Pazartesi, Aralık 4



RAPOR VERİYORUM

Çocukların okul vaziyetleri parlak değil. Hatta bize göre çok sorunlu. Notlar felaket değil ama problem başka. Arçil'de dikkat dağınıklığı var. Atakan, daha farklı, vahim problemler içinde. İkisi de sorumsuz, bencil, şımarık. Bu akşam oldukça üzüntülü, endişeli, onlara sorunu anlatıp, çözüm önerilerine katılmalarını bekledik. Bora beklediğimden çok daha yumuşak ama gerçekten feci üzgün, anlamaya çalıştı. İkimizin ortak noktalarından biri, sertliğimizin merhametimizden ileri gelmesi. Bu, zaman zaman çok acı veriyor.

Ev, iki öğrenciye uygun şekilde tasarlanmış durumda. Tüm destek ve yardımcı elemanlar hazır. Hayatta çok da sık karşılaşılmayacak türden, deneyimli, renkli, iki yetişkin, kendi hayatlarına dönüp çok hoş şeyler yapabilecekken bu iki velete uygun olacak şekilde hayatlarını programlamış halde. SONUÇ: Koca bir fiyasko.

Ben, Bora'ya göre daha iyimser, daha iyiniyetli, daha yumuşağım. Biraz okumuş filan adamlar olduğumuz için heriflerin karakterlerindeki sapmaları görebiliyoruz. Ne yapabileceklerini filan. Konuşarak, örnekleyerek, destekleyerek, daha "iyi"adamlar olmalarına gayret ediyoruz, diğer şeylerin ötesinde. Öğretmenlerle konuştum bugün: "Çocuk işte, yapar, eder, biraz tatlısert müdahalelerle yönlendirmek icap eder"... falan filan, dediler. Olağan görme eğilimindeler. Belki olağandır.

Belki bizim gibi, kazara çocuk sahibi olup, hayatını tepetaklak değiştirmek zorunda kalanlar için daha da zordur. Bunu yaparken, ana-babalık doğalarında olmadığı için, kendine ve ilişkiye bir izleyici gibi bakma alışkanlığı geliştirmiş, bu nedenle çok titizlenen ve şu ebeveynlik denen şeyi içselleştirdikleri için daha rahat davranabilen adamlara göre çok daha fazla enerji harcıyoruzdur. Belki, çocukların gerçek ana-babaları hiç haketmedikleri için, ciğerleri beş para etmeyen, bencil, sorumsuz, kendi çıkarını kollayan adamlar oldukları için, çocuk sahibi olmak, kendi hayatlarından milim sapmalarına neden olmadığı için bize ağır ve haksızca geliyordur. Belki.

Bora öfkeli bir adamdır, ama onu hiç böyle öfkelenmeden saf üzüntü içinde görmemiştim. Hiç böyle umutsuz... Genellikle babalar babalık filan yapmaz, Bora kadar kendini çocuğuna adamış bir baba daha görmedim. Bu ender görülen bir şey. Daha biz arkadaşken, hani Cuma akşamları bana yemeğe gelirdi ya, oturur, konuşurduk, salondaki kanepesinde uyurdu sabaha karşı ve birkaç saat sonra, sabahın köründe, karşıya, Kadıköy'e geçerdi, çocuğunu alıp, yürüyüşe çıkarmak, daha hiç bir mantıklı cümle kuramayan sıkıcı veletle vakit geçirebilmek için. Ne kadar uykusuz olursak olalım, ertesi günün cumartesi planları ne kadar eğlenceli olursa olsun, Bora bu planını hiç aksatmazdı. Edebiyat çevirisi meselesi olan, dile tutkuyla bağlı, buna rağmen, çocuğunun daha iyi koşullarda yaşaması için eşek yüküyle ticari çeviri yapmak zorunda kalan bu adam için gerçekten üzülüyorum... Daha kaliteli bir şeyi, çok iyi yapabilecekken, o aptal sözleşmeleri çevirmesine! Param olsaydı, Bora'nın çok istediği James Joyce çevirilerine devam etmesini sağlardım. Dün akşam, daha önce çevirdiği Borges'in "Düşsel Varlıklar Kitabı"na göz gezdirdim. Öyle güzel ki. Hayatı ordan itibaren paylaşsak her şey çok daha başka olurdu. Ama, hayatlar çok başka şekil alabiliyor; bazen yazgı denen o kahredici uzunluktaki hançer yarasını acıyla hissediyor insan.

