzG92PdAOuzEu_jrPm4LQB7q5bNtcXeSi8ZHtROQb8-XPWcPPcfQvOCsP_aS3dGY2eqm4stP552k1p6K-JNNNbT/s1600/DSCF2488arc.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0kHtgiqmhbWjeRaZBSYixHE-h-KIJZBV7aB9-K7PHDTre_TzG92PdAOuzEu_jrPm4LQB7q5bNtcXeSi8ZHtROQb8-XPWcPPcfQvOCsP_aS3dGY2eqm4stP552k1p6K-JNNNbT/s320/DSCF2488arc.JPG" width="281" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;"> muhtemelen kaldırtacak bu fotoğrafı bana. farkedinceye kadar dursun:)</span></div>
<br />
evet. döndüm. hava çok soğuk. sevimsiz. dün markete uğradığımda bizim manavla hanımlar müdafaa-i hukuk cemiyetinin gizli bir toplantısındaymış gibi, elma kasasının önünde toplaşıp, bir hafta sürecek sibirya soğuklarından bahsediyorlardı. farkındayım, yazı iyice yolunu şaşırdı, kitaba gelmek istiyorum. ne yapsak ki? başka ipin ucunu yakaldık madem, ordan devam edelim bambaşka bir yazıymış gibi. taammüden yazıları sevmiyorum. zaten iyi de yazamıyorum öyle, katır kutur bir dili oluyor. uzatıyorum, kusura bakmayın, ama bir süre olmayacağım galiba, sitede uzun bir yazı olsun.<br />
<br />
arçil dün akşam tarih çalışıyordu da bu müdafaa-i hukuk cemiyeti ordan. 'adım, RAUF ORBAY olsaydı keşke,' dedi dalgacı evladım, odanın sessizliğine. okuduğum kitaptan başımı kaldırmadan gülümsedim. "ya da ali fuat CEBESOY!' sonra 'başıma hiç, senin adın arçil, benim adım da arçil, senin ismin bundan sonra mustafa arçil olsun, gibi bir şey gelmeyecek. kahraman olmak için hiç şansım yok,' dediğinde kahkahayı patlattım artık. bu sözünün arkasında aslında bana gizli bir sitem var. google'a arkadaşları 'arçil' diye sorunca doğrudan benim sitede onun hakkında yazdığım yazılar görünüyormuş. ismi çok bulunmadığından, başka arçil dosyaları arasında kaybolup gitme şansı bile yokmuş. bundan rahatsız. 'istediğim kadar bahsetmiyorum bile senden diyorum,' ama o, siteyi baştan sonra silmemi istiyor. ağır baskı altında çalışıyorum burda. 'şimdi böyle düşünüyorsun. otuz yaşında burayı okuduğunda çok hoşuna gidecek. hem benim, bizim, hayatımız hakkında istemediğin kadar bilgi bulacaksın,' diyorum, ikna edemiyorum. ergen zihni böyledir, dünyaya meydan okur bir küstahlıkla bakar ve istedikleri hemen şimdi olsun ister. çok severim ergen zihnini. çocukluğun o bizim bildiğimiz dünyada yankısını bulamayan bu nedenle saftirik olduğunu düşündüğümüz, komik doğallığını aşmış; ve fakat henüz sinir bozucu, hesapçı, politik, çıkarcı, kendine çalışır bilgiç, düzenbaz yetişkin dünyasına da girmemiş arafında kavramları kendine özgü nasıl yorumlaması gerektiğiyle karışık, itirazlarla dolu, çok dürüst, çok doğrudan bir alemi vardır zihninin. bir quasi-mantıklı düzene (bu quasi sohbetini hayal meyal hatırlıyorum bir yerden;) sahipmiş gibi olan dünyayı yerle bir edip, yeniden kurmaya cüret edecek kadar enerji ile doludurlar. bayılırım. bir ergenin eleştirisini çok ciddiye alırım. toplumun, kendine özgü, bağımsız olması gerekirken öyle ya da böyle, her durumda büyük sistemlerin baskıcı ve buyurgan bir şekilde ihdas ettiği ailesinden itibaren başıbozukluğu ile 'suçlu' ilan edilen devrimci asilerdir ergenler. sonra bozulurlar, biz olurlar.<br />
<br />
güzeeel. 'suçlu'ya geldik mi yine?:) tali yoldan kavis çizip ana yola bağlanalım tekrar. fena da olmadı; ormandı, dereydi, gözlemecilerdi, dinlene dinlene çıktık otobana yine:) gözümüzü tabelalardan ayırmadan devam edelim bu sefer:<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9KjyWv4TnP1Yjia_ynKl79GXaAd-bam1lOC7j2-0GiJMZJGWRV05nCVOl5TtjlqZfRzPhrNOepJwfQ6Z8KH9VupAz2D68ot1oe0u7_UW4zYqrF-nIoHAGqjn2GEjsKaR3joUh/s1600/ezilmi%C5%9F+ve+a%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1lanm%C4%B1%C5%9Flar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9KjyWv4TnP1Yjia_ynKl79GXaAd-bam1lOC7j2-0GiJMZJGWRV05nCVOl5TtjlqZfRzPhrNOepJwfQ6Z8KH9VupAz2D68ot1oe0u7_UW4zYqrF-nIoHAGqjn2GEjsKaR3joUh/s320/ezilmi%C5%9F+ve+a%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1lanm%C4%B1%C5%9Flar.jpg" width="208" /></a></div>
<br />
<br />
dostoyevski'nin <i>ezilmiş ve aşağılanmışlar</i> kitabında dün akşam nataşa'nın evinde kritik bir tartışma oldu. nataşa'nın çocuksu sevgilisi alyoşa bütün suçu üstlenmek istediğinde nataşa;<i> 'hayır, kendini suçlama alyoşa... başkalarındadır suç... düşmanlarımızda! bütün suç onlarda!..." </i>dedi. <span style="font-size: xx-small;">(s.205)</span> bunu okuyunca gülümsedim ve hangi konuyu çalıştığını sorduğumda, kongreler bahsini, '<i>olaylar, olaylar' </i>şeklinde geçiştiren arçil neye güldüğümü sorunca, anlatmaya üşendim; <i>'otuz yaşına geldiğinde, siteyi okuduğunda anlarsın. siteye yazacağım,</i>' dedim. nataşa'ya güldüm; çünkü bir suçlu varsa bunu kendinde, sevdiklerinde aramayıp da tüm suçu düşmanlara ithaf etmek?... çabayı, gerçeği bulmak yerine, kendine toz kondurmamak için harcamak?... nedir yani? eğri oturup doğru konuşalım, suçun birazı da sende be, nataşa.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsyDBmIxBN0gh53c2xk8LoDQg5zS_fsHfQdv515DC0PIGCNuENFz3ikvQ12TNQ8sn2fszEXS1ZxswQxuujI4reJW7lOgOwlFhoh2g8-YRcm55kdHuIA1_d6FkYPv41hr8LzARN/s1600/melodram.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsyDBmIxBN0gh53c2xk8LoDQg5zS_fsHfQdv515DC0PIGCNuENFz3ikvQ12TNQ8sn2fszEXS1ZxswQxuujI4reJW7lOgOwlFhoh2g8-YRcm55kdHuIA1_d6FkYPv41hr8LzARN/s320/melodram.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://passiveapathetic.wordpress.com/"><span style="font-size: x-small;">şuradan</span></a></div>
<br />
<i>ezilmiş ve aşağılanmışlar</i>, tam bir melodram. dostoyevski'nin diğer kitaplarına nazaran kolayca, bir çırpıda okunuyor. derin karakter analizleri, ruhsal hesaplaşmar, ayrıntılı sorgulamalardan ziyade olayların gidişatı merak duygunuzu kışkırtıyor. <br />
<br />
dostoyevski sevenleri ilgilendiren bir tarafı da, bu kitabın biyografik özellikler, dostoyevski'nin hayatından yoğun izler taşıması. kitapta üçlü bir aşk hikayesi var. vanya, nataşa'ya aşık. nataşa alyoşa'ya. vanya, nataşa sevdiğine kavuşsun, diye nataşa'ya yardım eder. dostoyevski'nin ilk karısı maria, dostoyevski ile tatlı, akıllı bir öğretmen olan vergunov arasında kararsız kalmış. dostoyevski de vanya'nın alyoşa için söylediği gibi, vergunov'dan, 'bana kardeşten daha yakın,' diye bahseder. -ne soylu bir dünya! çıkarların çatışması birini düşman ilan etmen için yeterli değil ki.- ayrıca kitaptaki vanya, dostoyevski gibi bir yazar. onun ilk kitabının, <i>insancıklar</i>'ın konusuna birebir benzer bir kitap yazar o da ve belinski benzeri bir eleştirmen tarafından göklere çıkarılır. bu övgüden başı dönüp, çok mutlu olmuş, 'saf ve düşünceli' bir yazardır, vanya da. <br />
<br />
ayrıca kitap dostoyevski'nin sonra yazacağı büyük eserlerinin tohumlarını barındırır. bu kitaptaki saf, iyilik dolu alyoşa'dan doğmuştur bana kalırsa <i>budala</i>'daki muhteşem prens mişkin.<br />
<br />
kitabın, iyiniyetli, dürüst, masum kahramanları, alyoşa'nın babası prens valkovski gibi ünvan sahibi, para düşkünü insanların entrikaları, gizli planları, yüze gülüp arkadan iş çevirmeleri ile ezilir, aşağılanır, küçümsenirler. alyoşa, babasının onu evlendirmek istediği tatlı katya ile birlikte bazı toplantılara da katılır ve buradan 1860'ların rusya'sının siyasi, düşünsel yapısını sezeriz. <br />
