Pazar, Şubat 11

ANKARA'YI
HİÇ ÖZLEMEDİM.

Aşağıdaki yorumlara cevap yazacaktım, ama bir türlü uygun tonu bulamadım. Sesim hırçın bir çatlaklıktan, dokunsalar ağlayacak yelpazesinde genişliyor. Bu durumlarda sonucun ne olacağını ben bile bilmem. Acayip bir kavga mı çıkarırım, yoksa sarılarak avutulmayı mı isterim, stabil hale gelinceye kadar duygularım, bir film izleme sağduyusunu mu gösteririm? Bilmiyorum.
Kalkıp çay demledikten sonra yatağı yeniden açtım. Ben yatılı okulda okudum. Kalkar kalkmaz yatağı yaparım, daha gözüm kapalıyken; hasta olmam, acelemin olması, hiç bir şey engelleyemez bunu. Sevinç ya da kendime dair övgü de hissetmem bunu yaparken, yaparım.

Bora, su bardağında çay, bisküvi, gazete getirdi, keyfim yerine gelsin, diye. Sonra da lap top'ı ve Ingmar Bergman'ın Cries and Whispers filmini. Biraz olsun gülümsedim mi? Hayır! "Yorumları mı cevaplayacaksın?" diye sorunca. "Nasıl cevaplarım, benim Ankara'yı özlediğimi düşünmüşler, ama ben özlemedim ki" dedim. Sesim ağlayacak gibi incelip çatallaşarak. "Sen yine de 'özledim', dersin" dedi . "Ama gerçek değil ki" dedim, gözlerim fena halde dolarak ve dudaklarım titreyerek.

Bora gitti salona. Ben size inanarak, doğru olduğuna tüm benliğimle inanarak "Ankara'yı özlemedim" cümlesini yazıyorum ve bunu yazar yazmaz da ağlamaya başlıyorum.

***

Özlemek çok ender yaşadığım bir şey. Özlediğim şehir yok, şehirlerde özlediğim kendim var. İnsanları ender olarak ama çok yoğun özlerim. Bu özlem beni yakar, neredeyse acıdan inlerim.
Acıyı azaltmanın bir yolu, onunla aramızı soğutacak şeyler düşünüp, yapıp etmektir. Soğuk telefon görüşmeleri, onunla aramda olan iletişimi bozacak mektuplar... Böylece özlemekten doğan acıya katlanabiliyorum. Özür duygusuyla utanmış, sakin bir özleme kavuşurken acı da vermez oluyor özlemek. Sonrası sessizlik; biliyorsunuz.

10 yorum:

Adsız dedi ki...

"Özlediğim şehir yok, şehirlerde özlediğim kendim var. (...) Özür duygusuyla utanmış, sakin bir özleme kavuşurken acı da vermez oluyor özlemek. Sonrası sessizlik; biliyorsunuz." [EP]

Budur.

Adsız dedi ki...

Metin Bey,
İyi ifade edemedim, dediğiniz kadar. Gerçekten de sabah böyle kırık döküktüm.



Teşekkür ederim.

miso dedi ki...

Sevgili endişeliperi
Yine içim sızladı :( Ve burnum bile yanıyor. Doğru kelimelere söylenecek hiç bir şey yok. Ama bu nasıl bir hüzündür?
Bir de Sound of Silence'dan daha doğru bir şarkı da olamazdı herhalde burada. En azından benim için.
Avutulabilmeniz dileğiyle
miso
Ankara'dan (özür dilerim)

Elif Derviş dedi ki...

Biliyorum çok alakasız olacak ve belki de duygusuz davranıyormuşum gibi olacak ama Peri... sen bu şarkıları nasıl ekliyorsun yazılarına ya?? Ben beceremedim bi türlü :) Blogger-help'te de bulamadım bi türlü :(

Elif Derviş dedi ki...

Bi daha rahatsız etmicem söz :) Sanırım müzik eklemeyle ilgili bi şeyler buldum, bakalım becerebilecek miyim...burada yer işgal edip zamanını aldığım içinde çok çok özür dilerim, sevgiler... :)

celerone dedi ki...

