matilda'nın kendisi şurada. kıpkızıl ve sürprizlerle dolu. sesi ne yumuşak, ne tatlı.
22 yorum:
Adsız
dedi ki...
sevgili peri, seni neşeli görmek ne güzel. Sıfırdan başlamak için bahardan güzel zaman olamaz herhalde. Bende dün hayatımda bir değişiklik yapabilmek için bir adım attım. Olumlu sonuçlanmasını diliyorum. Yağmur yağmazsa adaya gitmek istiyorum pazar günü. Karşılaşmak umudu ile...
gerçekten şarkıda resimde çok sevimli. sanki senin havanı yansıtıyor. çok güzel:)böyle havaların hep çok olsun... bugün sonbahar gibi olsamda sayfayı görünce şarkıyı dinleyince içim kıpırdadı:)sevgilerimle.
Bu nefis şarkıyı bir de misonun karga versiyonundan dinlemek istersen hiç bir yere tıklama endişeli peri. Kaç, hemen kaç. (tina'yı da götür, günah hayvana:)
ah! banu, ne hoş olur ada'ya gitmek. bilmem ki belki gideriz, neden olmasın. uzun uzun yürümeyi öyle özledim ki. belki bisiklet kiralarız ada turu yaparız. ya da , ağaçların arasından yukarıya, kiliseye yürür, yemek yeriz. ben bir bora ile konuşayım.
evet evet, belki karşılaşırız. ne hoş ne tuhaf olur:))
necla hanım, sonbahar daha güzeldir, emin olun. baharın bu sorumsuz taşkınlığına güven olmaz pek. insana tuhaf tuhaf şeyler yaptırır sonra tüm yükü omuzlarına bırakıp, çekip gider:)
benim küçük bir parçam böyle şeker renk ya ben çok prim veriyorum bu halime, kırmamaya çalışıyorum. bazen bu halimi evin bir köşesinde buluyorum, kendi kendine oyuncaklı fikirlere dalmış gitmiş.
siz de hadi neşelenin çabucak. bu yıl bahar erken geldi. gelecek ay, benim ayım. nisan benim. çok güzel olacak:))
miso, benim sesim de öyle berbat, ama ne yapalım, bu şarkı söylemeye engel olmamalı. ben seviyorum şarkı söylemeyi. sözleri de hiç ezberleyemiyorum, uyduruyorum iyice karman çorman oluyor. mutfakta ya da evde yalnızken ya da diyelim kimseyle konuşmak istemediğim zamanlarda şarkı söylüyorum ki, o kapkara, çalı gibi sesten çit örüyorum etrafıma, kimse yaklaşmıyor. bu avantajdan sonuna kadar yararlanın, derim.
Ya çok güldüm cidden. Kendimi o kara çalının içinde bar bar bağırarak şarkı söylerken hayal ettim. Oradan oraya koştururken... Çitin etrafında gözü yaşlı ailem, kulaklarına inanamayan canım öğrencilerim filan. Çok yaşayın peri, çok iyi geldi. marru (Bu arada sevicem o Tina'yı bir gün; hatta o ne olduğunu anlamadan kulağını bile öperim belki, hehe)
Ben Minti Hanım'ımın kulağını her akşam, her sabah hep öperim Miso Hanım! O bundan peek hoşlanmıyor gibi. Ama ben anlamazlığa geliveriyorum her seferinde. Tina'dan sıra gelirse, Minti'ye beklerim sizi!
size de merhaba metin bey:)) araya girmiş gibi olmayayım, ama misafir mi çalıyorsunuz buradan, minti hanım'ı rüşvet olarak ortaya sürerek, hımm?:)) tina hanım kollarını açsa sarılsak diyorum bazen sımsıkı. ama kulaklarından hiç öpmedim. huylanıyordur, bırr... kaşınıyordur da... bazen uyandırmak için kulağına üflüyorum, o zaman bile huzursuz oluyor:))
miso, evet, metin bey'in kedisi, tavşanı ve bir de sokaktan arkadaşı, köpeği var. mutfaktan çörek kokuları gelir, çay hep tazedir. bir sürü de tatlı arkadaş var orada, canınız hiç sıkılmaz.
Merhaba, Blogumu ziyaret edip yorum bıraktığınız için teşekkür ederim. Ben de sizin blogunuzu zaman zaman takip ediyordum. Bir ara, sonbahar zamanı, daha sık takip ederdim. Sonraki aylarda ziyaretlerim azalmıştı kendi işlerimin yoğunluğundan ötürü.