<br />
dostoyevski bu kitabı sürgünden sonra yazmış. elbette, sibirya anılarını içeren <i>ölü evinden anılar</i>'dan sonra. ben bilmeden mantıklı bir sıralama yapmışım, ölü evinden anılar kitabından sonra bu kitabı okumakla. dostoyevski sürgündeyken, kırım savaşı kaybedilmiş, nikola I'in otuz yıllık saltanatı sona ermiş, moskova-berlin demiryolu yapılmış ve bunların rus yaşantısına derin etkileri olmuş. dostoyevski sürgüne gitmeden önce, yani bu kitaptan on yıl kadar önce, rus düşüncesi avrupa'ya ümitle bakıyor. ancak 1848 siyasi karışıklıkları avrupa'yı anında karşı devrime sürükleyince, herzen'in deyişiyle, 'avrupa uyumuyor, avrupa ölmüş." zaten nikola I'in lanetlenişi, kölelerin özgür bırakılışı, sansürün kaldırılışı ile rusya'da ateşli, coşkulu bir reform hareketi görülüyor. liberaller, radikaller, tutucular, hepsi birden aynı dili kullanarak bitkin ve yaşlı avrupa'ya sırt çevirip, taze genç dev rusya'nın aydınlık geleceğine bakıyorlar. işte, dostoyevski sürgünden geldiğinde rusya'da böylesi bir halka bağlılık, köylülüğün yüceltilmesi hadisesi var. eskiden benzer ülküler için insanlar fransa'ya bakarken, şimdi kendilerinde, rus halkında yüceltiyorlar bu ülküyü. nitekim alyoşa katya ile gittiği toplantılardaki ateşli konuşmaları büyük bir saflıkla nataşa'ya anlatırken, bizzat 1861'in rusya'sından bahseder aslında.<br />
<br />
dostoyevski'nin diğer kitaplarında insan zihninin basık tavan arasında derin sancılarla dolu sayfalar okurken, bu kitapta nispeten daha ferah feza, daha aydınlık bir hava var. karakterler yine dostoyevski'nin karakterleri, ama biz diğer kitaplarından dostoyevski'nin insan tiplerini bildiğimiz için görece ayrıntısız olması bize yetersiz gelmiyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYJdP_TCxQ1QcWPyP-_0r9o4UMIXsU8RWqEYaWQ9zggt0lvKM_e7RgqpulB287lHRNksIdbij_9CVB9TiVEmRsBqEAsxQ8mI2mYo42XiKqWrK565fbe8iYBAUxdCIJaMlKvXxQ/s1600/000_0055.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYJdP_TCxQ1QcWPyP-_0r9o4UMIXsU8RWqEYaWQ9zggt0lvKM_e7RgqpulB287lHRNksIdbij_9CVB9TiVEmRsBqEAsxQ8mI2mYo42XiKqWrK565fbe8iYBAUxdCIJaMlKvXxQ/s320/000_0055.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
evet. böyle diyip, bitirsek mi artık sohbeti? hah, laptop'un mikrofon girişi bozuk. kendiliğinden kapanıyor ya da kilitleniyor. bakıma mı göndersem acaba, dedim. öyle olursa konuşamayacağız bir süre. süpürgeden sonra şimdi de laptop. acaba ortak elektrik akımıyla aralarında bir sohbet mi dönüyor bunların? topluca isyan planladıkları bir twitter kanalları filan mı var, anlamadım. yanlış mı kullanıyorum acaba? suç bende mi? çünkü otomobil sahipleri bilir, şoförün kullanma biçimine, nerdeyse onun karakterine göre otomobil çalışma şeklini belirler. bunun bir de adı var galiba. okudum ya bir yerde, hatırlamıyorum şimdi tam. gerçi hep de kullanıcı belirlemez eşya ile ilişkiyi. bazen eşyanın şekli şemali, onu nasıl kullanman gerektiğini emreder sana. bu fincanı kulbundan tutup içmen gerekir. yanarsın. kitabı abajur'un altında tutarsın. ben bu laptop'un hangi kullanma talimatına uymuyorum acaba? çünkü eğer hata bendeyse bunu at başka laptop al, bir süre sonra aynı sorun baş gösterir. acaba bu durumda sorun sevgililerimde değil de bende miydi!? amanın!:) hayır, başkalarındadır suç!... düşmanlarımızda!... :) kitap okumak faydalıdır;)<br />
<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;"><b>toplam üç büyük kupa kahve içtiğim yazıda yararlanılan kitaplar:</b></span><br />
<span style="font-size: x-small;">. dostoyevski, ezilmiş ve aşağılanmışlar, ç. ergin altay, iletişim yayınları.</span><br />
<span style="font-size: x-small;">. e.h. carr, dostoyevski, ç ayhan gerçeker, iletişim yayınları.</span><br />
<span style="font-size: x-small;">. önder şenyapılı, her sözcüğün bir öyküsü var, odtü geliştirme vakfı yayıncılık.<br /> </span><br />
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com66tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-86483608906703131812012-02-03T13:23:00.000+02:002012-02-03T13:26:27.398+02:00bayram yeri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdLP446q8HQ79_V3fbO596tH06wyDYBBpfph6-ekr_ojkBNbX8PW1FZqT2qt_5iTwyWVgwbEYH2dNvwhtaeUcbTR-IISjk_nAWOPEIzvC26w0xjcgOocGqc5T5Wu1c2ei4OO7s/s1600/DSCF2520.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdLP446q8HQ79_V3fbO596tH06wyDYBBpfph6-ekr_ojkBNbX8PW1FZqT2qt_5iTwyWVgwbEYH2dNvwhtaeUcbTR-IISjk_nAWOPEIzvC26w0xjcgOocGqc5T5Wu1c2ei4OO7s/s320/DSCF2520.JPG" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<i><span style="font-size: x-small;">bizim orman</span></i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
süt, gazete, sigara almaya gidiyordum. çocuklardan biri haber verdi arkadaşlarına, "kardan adam yapıyorlar!" hepsi birden yokuş aşağı, arkadaşlarının peşinden koşmaya başladılar. güvercinler havalandı. biri turuncu atkısını düşürdü. yerden aldım. ılık. köşeyi döndüm. iki delikanlı, toplaşan çocuk seyircilerinden utanmış, gülüşerek kardan adamın başını yerleştiriyor, çocuklar büyülenmiş gibi bakıyordu. heybetli, çirkin ama yine de delikanlının sevgilisini uzak tutmayı isteyeceği türden bir çekiciliği vardı kardan adamın. çocuğu bulup atkıyı doladım boynuna, dönüp bakmadı bile. bir araba park yeri arıyordu; şoförü kardan adamın kapladığı yerden hiç de öfkelenmiş görünmüyordu. öylesine kutsal bir yer kazanmıştı kardan adam küçük cemaatinde. biri, artık bu kardan adama tapınacağız, çünkü büyük, beyaz ve sessiz dese, herkesi ikna edebilirdi. marketten bayramdan kalma bir poşet dolusu rengarenk şekerlerden de aldım. dönüşte çocuklara dağıttım. </div>
<div style="text-align: left;">
<br />
sevgili günlük, işte böyle; bu yıl çok sert bir kış geçirdik, geçiriyoruz. balkonlarımıza çıkamadık, hep kar doldu, korkunç sarkıtlar iniyor çatılarımızdan. bardağımızdaki çay daha yarısında buz gibi soğudu. daha beterini sezdiren bir felaket havası dolaşıyor. yorganlarımızın altında gözlerimiz açık, nefesimizi tutmuş bekliyoruz. "çok yakında hava ısınacakmış," diye bir şayia dolaşıyor ortalıkta. ama kimse inanamıyor; kardan adam öyle büyük ve sessiz ki.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs300662742983238033" name="gsManySongs300662742983238033" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=30066274,29832380,30353463,29832574,29832016,30353338&bbg=242020&bth=242020&pfg=242020&lfg=242020&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=30066274,29832380,30353463,29832574,29832016,30353338&bbg=242020&bth=242020&pfg=242020&lfg=242020&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object> </div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<br />
<span style="font-size: x-small;">bu şarkıları sabah dinledim. ermeni şarkıları. <i>sareri hovin mernem</i> şarkısı çok acıklı; sözleri şöyle: </span><br />
<span style="font-size: x-small;"><i>dağların rüzgarına öleyim/yarimin boyuna öleyim/bir yıldır ki görmemişim/görenin gözüne öleyim/durmuşum gelemiyorum/dolmuşum ağlayamıyorum/bir yıldır ki görmemişim/
görenin gözüne öleyim/nehirlerden su akmıyor/senden haber getirmiyor/belki aşkın soğudu/nehirler aşkını getirmiyor.