Sevgili Endişeli Peri,

Dün okudum ben bu yazıyı. Ama ne yazacağımı bilemedim. Sana iyi gelecek birşey demek istedim, ama onun ne olduğunu bulamadım. O yüzden bugün sadece, ne olur üzülme öyle diyeceğim.

Sevgiler,

Adsız dedi ki...

Elif,
Bana da Mr. TD bir mail yazarak anlatmıştı. kendisinin adresi şu ki, tekrar teşekkür etmek için ekleyeyim. http://cafewien.blogspot.com/

Yani, eğer sitenize müzik yüklemeyi becerirseniz bana ve MR. TD'ye birlikte teşekkür etmeniz gerekir. Müzik sahiplerine telif ödeyemiyoruz maalesef. Pardon:)

ASLINDA ZOR DEĞİL!
www.radioblogclub.com sitesine girip, search'e dilediğiniz şarkı ya da müzisyenin adını yazıyorsunuz. Çıkan listede, aradığınız şarkının yanındaki, mavi kutucuk içinde beyaz üçgen göreceksiniz, ona tıklıyorsunuz. Bunu yapınca, sayfanın sağında, Blog this track başlığı altında, size HTMAL kodunu verecek. O kodu kopyalayın. Kendi sitenize new post girerken, sayfanızı HTML koduna getirin (Sayfanızın sağ köşesinde, Edit HTML yazıyor ya, o). Kopyaladığınız şarkıyı yapıştırın. Bu kadar. İyi eğlenceler:)

Youtube'dan video yüklemek için, siteye girin, aradığınız videoyu bulun. Sağda video hakkında bilgi var. Kim eklemiş, kaç tarihinde, kategorisi filan. Hah, orada, URL bareminin altında, Embed yazar ve hemen önünde size HTML kodunu hazır olarak sunar. Onu kopyalayıp yine yukarda anlattığım şekilde sayfanıza yapıştırın.

Acele etmeyin. Panik yapmayın. Sayfalara soğukkalnlılıkla bakın ve herkes yapıyorsa sizin haydi haydi yapabileceğinizi düşünün. Birkaç denemeden sonra yapacaksınız, size söz veriyorum.

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Sevgili Miso ve Celerone,
Yazmak bazen yalan söylemek gibi. Üstelik gerçeği, sadece gerçeği yazmak ve kendinle ve dünyayla bir tür dürüst yüzleşmenin yolu sanırken böyle bu. Ankara, aklımın ucundan geçmez. Dün canım sıkkındı evet, ama nedeni Ankara değildi yaw. Şimdi verin bana uçak biletini, gitmem ki. Eyvallah, seviyorum Ankara'yı tabii ama meselem o değil.

Hem bu sabah gayet iyiyim, neşem yerinde. Okullar açıldı, sabah erken kalkmak, güneşin doğuşuyla güne hazırlanmak gerçekten çok güzeldi. İnsanın kesinlikle katı bir disipline ihtiyacı var:) Yoksa abuk subuk şeyler düşünüp canını sıkabiliyorsun. Bakın askerlere, bunalıyorlar mı? Hayır!

Teşekkür ederim ilginiz için. Miso, Ankara adına hissettiğiniz ve yüklendiğiniz bu sorumluluk için de size ayrıca teşekkür ederim:))

Sevgilerimle.

Elif Derviş dedi ki...

Endişeli Peri çok çok teşekkür ederim, dün gece inat edip becerdim nihayet :)) hatta blogumda da sana teşekkür ettim bile, ama Mr. TD'nin adını şimdi burada gördüğüm için, ona da şükranlarımı buradan sunmayı kendime bir borç bilirim. Çok çok teşekkürler zaman ayırıp bu kadar uzun uzun açıkladığınız için. :) Sevgiler.

Aslı Cin dedi ki...

Endişeliperi, ben de yatılı okudum zamanında, ve şimdi sen söyleyince kafama dank etti, neden evde kalkar kalkmaz yatağı toplama gereği hissettiğim.