Arçil olmasaydı ben bi' bok olamazdım yine. Büyük ihtimalle darmadağınık bir hayatım olurdu. Kibirli, salak, kendini bir şey sanan, budala bir kadın olarak yaşamaya devam ederdim. Arçilli hayatın verdiği endişeler öyle ağırdı ki, samimi olarak yüzleşmek gerekti hayatla, hiç laga luga yapmadan. Kendini benim kadar derleyip toplamış adam var mıdır, bilmem.

Boğazımda bir yumru, hepsi uykuda. Herkes için öyle üzülüyorum ki. En çok kendini hayal kırıklığına uğramış, çaresiz hisseden Bora için. Ağaç gören bir oda yapmak isterdim ona. Ben başka birinde pek görmedim, rüzgarda sallanan ağacı izleyen, kokuyu tarif etmeye çalışan, toprağın dokusuna bakan... Sonra hiç düzayak cümle kurmayan... Susan. İyi bir sevgili olmak işim olsaydı, onu anlamak için, okuduğu kitapların hepsini okuyup, sevdiği yemekleri yapıp, etkilendiği filmleri defalarca izleyip, sözcüklerini içimden tekrar edip, hoşlandığı kokuları sürüp... onu mutlu etmek işim olsaydı keşke. Ama hayat bunaltıcılığı ile saçmalaşabiliyor gerçekten. Ve biz kavgalarıyla meşhur bir çiftiz zaten.

Ben yılmadım. Haftada bir okula yürüyeceğim. Öğretmenlerle konuşup, derste konuşuyor mu, kalem düşürüyorlar mı, ödev de eksik var mı, eksik kitap mı gelmiş, kravatı mı yamuk, birbir rapor tutacağım. Nefesim enselerinde olacak. Ta ki gözlerinde gerçek bir yorgunluk, konuşmalarında samimiyet, beklentilerinde sadelik, nezaket, vs oluşturuncaya kadar. Dünyada az adam olduğunu biliyorum. Sabah kalkıp, sıcacık bedenleriyle sarılan, gözleri kapalı, yanağımı öpüp, günaydın, diyen şu çocuklar, belki iyi birer adam olacaklardır ve bunca yıla, bunca emeğe yazık olmayacaktır.

Karmakarışık ve bol yutkunmalı bir yazı oldu, ama böyle işte.

40 yorum:

Adsız dedi ki...

Düşsel Varlıklar Kitabı'nı o mu çevirdi? Bayılıyorum ben o kitaba.

Adsız dedi ki...

bu arada düşündüm de çevremde birkaç böyle çocuk var. onlarda da aynı şey aklıma gelmişti. 'bu kadar şeye rağmen' diye geçen şeyler problemin kendisi olabilir mi acaba.. yani biz büyürken hayat bize göre ayarlanmadı. destek ve yardımcı elemanlar yoktu. varolana uyum sağlama ihtiyacı, arada bocalamalar, bunlar mı acaba doğalı. sınıfta hocadan en çok dayak yiyenlerden biri, diline en çok biber sürülen bendim. ama evin haberi olmadı mesela hiç.
geçen yıl the squid & the whale diye bir film seyretmiştim, biraz ilgili, öneririm.

celerone dedi ki...

Sevgili Peri,

Ben çok sevdim yazınızı. Ve eminim durum göründüğü kadar kötü değildir. Dün gece bir vesileyle "aslında erkek çocuklara yardım etmeli" diye düşünüyordum. Kızlar biraz destek varsa, bir biçimde daha kolay buluyorlar yollarını.Oysa iyi bir adam yetiştirmek zor. Zor ama imkansız değil. Çocuk olmanın getirdikleri hayatlarından uzaklaştıkça, yetiştirdiğiniz iyi adamları göreceksiniz bence.

Sevgiler,

Adsız dedi ki...