</i></span>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com29tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-47668501205510784172012-01-31T15:23:00.000+02:002012-01-31T17:23:02.355+02:00conrad okuyor: pass<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs214694962146949974" name="gsManySongs214694962146949974" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=21469496,21469499,25713566,21469503,26220&bbg=1ba8a8&bth=1ba8a8&pfg=1ba8a8&lfg=1ba8a8&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=21469496,21469499,25713566,21469503,26220&bbg=1ba8a8&bth=1ba8a8&pfg=1ba8a8&lfg=1ba8a8&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object>
</div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;"><a href="http://cafedepass.com/">café de pass,</a> bir sürü harika müziği dinlediğim bir yer.</span></div>
<br />
'yalnızım' dediğimde, bu yalnızlıktan ne kasteddiğimi <a href="http://cafedepass.com/">pass</a>'ın anlayacağını bilirim. sanırım aramızdaki bağı, birbirimize ilgimizi bir sözcükle açıklamak gerekse, o, yalnızlık olurdu. yalnızlığın da çeşitleri var; bazısı cehennemde nefes almaya çalışmak gibidir. ruhuna bir is gibi sıvanır ve en parıltılı gülücüğün bile onunla gölgelenir. solgun yüzlü şairlerin romantize ettiği o yalnızlıktan epey farklıdır. varoluşunu alçakgönüllü, gösterişsiz, iddiasız olarak sürdürmek dışında yapacağın her şey kendine yabancılaşmana neden olur. kötülük duygusu, hırs, nefret, dünyayı o kadar ciddiye almadığın, eşitlenmenin öylesine gönül indirmeyeceğin için listeden çıkardığın duygulanımlardır. böyle biriyle kahve içip dedikodu yapamazsın. normalden bir sapmayı ifade eder çünkü dedikodu ve insanın derin kederini tanımış birinin normal ibresi biraz farklıdır. <br />
<br />
pass ile seyrek olarak mektuplaşırız ve tüm ilişkimizin içeriğini de o ender zamanlarda yazılmış mektuplar oluşturur. şurdan burdan, havalardan, çocuklardan, yemek tariflerinden konuşuruz, ama kimle konuştuğumuzu derinden biliriz. o, dünyada yazılmış en güzel kitaptan gelir, ben o kitaba doğru giderim ve arada rastlaşırız; birbirimizi tanırız.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdqostdfg49p2tVm_jLNZY1nB5jWHl4fsSgV4O4oB7tskkqipotE9n6LDbauIqCPzcszvRP1DlXjutl6Scvg-roIi3RlYk4V1xQ0zvJ_PUH5iNjtuc_Wj8VQsTmiRqXOnRW7Lt/s1600/DSC_0658.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdqostdfg49p2tVm_jLNZY1nB5jWHl4fsSgV4O4oB7tskkqipotE9n6LDbauIqCPzcszvRP1DlXjutl6Scvg-roIi3RlYk4V1xQ0zvJ_PUH5iNjtuc_Wj8VQsTmiRqXOnRW7Lt/s320/DSC_0658.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
biraz önce geldi, pass'ın fotoğrafları. jpeg'e çevirmesi için arçil'den yardım istedim. bu sırada mutfaktaydım. kar devam ediyordu. artık ilk günkü gibi neşeli bir duygu vermiyordu da, "beni yanlış anlıyorsunuz; ciddi bir şeyden bahsediyorum," diyen biri gibi bir gizi çözmemiz için kararlılıkla yağıyordu. ben mutfakta amerikan krep yaptım. katların arasına muz ve bal koydum. kocaman, sıcak bir fincan çayı da tepsiye yerleştirip, arçil'e, sıcak odaya götürdüm. arçil jpeg'e çevirmiş; fotoğrafı açtı. "aa, ne kadar güzelmiş, pass," dedim. "bakar mısın kitaba bebekle aynı hayret duygusuyla bakıyor. ne tatlı." arçil kreplere yönelmişti, laptop'u alıp mutfağa geldim ve işte yazıyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpOyu7JIbxDbr895wUyCqDCnowgvkNWgkWTNeEJ22P6N7ZU9mHcP9Se5KOWeWW6f4Jq2XqcCiRHZGAv_6wSLroeWDjl-vWtchONv3rjnCdI-K0i7z2_Dw5Hu7VHhY3G933Hf-O/s1600/DSC_0664.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpOyu7JIbxDbr895wUyCqDCnowgvkNWgkWTNeEJ22P6N7ZU9mHcP9Se5KOWeWW6f4Jq2XqcCiRHZGAv_6wSLroeWDjl-vWtchONv3rjnCdI-K0i7z2_Dw5Hu7VHhY3G933Hf-O/s320/DSC_0664.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
pass ve ferzan, conrad'ın nostromo kitabının başındalar. kitabın kurgusunda olağanüstü bir önemi olan sulaco kenti coğrafi olarak anlatılıyor şimdi ve okuyucuyu çok zorlayıp çok sıkıyor bu bölüm. conrad, sabırsızlanmamıza hiç aldırmıyormuş gibi devam ediyor. çünkü nerdeyse kitabın baş kahramanı sulaco. ferzan hepimizin bebekken bildiği ama sonra bastırıp unuttuğu bir dürtüyle kitabı ağzına alarak onu anlamaya çalışıyor. bana kalırsa gelecekten haber veriyor ferzan. bir kitabı okumak istediğimizde, kitabın içeriğine haiz bir tableti ağzımıza alıp, dilimiz ve damağımız arasında bir şekeri emer gibi emeceğiz bir bebek gibi gözlerimiz dalgınlaşarak ve öylece uyuyakalacağız. uyandığımızda o kitabı okumuş, özümsemiş biri olacağız. her şeyi bileceğiz. ama dünyayı anlamak için bilmenin hiçbir şey olduğunun çaresizliğini hissedeceğiz yine de. işte o zaman pass, yani yalnızlığın o kara labirentinde dolaşıp ışığı bulmuş, yani her şeyin en temel noktasını bilecek bir bakış geliştirmiş olarak ferzan'a, dünyanın, onu anlamak için harikulade bir yer olduğunu anlatacak. hayat bu sayede sürmeye devam edecek.<br />
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-14436450684498729462012-01-25T00:07:00.000+02:002012-01-25T00:07:12.058+02:00iyi ki doğmuş bitanem, iyi ki...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lr6xxqxQ3l1qbfitvo1_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_lr6xxqxQ3l1qbfitvo1_500.gif" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs285442122812132295" name="gsManySongs285442122812132295" width="320"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=28544212,28121322,26599486,28121397&bbg=9c8585&bth=9c8585&pfg=9c8585&lfg=9c8585&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="320" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=28544212,28121322,26599486,28121397&bbg=9c8585&bth=9c8585&pfg=9c8585&lfg=9c8585&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object>
</div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com62tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-78532939541166972022012-01-24T12:58:00.000+02:002012-01-24T13:11:56.601+02:00kahve sigara, kılık kıyafet, şu bu... resmen uykusuzluk sarhoşluğugüneş kaçınılmaz olarak ve bir çocuk resminden, iki dağın arasında aniden ve pür neşe doğarken, 53 santime kocaman bir şımarıklığı sığdırarak yine yatağın büyük kısmını kaplayıp, beni kenara itmiş tina'nın uykulu, ne yaparsam itirazsız kabul eder bedenini kucaklayıp, "canım mısın benim, tina?" diye sordum. iki yeşil çizgi bıkkınlıkla açılıp kapandı. "elbette. canımsın," dedim, onu kıvrımının içine yeniden bırakırken.<br />
<br />
güneş iyi bir şeydir; önerilerle dolu bir gün inşaa eder, ihtimallerin her birine katacak bir parça neşesi vardır. o halde; davranışlarında yumuşak, kararlarında sert bir insan olalım, yatağı hemen toplayalım, kettle'a kahve suyu koyalım ve müzik!<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs303337223033393546" name="gsManySongs303337223033393546" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=30333722,30333935,32384828,30334534,30333533&bbg=d9a41f&bth=d9a41f&pfg=d9a41f&lfg=d9a41f&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=30333722,30333935,32384828,30334534,30333533&bbg=d9a41f&bth=d9a41f&pfg=d9a41f&lfg=d9a41f&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object><br />
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
bugün pek muhabbetçi bir halim var. şişli'ye kadar gidebilirim bu uğurda. ama çok uzak, güneşi yarı yolda kaybetme ihtimali de var ki, kontağı istediğin kadar çevir, neye yarar, benzin bittikten sonra. böyle zamanlarda kadıköy çarşısı, dünyaya sevgi dolu bakan bir çizgi romancının neşeyle çizdiği bir sayfaya benziyor hayalimde. önümdeymiş gibi sayfadaki her ayrıntıyı mutluluklu inceliyorum. öyle ki, üst kattaki gizli atölyede işe erken başlamış, mola verip pencerede sigara içerek sokağı seyreden ayakkabı ustasını, henüz tezgaha dizilmemiş buzlu kasalardaki balıkları, kurabiye kokulu pastaneden çıkan dumanı... manzaraya kendisini de ekleyen oyunbaz çizer gibi her zaman oturduğu pastanenin dışarı çıkarılmış küçük masasında çayını ve sigarasını içip aylakça çevreye bakan kendimi... sonra sayfayı çevirirken bilinci son hız açılan biri gibi kendime evde, mutfakta gelip kahveyi yapıp, sigarayı yakıyorum. ne harikulade bir gün. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
