1 MAYIS BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
Bugün 1 Mayıs. Kendimi, herkesin hakkına karşı duyarlı, onurlu bir solcu gibi hissediyorum. Nedense heyecanlıyım. Eski çocukluk yıllarımda ablalarımızı, abilerimizi, annelerimizin endişeli bakışları altında 1 Mayıs mitingine yollardık. "Daha iyi bir dünya için bunu yapmamaız gerek" derdi ablam. Evet evet, ciddi ciddi böyle laflar edilirdi, daha iyi bir dünyaya ulaşma ümidi vardı; böyle laflarla dalga geçmek gibi bir mizah anlayışı da yoktu o zamanlar. Ve dini bütün annem, kafasında sosyalizm ile dini nasıl birarada tutmuş, daha iyi bir dünyada bunların barış içinde olmasını nasıl sağlamıştı, bilmiyorum. Basit, sıradan bir köylü kadınıydı neticede. "Ne bileyim kızım, korkuyorum", derdi kapı ağzında, iki dua arasında.
Komikti bu sabah. Bora'ya muhtemelen yüksek olan kolesterolünü indirmek için, akşamdan bir avuç cevizi içinde beklettiğim suyu içirdim. Kapıda, içinde, kepekli ekmekle yapılmış sandiviç ve bir yeşil elma olan beslenmesini uzatırken, "bugün 1 Mayıs, ortalıkta pek dolaşma" dedim. Dilimde ne dua vardı, içimde ne daha iyi bir Türkiye umudu.
Genelkurmay'ın Cuma günü verdiği muhtıra şok ediciydi; anlaşılması güçtü. Anlaşılması daha da güç olan, ordu vesayetinde yapılan mitingti.
Oy kullanacak olsam CHP'ye vermem oyumu. MHP'ye veremem. Mehmet Ağar'ın partisine ya da ANAP'a hiç vermem. Oy kullanacak olsam, dilimde bir küfürle AKP'ye verirdim oyumu. Her şeye, her şeye kahrederek. Oy kullanmayacağım.
Geçen yılın 1 Mayıs'ında Adana'daydım. Doğu'ya asker gönderiliyordu ve savaş zilleri çalıyordu.
Günlüğüme Etyen Mahcupyan'ın yazısını almıştım. Bu yıl da alıyorum.
Demokratlığın toplum tasavvuru
Etyen Mahcupyan
FİKRET ERTAN
Zihni kabullerimizin önemi, her yaklaşımın kendine has bir insan ve toplum modeli üretmesi; buna dayanan bir rasyonalite ve meşruiyet anlayışı ortaya koymasında yatıyor.
Diğer bir deyişle zihniyet denen şey, kendi irademizle zihinsel dağarcığımıza aldığımız 'uygun' bir önermeler paketi değil; bütün algılama ve düşünme sistematiğimizi doğrudan etkileyen, hatta çoğu zaman belirleyen bir temel. İnsanın ancak samimi bir özeleştirel 'kendine bakma' süreci içinde deşifre edebileceği bir nitelik... Öte yandan zihniyet, toplumsal dokuları ve kurumsal yapıları da kuşatan, onların var olma biçimlerinin sınırını ve rengini veren temel özellik. Bu açıdan bakıldığında her zihniyetin kendine has bir insan ve toplum tasavvurunun olması, bunun tüm kültürel dokuya nüfuz etmesi gayet doğal.
Demokratlığın dayandığı bilgi kuramı, insanı kendine yetmeyen, bunun farkında olan ve dışsal hiçbir otoritenin bu boşluğu dolduramayacağını kavramış biri olarak saptar. Dolayısıyla demokrat kişinin omuzlarında epeyce ağır bir yük bulunur. Hayatta neyin doğru olduğunu ona söyleyecek birinin olmaması bir yana, kendi fikirlerinin de son kertede ne kadar göreceli olduğunun farkındadır. Bu nedenle demokrat kişinin söz konusu sorumluluğu paylaşarak yayması en rasyonel davranış olacaktır. Demokratlık bu nedenle katılımcıdır, ademi merkeziyetçidir ve azınlık fikirlerini önemser. 'Öteki'ne olan bu felsefi mahkumiyet, toplumsal alanda da paylaşımcı, kardeşlik kavramını öne çıkaran bir bakışı ima eder. Örneğin bireysel haklar ancak paylaşıldığı ve birlikte saptanıp birlikte kullanıldığı zaman meşru olacaktır. Bunun anlamı 'öteki'ne haklarını veren bir yaklaşımın kendiliğinden demokrat sayılamayacağıdır. Çünkü önemli olan, verilen hakkın ne olduğu değil, bunun nasıl belirlendiğidir. Diğer bir deyişle demokratlık, bir toplumdaki hak kullanımının nasıl olması gerektiğinin mümkün olduğunca geniş bir katılım içinde, ikna süreçlerine dayanarak ve azınlık taleplerinin dikkate alınarak belirlenmesidir.
Aynı şekilde özgürlük anlayışı da demokrat zihniyet içinde bireyin kendi istek ve imkanlarına indirgenemez. Özgürlük ancak birlikte yaşanabilen bir olgudur ve sorumluluk paylaşımı içinde ete kemiğe bürünür. Bu bakış, birinin özgürlüğünü diğerinin özgürlüğünün sınırına yerleştirmez, çünkü hem bu algılamanın gerçeklikle tekabüliyeti yoktur hem de ahlaken gayri meşrudur. Özgürlük, herkesin istek ve imkanlarının birlikte ele alındığı, güç dengesizliklerinin farkında olarak kullanılan bir iradi durumdur. Kişilerin bireysel hareket alanı, ancak bu paylaşmacı temel üzerinde anlam kazanır.
Demokratlığın gerçeklik karşısındaki mütevazı tavrı, toplumsal alanda da kişinin ahlaki normlarını veren temel düsturdur. Hak ve özgürlük algısının ima ettiği üzere, demokrat tasavvur eşdüzeyli ve heterojen bir toplum yapısı kabullenir ve bunun paylaşımcı bir etiğin uzantısı olarak çoğulcu bir siyasa içinde düzenlenmesini öngörür. Toplumsalı bireye veya homojen bir bütünlüğe indirgeyen zihniyetlerden farklı olarak, demokratlık kendi içinde çoklu olmakla kalmayıp, değişme iradesine ve özgürlüğüne sahip bir toplumdan hareket eder. Bu yaklaşım altında insani olan hiçbir talep veya tercih gayri meşru olamaz; ve her insani talep ve tercih o toplumdaki diğer insanlar tarafından kaale alınmak, duyulmak ve ötekini tatmin eder biçimde yanıtlanmak durumundadır.
Kısaca söylersek, demokratlık bir 'konuşma' kültürüdür ve konuşmayı insan olmamızdan gelen bir ahlaki zorunluluğa oturtur. Kalıcı ve sağlıklı olan bir toplumsal ahlak da, zaten ancak birlikte yaşamanın bilinci ve sorumluluğunu paylaşan insanların birbirini kollayan, birbirini anlamaya çalışan samimi 'konuşması' sayesinde ortaya çıkabilir...
Salı, Mayıs 1
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
115 yorum:
bencileyin basortulu kendini tanimlarken referansini dinden alan bir gariple konustum az once "hic hazzetmememe ragmen yaptiklari icraatlardan oyumu bu basiretsizlere harcatmayip AKP ye verecegim " dedi
bendeniz yurtdisinda ikamet ediyorum oy hakkim yok ama desteklemememe ragmen hatta bir cok noktada hakkimi hala helal etmememe ragmen oy kullansam bu partiye vermek zorunda birakilmis durumdayim
elimizi kolumuzu da sozde cok sey bilen pek ilerici aydinlarimiz(!) bagladi vebali onlarin boynuna
saygilar
yapmayın ne olur...umutsuzluğunuzu anlarım ama akp'ye oy vermeyi anlamam mümkün değil. ordu, asker, darbe savunulacak hiçbir tarafları yok ama her iki mitinge de katılmış onca insanı darbeci yapmak da çok büyük haksızlık ya da o mitinglerin onca kalabalığını ordu vesayetinde diye görmemezlikten gelmek. içinde memleket sevgisi, insan sevgisi olan, kafası örtülü ya da değil ama içi aydın, kardeşlikten, barıştan yana insanlar yok muydu sizce o mitinglerde? belki cahil, belki siyaset bilmez, ama tek isteği cumhuriyet devrimlerinin kendisine kazandırdıklarının elinden alınmasını istemeyen kadınlar yok muydu?
chp'yi falan savunuyor da değilim. asla oyumu vermem ama umutsuzluğun bir solcuyu milli görüş taraflarına kadar savurması da aklımın alacağı bir şey değil.solcuların yapması gereken çok iş var ama sanırım her şeyden önce kafaların netleşmesi gerek.
kafaların netleşmesi gerek diyen benim :) öyle bir heyecanla yazdım ki hesaba bağlanıp isim vermeyi unuttum:)
Benim acimdan yanlislarla dolu bir yazi bu.
AKP'ye oy vermek, hic oy vermemek, mitingin asker vesayetinde yapildigini yazip, benim ailemin de icinde oldugu yuzbinlerce kisinin ustune "darbeseverlik" yaftasi yapistirmak, hepsini bir torbaya dolduruvermek... Sasirdim ben sana.
www.elifsavas.com/blog
Evet bu gerçekten ENDİŞELENECEK bir konu.