Anne degilim, ne zaman olurum, olacak cesaretim olur mu, onu da bilmiyorum. Hatta sizin yasadiginiz bu cetrefilli donemlerden yirtabilmek icin olmamayi bile tercih edebilirim. Butun bunlara, yani deneyimim olmadan fikir yurutme halime ragmen, soyle dusundum. Sanki biraz fazla icine cekilmissiniz, baska bir sey dusunemez hale gelmissiniz ve sanki iyice sorun olarak gorunmeye baslamis cocuklarin hali. Kucumsemeye de calismiyorum, eminim bir gun ben de anne olmayi secersem (cunku bana gore bir secim bu) en az sizin kadar endiseli ve hatta paranoyak olurdum. Ama dedim ya, olayin hic icinde olmadigimdan, tersine oldukca uzaginda oldugumdan, bana kendinizi biraz fazla yipratiyormussunuz gibi geldi. Ustelik cocuklar kasitli olmasa da bencil yaratiklar. Uzerlerindeki ilgiyi fark edebilme ve manipule etme yetenegine de sahipler. Hem anladigim kadariyla ikisi de tam haylazlik cagindalar. Az mi duymusuzdur koca adamlarin o yaslarla anlattiklari hikayeleri, okulu asmalarini, sinavdan sifir almalarini. Dilerim en kisa zamanda duze cikarlar (okul konusunda). Iyi adam olma konusunda ise yoldan sasacaklarini, bu sartlarda, hic sanmiyorum.

KUGUU dedi ki...

Cok etkilendim, sus geldi.

asliberry dedi ki...

Fotoğrafı görüpte, yazını okuyunca gülmem geldi. Böyle siz karşılarına geçmiş ciddi ciddi konuşuyorsunuz, onlar da böyle gayri ciddi, lakayt bir biçimde size bakıyor, konuştuklarınızın çoğunu dinlemiyorlar bile, kulakları size kapalı, büyük ihtimal birbirlerini dirsekleyip gülüşüyorlar.
Ya tamam gülmüyorum. Ama hani nefesin enselerinde olacak ya, tamam tamam, ciddileşiyorum. Biz bunları yaz tatilinde bir kaportacıya çırak verelim ne dersin?
Seni çok seviyorum. Bora üzülmesin, ölçüp biçtiğimiz gibi olmuyor ki hiçbir şey.

Adsız dedi ki...

Simon,
*Evet.
*Çok haklısın. O filmi izlerim.

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Celerone,
Bence de yardım edilmeli, desteklenmeli erkek çocukları. Kız çocuklarının daha doğarken tüm o yaşamı sürdürmek için gerekli bilgiyle donandığını, bir uyum modeli olarak hayata entegre oluverdiklerini ben de gözlemliyorum. Öyle uyanık, öyle zekiler ki. Ergenlikten sonra kalmıyor bir şey ama, budalalaşıyoruz. Erkek çocukları, yavaş yavaş, müthiş mahmur, dalgın başlıyorlar hayata. Her şeye şaşırıyorlar. Aptal dersin, görsen, bir perde mi var zihninde, aç! aç!. Sonra, ergenlikten sonra hızla kavrıyorlar her şeyi. Sonra bizim bildiğimiz kadın erkek ilişklilerindeki çözümsüz, karışık modeller oluşuyor.

Hay Allah, ne konuşuyorduk biz:))

Teşekkür ederim. Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

mz,
çocuk sahibi değilsiniz, ama olayı tümden kavramışsınız. Çok hazırlıklısınız:) Söyledikleriniz doğru. Dersler değil de korkumuzun kaynağı, "yoksa iyi adam olmayacak mı bunlar yahu!?"idi. Konuşamayacağımız türden adamlar olmaları... Bakalım onu da zaman gösterecek.

Adsız dedi ki...

Batsın bu dünya, Aslı:)
Aynen dediğin gibi oldu. Hiç içli değil bu çocuklar yahu. Hiç, hiç mahcup olmuyorlar. Bize hiç benzemiyorlar, hayret!Nasıl olur da kitap okumak istemezsiniz?! Arçil'in babası yazar, annesi, işte biliyorsun beni, bora'nın hayatı kitap. Evin en büyük masraf kalemini kitaplar oluşturuyor. Ee?

Ben diyorum zaten Arçil'e. Ya karşıdaki kaportacıya ya da caddedeki televizyon tamircisinin yanına vereceğim seni çırak olarak, diye. Ortaokuldan sonra. Aslında benim gibi adam dediğini yapmalı, ama insan kıyamıyor, hep umutlanıyor. Güya evde kitap yazıyor, resimli filan. Ya Aslı Türkçe hocası ödev getirmiyor diye şikayet ediyor. Ödev, bir Nazım Hikmet şiiri seçilecek ve analizi yapılacak. Bu adam o ödevi yapmıyor,Aslı. Bana bu ödevden bahsetmiyor bile! Evinde kitap okunmayan, sürekli TV izlenen bir evde yetişen adamdan ne farkı var bunun!? Yok!