sizinle konuşalım. seviyorum bunu. ve korkarım, sağlıksız denecek kadar da bağlıyım buna. ne konuşsak? eğlenceli bir şey olsun. dün akşam, julian barnes'ın <i>manş ötesi</i> adlı öykü kitabını okurken hoşuma giden bir paragraf vardı, ordan girelim. kilisedeki papaz, hiç deneyimi olmamasına rağmen tenin günahlarından arındırılması kuramından bahsetmek amacında cemaatine. bu kuramı anlatmak için de dolambaçlı bir yol izleyerek dinleyicilerini eksantrik giysiler giymenin tehlikeleri konusunda uyarmak istiyor. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
"bazı kimseler tanrı kelamının gerçek otoritesine karşı çıkıp çoğu kez bir üniforma giymeyi benimseyerek kendilerini ötekilerden ayırmayı seçiyorlardı. işte ménil-montant'ın komünizm benzeri toplumunda sevgiyi simgelemek için beyaz pantolon, çalışmayı simgelemek için kırmızı bir yelek ve inancı simgelemek için de mavi bir ceket giymişlerdi. bu son giysi düğmeleri arkadan iliklenecek şekilde yapılmıştı; çokeşlilik savunucularının kardeşliğin bir kanıtı olarak benimsedikleri bir özellikti bu, çünkü hiç kimse ceketini bir başkasının yardımı olmaksızın giyemezdi. papaz , konuşmasının bu noktasında bir konuyu kutsallık dolu bir sessizlikle geçiştirdi; bu sessizlik sırasında cemaatten bazıları papazın neyi dile getiremediğini doğru olarak tahmin ettiler; çokeşlilik savunucuları, dolayısıyla bir başkasının yardımı olmaksızın soyunamayacaktı. </div>
<div style="text-align: left;">
<br />
arka sırada oturan adéele şimdi tamamen dikkat kesilmişti, papazın cüppesinin önündeki düğmelere sanki erdemin ta kendisine bakıyormuşçasına bakıyordu; aynı zamanda da birkaç gün önce gözünün kaldığı pamuklu kızıl bir yeleği anımsamıştı."</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
giysilerin böyle, hemen her zaman ideolojik bir anlamı oldu sanırım. bizim yakın zamandan hatırladığımız yeşil parkalar gibi. arçil geçen yıl aldığım siyah anorak mont yerine bu yıl yeşil, kocaman bir parka giymek istediğini söyleyince ona bu giysinin bizim tarihimize denk düşen anlamından bahsettim biraz. komünist olmaya dünden razı olduğundan sabırsızlıkla o yeşil parkanın içine girmek istedi. benim pis bir huyum var; zaman zaman çok didaktik bir anneyim. "ama," dedim, "her insan okumazsa olur da, komünist adamın cahili hiç çekilmez... fikrini savunur durumda olmak için donanımlı olman lazım bi kere. her insanın asgari yaşam standartının sorumluluğunu üstlendiğinden insancıl olacaksın. yani hem cahil olmayacaksın, hem ruh saflığına sahip olacaksın bu durumda. en zoru bu. emeğin kutsallığından bolca bahsedeceğin ve bunu demeye hakkın olması için de çalışkan olacaksın, insanların üstünden kolayca para kazanmayı ahlaksızlık sayacaksın... ee, küfür etmeyeceksin, devrimci adam için bir yozlaşma göstergesidir küfür. bu durumda kişiliğini askeri bir disiplinle örgütleyebilmen gerek o yeşil parkayı giymek için." eh, bir daha yeşil parka sohbeti geçmedi aramızda:) bu ne ya, her yıl mont mu alınır! istediği botlar için de benzer bir sohbet geliştiriyorum aklımda. böyle böyle ucuz atlatacağız bu yılı;) şaka şaka, o kadar da diil. </div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
biz, kılık kıyafet devrimine sahip bir toplumuz. bunun öncesi de var; onyedinci yüzyılın ortalarında şeyhülislam yahya efendi, hangi kıyafetlerin caiz, hangilerin yasak olduğunu, kimin, ne giyeceğini bir bir yazmış. "... bir husus dahi budur ki bazı derzi kafirleri vardır ki kırmızı yelken takye ve kırmızı arakiyyeler giyerler. müslümanlar bilmezler ki müslüman mıdır, kafir midir bilmeyüb selam virirler, ri'ayet iderler. günahdur, bunlara dahi yasağ olunsa." hmmm...</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
bizim avrupa ile uyum çabamız daha kırım savaşına 1856 yılına kadar gidiyor. bu tarihten itibaren katibim şarkısının da etkisiyle şehirli erkek kıyafeti avrupa tarzına uymuş, mobilyadan masaya hızla avrupa adabı benimsenmeye başlamış. anadolu halkı yine ilgisiz konuya; yirminci yüzyıla kadar hiç değişmemiş anadolu modası. </div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
abdülhak şinası hisar, <i>çamlıcadaki eniştemiz</i> kitabında - çok şenlikli bir kitap. okumanızı isterim-, garplılaşmak temayülü gösteren cedlerimizin çok çirkin giyindiğini, çünkü bu şeylerin iyisini kötüsünü ayırt edecek bir beğeniye sahip olmadıklarını söyler. </div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
benim giyim tarzım yine başa dönmüş durumda. kavisi düzgün dairesel hareketle mü-kem-mel bir sıfır yani. kot pantolon, büyük gömlek, kocaman kazak içinde yine en mutlu olduğum o paspal haldeyim. ne etime saplanmış küpelere, ne bileğimden itibaren beni kıskıvrak yakalayan saat kayışlarına tahammülüm var. zaman zaman çekiciliğine kapıldığım alyansı aynı hızlı hareketle çıkardığımı siz de burada müşahade etmişsinizdir:) annemden para istediğimde, "başıma yıldırım düşse, beni koruyacak kuruş yok," derdi, aynen öyle tüm süslerden azat edilmiş durumdayım.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
ancak giysi tarihimin kavisli kısımlarında ben de yaratıcı giysi mesaisinde bulundum. geleneksel bir bankanın kurum avukatlığından istifa edip bir reklam ajansında çalışmaya başladığımda en hoşuma giden şey; hayır, yaratıcılık isteyen heyecanlı bir işe başlamış, daha fazla para kazanmış, bambaşka yaşam biçimlerine, kavramlara, nasıl desem bir tür hafif meselelere sahip gösterişli arkadaşlar edinmiş olmak değildi. artık istediğim gibi giyinebilecektim! minicik etekler altında ökçeli pabuçlar, kocaman küpeler, daracık kotların üstünde el kadar tişörtler... sanki artık özgürlüğümü ilan etmiş; takım elbise üstünde saçımın yan taraflarını arkada tek toka ile tutturup, ağır, kocaman çantayla adliyeye sürüklendiğim kendimi, tek gardrop hareketiyle arkada bırakmıştım. yaşasın! gençlik işte. </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
giysilerinde yaratıcı bir tarz geliştirmiş, değişik türden kumaşları, renkleri çok marjinal tarzda ama hayret yine de çok uyumlu bir şekilde kombine etmiş kadınları izlemekten çok hoşlanırım hal böyleyken. giysi seçimlerine, şahsiyetlerinin göstergesi olarak çok önem veren kadınlar, her ilişkide flört ettiği erkeğin beğenisine göre gardrobunu radikal tek bir hareketle değiştirecek kadar cefakar zanaatçılardır:) eski sevgilisinin onu içinde görmeyi sevdiği çiçekli, sevimli elbiseler, keskin hatlı erkeksi tarzı tercih eden yeni sevgilisi ile birlikte, eski fotoğraflar gibi gardrobun dibini boylar. kadının sonsuz beğenilme arzusunu sekteye uğratan tek zaman dilimi, regl dönemi sanırım. battaniyenin altında, bol pijamalar, upuzun kazaklar, kocaman çoraplar, elinde çikolatası, acıklı bir eski siyah beyaz film izlerken, bir erkeğin bakışına da en ilgisiz olduğu periyodu yaşar. "çekilir misin ya şu televizyonun önünden!" ıyk:)</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_COJmFzZy08vW2qowz3BOuSDw5ZoF_jO1mQbaON4se2HvVVDOSv4yAi8wVrQOvOpliyc_HmFEyDRVjnht69Y6y54D-PZ-r5xhXDD5Qs6yWaVc2RGDGalEtU_9rYyDqLKnMSG0/s1600/converse.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_COJmFzZy08vW2qowz3BOuSDw5ZoF_jO1mQbaON4se2HvVVDOSv4yAi8wVrQOvOpliyc_HmFEyDRVjnht69Y6y54D-PZ-r5xhXDD5Qs6yWaVc2RGDGalEtU_9rYyDqLKnMSG0/s1600/converse.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