Ama ben zaten uzuuun yıllardır bilinçli olarak oy vermiyorum.
Verecek insan yok-manevi bir sorumluluktur bu- çünkü.
Tercihimi bu yönde kullanıyorum.:(
Bence, herşeye kızıp kahretip, tamamen ters tarafa savrulmanın alemi yok.
CHP'ye oy veremiyoruz diye, AKP'ye vermemiz gerekmez.
Ya bağımsız bir aday buluruz, ya da oy vermeyiz.
Elifsavaş'a katılıyorum...üzüldüm ben de okurken biraz. Her şey bir yana, isteyen istediğini düşünsün benim hakkımda ama, senin ya da senin gibi güzel insanların da AKP'ye oy verebileceği gerçeği/ihtimali sarstı beni, biraz... sanırım Ahmet Taner Kışlalı'nın o ünlü yazısının/kitabının başlığında geçen cümleyi bir kez daha çok yakın buluyorum kendime...sanırım "ben demokrat değilim."
Oy kullanmamak, AKP'ye oy vermek ikiside Turkiye'ye, cocuklarimizin gelecegine yapabileceginiz bir zarar . Bu yazi biraz degil fazlaca uzdu beni.
Burada çok güzel insanlar var. Ama biraz düşünmelerini rica ederim. Darbe kuyrukçuluğunun veya şakşakçılığının ne demek olduğu üzerine. Darbe teşebbüsçüsü Enuygun'ların, Susuzlukçu Tekinsiz'lerin, faşist Nursuz'ların organize ettiği o mitinglerde kendini demokrat, solcu filan addeden insanların ne işi olduğu üzerine. İttihatçı zorbalığı üzerine. Çok rica ediyorum, biraz düşünün. Ama "düşünün".
Senin de 1 mayis`in kutlu olsun Peri.
Sevgiler
cuma gecesi genekurmay'ın muhtırasının yarattığı darbe ihtimali ile demokrasiye inen ağır darbe ile ben de çok şaşırdım.
demokrasinin, ancak ordu'nun kanatları altında yaşamasının mümkün olduğu bir tuhaf ülkede yaşadığımızı unutmuştum, çok şaşırdım.
çağlayan mitinginin ordu'nun muhtıradan sonra, yarattığı karanlık atmosferin destekçisi olarak sivil halkı meydanlara dökmesine çok, çok şaşırdım.
parti programında, söyleminde, üslubunda, muhalefet yapma stilinde sol parti olduğunu hissettiğim bir partiye gönül rahatlığıyla oyumu verir, bunun mücadelesini de yapardım. CHP'ye oy vermeyeceğim. hiçbir siyaset üretmeyip, kendisinin hiç bir payı dahi olmadığı böyle talihsiz bir rüzgardan yararlanmasına katkım olmayacak. CHP'nin pişkinliğine çok şaşırıyorum. bir sağ partiye oy vermem ise düşünülemez.
Bu seçim, demokrasi için yapılan bir seçim. partilerüstü bir seçim olacak. canı istediğinde darbe sopasını gösteren ordu var bu seçimlerde, 25 yaş sınırını kabul etmese de %65'i biraraya getirmesi mümkün olmayan muhalefet var ve AKP var evet ama bu seçimler, Türkiye'nin demokrasi sınavı olacak. ben her durumda, her koşulda demokrasinin kazanmasını istiyorum. bunun, uzun vadede ülkemiz açısından çok daha faydalı olduğuna inanıyorum. gönlümden geçen yegane şey de bu.
ben AKP'li filan değilim. ne düşünce yapım, ne hayat tarzım, ne siyasi görüşüm benzer. oy vermedim, bu zamana kadar da oy vermeyi düşünmedim.
ben siyasetten hoşlanmam. ancak, ordu'nun siyasete bulaşmasından hiç ama hiç hoşlanmam. ordu'nun kendi görevini yapmasını, siyasi kurumların kendi doğal süreçlerini işletmesini ümit ediyorum.
istediği zaman, istediği şekilde darbe yapma olanağına sahip ordumuz, onu destekleyen sivilleri her zaman bulacaktır. ordu'nun mazereti, sivillerin korkusu var.
yarın, TÜSİAD da açıklama yapacak. öyle sanıyorum ki, ekonomide de tehlike sinyalleri başgösterdi. bir ekonomik krizi daha nasıl atlatacağız, bilemiyorum.
ben de çok şaşkınım arkadaşlar, hem de çok.
sevgilerimle.
ben Peri'ye katiliyorum. Yapilan bir darbedir, Ordu'nun mudehalesidir, ve hatta nerdeyse mutlu haberidir ve milyonlarca insana yuruyebilmek icin ic rahaltigi vermistir. Internet caginda darbe boyle oluyor demek ki, sokaklarda tanklar yurutmeye gerek kalmadi.
Daha once de mitingler oldu Turkiyede, iscini ve memurun coplarla dovuldugu. Mitinge katilanlarin iyi niyetinden suphem yok ama Ordu'nun onunde egilmeyi de kabul edemiyorum.
Oy kullanmali yine de. Bos oy bile olsa, atmali ve sayilmali bos oyumuz. Oy kullanmayinca sikayet etme, rahatsiz olma hakkimiz da ortadan kalkiyor bence.
Pelin hanım,bende eksik yazmışım. Evet her seferinde oy vermeye gittim ve boş attım.
son seçim de taşındığım için yolculuk yaparak oy atmam gerekti. o gün aksi gibi çok rahatsızdım,gidemedim. yoksa boş oyumu yine atacaktım.
Cok siirsel, edebi bir cevap yazmissin ama elmalarla armutlar olmus. En azindan benim yorumumla hic alakasi yok. Belki de zaten bana cevap degildi.
Mitingde tatsiz konusmalar yapan insanlar olmus olabilir. Orada olan insanlar, birkac konusmacinin degnegi degillerdi. Herkes ayni fikirde degildi, ama bir tek konuda fikirbirligi vardi. Herhalde aciklamaya gerek yok.
Sen oy kullanmayarak, sorumlulugu kendi ustunden ordunun ustune atmis oluyorsun zaten. CHP'ye oy ver mi diye yazmisim ben diye yine okudum yazdigimi. Oyle birsey yazmamisim. AKP'ye verirdim diye yazan sensin, ben uydurmamisim. Kafam karisti, yeniden okudum. Yok, yanlis anlamamisim.
Ordu darbe yaparsa, boyle basa boyle tarak derim. Darbe isteyen yok ama hak etmeye basliyoruz galiba.
Ordunun onunde mi egilecegiz, AKP'nin onunde mi egilecegiz? Su anda AKP'nin onunde egilmis vaziyette beklerken, sanirim bizim milletimiz egilmeden duramiyor diyecegim. Yoksa caresine daha onceden bakardik, bu hallere dusmezdik.
Demokrasiden bahsederken, sanki ordunun gecen gunku muhturasiyla incinmis bir demokrasimiz vardi gibi yazmissin. Zaten demokraside mi yasiyordu Turkiye?
www.elifsavas.com/blog
Ben cok sevdim bu yaziyi... yorumlari ise daha da cok sevdim... Hele hele guzel insanlarin da akpye oy verme ihtimalinin ihtimali karsisinda sarsilan "naif" yoruma, bu ulkenin ister hoslanalim ister hoslanmayalim belli bir siyasi partiye oy vermis bilmem kac milyonunu birden hoooop kaldirip cope atan, bu memleketlileri sadece farkli fikirlere sahip birileri, yurttaslar, hemsehriler, "insan"lar degil de, cirkinler ve daha da kotusu dusmanlar diye algilayan zihniyete bayildim. Demokrat olmadigimizi itiraf ile basladik, korkarim bu isin sonu cadi avina donecek, bir de bakmisiz, en sonunda fasizmin kollarindayiz... hem aman dikkat peri, korkarim bu gidisle halk blogunu doldurmaya baslayacak, vatandas yazilarini okuyamayacak, etrafinda hic "guzel" insan kalmayacak...
ya ben? bunca olan bitene ragmen hala umudum varsa bu ulkeye dair, acigini kapalisini, sagcisini solcusunu, dindarini laikini, askerini polisini, ulusalcisini universalistini, ermenisini alevisini hala ve inatla "guzel" buluyorsam, ben acaba deli miyim, libos muyum neyim?
Sayin ve Sevgili Peri ,
Inanamiyorum. Oy kullanacank olsam.. Ne demek oy kullanmamak. Inanamiyorum. Oy kullanarak bir tek tane bile olsa bir defa bile olsa senin bu bir hakkin gidisat hakkinda soz hakkin oldugu bir an. Ne demek kullanmamak.