Evet ben de Ankara Hukuk mezunuyum. Hala da Ankara Hukuk'un bir yerlerinde ekmek parası kazanmaktayım. Sizinle aynı dönemde okumadık sanırım. Benim lisans yıllarım 92-96 arası. Siz daha önce okumuş olmalısınız yanılmıyorsam.
Erdal Onar Hoca, tanıdığım teatral yeteneği olan nadir hocalardan biri. Anayasacımız Oya Araslı idi ama Erdal Hoca'nın derslerine girmişliğim olmuştur.
demek hala ankara'dasınız? ben 90 mezunuyum. son gittiğimde, okulu da ziyaret ettim. ne çok değişmiş! girişi değiştirmişler, güvenlik filan koymuşlar. ben kapıdan içeriye girince devasa bir boşluk gibi gelirdi o giriş, meğer ne küçükmüş. eskimiş de okul biraz. çok çok hüzünlenmiş, kendimi de yabancı gibi hissetmiştim. hırsız gibi kaçtım oradan sonra. şah kahvesine girdim. beyaz dantelli perde asmışlar, komik olmuş. avni öldü demişlerdi zaten. simitçi hasan'a baktım, bulamadım. tatsız geldi bana her şey. hayatımın en mutlu günlerini geçirdim ben orada. mülkiyeliler birliği lokaline gitmiştim sonra... değişmiş her şey, çok değişmiş. ankara beni hiç hatırlamadı, hayret.
Şah kahvesi... Bir de Taç vardı galiba, yanılıyor muyum? Simitçi Hasan benim zamanımdaki simitçi miydi acaba? Mülkiye ve Basın Yayın'la aranızdaki sokağa girdiniz mi o gidişinizde? Ankara çok değişmiş diyorlar, son görüşümde üzülmüştüm... Ben kendi Ankara'mı severim, seviyorum ve sanırım o yok artık.
evet taç da vardı ama bir kez olsun girmedim kapısından. orası başka bir alemdi. benim merdiven altında bir masam vardı; orada otururduk, avni'nin getirdiği berbat çayları içer, acıkınca yandaki uludağ lokantasında yemek yerdik. kağıt oynamazdık. konuşurduk, sinemadan, kitaplardan, şundan bundan, sonra kalkıp sinemaya filan giderdik, masada kim varsa gelirdi. sinemaya birlikte gidiyor olmak müthiş bir yakınlık filan değildi. vakit varsa yürürdük kurtuluş parkının içinden. sigara yakardım oradan geçerken.
Mülkiye ve Basın Yayın'la aramızdaki sokağa okurken çok ender girdim; pek işim olmazdı onlarla. ama şimdi hukuk fakültesinin girişini oraya yapmışlar.
ben de seviyorum ankara'yı, bahçelievler'i emek'i... ama artık yok. ne yazık.
hoh hoh hooo saliha hanım, iyiki doğdunuz! mutlu yıllar. istediğiniz her şey gerçekleşsin, sevinçten yerinizde zıplayın. sağlıklı olun, içiniz hep böyle iyilikle dolu olsun. bir sürü güzel şey olsun sonra.
(şimdi biraz duralım. mart koç'ları ile nisan koç'ları azıcık farklı. mart koç'larının ayakları yere basar, daha mantıklı, daha sakindirler. bir nisan koç'u gibi pervasız, taşkın, heyecanlı, tutkulu değildirler demeyeceğim, ama hayatla daha uyumludurlar. ne yapmaları gerektiğini, yaptıkları işin acısını gelecekte çekeceklerini bilirler. nisan koç'ları bir çocuk gibi sorumsuz olmayı isterler, merhametleri izin vermez, karışıktırlar, karıştırırlar. siz mart koç'u olduğunuz için ne şanslısınız, anlatamam:))
Sevgili Peri, Yamyam da nisan koçlarından. Hala ne süpriz yapayım, ne hediye alayım diye düşünüyorum... Zamanım azalıyor, yaratıcı bir şeyler bulabilsem ne harika olur!
ah margo, öyleyse hiç sıkılmıyorsunuz siz, değil mi? koç bir yamyam sevgiliniz var diye azıcık yorgun düşersiniz, nevriniz döner falan filan ama ne tatlıdır koç'lar!
ben düşüneyim, aklıma gelirse size yazayım hediye alternatiflerini.şimdiden mutlu yıllar yamyam!