Tamam ölçülü biçili olmuyor, ama insan yaşadığı ortamdan etkilenmez mi!

dır dır dır dır...

:)) Yok, öfkeli değilim.

Adsız dedi ki...

kuğu, teşekkür ederim.

dory dedi ki...

Evde yatiyorken bütün eski yazilarini okudum. Icimde hafif bir gipta etme duygusuyla lisedeki en iyi arkadasim Idil'i ve o zamanlarda kendimden bekledigim gelecegimi hatirlattin bana. Sonra yasam cok baska yerlere atiyor insani...
Su ara seni cok üzen bu sorunu gülümseyerek okudugumu da itiraf ediyorum. Ben onlarin 'iyi' adamlar olacagina eminim.
Sevgilerimle.

ece arar dedi ki...

bugün şimdi bu bir sorun ama.. yarın güleceksin okuyunca yazdıklarını, gerçi yarın başka bir sorunun olacak. amma kısırdöngü. maalesef.

teyzenteyfik dedi ki...

Acikcasi bana da komik geldi, yaziyla birlikte fotograf. Önce yaziyi okuyup sonra fotografa baksaydim, kesin, "sizi gidi hinzirlar, üzmeyin anne babanizi" diye parmak sallardim. Ama o fotografi gördükten sonra, altindaki yaziyi ayni onlar gibi okudum, bir kulagimdan girdi digerinden cikti. (cocuklarin egitiminden bahsettigin kisimlari kastediyorum, diger yerler hic de komik degil, tam tersi hatta)

Aman ya bosver sunlari, baksana suratlarina, hic kötü adam olacak tip var mi bu cocuklarda?

Hem sen sevgilinle mutlu olmayi is edin biraz, bosver valla sunlari ya.:)

daphnevega dedi ki...

O kadar şirin ve muzur bakıyorlar ki ben kızamadım onlara:)
Herşey biraz çocukta bitiyor aslında bence. Yani ne küçüklükten müdahele ile çözülüyor ne de konuşarak. Aynı anne babadan olmamıza rağmen ben şimdi biraz pişman olduğum şekilde çok düzgün bir öğrencilik hayatı geçirdim. Bir kere bile ders çalış diyen olmadı.Benim aksime, kardeşim her zaman ödevlerini pazar akşamına bırakan, hatta hiç yapmayan, devamlı annemin 'Hadi ders çalış!' lafıyla büyüen bir çocuk oldu. Hala da öyle. Üniversiteye geldi, hala çok zor okuyor. Kim suçlu ki burada şimdi? İçimden gelmiyor diyor bana masum masum.. Onu anlamıyorum ama ne yapılabilir ki? Ne yapalım, biraz akışına bırakmak lazım belki de..

Adsız dedi ki...

dory! hoşgeldiniz!
ben sizi en başından itibaren okuyordum ama sesimi soluğumu çıkarmıyordum. Oğlunuzun size ne kadar çok benzediğini biliyor olmalısınız, ki bu da en iyi ifadesi sizin ve oğlunuzun arasındaki kopmaz bağın... her şeye, her şeye rağmen. Sizin adınıza ümitliyim. Her şey yoluna girecek. Shrek için de en başından itibaren aynı şekilde düşünüyorum. Sizin daha güzel sevilmeniz gerektiğini düşünüyorum. Önemi yok, önemi yok!...:)

Dory, inanın bana şımarıklık yapmıyorum, beklentim çok, çok yüksek değil. Yılgınlığım ise çok gerçek oluyor bazen. Hiç kredim kalmıyor çocuklara.

Evet, haklısınız, yanımda olması iyi. Bazen şöyle bir bakıvardiğim zamanlar oluyor, o resim filan yapıyorken, kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyor, gözlerim doluyor, geçerken şöyle bir dokunuyorum.

Sizi gördüğüme çok sevindim.

Adsız dedi ki...

Ece, annem gibi konuşuyorsun:) Ama ben söz dinleyen, atasözü ezberleyen bir çocuktum (büyüyünce zıvanadan çıktım)ve evet her acı deneyimin sonra neşeyle hatırlanacağı sözüne güvenirdim. Doğru çıkardı gerçekten de. Akşam Bora'ya dedim ki, "sanırım üniversitede de başlarında bulunmamız gerekecek!"

sevgilerimle.

cenebaz dedi ki...