En nefret ettigim sey olsa da buraya bir karsilastirma yapazagim. Amerika da 2000 den bu yana oy kullaniyorum. Turkiye de bir defa oy kullandim o da havaalaninda buraya donerken. Bush iki defa da da kil payi resmen kil payi secimi aldi. Tabii baska yollardan da aldi bana kalirsa ama olsun. 1 oy fark etti o zaman. Kim bilir senin gibi dusunen bir kac yuz kisi gidip oyunu kullansaydi ne biz ne de Irak bu durumda olmazdi su an, daha az insan olurdu.. Amerika da da zengin ile fakir arasinda ki fark gittikce buyuyor. Kimseden Amerika nin fakiri icin acima dilemiyorum, ama...Neyse girmiyecegim bu konulara. Zaten tartismayi sevmem (inanmasi guc biliyorum :) )
Bence -tamamen benim fikrim ve amacim buradan fikrini degistirmek degil kesinlikle- oy kullanmak bence cok onemli ve bu bizim duzen hakkinda bir defa soz hakki oldugumuz zaman, nerede olursak olalim. Kuserek bir yere varamayiz, ancak oy kullanarak sozumuzu bir nebze duyurabiliriz. Bence diyor size iyi gunler diliyorum,
Bobby ve Emine nin annesi
dediklerin benim de aklımdan geçenler ama bence de oy vermeliyiz.
Cem Ali, bir tek "guzel" bulmadigin, korkarim bizleriz. Yuregin genis, ama o kadar da degil galiba.
AKP'ye oy vereni dusman gormuyorum ben. Cesit cesit insanla da yasamaya alisik ve hazirim. Onlar benimle yasamaya hic niyetli degiller, ama olsun.
Neyse, sanirim sizlerin ozgurluklerinizin kavgasini biz verecegiz ki, sizler de yabanci filmleri seyretmeye, muzikleri dinlemeye, restoranlarda bizlerle icki yudumlamaya, kadinlarla omuz omuza dolasmaya devam edesiniz. Bloglara yazabilesiniz. Aynen senin de dedigin gibi, nasil "onlar" tek cesit insan degillerse, bizler de "tek cesit" darbe manyagi insanlar degiliz.
www.elifsavas.com/blog
Ethen Mahçupyan'ın yazısını ilk kez okudum ve çok haklı buldum. Öte yandan alternatifi olmayan başarısız bir muhalefetin yaşandığı bu ortamda oy kullanmamak bence haksız bir karar. Demokrasiye inanıyorsak eğer yaşadığımız ortamın yanlışlarına sığınıp zaten demokrasi mi var demek de haksız. Oy kullanmak gerek, bu ülkede ben de yaşıyorum da demek gerek. Zaten demediğimiz için ayrı durduğumuz için bunca şey oldu bu ülkede.
A. Gül'e bir konuda katılıyorum, evet çok gecekondu var bu ülkede ama sebebi laiklik ya da cumhuriyet değil, sebebi eğitimsizlik. Eğitimin, sağlığın eşit verilmediği bir ülkede herkesin aynı oy hakkında sahip olması aynı bilince sahip olması beklentisi yanlış. Bu fırsatı iyi değerlendirdiler özellikle 12 Eylül'den sonra.
En büyük tehlikeyi "irtica" olarak adlandıran ordunun kendisi açmadı mı bu kapıları bu iktidarı?
Ya CHP? Genç Parti ile adı anıldı dün.
Nereden nereye geldi konu... Şu yazıyı ben de alıntılayabilir miyim?
Buradaki bazı arkadaşlar, çok yanılıyorsunuz. İttihat Terakki'ci zorbaların savunuculuğunu yapıyorsunuz dolaylı olarak. Solculuk, demokratlık ne zamandan beri oligarşik düzenin silahsız ve silahlı güçlerinin kuyrukçuluğunu yapmak anlamına geliyor acaba? Ben asla ve asla AKP'li değilim, hiç ama hiç hoşlanmam da üstelik. Ama zorbaların hukuku filan ayaklar altına alarak bizi getirdikleri noktada bu seçim, vesayet rejimine karşı verilmesi gereken hayati bir cevap fırsatıdır. CHP gibi demokrasi düşmanı, aşırı sağ, gerici, faşizan bir partinin amigoluğu altında demokrasi düşmanı darbecilere destek çıkanları tarih affetmeyecek, çocukları onları utançla hatırlayacaktır ileride.
aynen katılıyorum.Oyum diğerlerine tepki olarak AKP ye .Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanlığına yakıştırıyorum.Daha fazla demokrasi ve insan hakları dileğiyle geçmiş 1 mayısınızı kutluyorum..
sanırım anlaşılmayan şudur: mitinglere katılan insanların hepsine birden darbeci, chp'li, devletçi, faşizan diyemezsiniz. akp'ye oy vermeyin diyenler gidin chp'ye oy verin de demiyorlar. en azından ben "bir solcunun akp'ye oy vermesini anlayamam" derken chp'ye oy verin diyor değilim asla.
hem o mitinglere katılan insanları anlamak tanımak, hem başımıza ne geliyorsa o lanet "kutsal devlet" anlayışından geldiğini bilmek söylemek mümkün değil mi.
ece temelkuran'ın yazısı pek güzeldi
http://www.milliyet.com.tr/2007/04/18/yazar/temelkuran.html
Cem Ali Bey, beni tanımadan bu kadar yargılamanızı anlayamadım doğrusu...benim insanları "insan" olarak görmediğimi söyleyebilecek durumda olmadığınızı düşünüyorum çünkü hakkımda hiçbir şey bilmiyorsunuz. Yaptığım yorum benim şaşkınlığımı dile getirme şeklimdi (izniniz olursa tabii!)... Peri'yi uzun zamandır takip eden biri olarak onun AKP'yi tepki olarak bile olsa destekleyebileceğini düşünmemiştim hiç,şaşırdım, anlamındaydı yorumum. Tabii belli ki siz olaya daha yüzeysel yaklaşmayı ve kelimelerle oynamayı tercih etmişsiniz. Ki oy verme olayı kişisel bir tercihtir ve beni ilgilendirmez, ama ben de fikrimi söylemekte (izninizle!) özgürüm. Bir önemli nokta daha, AKP'ye oy verenlerin hepsi (hatta çoğu) sizce cidden onların fikirleri için mi veriyorlar bu oyları? Hiç inanmıyorum buna... Peri'nin yazısı da buna en güzel örnek oldu sanırım.
"Demokrat olmadigimizi itiraf ile basladik, korkarim bu isin sonu cadi avina donecek, bir de bakmisiz, en sonunda fasizmin kollarindayiz..." demişsiniz... bahsini geçirdiğim "ben demokrat değilim" lafının edildiği Kışlalı yazısını bir kez daha okumanızı öneriyorum, neden demiş adam bunu, neyi kastetmiş demokrat değilim derken... acigini kapalisini, sagcisini solcusunu, dindarini laikini, askerini polisini, ulusalcisini universalistini, ermenisini alevisini hala ve inatla "guzel" buluyorsanız, hayır ne delisiniz, ne de liboş, sadece kendinizle, bana ve düşünce şeklime yaptığınız çıkışla birazcık tutarsızsınız bence ...
akp sağcı bir parti ve orduya gösterilecek tepkinin adresi olmamalı.
Ona oy verirsiniz, buna vermezsiniz; oy verirsiniz ya da vermezsiniz-benim derdim bunlardan hiçbiri değil... Benim derdim insanları böylesine kolayca "ordu vesayetinde" olmakla suçlamanız. Genelkurmay'ın açıklamasından çok önce insanların Tandoğan'da topladığını göz ardı ederek, Çağlayan'da toplanmanın bu bildiriden çok önce kararlaştırıldığını görmezden gelerek inandıkları şeyler için meydanlara gitmiş insanları darbe destekçisi olarak bakmanız; o milyonlarca insanın arasında askeri darbelerden en fazla zarar görmüş kesimlerden (solcular, sosyal demokratlar) olan insanları darbe destekçisi olarak nitelendirmeniz...
Laik bir sistem içinde yaşamak istemek; bebek yaştaki kız çocuklarının-sanki erkeklerden kaçınmaları gerekliymiş gibi (hoş bebeklerin tecavüze uğradığı bir yer burası, 8 yaşındaki çocukların tecavüz edilip öldürüldüğü, belki öyle sarılıp sarmalanıp erkeklerin nefsinin onlara karşı uyanmaması sağlanamalıdır! Tabii bu durumda suç bebek yaştaki çocukları "kadın" olarak gören çarpık zihniyette mi, bu kudurmuşluklarının cezasını biz kendimizi ve bebekleri sakınarak mı çekmeliyiz sorusu sorulur ki, aman sormayalım!) baştan aşağı kapanmasını istememek; teröristlere kefil olmayan, bir makama gelmek için gerekli olan nice vasfı hiçe sayıp 'dindarlık' üzerinde durmayan, insanlara saygı göstermeyi zül saymayan, bir çocuğun burnu kanadığında, bir insan öldüğünde kendi sorumluluğunu yadsımayan, "Allah'ın takdiridir" diye suçu Allah'a atmayan yönetici istemek suç mudur? Darbe şakşakçılığı mıdır?
Ordu da laik düzeni savunuruz dediği için, laik ve demokratik bir düzende yaşamak istediğimizi haykırmamamız mı gerekiyordu?
Bir şeriatçı ile herhangi bir konuda aynı fikirde olabilirim: bu ne beni şeriatçı yapar, ne onu dinsiz değil mi?