Periciğim, Yok biz hiç sıkılmıyoruz, dengeliyoruz birbirimizi. Ben de Terazi'yim, yükselenim aslan. Burç işlerine meraklı arkadaşlar asıl yükselenin mühim diyorlar. Benim alakamsa ayda bir internetten Susan ablayı okumakla sınırlı :) Eğer aklınıza bir fikir gelirse çok sevinirim zira benim kafam pek çalışmıyor son zamaanlarda. Çok teşekkürler :)
ama 2.paragrafı okuduktan sonra,pek bir şımarıp ki -bu konuda yetenekliyiz bir kere:)- 1.paragraftaki çok güzel dileklere teşekkür etmemişim. Utandım şimdi.:$ (bu msn de utanma işareti imiş.Bu arada ben msn de resim yapmayı becerdim biliyormusunuz? ve yine şımarıp,resmini çektim.Bir ara onu da yayınlıyacağım.Benim mi ayaklarım yere basıyor?:)emin misiniz?) tekrar teşekkür ederim.:)
sevgili metin bey, endiseli perinin izniyle tesekkur etmek istiyorum. severim ben o minti'yi. (zaten sakızken de pek severdim. arsız arsız ağzıma doldururdum iki üç tane, annem kızardı haklı olarak) Ayrıca, ben bu öpme bağlamında hayvan haklarını pek sallamam. Fıstık orada yatıyor olabilir, benim öpesim, ellerini sevesim, göbeğine yumulasım geldiyse Fıstık'ın uykusunu dinlemem. Minti'ninkini de dinlemem; izin verdiğiniz için teşekkür ederim :) Aslında Tina'nınkini de dinlemem, ama korkuyorum, peri hanım yırtabileceğini söyledi. Olsun, merhem sürerim iyileşir. Peri hanım, geçiyordum uğradım Metin bey'e; sizin müptelanızız, endişe etmeye gerek yok, buradan gitmek imkansız :) marru
22 yorum:
sevgili peri,
seni neşeli görmek ne güzel. Sıfırdan başlamak için bahardan güzel zaman olamaz herhalde. Bende dün hayatımda bir değişiklik yapabilmek için bir adım attım. Olumlu sonuçlanmasını diliyorum. Yağmur yağmazsa adaya gitmek istiyorum pazar günü. Karşılaşmak umudu ile...
gerçekten şarkıda resimde çok sevimli. sanki senin havanı yansıtıyor. çok güzel:)böyle havaların hep çok olsun...
bugün sonbahar gibi olsamda sayfayı görünce şarkıyı dinleyince içim kıpırdadı:)sevgilerimle.
Bu nefis şarkıyı bir de misonun karga versiyonundan dinlemek istersen hiç bir yere tıklama endişeli peri. Kaç, hemen kaç. (tina'yı da götür, günah hayvana:)
ah! banu, ne hoş olur ada'ya gitmek. bilmem ki belki gideriz, neden olmasın. uzun uzun yürümeyi öyle özledim ki. belki bisiklet kiralarız ada turu yaparız. ya da , ağaçların arasından yukarıya, kiliseye yürür, yemek yeriz. ben bir bora ile konuşayım.
evet evet, belki karşılaşırız. ne hoş ne tuhaf olur:))
necla hanım, sonbahar daha güzeldir, emin olun. baharın bu sorumsuz taşkınlığına güven olmaz pek. insana tuhaf tuhaf şeyler yaptırır sonra tüm yükü omuzlarına bırakıp, çekip gider:)
benim küçük bir parçam böyle şeker renk ya ben çok prim veriyorum bu halime, kırmamaya çalışıyorum. bazen bu halimi evin bir köşesinde buluyorum, kendi kendine oyuncaklı fikirlere dalmış gitmiş.
siz de hadi neşelenin çabucak. bu yıl bahar erken geldi. gelecek ay, benim ayım. nisan benim. çok güzel olacak:))
sevgilerimle.
miso, benim sesim de öyle berbat, ama ne yapalım, bu şarkı söylemeye engel olmamalı. ben seviyorum şarkı söylemeyi. sözleri de hiç ezberleyemiyorum, uyduruyorum iyice karman çorman oluyor. mutfakta ya da evde yalnızken ya da diyelim kimseyle konuşmak istemediğim zamanlarda şarkı söylüyorum ki, o kapkara, çalı gibi sesten çit örüyorum etrafıma, kimse yaklaşmıyor. bu avantajdan sonuna kadar yararlanın, derim.
sevgilerimle.