Bakışlarından bile belli. Onlar çok iyi çocuklar ve ileride çok iyi insanlar olacaklar. Emin ol seni üzecek şeyler( kötü arkadaşlar ve alışkanlıklar, serserilik, haytalık vs.) yapmayacaklar. Ama okul, dersler, kitap okumak erkek çocukların hayatında genellikle son sıralarda yer alıyor. Aslında yer bile almıyor ama ana-baba zoruyla yer alırmış gibi yapıyorlar. Önemli olan iyi insan olmaları. Önlerindeki örnekler de iyi olduğuna göre hiç merak etme. İlle de kitap okuyan iyi olur , okumayan da mutlaka kötü insan olur diye bir kural yok ya. Benim de 15 yaşında aynı özelliklere sahip bir oğlum var. Yani tecrübe konuşuyor.

Adsız dedi ki...

Evrim,
anlıyorum ki bu fotoğrafı koymakla büyük hata etmişim. Konunun hiçbir ciddiyeti kalmadı:)

ben kimseye bir eş olmadım. hep sevgili oldum. ama çocuklar vaktimi ve dikkatimi çok alıyor.
yazık şu bizim eşek çocuklara. geldiklerinden beri sessiz çalışıyorlar. samimiyetle üzgün görünüyorlar. fazla sıcak davranmıyorum ama köfteli sandiviç ve vişne suyu servis ettim öğleyin.
az önce de meyve. tv yasak! ceza!ben de müzik açtım. telemann dinliyoruz. tina turşu çalmış, onunla oynuyor.

"çok hızlı bir şekilde bir farklılık bekliyorum sizden", dedim. "tamam" dediler, küçükler ya ve komikler aslında, ama kendi iyilikleri için adam olmaları gerek.
svg.

ece arar dedi ki...

ha bir de bak şimdi buldum bunu
http://www.girlsgotech.org/games.html
matematiği sevdirmek için eğlenceli oyunlar. valla eğlenceli...

Adsız dedi ki...

Ayşe az önce size yorum bırakmaya çalıştım, bir türlü kabul etmiyor, allah allaaah.
demiştim ki, çok haklısınız, mesela benim annem de çok şanslıydı..:)

bakalım bu sefer kabul edecek mi?

Adsız dedi ki...

Çenebz, çok teşekkür ederim, içim rahatlıyor gerçekten bu sözleri duyunca. Kitap konusunda hiç öyle saplantım yok, (sadece sevgilimin okuması hoşuma gider:)tabii ki öyle bir ayrım yapmıyorum. Ama insan inanamıyor benim çocuğumun okulla sorunu olan, kitap okumaz, dışadönük, sosyal bir velet olduğuna. Çok şaşkınım. Sadece gözleri çekik:))

Adsız dedi ki...

Ece çok sağol, yarın bakayım o siteye ben. Şimdi ödevlerini kontrol etmek üzere odaya yollanıyorum. Teşekkür ederim.

Asortik Krep dedi ki...