O ordunun açıklamasıyla demokrasiye inen ağır darbeden bahsetmişiniz ya; demokrasimiz var mıydı ki? Şeriatçılar gösteri yapınca, AB uyum yasaları çerçevesinde nezaketle nezarethaneye götürülürken, diğerlerinin tüfekle dövülmesi midir demokrasi? (Madem bu kadar yanlış anlaşılıyoruz hemen açıklayayım: ne kadar karşı olursam olayım, şeriatçılar dövülmeliydi demiyorum. O tüfekle dövülen çocukcağız da-kimdir, nedir, hangi görüşü savunur bilmem- dövülmemeliydi diyorum.)
Ben de siyasetten hoşlanmam, Peri Hanım. Ben de ordunun siyasete bulaşmasından hiç ama hiç hoşlanmam...
Çocuklar 60 kişilik sınıflarda okurken, her sokakta boş kalmaya mahkum camiler görmekten de hoşlanmıyorum...
Çocuklar sınıflarını ısıtabilmek için tezek ve odun taşırken, devlerin camilerin suyunu, elektriğini karşılamasından da hoşlanmıyorum...
Laik devletin Sünniler'e yakın olmasından da hoşlanmıyorum-Sünniler'e, Aleviler'e, Hristiyanlar'a, Yahudiler'e, ateistlere, vs vs vslere eşit mesafede durmasını istiyorum.
Hoşlanmadığım o kadar şey var ki...
Bunlar beni darbeye çanak tutan biri yapıyorsa, tamam ben öyleyim...
Nice zamandır bu ülkeyi sevmek insanın "faşist" olarak damgalanmasına yetiyordu. Darbeci, oligarşi yanlısı, demokrasi düşmanı da olduk... Sağolun...
Ben bir solcunun CHP'ye oy vermesini anlayamam.
nereden başlayayım, bilmiyorum. ben siyasi düşüncelerini iyi ifade edemeyen biriyim. beni hele sesli olarak hiç dinlemeyin bu konuda, gülersiniz. ama fikrim yok mu? var!
fikrim var da, herkes bu fikirleri zaten biliyor tekrar dillendirmenin anlamı var mı diye sıkılırım çoğu kez. nasıl ki sizinkileri ben biliyorsam. ancak elbette bir konuşma kültürü içinde bunları dillendirmek, neyin doğru olduğunu birlikte keşfetmek gerek.
nereden başlayayım? şuradan:
ben çağlayan mitingine katılan insanları ne küçümsedim, ne hor gördüm. ancak ben bu mitingi başka türlü okudum, hala da öyle okuyorum. ordu'nun izin verdiği, istediği, kendi sivil desteğinin de olduğunu gösterecek bir simgeydi. elbette aralarında, gidişattan endişelenen, laikliğin tehlikede olduğunu düşünen ve datbeyi de desteklemeyen iyiniyetli insanlar vardı. ama bu, mitingin anlamını, karakterini değiştirmez bence. bu miting, türkiye'nin bölünmesine eh artık iyice neden olmuştur. akp, benzer türden bir miting düzenlese, ordunun müdahalesini kınasa, sanıyor musunuz ki daha az topluluk olacak? hayır, korkarım daha çok olacaklar. ve bunların içinde de bizim gibi, akp li olmayıp sadece ordu'yu eleştirmek isteyen insanlar olacak.
ben akp'nin güçlü olmasını, yürüyüp gitmesini istemem mümkün değil. isteğim, adam gibi bir sol partinin olması, adam gibi muhalefet yapması ve hakkıyla güçlenip, akp'nin demokrasinin sınırları içinde zayıflaması. benim isteğim bu.
eğer ben güçlenen akp'ye karşı içimden bir an bile olsun "neyse ki onlara dersini verecek ordumuz var" diye geçirsem, kendi hakkımda bütün bildiklerimi tekrar gözden geçirmem gerekir. ben, güçlü, oturmuş bir demokraside, akp'nin zayıflamasını ümit ederim. bir sol partinin, ama gerçekten sol değerlere sahip bir partinin de iktidara gelmesini.
ne yazık ki, akp daha da güçlü çıkacak bu seçimden. dün, myk toplantısından çıktığında yaptığı konuşmayı dinlemişsinizdir. ordu'ya hiç eğilmedi. dimdikti. hatta,genelkurmay'ı koruyacak -çünkü o da bana bağlı bir kurum nihayetinde diyerek üstelik- kan kaybına neden olacak yorumlara izin vermeyeceğini ifade edip, gündemden düşürülmesini istedi bu darbe korkusunun. çok sağduyulu, serinkanlı ve kontrollü görünüyordu. peki akp'nin bu kadar güçlenmesine, darbelerle serseme dönmüş cahil halk mı neden oldu? yoo, işte buna neden, muhalefet, ordu, cehalet ve geçmiş dönemdeki iktidarlar vs.
demokrasiye inanıyorsak, isteğimiz buysa, bu halkın seçtiği meclise saygı duymak gerekir. neticede hakimiyet, kayıtsız şartsız milletinse, durum böyle maalesef.
anlamadığım şu, oy vermeyeceğim diyorum, verilmeli, diyorsunuz. haklısınız. ruhuma işlemiş bir hukukçu disiplini var ve suçluluk duyuyorum ben de. peki, chp'ye vermeyeceksem, samimiyetle soruyorum, kime oyumu vermeliyim? boş pusula atsam bile seçime katılınması gerektiğini mi kastediyorsunuz? chp'ye, hele şu darbe sohbetiyle sevinip, etekleri iyice zil çalan chp'ye oy vermeyeceğimi bir kere daha tekrarlarım. mehmet ağar'ı hepiniz biliyorsunuz, sohbeti geçmesin şimdi. mumcu var bir de, bir vesile ile tanıdım. kişisel olarak, çok çalışkan, çok efendi biri ama böyle karar verilip oy kullanılmaz ki!
yukarda halid'in yazısının bağlantısını vermiştim. ben genel olarak çok beğenirim halid'in yazılarını. o yazıları yazan gencecik bir delikanlı. gencecik ama bu kadar sağduyulu, olgun, karakterli, ahlaki değerlere sahip, entelektüel, derin, şakacı, tahin pekmez de seven biriyle az karşılaşmışsınızdır. diyorum ki, 25 yaş sınırı olsun halid katılsın, oyumu veririrm. ama 25 yaş civarı arkadaşların çoğu ırkçılık soslu bir milliyetçiliğin ya da bağnaz bir dindarlığın pençesindeymiş araştırmalara göre.
hepinize teşekkür ederim.
sevgilerimle.
Daha çok özgürlük;
Daha çok demokrasi;
Daha çok zenginlik;
Daha çok adalet;
Daha çok eşitlik
Ozi ve Meral Hanımlar ve aynı düşüncedeki diğer arkadaşlar,
1.
Sizi biraz erken dönem Nazi Almanyası tarihi okumaya, biraz sosyoloji, ekonomipolitik, yakın dönem Türkiye tarihi filan çalışmaya davet ediyorum. Bunu ukalalık olsun diye yapmıyorum, tepeden bakan bir tavırla da söylemiyorum. Sadece arkadaşça bir öneri.
2.
Peri Hanım'ın dediği gibi, toplumun iteklenen ve pataklanan kesimleerini kucaklayabilecek, sahte değil hakiki bir sol (demokrat) partimiz olsaydı, bendeniz de oyumu AKP'ye atma garabetini göstermezdim. Dikkat ediniz, bir seçim değil, bir nevi referandum sözkonusu: Ya liberal demokrasiye giden yolu, ya alaturka nazizme giden yolu seçeceğiz. Hiçbir zaman ehven-i şerci olmadım, bir iki istisnayla hep boş oy kullanmak zorunda kaldım. Ama bu sefer durum bambaşka.
3.
Merak buyurmayınız; özel hayatımdaki neredeyse herkes Çağlayan mitingine katılan ya da katılmak isteyebilecek kişilerden oluşuyor. Aralarında canım kadar sevdiğim insanlar var. Ama bu beni, onların faşizmin kitle ruhuna uygun biçimde egemen zorbalarımızın dolduruşuna getirilip Çağlayan'da yaptıkları mitingten dolayı dışlamamı gerektirmediği gibi aferin dememi hiç gerektirmez. Onlar, post-postmodern darbecilerin arzuladığı ve planladığı şekilde kendilerine biçilen rolün gereğini seve seve ve saftirik saftirik yerine getirmiş oldular.
4.
Mesele laikçi-"dinci" kamplaşması filan değildir. Uyanınız! Resmi beyin yıkama programının dikenli tellerini sıyırıp aklınızı ve bilincinizi özgürleştiriniz! Hele de solcu filan olduğunuz sanısındaysanız, daha da özen gösteriniz buna. "Yaşam tarzı"nızı tehlikede görüyorsanız, beş adet darbeyle hayatınızı cehenneme çeviren, size sunabildiği tek şey ekonomik kriz, işkence, hapis, baskı, sansür, korkutma, yıldırma vs olan bir rejim dururken, o rejime çoktan entegre olduğu halde halâ size bir öcü olarak pazarlanan AKP'ye filan değil, olan Cumhuriyet Halk Fırkası gibi partilerin yılmaz bekçileri ve palyaçoları olan düzenin ta kendisine bakınız. Biraz İdris Küçükömer çalışınız, biraz Fikret Başkaya çalışınız. CHP ideologlarının filan düzmece "fikir"lerine itibar etmeyiniz. Tamam, AKP'ye alerjiniz olabilir -benim de var-, o vakit hiç değilse boş oy atınız; hiç değilse vicdani sorumluluğunuz biraz hafifler.
