Perşembe, Mart 15

Günlük:
Arçil'in dedesi öldü. 86 yaşındaydı. Dolu dolu yaşadı. Yemek yemeyi, güzel kadınları, kağıt oyunlarını severdi. Gürcü'ydü. 20 yıla yakın milletvekilliği yaptı. Milletvekili olduğu, doğduğu şehre gömüldü. Diyorlar ki, o şehre hizmeti çok büyük olmuş. Ben o şehre hiç gitmedim. Henüz okumadığım Robert Sole'ün romanının kahramanı Mazag gibiydi. Herkese yardım ederdi. Kimseyi geri çevirmezdi. Bu, mesleğinden çok mizacının bir parçasıydı. Hiç para biriktirmedi. Kendi mal varlığını da sonuna kadar tüketti. Bu milletin tek kuruş parası geçmedi bana, diye övgüyle söz ederdi kendinden. Mesleğini asla kötüye kullanmamış. Ülkesini çok sevdiğini biliyorum. Her sabah gazeteler okunduktan sonra telefon açıp oğluyla, (Arçil'in babası) uzun uzun siyaset konuştuğunu hatırlıyorum. Birbirleriyle konuşacak başka hiçbir şeyleri olmadığı içindi bu, biraz da.

Yazları Anadolu Kulübü'nde kalır, bizi de çağırırdı. Son yıllarda Arçil'i ona götürmem için ne çok ısrar etmişti. Oysa ziyarete gittiğimizde 15 dakikadan fazla yanımızda durmazdı. Bizi önce yüzme havuzuna yollardı. Sonra çok erken yenen akşam yemeği için ona ayrılmış masasına geçerdi. Akşam yemeklerinde biraz süslenirdi. Garsonlara adıyla hitap eder, yüksek sesle emirler verirdi, ama kimse ona gücenmezdi. Arçil'le biz yorgun vapura yetişirdik. Ertesi sabah tekrar arardı, ne zaman geleceksiniz, diye.

Onun hakkında hiç kötü bir izlenimim yok. Toprağı bol olsun. Nur içinde yatsın.

(Arçil'e hala söylemedim. Eğer biri telefonda kazara söylemezse, yaza kadar da haberi olmasın istiyorum.)

13 yorum:

asliberry dedi ki...

Canım, Arçil yazılarını okumuyor mu? Blogunu mutlaka okuyordur. Eğer dedesine düşkünse, başkalarından tesadüfen öğrenmesi yerine senden öğrenmesi daha iyi olmaz mı? Belki de küçük yaşta çok fazla ölümle karşılaştı, daha fazla üzülmesin diye böyle düşündün. Sen daha iyi bilirsin elbet. Başınız sağolsun.

Adsız dedi ki...

Arçil bu ara yazıları okumuyor. Sınav dönemi. İzin vermiyoruz pek, ödevler dışında.

Ölümler karşısındaki tepkisini ölçmek zor Arçil'in. Babasını ne çok severdi, ama gün gün onun nasıl eridiğini de görüyordu. Eğer sonra bir arıza çıkmazsa, hayatı ve ölümü soğukkanlı bir şekilde kabulleniyor sanki. Hayat karşısında da biraz aldırmaz bir tavrı var.

Böyle işte. dedesi 1 yıldır yataktaydı ve bir sürü aletle, oksijen tüpleriyle yaşıyordu. Sanırım herkes hazırdı bu ölüme.

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Başınız sağolsun Peri Hanım. Evet, ölüm karşısında kelimeler yetersiz.

(Bir önceki ilmekte mesaj yollamıştım ama çıkmadı. Tekrarlamış olayım.)

Köşenin Delisi dedi ki...

Başınız sağolsun...

dory dedi ki...

Hatırlandığı, hakkında iyi şeyler anlatıldığı sürece yaşamaya devam ediyor sanki insanlar, değil mi? Arçil'in dedesini çok seviyor olması da ne güzel. Hatırladıkça yaşatır.

Unknown dedi ki...

Milletvekilligi yapmis baska birini taniyorum ben, karakterleri ne kadar da benziyor! Hayir, Arcil'in dedesi olmadigindan eminim. CHP'den bir vekildi bu bahsettigim kisi, herhalde Arcil'in dedesi de oyleydi.

Iyi bir hayat yasamis olmak caba istiyor galiba...


www.elifsavas.com/blog

Adsız dedi ki...

Basiniz sag olsun.
Insanin hayatinda olunce uzulecegi birileriyle karsilasmis olmasi bile cok degerli.

Asortik Krep dedi ki...

Başınız sağ olsun..

teyzenteyfik dedi ki...

:(

ece arar dedi ki...

tanrıdan rahmet...

Adsız dedi ki...

Başınız sağolsun.
Bende dün akşam uzun zamandır hastahanede yatan büyük halamızı görmeye gittim. Evlatlık bir oğlu var başka kimsesi yok. Bakıma muhtaç ve acı çekiyordu. Gözlerinde ki ifade aklımdan çıkmıyor. Çok üzüldüm ve kendimi düşündüm. Kendi yatağımda ve huzurla ölebilmeyi diledim.

Arife

endiseliperi dedi ki...

Çok, çok teşekkür ederim hepinize.

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

Bu koca gürcüyü tanımak isterdim.:(
Allah'ım rahmet eylesin.