Siz bu hafta sonu gerçekten Endişeli Bir Peri olmuşsunuz :))
Anlattıklarınız bana o kadar yakın geldi ki anlatamam.Yalnızca bende bir tane Allaha şükür :)
Bir kere o sizin oğlunuz olabilir ama o başka bir kişi..Bora Bey içinde geçerli söylediğim..Yani siz edebiyatın bu kadar içindeyken ve yazarlığın çocuğunuz hiç kitap açmaz..(Benimde en büyük sıkıntım bu oldu herzaman..Okumaması..)Bunun alternatifini şöyle buldum..En azından kitap okumuyor ama netteki tüm ödevleri o buluyor arkadaşlarına..Ya da çok sevdiği bir iki kitap buluyorum bazen.En çok şikayetin o zamanlarda dersleri çok iyi olduğu halde öğretmeninin defter tutmamasına kızgınlığı olarak hatırlıyorum..Birde hiç bana benzemediği için okuldaki problemleri eve gelip anlatmazdı..Resim derslerinde ne lazım olursa olsun ne alırdı ne de bize söylerdi almamız için..Bunun biraz da öğretmeninden kaynaklandığını anladım sonradan..Birde o zamanlarda anladım farketmeden aslında onunla onun istediği gibi değil de kendi istediğim gibi ilgileniyormuşum..Yani benzemiyoruz ya ben ona çok ilgi gösterdiğimi düşündüğüm zamanlar aslında en ilgisiz zamanlarımmış..Ne olursa olsun çocuklar bulundukları ortamdan feyz alıyorlar..İleride sizden ve sizin yaşadıklarınızdan çok ders çıkaracaklar aslında..Benim öğretmenleri çok sevmem gibi..Ya da eğitimli insanlarla daha iyi anlaşabilmem gibi aslında..Kendilerine bir tarz yaratıyorlar ve şekillendiriyorlar kişiliklerini..Burada 15 yaşında bir erkek çocuğu annesi olarak söylemem gereken aslında şu ..O yaşlardaki şımarıklık zamanla oturuyor ve siz o yapıda olmadığınız için size doğal gelmiyor olabilir davranışları..Bir gün baktımki okulda imza kampanyası yapmış bizimki ..İki sene önce söyleselar gülerdim herhalde..Biraz uzun oldu ama bunları niye anlattım..Bir çocuğun içindeki hisleri ve davranışlarını ancak genler belirliyor..Çevre şartlarıda iyi ve güzel davranışlarla doluysa bir şekilde kendini yetiştiriyor..Biraz sabır ve anlayış diyorum..Kendilerinin ne kadar şanslı olduğunu bir gün farkediyorlar merak etmeyin..Yine de onlar sizin çocuklarınız çok abartılı davranışlar gösterdiklerini sanmıyorum..En azından yaşıtları kadardır.

Adsız dedi ki...

"Bize hiç benzemiyorlar, hayret!Nasıl olur da kitap okumak istemezsiniz?! Arçil'in babası yazar, annesi, işte biliyorsun beni, bora'nın hayatı kitap. Evin en büyük masraf kalemini kitaplar oluşturuyor. Ee?"

"Evinde kitap okunmayan, sürekli TV izlenen bir evde yetişen adamdan ne farkı var bunun!? Yok!"

"Tamam ölçülü biçili olmuyor, ama insan yaşadığı ortamdan etkilenmez mi!"

Yaw bunları ben günde onyüzmilyonbin kere söylüyorum! Aynı kelimeler, aynı cümleler...
Bir dernek kuralım: Evdeki Binbir Kitabın Arasında Kitap Okumayı Aklından Bile Geçirmeyen Veletlerin Ebeveyni Olarak Kendini Pek Fena Hissedenler Derneği.

Adsız dedi ki...

Ayy ikisi de çok cici hele esmer olanı harika bir gülümsemeye sahip:)

Yine çok kaygı etmişsiniz.Bir gün yetiştirmek istediğiniz gibi kocaman delikanlılar olup önünüze dikilecekler:)Sevgilerimle..

Adsız dedi ki...

Unutmayin ki onlar 'Millenium' cagi cocuklari..Turkcesini bilmiyorum, kusura bakmayin..Ama 'Millenial' olmanin geregi biraz firlama olmak,az kitap okumak, az yazmak, cok televizyon seyretmek, daha 2 yasindayken evde ki DVD, bilgisayar gibi aletlerini istedigi gibi acip kapatabilmektir..Cok cabuk farkina variyorlar disarida ki dunyanin, baska yasamlarin..her zaman bizim hisedeceklerini dusundugumuz seyler gecerli olmuyor onlar icin..Mesela anneleri online bir gunluk tutuyor ve onlardan bahsediyor..Bunu ben dusunemezdim kendi cocuklugumda (32 yasindayim)..Bunun gibi o kadar cok sey farkli ki onlarin dunyasinda bizim anlayamadigimiz...bir dusunun neleri bilmeyecekler sizin yasadiginiz..Sizin ve ogretmenleri icin harika bir firsat empati yapmaya..

bir kimya ogretmeni..

Adsız dedi ki...

Bir suredir yazilarini takip ediyorum ve cok hosuma gidiyor. hic endiselenme sizin gibi anne ve babalari olduklari icin bu veletler cok sanslilar. adam olmama gibi bir sanslari bence yok gibi.. sevgilerimle zehra

Adsız dedi ki...

Fotografi koymak hakikaten buyuk hata olmus. Ben yaziyi okudum. Ders mers, o bolumler cabucak gecti de, simarik, bencil ve sorumsuz kelimeleri takildi. Sonra fotografi gordum. Fotografi gorene kadar pek bir endiselendim. Bencil ve simarik hele! Eyvah, Endiseli Peri'nin endiseleri yerindeymis... Yazacak hicbirseyim yok. Cok fena.