Sevgiler.
Bir "olan" kelimesi fazla. Özür dilerim.
"olan Cumhuriyet Halk Fırkası gibi partilerin yılmaz bekçileri ve palyaçoları olan" ifadesinin doğru şekli şöyledir: "Cumhuriyet Halk Fırkası gibi partilerin yılmaz bekçisi ve palyaçosu olduğu"
Metin-thepoor,
Ne okuduğumu ya da ne kadar okuduğumu bilmeden bana öneride bulunmanız...Hala darbe destekçiliği ya da CHP sözcülüğü yaptığımı sanmanız...Sizin gibi düşünmeyenlerin safdirik bir kukla olduğunu düşünmeniz... Ne diyeyim ben?:):):)
(Ah, kötüler arasında en az kötünün iyi olabileceğine, kötünün iyisini seçmek zorunda olmamız gerektiğine, illa ki seçim yapmamız gerektiğine falan inanıyor da değilim: seçmemek de bir seçimdir... Ve artık cevap vermeme hakkımı kullanıyorum: inatla kafasında biçtiği yaftayı bana yapıştıran birine ne söylesem boş, olan Peri Hanım'ın bloguna oluyor!)
Doğan Tılıç'ın "1 Mayıs'ta Çağlayan Olmak" adlı yazısı:
http://www.birgun.net/bolum-73-yazar-9.html
Doğan Tılıç'ın yazısından:
"Daha önemlisi, gerçek çözümün herkese iş ve aş bulacak, gelirini adil bölüşecek ve bütün renkleriyle barışık, dindarın da dinsizin de karşılıklı saygı içinde bir arada yaşadığı bir Türkiye olduğunu haykırmak gerek"
daha çok özgürlük, daha çok eşitlik, daha çok kardeşlik, daha çok adalet, daha çok demokrasi...bütün istediğim bu :)
Meral Hanım,
Kendinize ördüğünüz kozanın içinde hayatta başarılar dilerim size.
Ozi Hanım,
"Daha çok demokrasi"ye darbe kuyrukçuluğu yaparak varılmaz. Madem bir link verdiniz, ben de vereyim bari oldu olacak:
http://www.yuzde52.org/eylem.php
Sizinle aynı fikri paylaşmayanlar ya okumamış, ya düşünemiyor, ya kozaya hapsetmiş kendilerini:) Böyle kucaklayacaksınız herkesi herhalde:) Ve herkesi böylesine kucaklayan bir sistemin özlemini çekiyorsunuz herhalde:)- Ya benimle aynı fikirdesin, ya da bana karşısın ki o zaman da ne okumuşsundur, ne düşünebiliyorsundur ne de dünyaya açıksındır... Tabi tabi diyorum Metin-the poor ve çekiliyorum...
Meral Hanım,
Niyet okumacılığını bırakarak meselenin özüne dönmenizi ümit etmek isterdim ama sanırım kapı kilitli. Zili boşuna çalmama gerek yok. Polemik yapmak istemiyorum, hem sizin hem benim vaktime yazık; çünkü verim alamayacağız belli ki.
Saygılar sunarım.
Peki meseleyi tartışmak idiyse niyetiniz neden darbe yandaşı oldum gözünüzde bunu hiçbir şart altında kabul edemeyeceğimi söylediğim halde? Ya da CHP hakkında hiçbir olumlu fikrim yokken, CHP sözcüsü olarak nitelendirildim? Sizden farklı düşünebilirim, hatta düşüncelerim temelsiz varsayımlara, yanlış çıkarımlara dayanabilir ama bunları ve meseleyi konuşmanın yolu sizin gibi düşünmeyenleri "düşünemeyen" olarak nitelendirmek miydi? Yoksa gerçek anlamda konuşmak mıydı? Komik olan ne biliyor musunuz Metin-thepoor, CHP, sol partiler, vs hakkında (muhtemelen) aynı şeyi düşünüyor olmamız...
Meral Hanım,
Sanırım beni yanlış okudunuz. Yoksa bu derece tepkisel davranmazdınız muhtemelen. Özellikle sizi işaret ederek söylemedim ki ben söylediklerimi. Barış çubuğu tüttürelim isterseniz -gerçi ben tütünden nefret ederim ya. Size kendimi biraz daha yakından tanıtmak için dilerseniz bloğumu ziyaret edebilirsiniz. Mutfağımız neşeli ve eğlencelidir. Saygılar.
Sonunda terimleri kacirdilar, ellerine gecirdiler, manalarini degistirdiler ve herkesi de bu yeni manalara inandirdilar. Ulkenin birlik beraberligini istemek: fasizm. Her ne olursa olsun, sanki tek isi hakemlik yapmak gibi sus pus oturup, bir hukumet tarafindan becerilmeyi seyretmek: demokratlik. Demokrasi kilifina sokup, kendisine uygun hayat tarzini her taraftan sosyal hayata enjekte etmek: ozgurluk. Biz Cumhuriyetci olduk, onlar Demokrat. Onlarin yaptigi, dini ozgurluklerini yasamak, bizimki laikci-lik yapmak. Goruyorum ki, terimler artik bu sekilde gunluk hayatimiza ve beynimize sizmis. Ama bak, o rataf da olsaydi, boyle yapardi gibi komedi fikirler :in.
www.elifsavas.com/blog
Elif Hanım,
Her ne kadar beni muhatap almadıysanız da, sorun değil. Görüşlerinizi temelden yanlış bulduğumu ifade etmem sanırım yanlış olmaz, değil mi? Egemenlerin dilini kullanırsanız egemenlerin düşüncelerini ifade etmek kaçınılmaz hal alır. "Demokrasi" kavramının ırzına geçenleri yanlış yerde arıyorsunuz. İçi boş bir "cumhuriyet" kavramını "demokrasi" kavramıyla karşı karşıya getirenleri ve laiklik adı altında düpedüz laisizmi dayatanları aklayıp paklıyorsunuz. "Birlik beraberlik" lakırdısı ise kimin patenti altında, bir bakınız derim.
"Hayat tarzı" ha? Ne kadar kolaycı ve dar bir bakış açısı! "Sosyoekonomik formasyon" çok daha temel ve kapsayıcı bir nosyondur. Eski bir marksisti "hayat tarzı" lakırdısıyla bıyık altından güldürüyorsunuz. Yukarıda bir link verdim başka bir arkadaşa. O linkte anarşist bir bakış açısıyla, malum mitinglerin, hiç de savunduğunuz ve/veya sandığınız gibi masum olmadığını size gösterebilirler. Eğer görebilirseniz ya da görmek isterseniz. Ama tabii çok görmüyorum sizlerin bu gafletini, ne de olsa ben de yıllar yılı "sol" sandığım Nazi muhibbi Cumhuriyet gazetesinin rahle-i tedrisatından geçtim!
Hmmm evet barış çubuğu tüttürelim-sonra illa kavga etmemiz gerekirse ederiz, ama bu sefer birbirimizi tanıdıktan sonra kavga etmiş oluruz ki, bu kavga için tek geçerli temeldir: sonuçta birbirini tanımayan ve anlamayan ve anlamak istemeyen insanların kavga etmesi fazlasıyla boşunadır. (Şimdi bu "kavga" sözcüğü ile ne demek istediğimi açıklamak zorunda değilim, değil mi?) Sizin yerinize de çubuk içebilirim-ben tütün severim de...
Yalnız tek sorun sizin blogunuza ulaşamıyor oluşum... Dilerseniz benim bloguma bir link bırakın (istemeseniz benim blogumun "yorumlar" kısmında göstermem linkinizi), bu yolla ulaşayım size...
Peri Hanım-blogunuzu meşgul ettiğimi düşünüyorsanız, affedin!...
Metin- the poor, siz bana kizginsiniz. Kullandiginiz sert sozlerden anliyorum ki, siz, benim baskalarina duydugumu iddia ettiginiz nefret hislerini bana karsi duyuyorsunuz.
Ben ise sizinle iletisime girmeye ugrasiyorum. Cunku goruslerinizin, "basi bagli" nufusun goruslerinden daha yaniltici oldugunu dusunuyorum.
Gostericilerin icine her cesidi girer. Tabii herkes masum degil. Eski bir Marksist'i lakirdilarimla, biyiginin altindan guldurmek haddime mi dusmus? Ben hayatimda hic -ist olmadim ki, o dusunce seklini anlamam mumkun degil.
Bilemiyorum, acaba iceriden bazi seyler cok net gorulmuyor mu? Burada, Turkiye hakkinda planlar, olusumlar oyle acik acik yazilip soyleniyor ki, oralara nasil ulasamadigini anlayamiyorum ben. En tuhafi da, burada soyleniyor, sanki bir liste birinin eline verilmis gibi, orada soylenmeye basliyor. Bir bakiyorsunuz, halkin dusuncelerine, ulkenin atmosferine girmis bile. Ben, olamaz diyorum, hayat bana olur diye ornek gosteriyor. Buradaki Republican olusumcularin planlarinin aynisini, okumus, aydin fikirli insanlarin agizlarindan birkac ay sonra duyuyorum. Nasil beceriyorlar? Psikolojimize nasil bu kadar hakim olabiliyorlar?