Ya çok güldüm cidden. Kendimi o kara çalının içinde bar bar bağırarak şarkı söylerken hayal ettim. Oradan oraya koştururken... Çitin etrafında gözü yaşlı ailem, kulaklarına inanamayan canım öğrencilerim filan.
Çok yaşayın peri, çok iyi geldi.
marru (Bu arada sevicem o Tina'yı bir gün; hatta o ne olduğunu anlamadan kulağını bile öperim belki, hehe)
Ben Minti Hanım'ımın kulağını her akşam, her sabah hep öperim Miso Hanım! O bundan peek hoşlanmıyor gibi. Ama ben anlamazlığa geliveriyorum her seferinde. Tina'dan sıra gelirse, Minti'ye beklerim sizi!
Pardon, e'nin biri klavye marifeti.
size de merhaba metin bey:))
araya girmiş gibi olmayayım, ama misafir mi çalıyorsunuz buradan, minti hanım'ı rüşvet olarak ortaya sürerek, hımm?:))
tina hanım kollarını açsa sarılsak diyorum bazen sımsıkı. ama kulaklarından hiç öpmedim. huylanıyordur, bırr... kaşınıyordur da... bazen uyandırmak için kulağına üflüyorum, o zaman bile huzursuz oluyor:))
miso, evet, metin bey'in kedisi, tavşanı ve bir de sokaktan arkadaşı, köpeği var. mutfaktan çörek kokuları gelir, çay hep tazedir. bir sürü de tatlı arkadaş var orada, canınız hiç sıkılmaz.
sevgiler.
Merhaba,
Blogumu ziyaret edip yorum bıraktığınız için teşekkür ederim.
Ben de sizin blogunuzu zaman zaman takip ediyordum. Bir ara, sonbahar zamanı, daha sık takip ederdim. Sonraki aylarda ziyaretlerim azalmıştı kendi işlerimin yoğunluğundan ötürü.
Evet ben de Ankara Hukuk mezunuyum. Hala da Ankara Hukuk'un bir yerlerinde ekmek parası kazanmaktayım. Sizinle aynı dönemde okumadık sanırım. Benim lisans yıllarım 92-96 arası. Siz daha önce okumuş olmalısınız yanılmıyorsam.
Erdal Onar Hoca, tanıdığım teatral yeteneği olan nadir hocalardan biri. Anayasacımız Oya Araslı idi ama Erdal Hoca'nın derslerine girmişliğim olmuştur.
Ben de geldim, gidiyorum. İyi akşamlar.
Cem
http://butterflyvalley.blogcu.com/
demek hala ankara'dasınız? ben 90 mezunuyum. son gittiğimde, okulu da ziyaret ettim. ne çok değişmiş! girişi değiştirmişler, güvenlik filan koymuşlar. ben kapıdan içeriye girince devasa bir boşluk gibi gelirdi o giriş, meğer ne küçükmüş. eskimiş de okul biraz. çok çok hüzünlenmiş, kendimi de yabancı gibi hissetmiştim. hırsız gibi kaçtım oradan sonra. şah kahvesine girdim. beyaz dantelli perde asmışlar, komik olmuş. avni öldü demişlerdi zaten. simitçi hasan'a baktım, bulamadım. tatsız geldi bana her şey. hayatımın en mutlu günlerini geçirdim ben orada.
mülkiyeliler birliği lokaline gitmiştim sonra... değişmiş her şey, çok değişmiş. ankara beni hiç hatırlamadı, hayret.
ben de teşekkür ederim geldiğiniz için.
Peri Hanım,
Şah kahvesi... Bir de Taç vardı galiba, yanılıyor muyum? Simitçi Hasan benim zamanımdaki simitçi miydi acaba? Mülkiye ve Basın Yayın'la aranızdaki sokağa girdiniz mi o gidişinizde? Ankara çok değişmiş diyorlar, son görüşümde üzülmüştüm... Ben kendi Ankara'mı severim, seviyorum ve sanırım o yok artık.