Fotografi gordum. Orada bir kedi var, gobegi tepesinde. Kuyruk gitmis, gitmis, soldaki pek muzur guluslu oglana sarilmis. Sagda daha buyucek bir oglan oturuyor. Yuzu pek olgun, ikinizden birine cok benziyor olmali. Ama elleri... Elleri cocuk eli. Hatta bebekkenki hallerini bile tahmin edebildim. Arka taraf kitap dolu. Dik dik sigmamis da, yan yan dolmus raflar bir de. Oglanlarin gozlerine baktim. Soldakinin bile gozlerinde bir yumusaklik var. Tuhaf sey, herseyi egitmek mumkun de, bakislari egitmek zor. Oturup kalkmayi ogretirsin, gozlerinde bir bakis vardir. Ya vardir, ya yoktur. Biz onu biliyoruz, sifatlandirmaya gerek yok. O bakis. Anne babanin bakislarindan, ev hallerinden, konusmalarindan ve bir de cocugun kendi mizacindan gelen bir bakis. Adam olmaya daha cok var. Zaten biz adam olduk mu? Onlarin adam olmasi da butun bir hayat surer. Adam olmaya calismak herhalde "adam olmanin" yolu. Ama adam olma kalitesinde gozleri var bu cocuklarin sanki. Bencillik goremedim ben. Sorumsuzluk vardir tabii, belki de az biraz simariklik. Terbiyesizlik de goremedim. Yazida yok ama olup olmamasi onemli.

Gordunuz mu, ne yuzeysel bir insanim? Gozlere baktim, sip diye kararimi verdim. Halbuki mutlak simariklar. Ustelik cok bencil ve de sorumsuzlar. Anne babalarini hayal kirikligina ugratan, yoran, uzen iki bes para etmez cocuk. Degismeleri icin de umut yok.

Boyle soyleyince ne sert geliyor sozler, degil mi? Hele bir yabancidan! Kalibimi basarim, simdi siz bunu okurken cocuklari savunmaya gectiniz, iyi yonlerini gormeye basladiniz bile. Azicik simariklar, azicik sorumsuzlar. Benciller ama cok degil. Ogullarim beni nasil hayal kirikligina ugratirlar? Daha etleri ne, butlari ne? Onlar bizim canimiz. Umutsuzluk da ne demek? Biz niye variz burada?

Eger bunlarin bir tanesini dusunmediyseniz simdi, bana da Elif demesinler. :o)

Evet, fotografi koymakla hic iyi etmemissiniz. Ama o fotografi secmekte, onlari boyle guzel gostermekte de bir sebep yok muydu? ;o)

Cok uzattim. Buraya koymayin bari, okuyup silin. Ukalalik etmisim gibi geldi simdi. Halbuki benim kasdim o degil.

Adsız dedi ki...

asortik krep hoşgeldiniz,
hiç büyümeyecekler, hep böyle kalacaklar sanki. Çok çocuksular. Hele Arçil'in arkadaşları ergenlk dönemine girmiş, hafif ciddileşmişler, ama bizim ki hala çuf çuf diye sesler çıkarıyor oyuna kendini kaptırıp.:))
teşekkür ederim, uzun ve güzel yazınız için.
Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Metin Bey,
gerçekten de çocuklar için bir kıraathane açamaz mıyız? fena fikir değil. ben meyve suyu hazırlayıp, kek, kurabiye,poaça, açma filan yaparım. gerçi siz onları daha güzel yapıyorsunuz sanırım ama, siz de okunacak kitap listeleri çıkarır, çocukların okuduğu kitapların takibini yaparsınız. kağıtlar hazırlarız, kitabın adını, yazarını yazdıkları ve küçük bir özetini çıkarttıkları?... Sonra en çok kitap okuyan çocuğun fotoğrafını iftihar listesine yapıştırırız? hem bizim çocuklar gözümüzün önünde olur, kitap okurlar? Olmaz mı? ben fikri haklar, çocuk hakları, anayasa konularında ders veririm? müzelere, tiyatroya götürürüz?... Hem para da kazanırız. Olmaz mı?

:))

Adsız dedi ki...