kadınların ayakkabı düşkünlüğü hakkında ne desem cehaletimi göstermiş olurum, çünkü bende hiç yok. yazın converse, kışın, bildiğin kocaman, dümdüz bot. geçen yıllarda acemi bir blog vatandaşı iken sevgili everfever'in sitesinde, o zamanlar pek moda olan ucu sivri, uzun, kalkık ayakkabıları, birazdan diyeceğim nedeni sezdirir şekilde sevmediğimi ifade etmiş, bir başka yorumcunun hışmına uğramıştım. hiç unutmam, everfever babalar gibi savunmuştu beni. sağolsun. neyse. ayakkabı icat edildiğinde öyle sağı ayrı solu ayrı değilmiş. ikisi de aynıymış. iö 200 yılında başlamış o sağ, sol ayrımı. ayakkabıda ölçü standartı da 1305'te başlamış. bunda da onüçüncü yüzyılda ingiltere'de moda olan 'poulaine' veya 'cornadu' denilen ayakkabının etkisi olmuş. bu ayakkabıların ucu uzatılarak dik durması için içi dolduruluyor veya bağlanıyormuş. otuz santime kadar uzatılan bu bölümler açıkça penis biçiminde yapılıyormuş. elbette kilise bu moda ile mücadele etmiş bu dönemde ve eh yani avamın onbeş santime, soyluların biraz daha uzun boynuzlu ayakkabı giyebileceği hükme bağlanmış.</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7-RhS6_oEUo8Vb2alttvRO76hR1qsPxD-48lHU6vpz1j-PrxQDlo35s_sl_SLWq8WGdeCKHu1wkMmavhPk9iRSYktJXMtn8zly84Dpfcvijuu6VOMBbXbfEiv8em85G8Rd6-G/s1600/eskiayakkab%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7-RhS6_oEUo8Vb2alttvRO76hR1qsPxD-48lHU6vpz1j-PrxQDlo35s_sl_SLWq8WGdeCKHu1wkMmavhPk9iRSYktJXMtn8zly84Dpfcvijuu6VOMBbXbfEiv8em85G8Rd6-G/s1600/eskiayakkab%25C4%25B1.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
şimdi bu penis benzeri ayakkabı konusu aklıma elbette ve derhal bülent somay'ı getiriyor. onun, <i>bir şeyler eksik</i> kitabını okumanızı çok isterim. gülme garantili, süper bir kitap. orada, ilk bölümde penis üstüne epey bir mizah yapıyor ve sonra diyor ki; </div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
"(...) çünkü (maalesef) iktidarın kapısını açacak olan (kilide girecek olan) anahtar, penis, yani salt biyolojik bir organ değil. onun yunancası, fallus. fallus bir gösterge, görsel olarak penis üzerine kurulmuş, ama her dilde ondan ayrışıp iktidarı gösterir hale gelmiş bir işaret. o da bizde yok. zaten aslında kimsede yok. bazıları varmış gibi yapıyor yalnızca.</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
'fallus bir eksiğin göstergesidir.' asla sahip olmadığımız bir şeyin göstergesi. biz bazen o şey bizde varmış da sonradan kaybetmişiz gibi yaparız yalnızca. kadın ya da erkek olmamız fark etmez: iki durumda da fallus hep bir eksiğe işaret eder. erkekler biyolojik olarak fallusa benzeyen bir organa sahip oldukları için, "vardı da kaybettim" yanılsamasına düşmeleri daha kolaydır yalnızca.</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
fallus bir gösterge. polisin elindeki cop, babanın tokadı, abd'nin füzeleri. ama bunların hiçbiri sahibindeki eksiği gidermez: ne polis iktidara sahiptir, ne baba, ne de abd başkanı. o yüzden de çok tehlikelidirler: bir eksiğe sahip olmanın tahammül edilmez farkındalığıyla, ellerindeki nesneleri akıldışı biçimlerde kullanabilirler. bir şey öğrenmesi gerekmediği halde işkence yapan polis, durup duruken tokadı basan baba, beceriksizce güç kullanıp yüzüne gözüne bulaştıran abd, hep o eksiği kapatmaya çalışmaktadırlar. </div>
<div style="text-align: left;">
<br />
hiç sahip olmadığımız, sahip ıolmanın nasıl bir şey olduğunu bile bilmediğimiz bir şeyin yokluğu, tekinsiz bir duygu verir bize. yok, ama olsa ne olacaktı? daha mı güzel olacaktım? daha mı akıllı, daha mı zeki, daha mı cazip? </div>
<div style="text-align: left;">
<br />
o yüzden de küçük bir kaydırmayla, eksikliğini çektiğimiz şeyin hiç olmamış olduğu bilgisinin üstünü örter, onu bir kayba dönüştürürüz; bir zamanlar sahip olduğumuz, ama şimdi kaybettiğimiz, elimizden alınmış, çalınmış bir şeye.</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
eh, onu yolda yürürken cebimizden düşürmediğimize göre, mutlaka birileri çalmıştır bizden. koparıp almıştır. o zaman çözüm kolaylaşır: bizdeki eksiği çalan birilerini yaratır, hayatımızın geri kalanını onlara kızarak geçiririz. bu birileri, yahudiler olabilir, müslümanlar olabilir, siyahlarolabilir, enteller olabilir, bizim gibi olmayan herhangi birileri.</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
keyif hırsızlarıdır bunlar. bizim bilmediğimiz bir şeyleri bilen, hayatımızın sırrına vakıf insanlar. türbanlı kızlara öfkelenenlerimiz, aslında bir yandan damerak içindedir: yazın ortasında böyle bir kılığa girdiğine göre, acaba benim bilmediğim nasıl bir tatmin yatıyor bunun arkasında? mutlaka benden çalınan şey oradadır. bütün siyah erkeklerin penisi kocamanmış. vay alçaklar! şu enteller işe yaramazinsanlar, hep laf, hep laf, konuşmaktan başka bir şey bilmezler. ama bu kadar lafın arasında benim bilmediğim bir şeyi biliyor olabilirler mi? benden esirgenen bir sırrı? kahrolsunlar!<br />
biraz rahatladık mı? hayır sadece biraz ırkçı, biraz bağnaz, biraz anti-entelektüel, biraz hoşgörüsüz olmayı başardık. hayırlı olsun."</div>
<div style="text-align: left;">
<br />
dikkatiniz dağıldı, biliyorum. kendimi tutamayıp uzun tuttum alıntıyı çünkü. hep beraber yukarı paragrafa gidiyoruz şimdi ve hep beraber hayret ediyoruz; yüksek topuk ayakkabıları önce erkekler giymiş. zaten o dönemde kadın modası uzun eteği şart koştuğundan ve bu nedenle ayakkabı görünmediğinden, kadınlar için bir ayakkabı modası söz konusu değilmiş. aurelianus (270-275) erkeklere kırmızı, beyaz, sarı, yeşil ayakkabıyı yasaklamış. osmanlılar'da da ayakkabı renkleri kurallara bağlanmış; müslümanların kavuk ve ayakkabıları sarı, ermenilerin başlık ve ayakkabıları kırmızı, rumların siyah, yahudilerin mavi imiş. </div>
<div style="text-align: left;">
<br />
ayakkabı (kuzuların sessizliği filminde de geçer), statü gösterir ve simgesel bir nitelik taşır. çin'de ayakkabı uyum ve denge simgesiymiş ve bir oğul sahibi olma dileğini ifade edermiş. eskiden mahkemelerde kocasının cinsel iktidarsızlığı nedeniyle boşanmak isteyen kadınlar, hakimlere bu durumu anlatmak için ayakkabılarını çıkarırlarmış. demek ayakkabı ve penis arasında ciddi bir analoji varmış tarih boyunca. </div>
<div style="text-align: left;">
<br />
başka bir zaman size kumaş çeşitlerini ve ayakkabı isimlerini yazayım. şimdi ne yapalım? gördünüz mü, güneş gitmiş. berbere mi gitsem ben acaba? yoksa çok daha iyisi gitmesem mi?:p</div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;"><b>sözü geçen kitaplar: </b></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">. julian barnes, manş ötesi, ayrıntı yayınları, çev. serdar rifat kırkoğlu</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">. bülent somay, bir şeyler eksik, metis yayınları</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">. abdülhak şinasi hisar, çamlıca'daki eniştemiz, yky</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: x-small;">. ve elbette, kudret emiroğlu, gündelik hayatımızın tarihi, dost yayınları </span></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
</div>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com22tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-46441177521986031552012-01-20T17:36:00.002+02:002012-01-20T18:43:08.169+02:00patatesli omlet<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://30.media.tumblr.com/tumblr_lvsuuuw7lI1qe0eclo1_r8_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="184" src="http://30.media.tumblr.com/tumblr_lvsuuuw7lI1qe0eclo1_r8_500.gif" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<a href="http://asosyalsosyalist.tumblr.com/"><span style="font-size: x-small;">şuradan</span></a></div>
<br />
kusursuz bir kış günü. soğuk, gri, aman vermez. sessiz. ne olması gerekiyorsa, o. yağmur, kar, rüzgar yok; insan duygulanımlarına başvurmayı gerektiren ve böylece onun varoluşunu bulanıklaştıran, insanın estetize etme merakına da gönül indirmeyen sağlam bir kış günü. pis bir gün, kusursuz bir gün. pencereden bakıyorum. avucumu, yalıtımsız çıplak duvara dayadım. buz gibi soğuyan elimi hemen sonra radyatörün sıcak yüzeyine bırakıyorum. çok güzel. "bilincin mutlulukla tek ilişkisi şükrandır: hiçbir şeyle kıyaslanamayacak haysiyeti de oradan gelir."* aklımda tembel, aylak, cevabını pek de aramadığım bir soru; "yumurtayı haşlasam mı, omlet mi yapsam?" arkamda yorganın hışırtısı, arçil uyanıyor. <br />