Ama ben Mart'ım.:)
bugün.:)
evet taç da vardı ama bir kez olsun girmedim kapısından. orası başka bir alemdi. benim merdiven altında bir masam vardı; orada otururduk, avni'nin getirdiği berbat çayları içer, acıkınca yandaki uludağ lokantasında yemek yerdik. kağıt oynamazdık. konuşurduk, sinemadan, kitaplardan, şundan bundan, sonra kalkıp sinemaya filan giderdik, masada kim varsa gelirdi. sinemaya birlikte gidiyor olmak müthiş bir yakınlık filan değildi. vakit varsa yürürdük kurtuluş parkının içinden. sigara yakardım oradan geçerken.
Mülkiye ve Basın Yayın'la aramızdaki sokağa okurken çok ender girdim; pek işim olmazdı onlarla. ama şimdi hukuk fakültesinin girişini oraya yapmışlar.
ben de seviyorum ankara'yı, bahçelievler'i emek'i... ama artık yok. ne yazık.
hoh hoh hooo saliha hanım, iyiki doğdunuz! mutlu yıllar. istediğiniz her şey gerçekleşsin, sevinçten yerinizde zıplayın. sağlıklı olun, içiniz hep böyle iyilikle dolu olsun. bir sürü güzel şey olsun sonra.
(şimdi biraz duralım. mart koç'ları ile nisan koç'ları azıcık farklı. mart koç'larının ayakları yere basar, daha mantıklı, daha sakindirler. bir nisan koç'u gibi pervasız, taşkın, heyecanlı, tutkulu değildirler demeyeceğim, ama hayatla daha uyumludurlar. ne yapmaları gerektiğini, yaptıkları işin acısını gelecekte çekeceklerini bilirler. nisan koç'ları bir çocuk gibi sorumsuz olmayı isterler, merhametleri izin vermez, karışıktırlar, karıştırırlar. siz mart koç'u olduğunuz için ne şanslısınız, anlatamam:))
sevgiler
hııım.biliyorduuum zaten,işte buymuş.:)ne mutlu ben :)
Sevgili Peri,
Yamyam da nisan koçlarından. Hala ne süpriz yapayım, ne hediye alayım diye düşünüyorum... Zamanım azalıyor, yaratıcı bir şeyler bulabilsem ne harika olur!
ah margo, öyleyse hiç sıkılmıyorsunuz siz, değil mi? koç bir yamyam sevgiliniz var diye azıcık yorgun düşersiniz, nevriniz döner falan filan ama ne tatlıdır koç'lar!
ben düşüneyim, aklıma gelirse size yazayım hediye alternatiflerini.şimdiden mutlu yıllar yamyam!
Periciğim,
Yok biz hiç sıkılmıyoruz, dengeliyoruz birbirimizi. Ben de Terazi'yim, yükselenim aslan. Burç işlerine meraklı arkadaşlar asıl yükselenin mühim diyorlar. Benim alakamsa ayda bir internetten Susan ablayı okumakla sınırlı :)
Eğer aklınıza bir fikir gelirse çok sevinirim zira benim kafam pek çalışmıyor son zamaanlarda.
Çok teşekkürler :)
ama 2.paragrafı okuduktan sonra,pek bir şımarıp ki
-bu konuda yetenekliyiz bir kere:)-
1.paragraftaki çok güzel dileklere teşekkür etmemişim.
Utandım şimdi.:$ (bu msn de utanma işareti imiş.Bu arada ben msn de resim yapmayı becerdim biliyormusunuz? ve yine şımarıp,resmini çektim.Bir ara onu da yayınlıyacağım.Benim mi ayaklarım yere basıyor?:)emin misiniz?)
tekrar teşekkür ederim.:)
sevgili metin bey,
endiseli perinin izniyle tesekkur etmek istiyorum. severim ben o minti'yi. (zaten sakızken de pek severdim. arsız arsız ağzıma doldururdum iki üç tane, annem kızardı haklı olarak)
Ayrıca, ben bu öpme bağlamında hayvan haklarını pek sallamam. Fıstık orada yatıyor olabilir, benim öpesim, ellerini sevesim, göbeğine yumulasım geldiyse Fıstık'ın uykusunu dinlemem. Minti'ninkini de dinlemem; izin verdiğiniz için teşekkür ederim :)
Aslında Tina'nınkini de dinlemem, ama korkuyorum, peri hanım yırtabileceğini söyledi. Olsun, merhem sürerim iyileşir.
Peri hanım,
geçiyordum uğradım Metin bey'e; sizin müptelanızız, endişe etmeye gerek yok, buradan gitmek imkansız :)
marru
Yorum Gönder