Demokrasi, Bogaz'da manzara seyrederken, sigara tutturup, romantik laflar etmekle kazanilmiyor. Eski Marksist oldugunuza gore, bunlari benden iyi bilirsiniz. Demokrasi, naiflik degildir, yuzde yuz guven demek degildir. Demokrasi, oluruna birakmak degildir. Devletin asla degismeyecek/ degistirilemeyecek kurallarini hice saymak, bunlari zorlama saymak degildir. Birseyin ustune demokrtasi yaftasi yapistirildi diye, o sey kutsanmis olmaz. Dokunulmaz degildir. Demokrasinin kendisi, kotunun iyisi, bu zamana kadar insanin becerip beceremeyip ortaya cikarabildigi en iyi yonetim sekli. O da kutsal degil. Ozellikle tam uygulanamiyorsa.
Burada, demokrasi uygulansin diye milletin bir tarafindan ter damliyor. Basarisi tartisilir ama demokrasi, demokratik sayilan bir ulkede bile devamli cabayla tutturulan, zor bir maya.
Siz beni benden iyi taniyorsunuz. Mesela sol ile fasisti ayirdedemeyecegimi dusunuyorsunuz. Halbuki burayi devamli okuyan, cok yakin bir arkadasimla ve daha bircok kisiyle nasil bunlari tartistigimi bilemiyorsunuz. Turkiye'de, solun fasizme kaydigi soylemi modasi daha cikmamisken, buradan cok net gorunuyordu hersey.
Siz "ben halk"a guvenmiyorsunuz da, "diger halk"a guveniniz sonsuz. Siz beni sevmemekten memnunsunuz, digerlerini sevmeye, ne olursa olsun karar vermissiniz.
Galiba Turkiye'de sorun bu: hepimiz baska bayraklari sallayarak, aynen birbirimiz gibi inatla, dinlemeden konusuyoruz.
Ben, Turkiye'deki darbeler uzerine bir dokumanter film cektim. Orada, Bozkurtlar'in basi olan bir adam, bana, hapisteyken anladim ki, meger hepimiz bu ulkeyi seviyormusuz, dedi. Ben, benden olmayanin da vatansever oldugundan hic mi hic kusku duymuyorum.
Siz beni olabildigince incitmek icin, entellektuel fikirlerinizin icine ozenle kaba laflar karistiriyorsunuz. Ben incinmekten yana degilim. Bu konular, sizi beni, benim gururumu, sizin gururunuzu incitmekten cok daha ote ve onemli konular. Kulandiginiz silahlar benden teget geciyor demek istiyorum. Ben sadece sizi anlamaya calisiyorum. Entellektuel, dusunen sinifin nasil bu hale getirildigini de anlamaya calisiyorum. Darbelere karsiyim, belki de bu yuzden.
www.elifsavas.com/blog
Metin-thepoor bey, elbette hayalgücünü harekete geçirmek, kariyer günlerini dağıtmak lazım. ve elbette hayalgücü lazım.
Lakin benim kafamı biraz verdiğiniz referanslar karıştırdı. Baştan söyleyeyim hepsini bilirim. Hatta Başkaya Hoca ile sohbet etmişliğim, tedrisatından geçmişliğim de vardır. Ancak, Asya tipi üretim tarzı diyen, memleket merkezli düşünen bir İdris Küçükömer'le, 5. enternasyonalden söz eden "yurtseverlik" ne menem birsey, bu sınırların içinde olanı severim olmayanı sevmem demek mi belirlemesini yapan Başkaya'yı ve bunların yanına yüzde52 lik anarşist bir grup delikanlıyı, koyarak bir referanslar listesi vermek biraz kafa karışıklığının sonucu olmasın?
Boğaziçi Üniversitesi'nde kariyer günlerini dağıtmak elbet güzeldir. Şendir. Eğlencelidir. Ordan çıkılıp Bebek'te bira da içilebilir.
Ama Bolu İzzet Baysal Üniversitesi desem, Malatya İnönü Üniversitesi desem ve oralarda sırf oruç tutmadığı için öldürülenler desem, Anadolu'nun onlarca kentinden birinde bir kapana sıkıştırılmış şekilde yaşamak desem, Ramazan ayında oruç tutmadığı halde sahura kalkmak desem. Kırıkkale Üniversitesi kız yurdu önünde beklemek dahi yasak desem. Sivas desem, Maras desem , Çorum desem off yeniden Malatya desem,Boğaziçi'nde pek de kariyer günlerini dağıtmaya benzemiyor değil mi?
Diğer taraftan, onca kafa karışıklıklarına rağmen, bu karışıklığın nedenleri arasında sosyalistlerin de çok tuzu olmasına rağmen, yine devrimcilere, sosyalistlere en yakın duran bir kısmı Çağlayan'a da gitmiş olan orta sınıflar "tukaka" edilmesin derim. Orta sınıflar ve daha ziyade aydınlar toplumsal muhalefetin rüzgarına kendilerini kaptırırlar. Nitekim 1 Mayıs 1977 de 1 Mayıs alanında olanların belkemiğini bu kesimlerin oluşturduğunu anımsatırım. Bu toplumsal muhalefeti oluşturmayanların hiç mi günahı yok?
Mesele biraz da "kökten piyasacılık"la beraber "kökten dincilik" de değil mi?
Ecenaze'nin mekanındaki "endişeliperi köprüsünden geçerek geldim buraya. Çok gerekli ve de güncel bir konu, oldukça kaliteli biçimde tartışılmış. Asıl tabana inilmemiş olsa da, yüzeysel, kaygılar ve öneriler dile getirilmiş.
Sanırım konu da kapanmak üzere.
45. iletiyle, ENDİŞESİ KAYBOLUP, PERİSİ KALAN bir bloghaneye uğramayı borç biliyorum kendime.
Burada güzel insanlar görüyorum.
Guzel insanlar...
Korkuyorum...
Sizden.
Esen.
Geç okudum. Ama sessiz kalmaya dayanamadım.
Sevgili Peri, Simon ve esen duygularımı dile getirmiş.
Selamlar,
Elif Hanım,
"Metin- the poor, siz bana kizginsiniz. Kullandiginiz sert sozlerden anliyorum ki, siz, benim baskalarina duydugumu iddia ettiginiz nefret hislerini bana karsi duyuyorsunuz." [ES]
Öncelikle, bana sadece Metin diye seslenilmesini tercih ve rica ederim. Sizinle hiçbir alıp veremediğim yok ki kızgın olayım. Hele hele de nefret gibi uç duygular?! Nereden çıkardınız bunu? Ayrıca "sert" sözler kullandığımı sanmıyorum, konunun kendisi "sert" de ondan size öyle geliyor muhtemelen. Hem son derece saygı duyduğum Peri Hanım'ın yerinde tatsızlık yaratmak hayatta düşünebileceğim en son şey olurdu herhalde.
"Ben ise sizinle iletisime girmeye ugrasiyorum." [ES]
Ditto.
"Cunku goruslerinizin, 'basi bagli' nufusun goruslerinden daha yaniltici oldugunu dusunuyorum." [ES]
İşte budur! "Hayat tarzı" savunuculuğu yapmaktan demokrasi savunuculuğu yapmaya fırsat kalmayınca insan şüphesiz Türkiye'yi Mahmut Makal'ların, Fakir Baykurt'ların yazdığı köy romanlarındaki ülke gibi görmeye devam eder: "İlerici köy öğretmeni versus gerici köy imamı" klişesindeki gibi. Oysa hayretle görüyorsunuz ki olay bu kadar basit değil ve toplum artık o noktaları çoktan aşmış, sosyolojik ve ideolojik olarak çeşitlenmiş, zenginleşmiş, gelişip karmaşıklaşmış!.. Ben karşınıza bir "İslamcı", bir "mürteci", bir "gerici" olarak çıksaydım ne kadar basitti değil mi?
"Gostericilerin icine her cesidi girer. Tabii herkes masum degil." [ES]
Böyle geçiştirilecek bir durum değil o. Üç önemli isme dikkatinizi çektim ama araya kaynadı galiba? Biri meşhuuuur bir darbe girişimcisi, öteki yine meşhuuuur bir Susurlukçu, üçüncüsü de hayatı boyunca kılıktan kılığa girmiş beyinsiz bir faşist pseudo-akademisyen hanım.
"Eski bir Marksist'i lakirdilarimla, biyiginin altindan guldurmek haddime mi dusmus?" [ES]
Aman efendim estağfurullah.
Ben hayatimda hic -ist olmadim ki, o dusunce seklini anlamam mumkun degil." [ES]
"Hiç -ist olmamak" diye birşey yoktur; "-ist olmamak" da bir tür -izm'dir.
"Bilemiyorum, acaba iceriden bazi seyler cok net gorulmuyor mu?" [ES]
Görmek isteyen için içerisi dışarısı farketmez efendim. Ben gayet iyi ve net görüyorum.