- yumurtayı haşlasam mı, omlet mi yapsam?<br />
- sosisli, kaşarlı tost yerim.<br />
şu yumurta çıkmazından kurtardığı için mi bilmem, çok sevindiriyor bu tercih beni. bir itiraz belki ama, her itiraz gibi başka bir yolun mümkün olduğu haberini de veriyor. gidip şakağından öpüyorum. onu öpmekten en çok hoşlandığım yer. saçının kokusu, ince derisi, altında kemiği, öyle narin ki... sanki çocukluğu, sanki onu kollayan annesi oluşum hala orada. o kemiğin hemen arkasında duyularının toplaştığı yerler, hafızası... küçük küçük, derli toplu, değerli, biricik hazineler.<br />
- tost yapacağım, ama patatesli omlet de yapacağım. <br />
- olur, diyor, biraz daha tembellik yapmak için arkasını dönerken.<br />
dondurulmuş parmak patatesle omlet ne güzel olur. aklınızda olsun.<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;">*adorno, minima moralia'da geçer. </span><br />
<div style="text-align: right;">
<br /></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;">akşam olmuş; haftasonu evde olmayacak arçil için mutfakta, ona göre bir şölen sofrasına yakışacak yemekler olan, kış çorbası, turşulu köfte sandiviç, domatesli fesleğenli spagetti, fırın sütlaç ve karışık bitki çayı hazırlarken, aynı kitaptan günün falında çıkan:</span></div>
<br />
<div style="text-align: right;">
<span style="font-size: x-small;">"hakikatin yalan, yalanın da hakikat gibi göründüğü bir dönemeçteyiz şimdi. her açıklama, her haber, her düşünce daha önce kültür endüstrisinin merkezlerinde biçimlendirilmiş olarak geliyor bize. böyle bir ön-biçimlendirmenin tanıdık izini taşımayan şeylerse inandırıcılıktan yoksun bulunuyor, çünkü kamuoyu kurumları ortaya sürdükleri her şeyi bin türlü olgusal kanıtla ve topyekun iktidarın el koyabildiği her çeşit makulluk aylasıyla donatabiliyorlar. bu türden basınçlara direnebilen olgular, imkansız görünmenin yanında, kültür endüstrisinin son derece yoğunlaşmış yayım aygıtıyla yarışamayacak kadar güçsüz kalıyor. almanya'nın sunduğu uç örnek genel mekanizmayı da aydınlatır. nasyonal sosyalistler uyguladıkları sistematik işkenceyle almanya içindeki ve dışındaki halklara dehşet salmışlardı; ama hunharlıklarının inanılmaz boyutlara varması onları teşhir olmaktan da kurtarıyordu. eylemlerinin akla sığmazlığı, herkesin o pek kıymetli barışı kurtarmak adına zaten inanmak istemediği ama aynı zamanda teslim de olduğu şeye inanılmamasını kolaylaştırıyordu. titrek ve dokunaklı sesler işitiliyordu; zaten her şey çok abartılmıyor mu. savaşın patlak vermesinden sonra bile toplama kamplarıyla ilgili ayrıntılar ingiliz basınında rağbet görmemişti. her korkunçluğun aydınlanmış dünyada bir korku filmine dönüşmesi kaçınılmazdır. çünkü bilinçdışından iştahlı bir karşılık alan bir nüve vardır hakikatin doğru olmayışında. mesele sadece bilinçdışının vahşet eylemlerini beklemesinden de ibaret değildir; faşizm, başka yerlerde gizlenmiş durumda kalan tahakküm ilkesini açıkça ortaya koyduğu ölçüde daha az "ideolojik" sayılır. hiç fark etmez demokrasilerin ona karşı bir takım insani değerleri öne sürmesi. faşizm, bu değerlerin insanlığın tüöünü temsil etmeyip sadece kendisinin ıskartaya çıkarmaktan korkmadığı bir serap olduğunu belirterek kolayca çürütecektir demokrasilerin savını. ama uygar dünyada insanlar öyle umutsuzluk noktalarına gelmişlerdir ki, dünya kendisinin ne kadar da habis olduğunu itiraf etme görevini onların kötü yanlarına yüklediği anda, o pek çelimsiz iyi yanlarından da hemen vazgeçmeye hazırdırlar..."</span></div>
<span style="font-size: x-small;"><br /></span>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com21tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-56875796460034726342012-01-19T11:33:00.003+02:002012-01-19T12:29:12.228+02:00hrant için blogarkadaşlar, hrant'ın anısına sahip çıkmak, hrant'ın ailesini ve eşi rakel dink'i yalnız bırakmamak, toplumun vicdanını örseleyen davanın sonucuna duyulan tepkiyi dillendirmek, bu davanın bitmediğini,
mücadelenin asıl yeni başladığını göstermek için bir blog oluşturdular. orada göreceğiniz görsel ve yazılı dokümanlar sizin de hissiyatınızı anlatıyor. ziyaretinizle anlamı büyüyecek olan blog, <a href="http://hranticinblog.blogspot.com/">şurada.</a>endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-32439693562948933942012-01-16T10:36:00.000+02:002012-01-16T13:52:00.928+02:00ölü evinden anılar<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="300" id="gsManySongs119756811197567466" name="gsManySongs119756811197567466" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=11975681,11975674,11975677,29529158,29529172&bbg=000000&bth=000000&pfg=000000&lfg=000000&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="300"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=11975681,11975674,11975677,29529158,29529172&bbg=000000&bth=000000&pfg=000000&lfg=000000&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object> </div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
içimde aldırışsız, kocaman bir boşluk vardı. ne yapacağını bilememek, yolunu bulamamak sancılı bir rüzgar gibi dolaşıyordu bu boşlukta. beni kaybolmaktan koruyan hayatımın sıradan alışkanlıklarına her zamankinden daha çok bağlanmıştım. bana ne çarpsa, ait olduğum kuşağın kapkara bir ironi ile yüklü alaycı bakışında yankılanıyordu. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheAhE46XZnK5uQn_U0-p5PKJtY2ZMcdfxlK09XT5aZCkjswcDeqJmeYCWsCKGVg5YgH-mQTnLdTs7wMum7J9oEJT8BdLuvYeb_YG49nO-z6c7fI49G2AxlgpfulR4YLPLH7p1r/s1600/van+houten.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheAhE46XZnK5uQn_U0-p5PKJtY2ZMcdfxlK09XT5aZCkjswcDeqJmeYCWsCKGVg5YgH-mQTnLdTs7wMum7J9oEJT8BdLuvYeb_YG49nO-z6c7fI49G2AxlgpfulR4YLPLH7p1r/s320/van+houten.jpg" width="238" /></a></div>
<br />
çantamda <i>ölü evinden anılar</i> kitabı, moda’da, çay bahçelerine doğru yürüyorduk. güneşli ama çın çın öten soğuk, berrak bir hava vardı. yanımda, yirmi yıl önce birbirimize sıkıca bir düğüm atıp, ipi uzun ve gevşek bıraktığımız, seyrek zamanlarda bu ipi gererek birbirimizi bulduğumuz arkadaşımla, ordan burdan konuşuyorduk. daha doğrusu, bolca hikayeye ve sistematik konuşma becerisine sahip arkadaşım konuşuyordu da ben onun anlattıklarını bölük pörçük paragraflarla karşılıyordum. günlerdir dışarı çıkmamıştım ve gördüğüm her şey ilgimi çekiyordu, dikkatim dağınıktı. sağımdaki duvarda <i>“drink van houten cacao”</i> ilanına çekti dikkatimi arkadaşım. biliyor muydum hikayeyi? hayır, bilmiyordum. yirminci yüzyılın ilk yıllarında, halka açık idamların yapıldığı bir zamanda geçiyor hikaye. seyirciler bekliyor. adamın birkaç dakika sonra kafası uçurulacak. ancak van houten adında hollandalı bir firmanın, şimdiki cin fikirli reklamcıların öncülü bir adamının aklına parlak bir fikir gelir. adam, kafası uçurulmadan önce “van houten kakao içiniz,” diyecek, karşılığında ailesine para ödenecek. böylesine rezil, karanlık bir insanlık tarihine sahibiz işte. son nefesinin bile böyle bir değeri var. arkadaşım, van houten kakao ismini duyunca, kan kokusu alıyorum sanki<i>,</i> dedi. etkili, ama yanlış bir reklam fikri olduğunu onayladım. şair arkadaşımın dediğine göre mayakovski <i>“pantolonlu bulut”</i> şiirinde bu olaya gönderme yapıyormuş. o, bu hikayenin kendindeki etkisiyle çok daha önce vedalaştığından benim için bir süre sessiz kalıp, yürümeye devam ettik. <br />
<br />