Vecihe,
Esmer olan Arçil. Benim oğlum. Aslında o kadar esmer değil, yazın çekildiği için bronzlaşmış durumda. Diğeri, Atakan, Bora'nın oğlu. Aslında Atakan daha küçük. Ama hem yapı olarak yaşıtlarına göre iri hem de fotoğrafta perspektif yüzünden büyük görünüyor.

teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Hocam,
Hoşgeldiniz. Milenyum çocukları ile aramda uyum sorunu var. Her şey o kadar değişmiş olamaz. Ben, 100 yıl önce yazılmış kitapları okuduğum zaman, temel insani değerlerin hiç değişmediğini görüyorum. 100 yıl sonra da değişmeyecek. Okulda arkadaşıyla anlamlı bir diyalog kuramayıp, evde msn'yi açıp abuk sabuk şekillendirilmiş harflerle konuşuyorsa, konuşmak istiyorsa bunda büyük bir hata var demektir. Bu bir gelişim değil. Hele sözcükleri bozarak msn dilinde yazmaları ayrı bir facia. Eminim ki bilgisayarı doğru kullanan, ve evrensel değerler ölçüsünde yetişen çocuklar var bir yerlerde. Bizimkilerin öyle olmasını umut etmiştik. Olmazsa, milenyum çağı çocukları böyle deyip, teselli bulacağız.

Yine beklerim. Hoşçakalın.

Adsız dedi ki...

Zehra,
Hoşgeldiniz.
İyiniyetiniz ve güzel sözleriniz içimi ferahlatıyor.

Hoşçakalın.

Adsız dedi ki...

Elif merhaba,
Vecihe Hanım'a da dedim ya, O büyük görünen evin küçüğü. Elleri kocaman ama gerçekten yapısı tombiş, bebek eli gibidir.

Ben de gözlere bakıp bir insan hakkında çok fikir edinirim. Yerden göğe kadar haklısınız. Çok hoşuma gitti yazınız. Hem çok da güldüm. Tabii ki aramızda bizbize konuşuyoruz çocukların haylazlıklarını. Ama biri de çıkıp, olumsuz bir şey dese, gerçekten savunmaya geçerdim, ama belli etmezdim:))

Yine gelin. Sevgilerimle.
(Benim sitede bir bozukluk var, sizin isminize tıklayınca sitenize ulaşamıyorum. Bir daha ki sefere adresinizi de yazar mısınız Elif Hanım? Bağlantılarıma eklemek istiyorum. Teşekkür ederim.)

Adsız dedi ki...

www.elifsavas.com/blog :o)

Sanem dedi ki...

Elif ne guzel yazmiS. Eline saglik. Ben de bir kac sey ekliyim bu arada.
Altyapin saglam diye bir soz vardir hani.. Ben bu cocuklarda bunu gordum. Altyapilari saglam. Ayri ayri saglam hem de. Belki simdi evde kitap okumuyorlar ama kocaman kitapligi olan bir evde yetisen cocuklar. Iste altyapi burda basliyor. Cocuklar once gormez mi? Ayrica bence model olarak cocuklar once ebeveynlerini secerler. E anladigim kadari ile sizler de guzel orneklersiniz. Endiseye ne hacet.

Kaygisiz gunler sevgili Peri

Adsız dedi ki...

Sen mukemmmel bir anne ve mukemmel bir sevgilisin..

Peri olmak kolay mi hem..
Ben inaniyorum ki dokundugun hersey gibi bu iki afacan da bastan ayaga degisecekler..
Ve ne kadar sansli olduklarini da zamanla anlayacaklar..

Ben bahceden balkabagi getirmeye gidiyorum :)
Sahi Sihirli sozcuk neydi..

sevgiyle operim..

endiseliperi dedi ki...

sanem hanım,
çok, çok teşekkür ederim ilginiz ve güzel sözleriniz için.

endiseliperi dedi ki...

Ah, Ece,
uzaktan öyle görünüyor, ama değilim sanırım. Okuduğum tüm pedagoji kitapları ebeveynlerin çocuklara, politik, ölçülü biçili davranmalarını öğütler. Ben hiiiiiiç politik olamıyorum. bilmiyorum. Böyleyim işte. O da öylöe. Biz de böyleyiz. İyi kötü. bazen bir çocuk daha yapıp daha sakin bir şekilde yetiştireyim, diyorum ama çok zor geliyor, yapmayacağım başka çocuk. işte bu çok mühim son kararımı burada açıklıyorum:)))
İyi geceler, ben de uyuyayaım artık.

Sevgilerimle.