"Demokrasi, Bogaz'da manzara seyrederken, sigara tutturup, romantik laflar etmekle kazanilmiyor." [ES]
Heh heh, tıpkı takşakçı paşa gibi konuştunuz! Malum, kostümlü bürokrasinin demokrat entelektüellere bakışının resmi klişesidir bu. Sizin ağzınızdan da çıkması iyi mi acaba? Ayrıca ben sigaradan nefret ettiğim gibi, her ne kadar İstanbul'da yaşıyor olsam da işim dolayısıyla (reklam yazarıyım) Boğaz'da manzara seyretmeye fırsat bulamıyorum. Romantizme gelince, onu böyle sıkıcı konulara bulaştırmak doğru mu?
"Eski Marksist oldugunuza gore, bunlari benden iyi bilirsiniz. Demokrasi, naiflik degildir, yuzde yuz guven demek degildir. Demokrasi, oluruna birakmak degildir. Devletin asla degismeyecek/ degistirilemeyecek kurallarini hice saymak, bunlari zorlama saymak degildir. Birseyin ustune demokrtasi yaftasi yapistirildi diye, o sey kutsanmis olmaz. Dokunulmaz degildir. Demokrasinin kendisi, kotunun iyisi, bu zamana kadar insanin becerip beceremeyip ortaya cikarabildigi en iyi yonetim sekli. O da kutsal degil. Ozellikle tam uygulanamiyorsa." [ES]
Bir kere, eski bir Marksist olarak, "demokrasi" deyince bunu "liberal [burjuva] demokrasi[si]" şeklinde okuduğumu söylersem gerisi kolaylaşır. Ben demokrasi nosyonunu bir tapınç nesnesi, bir idol olarak almıyorum. Elbette kutsal bir kavram filan da değil. Ancak bu paragrafınızdaki "Devletin asla degismeyecek/ degistirilemeyecek kurallari" ifadeniz kulağıma hiç yabancı gelmedi! Egemen zorbalarımızın dilini ödünç almışsınız o ifadenizle. Bir tahakküm aygıtı olan "devlet" olgusu, gökten zembille inmiş, kutsal, ezeli ve ebedi bir olgu değildir; sınıfsal bir üstyapısal kurumdur. Ne demek "asla değişmeyecek/değiştirilemeyecek kuralları"?!
"Siz beni benden iyi taniyorsunuz. Mesela sol ile fasisti ayirdedemeyecegimi dusunuyorsunuz." [ES]
Estağfurullah. Öyle bir iddiada bulunduğumu hatırlamıyorum. Ama "solculuk"un gerektirdiği tavır ile faşist reaksiyonerliği ayırdedemediğiniz, Tandoğan ve Çağlayan mitinglerini desteklemenizden gayet rahat bir şekilde çıkarsanabiliyor okyanus ötesinden bile.
"Halbuki burayi devamli okuyan, cok yakin bir arkadasimla ve daha bircok kisiyle nasil bunlari tartistigimi bilemiyorsunuz." [ES]
Özür dilerim ama yeterince tartışmamışsınız gibi görünüyor. Tabii yine aramızdaki mesafe okyanusaşırı bir mesafe olduğu için çok net göremiyor olabilirim, bağışlayınız.
"Turkiye'de, solun fasizme kaydigi soylemi modasi daha cikmamisken, buradan cok net gorunuyordu hersey." [ES]
"Moda" deyişinize bakılırsa, Türkiye'de solun büyük bir kesiminin aslında hiç de sol filan olmadığı, aksine potansiyel faşist olduğu ve bu potansiyelin yakın zamanda yaşanan süreçlerle kabak gibi ortaya çıktığı gerçeğini kabul etmiyorsunuz!
"Siz 'ben halk'a guvenmiyorsunuz da, 'diger halk'a guveniniz sonsuz. Siz beni sevmemekten memnunsunuz, digerlerini sevmeye, ne olursa olsun karar vermissiniz." [ES]
Yok öyle bir durum. Yanılıyorsunuz. Söylediğiniz iki şey de yanlış.
"Galiba Turkiye'de sorun bu: hepimiz baska bayraklari sallayarak, aynen birbirimiz gibi inatla, dinlemeden konusuyoruz." [ES]
Benim salladığım bir bayrak filan yok. Ben sadece ve sadece "teba" olmak, güdülmek istemiyorum. Entelektüel haysiyetimi korumak istiyorum. Ben otokratik vesayet rejiminde değil, hakiki bir liberal demokratik rejimde yaşamak istiyorum. Ülkemin bir muz cumhuriyeti olmasını istemiyorum. "Sözde vatandaş" olmaktan bıktım. "Özde demokrasi" istiyorum. Benim verdiğim vergiyle geçinen adamların silahını üzerime doğrultmasını, başıma efendi kesilmelerini istemiyorum.
"Ben, Turkiye'deki darbeler uzerine bir dokumanter film cektim." [ES]
Bir gün bu beşinci darbenin de belgeselini yapar mısınız rica etsem? Post-postmodern bir darbe olduğu için tank mank gibi görkemli imajlar yok gerçi ama olsun.
"Ben, benden olmayanin da vatansever oldugundan hic mi hic kusku duymuyorum." [ES]
Zurnanın malum deliğine gelmiş bulunuyoruz efenim. İşte bütün mesele de bu ya! Silahlı efendilerimiz, kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan (ve gerektiğinde imha) ediveriyorlar! Vatanseverlik tekellerinde çünkü.
"Siz beni olabildigince incitmek icin, entellektuel fikirlerinizin icine ozenle kaba laflar karistiriyorsunuz. Ben incinmekten yana degilim. Bu konular, sizi beni, benim gururumu, sizin gururunuzu incitmekten cok daha ote ve onemli konular. Kulandiginiz silahlar benden teget geciyor demek istiyorum." [ES]
Alakası yok efendim. Niçin sizi incitmek isteyeyim? Kaba lakırdılar ettiğimi söylemenizse bir haksızlık.
"Ben sadece sizi anlamaya calisiyorum." [ES]
Teşekkür ederim. Ben de...
"Entellektuel, dusunen sinifin nasil bu hale getirildigini de anlamaya calisiyorum." [ES]
Hangi hale gelmiş, pardon? Vesayetçi bürokrasinin ağzından çıkan her lakırdıda hikmet ve emir aramaktan vazgeçmişlik haline gelmiş, öyle değil mi? Ne güzel!
"Darbelere karsiyim, belki de bu yuzden." [ES]
Darbelere karşı olup olmadığınız, pratikte ölçülebilir birşeydir Elif Hanım.
Saygılar.
Sevgili Simon Templar,
Malikanenize de uğrayıp not bıraktım: Türkiye'de hakiki sol bir parti olsaydı ben deli miyim AKP'ye filan oy verecek?! Yıllarca boş oy verdim, asla ehven-i şer'ci davranmadım. Şimdi AKP'ye oy atarken güle oynaya mı atacağım sanıyorsunuz dostum! Bu hareketimin tek bir anlamı var: Vesayetçi efendilerimize bir "sözde vatandaş" olarak gereken cevabı vermek. Oyum kesinlikle emanettir, emanete hıyanet ederse AKP'ye de şiddetle karşı çıkarım. Ayrıca AKP'yi ben hiç de masum filan görüyor değilim; 1 Mayıs'taki vahşetle bir kez daha ne oldukları belli oldu. Vesayetçi bürokratik otokrasinin son bulması için bu seçim bir referanduma dönüşmüş durumdadır.
hissedemiyor musunuz hanimlar beyler bu zamana kadar yapilan madi-manevi (fiziksel ya da psikolojik desem daha mi kabul edilebilir sizin lugatinizda bilmem ) baskilarla sindirilmis bir halk var karsinizda
kendi dogrularini yillardir millete zorla dayatanlar her 10 senede bir millete hot diyenler bir sonraki secimin sonuclarina baksinlar ve milletin " inanarak ya da tepkisel" olarak ne dedigini gorsunler ,anlasinlar, hissetsinler ....
"sev ya da terk et" kolayciligi yapiliyor yine nereye gidilecek moskova ya da tahran
"onlar-bizler" ayrimciligi yapiliyor yine ben kimim sen kimsin o kim dusunulmeden
niyet okuyucular cikmis meydane boguruyorlar yine goruuuyooruuum goruuyyooruummm diyerek
bunu yapanlar sozum ona karsisindakinin iyiligi icin yapiyor
birakin benim iyiligimi ben dusuneyim yormayin kendinizi
beni bana birakin!!!!
beni rahat birakin!!!!
bana guvenmiyorsunuzsaniz bilin ki ben buyudum ama kendinize guvenmiyorsaniz 80 senedir verdiginiz egitime guvenmiyorsaniz bu memleket icin yapip ettiklerinize guvenmiyorsaniz onu bilemem
cok mu nankor gozukuyorum oradan o takdirde ugrasmayin bu nankorle daha fazla uzulmeyin benim icin beni bana ragmen sevip eziyet etmeyin
beni bana birakin!!!
beni rahat birakin !!!
Ben oyumu ÖDP'ye (Özgürlük ve Dayanışma Partisi) vereceğim. İt izinin at izine karıştığı bu memlekette programına içtenlikle katıldığım tek parti o çünkü.