size daha o gün yazmayı düşünmüştüm bu olayı. bir sürü de edebiyat yapacaktım. ama dedim ya, hayata olan tüm ilgim, içimdeki şu derin boşluğa gömülüp, kaybolup gidiyordu. bu sabah, güneş ışığı dağın tepesindeki karları yalayarak bir hançer parıltısıyla uykumu bölünce, hızla kalktım. mutfak penceresine toplaşmış güvercinler ekmek, akvaryum camına yapışmış balıklar yem bekliyordu. tina benimle uyanmış ama tembellik yapmaya karar vermiş, güneş ışığında uzun uzun gerinerek oyunbaz gözlerle bakıyordu bana. <br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvQmDWrrIQDL7dWhQ0YQrLQbbYR-LN6OR6V3hmEGiK2yK6Ol0iVPaV6fiHTIRCQ7nYvNXRn3rmdYzq7xolznKwZJuLS_H55rNtIgq38m-N6KKgAqxZqvu27RNqdMNOaOwemJek/s1600/oluler-evinden-anilar-ciltli-onkapak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvQmDWrrIQDL7dWhQ0YQrLQbbYR-LN6OR6V3hmEGiK2yK6Ol0iVPaV6fiHTIRCQ7nYvNXRn3rmdYzq7xolznKwZJuLS_H55rNtIgq38m-N6KKgAqxZqvu27RNqdMNOaOwemJek/s320/oluler-evinden-anilar-ciltli-onkapak.jpg" width="188" /></a></div>
<br />
<br />
<i>ölü evinden anılar</i> kitabını bir sonraki yalnız başıma yaptığım moda yürüyüşünde bitirdim. dostoyevski için denilmiş olandan fazla ne diyebilirim ki? benim hayranlıkla dilim tutuluyor her seferinde. okuma serüveninde dostoyevski’ye yer vermemiş, kendi ruhuna dostoyevski ile bakmamış biriyle, dostoyevski ile tanışmış biri ayrı evrenlerde yaşıyor demektir bana göre. dostoyevski ile tanıştıktan sonra o insan için hiçbir şey eskisi gibi olmaz artık. insanı anlamak ve kabul etmek için esnek ve geniş bir bakış açısına sahip benim gibi biri için; her iyi yazar ve onların her kitabı için ayrı bir okuma sözleşmesi yapacak kadar alttan alan biri için bu sözün çok iddialı olduğunu biliyorum. zaten bir tek de dostoyevski için bunu diyebilirim. <br />
<br />
<i>ölü evinden anılar </i>kitabında, sınırları ihlal etmiş olanların, zihin atölyelerinde önce kendi hayatlarını yok edecek fikir inşa edenlerin, düzenli hayatlarının sıradan istikametinde yazgının mayınlarını patlatıp düşmüşlerin... canilerin, hırsızların, dolandırıcıların, kısaca toplumdan sürülmesi icap eden mahkumların yaşadığı sibirya hapishanesi anlatılır. onların dehşet veren marjinalleşme öykülerine odaklanırsak, bu suçluları ahlaki olarak yargılar, ancak bu taraflı bakışla onları pek de anlayamayız. dostoyevski'nin yaptığını yapıp insanı karakter olarak okursak; olayları, nesneleri insan ruhunu ortaya koyan araçlar olarak düşünürsek daha etkili bir kavrayışa sahip oluruz gibi gelir bana.<br />
<br />
dostoyevski’nin o kalın kitaplarında karakter çeşidi az ama çok derinken, bu kitapta bolca karşımıza çıkıyor onlar. basit, dümdüz, doğrudan bir betimleme yapmış, ama nasıl bir ruhla karşı karşıya olduğumuzu hemen anlıyoruz. olağanüstü kötü şartlardaki insan manzaralarından bahsetse de, okuduğum mizahi yanı çok güçlü kitaplardan biri <i>ölü evinden anılar</i>. beni müthiş bir hızla kendine çeken şu -ki conrad’ın <i>narcissus’un zencisi</i> kitabı da benzer nedenle çok ilgimi çekmişti-; her tür sınıftan, ırktan, milliyetten gelen bu suçlular toplumdan sürülürler, ama hapishanede yeni bir toplum oluştururlar. eski otoriteye benzer bir merkezi otorite ve onun baskısı altında, sosyal ve sınıfsal ayrımlar bu kez bambaşka bir şekilde kodlanarak, yeni bir toplum örgütlenmesi oluştururlar. bu yeni topluma uygun olarak temel karakter özellikleri de yeniden örgütlenir insanların. işte benim sevdiğim bu.<br />
<br />
kitaptan bazı bölümleri size sesli olarak okuyayım istedim, ama laptop’un mikrofon girişi bozuldu geçen gün, sesim pek cılız duyuluyor mikrofonsuz. yoksa birkaç çok sevdiğim karakterin, ünlü hamam sahnesinin, mahkumların at alma macerasının olduğu, suçluluların otorite ile ilişkilerinin analiz edildiği o çok nefis bölümleri size okumak isterdim. <br />
<br />
<i>ölü evinden anılar</i> kitabını bir kasvet duygusu verdiği için okumayı erteliyorsanız, kitabın çok değişik türden bir mizah anlayışı olduğunu da söyleyerek sizi okumaya ikna etmek isterim.<br />
<br />
şimdilik bunları diyerek bitirelim konuşmayı. sonraki günlerde canımız isterse tekrar döneriz kitaba. ancak bugün yakaladığımız neşe yakıtı ve soğuk mutfak ve sürdürülmesi gereken rutin, konuşmayı burda bitirmemizi gerektiriyor. hem akşama aklına içli köfte yapmayı koymuş birini dostoyevski bile oyalamamalı;)<br />
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com20tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-85866429590903546272012-01-04T13:37:00.003+02:002012-01-04T15:37:24.443+02:00standart haller<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-UqOu9AYUE7E/TwQwN00y8UI/AAAAAAAAEU4/hHSvmfxRhCU/s1600/DSCF2507.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://1.bp.blogspot.com/-UqOu9AYUE7E/TwQwN00y8UI/AAAAAAAAEU4/hHSvmfxRhCU/s320/DSCF2507.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="40" id="gsSong3182485810" name="gsSong3182485810" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/songWidget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=31824858&style=grass&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/songWidget.swf" width="250" height="40"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=31824858&style=grass&p=0" />
<span>Beethoven: Piano Concerto #5 In E Flat, Op. 73, "Emperor" (Excerpt) by <a href="http://grooveshark.com/artist/Beethoven/1833" title="Beethoven">Beethoven</a> on Grooveshark</span></object></object></div>
<br />
<i>yine bir 'ev' romantizmi ile karşınızdayız:) ben nahoş gerçeklerin üstesinden gelebilmek için onu romantize etmek gibi bir kaçış siyasetine çok başvursam da; bu masayı bırakıp, kendimi elim cebimde sokakların manzarasına salamıyorum. hele güneşli günlerde evin mutfağından kopamıyorum. yoksa kadıköy'de zevkli işlerim vardı; et balık kurumundan kırmızı et, komşu fırın'dan ekmek, penguen'den de bir arkadaşımın önerdiği kitabı alacaktım. size önerim alışverişe ekmek alarak başlamanız. böylece sizi hale gibi saran ekmek kokusuyla nereye girerseniz girin, sevinçli haberler taşıyan biri gibi sevgiyle karşılanıyorsunuz. </i><br />
<i><br /></i><br />
<i>şu an bu masada oturup bunları yazarken, müziğe demlenen çayın homurtusu ve tina'nın yatak odasından gelen sesi karışıyor. durun, tina ne yapıyor, bir bakalım.</i><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-VyTb7ev5aLs/TwQ1udQG2wI/AAAAAAAAEVE/CBSKLl56koU/s1600/DSCF2512.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://3.bp.blogspot.com/-VyTb7ev5aLs/TwQ1udQG2wI/AAAAAAAAEVE/CBSKLl56koU/s320/DSCF2512.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<i>hmm... korkunç köpekbalığı oyuncağı ile oynuyor ve her seferinde tina kazanıyor:) bu saatlerde yatağa vuran güneşle tina çok mutlu. siz de sıkıldınız tina'nın bu fotoğraflarından ama tina da bana çekmiş; hep aynı keyif rutinine sıkı sıkıya bağlıyız.</i><br />
<br />
<i>sabah erken saatte evi toparlayıp, market alışverişini yaptım. akşama yine tavuk kanat, arpa şehriye pilavı ve salata yapıp, portakal ve nar sıkacağım. yemeğe de karar verince içim rahat. siz yazıyı okurken ben tavuk için terbiye hazırlayıp, içinde dinlendireceğim akşama kadar. </i><br />
<i><br /></i><br />
<i>bugün aslında karanlığın kültürleri kitabından okuduğum bir bölümü sizinle paylaşmak için siteyi açtım. gündeme bir şekilde denk de düştüğü için ilginizi çekebilir. aşağıya yazacağım birazdan. ilk bölümleri okurken aldığım keyfi kitabın sonraki bölümlerinde alamadım. yazarın sanki karanlığın kültürleri konusunda aydınlık, net bir fikri yok gibi. oysa fikir harika. alıntılar dışında fikrini besleyecek kendi yorumlarını zayıf buldum. başvurduğu yoğun avrupa tarihi ise bir avrupalı'yı bile canından bezdirecek kadar ayrıntılı. fena değil, ama ilk bölümleri okurken duyduğum lezzeti alamadım sonraki bölümlerinde. çevirisi de pek işimi kolaylaştırmadı doğrusu. ben kitabı aldığım ve okuduğum için hoşnutum bunlara rağmen, almış olanlarınız beni affetsin. çünkü çok da ucuz bir kitap değil. almayı düşününler de bu arızasını bilerek alsınlar.</i><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/--TPk8HyQ7vc/TwQ4ZSC-cwI/AAAAAAAAEVQ/y7FTuog7RfU/s1600/guernica.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="142" src="http://3.bp.blogspot.com/--TPk8HyQ7vc/TwQ4ZSC-cwI/AAAAAAAAEVQ/y7FTuog7RfU/s320/guernica.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
