Pazar, Temmuz 23

Benim güzel evim

İçinden çıkamadağım, çıkmayı hiç istemediğim, döndüğümde çok mutlu olduğum evimi paketlemem gerek. Belirsiz bir tarihe kadar. Gazete kesiklerine sararken edeceğim dua, şairin sözü:

"hiç unutmam hiç unutmam hiç unutmam"*

Tablolar bakılmak için. Onları sarmak çok tuhaf olacak, ellerinizle gözünü kapatmanız gibi birinin (bir ölünün?)...Diyelim ki kitaplar sabırlı ve bekleyebilirler, çiçekleri ne yapmalıyız? Bora'nın tüm sağduyulu önerilerini kıskançlıkla reddetme eğilimindeyim. Kim, nasıl bilebilir hangi çiçeğimizin ne kadar su, ışık, özen istediğini? Hiç kimse! Onları biz büyüttük. Gelip alacaklar, solduracaklar. Başka evlerde başka çiçekler olacaklar, beni unutacaklar.

*Metin Eloğlu

***

Biraz sonra evim için depo bakmaya gideceğim. Gideceğim yerde çocuklar var. Bu nedenle dün gece onlara götürmek için portakal ağacı'nın nefis kaya kurabiyesinden yaptım. Yalnız, beyaz unum az olduğu için mısır unu ekledim. Kuru üzüm bittiği için de yerine kuru kayısı ve kuru incir koydum. Kahvaltıda yediğim güzelim cevizleri kıyıp-kıyıp- onları da hamura ekledim. Hiç şaşmaz, her zaman sevilir kaya kurabiyesi. Üstelik teneke bir kavanoza koyup 4-5 gün saklanabilir.

Benim elektrik takıntım var. Elektrik konusunda cimrilik yaparım. (su için de aynı şeyi söyleyebilirim. Kamu mallarına zarar vermeyen, yerli malı türkün malı şarkısını söyleyen cumhuriyet çocuklarıyız biz. Çok sıkıcıyız:)

Şuraya gelmek için kafa ütüledim. Fırın ısındığında başka bir şey yapmaya daha niyetlenirim genellikle. Dün mısır ununu çıkarmışken ve mısır ununun çok beklememesi gereken bir un olduğunu bildiğimden onunla da nefis bir çörek yaptım. Evdeki bir paket süt kremasını, 2 kaşık margarini, 4 kaşık toz şekeri, yarım yemek kaşığı tuzu karıştırıp alabildiğince mısır unu ekledim. Çok sert ya da katı olmayacak un. Yağlı kağıt serdiğim tepsiye yayıp, içinden henüz kurabiye çıkmış fırına sürdüm. Pişince üstünü bir kapakla örtüp yattım uyudum. Sabah kapağı kaldırınca çok hoş bir koku yayıldı. Köy mutfaklarında ya da babaannenize gittiğiniz zamanki koku...

Bir güzel çay demleyip beyaz peynirle yedim. Mısır çöreği bırakın ağızda dağılmayı elinizde paramparça oluveriyor, dikkat edin, nazik olun.

8 yorum:

teyzenteyfik dedi ki...

Adana icin "fil mezarligi" diye bir deyim kullaniyor orada yasayan tanidiklarim... yani firsatini bulunca terk etmek gerekiyor sanirim :)

endiseliperi dedi ki...

Ya da iyice yaşlanınca dönmek, öleceğini anladığın zaman, filler gibi:))

Biraz üzülüyorum Adana'yı sevmediğim için, mahçup da oluyorum ama sevmiyorum. İstanbul hiç ait olduğum bir yer değil aslında Evrim. Her yerde gurbetteyim:)))

Adsız dedi ki...

"Her yerde gurbette olmak" belki biraz hüzün, biraz da keder yükleyebiliyor ruha; lakin özgürlük duygusu da vermiyor değil hani!

Adsız dedi ki...

Bu ne güzel yazı böyle! İçinde hem Metin Eloğlu var, hem çeşit çeşit çörek, hem güzel bir ev... Oooof of! Çok mutsuzum ben, çok da kıskancım. Hem de lanet olası Konstantinopolis'te tıkılıyım!

ece arar dedi ki...

ev demişken, geçen gün netkitap'tan ilhan berk'in ev diye bir kitabını aldım bir liraya, senin de vkitaplığına yakışır...

Adsız dedi ki...

İlhan Berk de iyi şairdir. Bütün kitapları bütün odalara, bütün bahçelere, otlara, börtü böceğe, insanın yüreğine yakışır.

Adsız dedi ki...

ben geldimm :D sayfan blogcu'daki gibi çok güzel olmuş. yine aynı kıvamda yazılarn, aynı lezzette.. ama bir sorun var resimler görünmüyor.. yazından anladığım kadarıyla hareketli günler yaşıyorsun.. kolay gelsin.. mrfood gitmiş gibi görünür ama hep buralardadır :) iyi akşamlar.. hoşça ve sevgiyle kal...

Adsız dedi ki...

ben geldimm :D sayfan blogcu'daki gibi çok güzel olmuş. yine aynı kıvamda yazılarn, aynı lezzette.. ama bir sorun var resimler görünmüyor.. yazından anladığım kadarıyla hareketli günler yaşıyorsun.. kolay gelsin.. mrfood gitmiş gibi görünür ama hep buralardadır :) iyi akşamlar.. hoşça ve sevgiyle kal...