ispanyol hükümetinin paris dünya fuarı'ndaki çadırı için sipariş ettiği <i>guernica </i>(1937), 1930'ların ortasından sonlarına kadar süren siyasi krizden ilham almıştı. resmin hayvani çirkinliği, hayatın şenliğinin elem, acı ve kara bir ümitsizlik getiren kabus gibi otorite düşkünlüğüne batmışlığını dile getiriyordu. bu picasso'nun faşizmin saldırganca yıkım peşinde koştuğu 1936-1937 yıllarında hayata geçirildiğini gördüğü politikaydı.<br />
<br />
'ispanyol mücadelesi, gericiliğin halka karşı, özgürlüğe karşı savaşıdır. bütün sanatçılık hayatım, gericiliğe ve sanatın ölümüne karşı sürekli mücadele vererek geçti. gericilik ve ölümle bir an bile anlaşabileceğimi kim nasıl düşünebilir? (...) üzerinde çalıştığım, guernica dediğim panoda ve yakın zamanda yaptığım tüm sanat eserlerinde, ispanya'yı acı ve ölüm okyanusunda boğan askeri kasta duyduğum tiksintiyi açıkça ifade ediyorum.'<br />
<br />
eleştirmenler tarafından 'dahi bir ruhun kopardığı bir rezalet çığlığı' diye tarif edilen ve 'sevdiğimiz ne varsa öleceği' ilan edilen siyah beyaz bir dikdörtgen olan guernica, siyasi medeniyetin terse dönen akıntısının patlamaya hazır bir sanatsal ifadesiydi. stephen spender'in new statesman'da belirttiği gibi, ayrıca panonun sersemleten 'renksiz' (siyah beyaz gri) kolajı, 'ikinci elden bir deneyimin uyarıcı kabusunu' görsel olarak olarak yakalamıştı. bu anlamda ürkütücü geleceğin, faşist karşıdevriminin uçurumuna yuvarlanması ile paralellik taşıyordu; bu durum dünya insanlarının çoğu tarafından sadece gazete, telsiz ya da haber filmlerinin taraflılıklarıyla kavranabiliyordu; belgesel filmin yabancılaşmış görüntüsü picasso'nun katastrofik bir dağınıklığın olduğu uzun tualinde, durmadan yayılır gibiydi.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Wpa9DIPp7cA/TwQ5GTbLlII/AAAAAAAAEVc/ol73iqWI0_Y/s1600/guernicfwet.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="223" src="http://2.bp.blogspot.com/-Wpa9DIPp7cA/TwQ5GTbLlII/AAAAAAAAEVc/ol73iqWI0_Y/s320/guernicfwet.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
çaresizliğin bu karanlık diyaloğu, ispanya'nın kıyas götürmeyecek denli kaotik devrim ve karşıdevrim döngüselliğiyle doğrulanmışa benziyordu. komünistlerin ve diğer solcuların oluşturduğu barcelona halk cephesi, 1936 seçimlerinde, franco'nun liderlik ettiği ve katolik toprak sahipleri ile faşistlerin desteklediği bir grup ordu generali tarafından, çok geçmeden meydan okunacak olan bir zafer elde etmişti. nisan 1937'de naziler, herhangi bir askeri ehemmiyeti olmayan kana susamış bir manevrayla, bask halkının sembolik merkezi guernica'yı bombalayarak bin altı yüz kişiyi öldürdü, sekiz yüz kişiyi de yaraladı.<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;">s. 419-421</span><br />
<span style="font-size: x-small;">karanlığın kültürleri, bryan d. palmer, ç. şebnem kaptan </span><br />
<br />
<br />
<br />endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com44tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-73664125378920126462012-01-01T20:12:00.000+02:002012-01-01T20:12:17.518+02:00anton<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-CiqN1L_kFFg/TwCalNGzsOI/AAAAAAAAEUg/qsKZJw6L7Js/s1600/DSCF2497.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="http://3.bp.blogspot.com/-CiqN1L_kFFg/TwCalNGzsOI/AAAAAAAAEUg/qsKZJw6L7Js/s320/DSCF2497.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="40" id="gsSong6408380" name="gsSong6408380" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/songWidget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=640838&style=wood&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/songWidget.swf" width="250" height="40"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=640838&style=wood&p=0" />
<span>A Sunday Smile by <a href="http://grooveshark.com/artist/Beirut/3425" title="Beirut">Beirut</a> on Grooveshark</span></object></object> </div>
<br />
anton, yeni yılın ilk misafiri. bugün marketten dönerken bizim apartmanın bahçesinde gördüm. minik kuyruğunu sallayarak peşimde dolaştı. komşu, birilerinin gizlice bizim bahçeye bırakmış olabileceğini söyledi. eve gidince ekmek parçalarını et suyu ile ıslatıp, üstüne tinanın ciğerinden koyup götürdüm. bir koli koymuşlar da içinde yatıyordu. eve döndüm. akşama doğru hava iyice soğumaya başladı. o sırada aklımdan sürekli dün akşam ablamla yaptığımız konuşma geçiyordu; çok sevdiği köpeği ölmüş. çok üzgündü. veteriner nedenini anlamamış, soğukalgınlığı olabilirmiş. eh, bu konuşmayı yapmış olmamızın bir anlamı olmalı herhalde.<br />
<br />
polar şalımı kesip ona bir giysi dikip götürdüm. öyle uslu ki, kucağımda sakince yattı, ben de patilerinden filan geçirerek kazağını giydirdim. adını anton koydum. gerçi erkek mi kız mı, emin değilim ya. öyle bir süre uyudu kucağımda. şalın diğer parçasını da üstüne örtüp, çıktım. sonra yine duramayıp yöneticiye indim, hayır, apartmanın içine alması mümkün değilmiş. eve gelip bir sayfa kitap okudum. sonra hızla aşağı inip kucakladığım gibi eve getirdim. içine halı serdiğim kolinin içinde battaniyesinin altında güzelce uyuyor şimdi boş odada. sağlıklı görünüyor, henüz üşütmemiş sanırım. ama hiç sesi çıkmıyor. sürekli uyuyor. köpekten hiç anlamıyorum. burnu ıslak, ateşi yok. kış geçinceye kadar gündüzleri aşağıda, geceleri bizde kalabilir diye hesap ettim. tina faktörünü şimdilik düşünmüyorum. bakalım ne olacak.endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com29tag:blogger.com,1999:blog-30037030.post-79094305038066197692011-12-31T15:52:00.004+02:002011-12-31T21:57:33.771+02:00yılbaşımüziği açtım:<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" height="250" id="gsManySongs170287116149334" name="gsManySongs170287116149334" width="250"><param name="movie" value="http://grooveshark.com/widget.swf" />
<param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=170287,1161493,7550449,150498,7276648,33603981,25279548,708175,708145,21867787,7536086,877381&bbg=c4aa04&bth=c4aa04&pfg=c4aa04&lfg=c4aa04&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://grooveshark.com/widget.swf" width="250" height="250"><param name="wmode" value="window" />
<param name="allowScriptAccess" value="always" />
<param name="flashvars" value="hostname=cowbell.grooveshark.com&songIDs=170287,1161493,7550449,150498,7276648,33603981,25279548,708175,708145,21867787,7536086,877381&bbg=c4aa04&bth=c4aa04&pfg=c4aa04&lfg=c4aa04&bt=FFFFFF&pbg=FFFFFF&pfgh=FFFFFF&si=FFFFFF&lbg=FFFFFF&lfgh=FFFFFF&sb=FFFFFF&bfg=666666&pbgh=666666&lbgh=666666&sbh=666666&p=0" />
</object></object> </div>
<br />
sağa sola mumları yaktım:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://26.media.tumblr.com/tumblr_lvwobtJn5K1r3uzmno1_500.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="480" src="http://26.media.tumblr.com/tumblr_lvwobtJn5K1r3uzmno1_500.gif" width="320" /></a></div>
tiramisu yapıp dolaba kaldırdım. dinleniyor. lazanya borcamda hazır bekliyor. bir kadeh şarap koydum. arçil'in öğretmenleri ile yılbaşı konuşmasını yaptım (bu yıl en çok onlara yakınım:) kurabiyeyi tepsiye dizince ve mısır ekmeğini tepsiye yayınca fırını açacağım. sırayla pişireceğim. sonra salata ve biftek. arçil odada oyun oynuyor. tina uyuyor; odaya girip onunla konuşunca kendini haliya atıp, karnını açıyor:) hmmm... şimdilik bu haldeyiz. nerdeyse mükemmel.endiseliperihttp://www.blogger.com/profile/09406137016531617709noreply@blogger.com26