Sevgilerimle
Sayın Anonymous Bey/Hanım,
Kafa karışıklığı sözkonusu değil elbette. Türkiye'de sağ-sol paradigmasını silkeleyen, ezberci konformizmimizi yerle yeksan eden büyük hoca İdris Küçükömer'i, resmi zihniyetin sefaletini en net şekilde dile getiren sevgili Fikret hocayı, özgürlükçü sol bir bakış açısıyla tavır koyan anarşist gençleri biradada anmak, niye kafa karışıklığı oluyormuş, anlamak güç doğrusu.
Önüne Sivas servis edilebilecek belki de en son kişiyim, müsaade ederseniz! Orada Metin abim öldürüldü benim! Yaşınızı bilmiyorum ama, Türkiye'nin yakın siyasal geçmişini etinde kanında yaşayan kuşaktanım ben. Yaptığınız listeyi bilmez değilim. Ama bu listeyi anarşist gençlerimizin burnuna dayamakla ne demeye getirdiniz, onu da anlamadım pek. Ya da şöyle söyleyeyim: Keşke vaktiyle solda da ortodoks görüşler egemen olmasaydı, faşizmin provokasyonuna kapılıp onun işini kolaylaştıran leninist-stalinist goşizmin yerine mesela anarşizm rengini verseydi, belki daha farklı olabilirdi. Ama tabii bunu söylerken, sınıfsal bir hareket yerine bir gençlik aksiyonunun belirleyici olduğu gibi saçma ve temelsiz bir görüşü de savunuyor değilim elbet.
Çağlayan'da "darbeye de karşıyız" denmesini zevahiri kurtarma çabası olarak görüyorum. O kitlenin arasında kendini sosyalist görenlerin oluşu, tamamıyla kendini inkardır, başka şey değil. Bir solcu, asla darbe şakşakçılığı ve kuyrukçuluğu yapmamalıdır.
"Köktendincilik" deyince siz yalnızca "İslamcı"ları mı anlıyorsunuz? Türkiye'nin tastamam köktendinci bir rejimle yönetildiğinden haberiniz olmadığını düşünmek beni üzüyor. Lütfen resmi ideolojinin zihinleri dumura uğratan etkisinden sıyrılmaya çalışarak bir bakın ona: Karşımızda bir kemalizm dini ve onun son derece bağnaz müritleri var.
Anonimler karışıyor, rica etsek birer müstear edinseniz olmaz mı hanımlar beyler?
ben de sonradan fark ettim isimsizlik saygisizligimi acemiligime verin kusuruma bakmayin sevgili ev sahibemiz ve gercekten cok degerli guzel insanlar
beni banA birakin!!
beni rahat birakin !! yazisinin sahibi aysemine demircandir
not1:yahu tahran-moskova kismini okuyunca ben bile gulumsedim moskova mi kaldi gidilecek tahran eski tahran mi sanki diye:) 80 yillik ezberci zihniyetin rahle-i tedrisatinin uzerimde o kadar da etkisi olsun caniiim :))
not2: peri hanimin mekani oldugu icin son derece nezaketle surdurlen bu fikir alisverisini disarida baskalari salya sumuk kufur tehdit esliginde yapiyorlar
kendisine biz konuklarina sundugu bu nezih mekan icin tesekkuru borc bilirim
saygilar aysemine demircan
Zihni Abi,
Peri yi ve bloğunu çok seveceksiniz..
Metin abi yi de burada sessizce alkışlıyorum..
Kalemzede nin ne düşünüdüğünü de merakla bekliyorum..
Peri ciğim,
Tam bir entellektüel olgunluğuyla yazmış ve vicdanının yanında duru mantığını da kullanmışsın..
Senin gibiler ne kadar azaldı:(
[Sen hassassındır,kimse seni üzmesin lütfen..]
sevgilerimle
"bir arada yaşamı savunalım" diyen tek parti ÖDP http://www.odp.org.tr/
hepinize sevgiler
Necla Hanım,
ÖDP'yi severim, çok da ÖDP'li dostum vardı ama ne yazık ki ÖDP doğmadan ölmüş bir bebektir. Kendine hayrı olmayanın bize hiç olamaz maalesef.
sanırım kimsenin peri hanımı üzmek gibi bir niyeti yoktur. kendisi güzel bir tartışmaya ev sahipliği yapıyor. ben kendi adıma gelen yorumları merakla takip ediyorum. bir "akp'ye oy vereceğim" lafı üzerine şu an itibariyle 57 yorum; hiç fena değil :)
metin bey yazdıklarınızı ilgiyle okuyorum. ayrıca yüzde52'yi zaten bir süredir biliyor ve takip ediyorum. okuma önerilerinizi de dikkate alırım.
o kadar da kolay harcamayın canım ÖDP'yi...
Sevgili Metin,
AKP ye oyunuzu "vesayetçi efendilerimize bir 'sözde vatandaş' olarak gereken cevabı vermek için attığınızı belirtmişsiniz. Pek güzel, ancak
sonra da ÖDP den hayır bekleyemeyiz demişsiniz. AKP den hayır mı bekliyorsunuz ki?? Bu noktayı anlayamadım..
C.J
Metin-the poor, sanirim isminiz burada oyle ciktigi icin oyle yazmisim. Metin olsun o zaman.
Yavas yavas alayci olmaya basladi yazdiklariniz. Hani bir acik, bir gol filan gibi. Birbirimize laf yetistirmeye baslayalim istemiyorum. Dinlemek, anlasmak, izah etmek icin degil, kendi kendinize yanki odasinda zevklenmek, kendiniz gibi dusunenlere de baska yerlerde kullanilabilecek sound-bites sunmak icin yazmaya basladiniz sanirim. Belki reklam yazarligindan gelme bir aliskanlik. Ben tartismanin bu noktasindan itibaren cekilecegim. Burasi kendi blogum olmadigi icin, daha fazla uzatip Endiseli Peri'ye kabalik etmek istemiyorum.
Kisacasi, bana yazdiginiz cevaplara yazacak cok seyim var ama birbirimizden birseyler ogrenmeye niyetimiz olmadigina gore, artik geregi yok. Siz saglicakla kalin. :o)
45. ileti ile kapandı sandığım konu nerelere gelmiş:) Buradan (yorumlardan da)anlaşılıyor ki, tatlı bir arayış ve biraz da buluşa doğru yönelmiş. Metin dostum gürlemiş buralarda. Bir de ÖDP gündeme girmiş. Bu daha da şenlendirmiş syfayı.
Ece'nin referansı her zaman anayol olmuştur benim için. Sağ(S)ol asın Ece Kardeş.
Bu ÖDP konusu biraz daha açılmalı. Ev sahibinin dikkatine teklif ediyorum. Örneğin, "nasıl bir sol?" diye atılabilir başlık. Bu yoğunlukta ve gündemde iyi de gider.
Ahh! şu yetmeyen 24 saat....
Boşu boşuna enerjinizi tüketmeyin. Herşey yerinde ve merkezinde duruyor, işler olması gerektiği gibi yürüyor...
AD
Şimdi AKP'ye oy atarken güle oynaya mı atacağım sanıyorsunuz dostum! Bu hareketimin tek bir anlamı var: Vesayetçi efendilerimize bir "sözde vatandaş" olarak gereken cevabı vermek. Oyum kesinlikle emanettir, emanete hıyanet ederse AKP'ye de şiddetle karşı çıkarım.
Ben bu soylediklerinize inanmiyorum Metin Bey. Emanet oy nerde gorulmus:)) Oyunuzun altina aciklama mi gececeksiniz bu bir tepkidir diye? O oy tek bir sekilde okunacak onu da siz biliyorsunuz "arti bir AKP!"
Birde bu desteklediginiz parti basarili olursa Darbe ihtimaline daha da yaklasmis olmayacak misiniz?
Benim ki basit, duz mantik o kadar.
Fulya Hanım,
Çok teşekkür ederim önemli bir noktaya işaret ettiğiniz için, gerçekten. Oyumun emanet olduğu alnında yazmayacak elbette. Ama gözden kaçırdığınız bir durum var: Bu seçimin seçim olmaktan daha ilk anda çıktığı ve bir referanduma dönüştüğü gerçeği... Dolayısıyla, benim gibi düşünen o kadar çok kişi olacak -ki daha şimdiden etrafımda canlı örneklerini görmeye başladım. Objektif davranabilen akademisyen ve yazarlar da görüyor bunu. bu demektir ki, AKP artan oylarının yüzde bilmemkaçının kesinlikle darbecilere tepki oyu, yani emanet olduğunu daha şimdiden biliyor, bilecek ve büyük ihtimalle ona göre davranacaktır.
Ha, ona göre davranmaz da eğer çoğunluk tahakkümü kurmaya kalkışırsa olanlar olur. daürbe olur demek istemiyorum, demokratik tepki olur. Ben o zaman da darbeye karşı çıkarım, kayıtsız şartsız her durumda darbeciliğe karşı çıkarım ben. Neyse, onu da o zaman konuşuruz.
Saygılar.
Klavyem bozuk. Majiskülleri miniskül yaazıyor, araya gereksiz harf attırıyor. Özür dilerim.
C.J. Bey/Hanım,
AKP'den sadece tek bir hayır bekliyorum: Türkiye'nin normalleşme sürecine katkıda bulunması.
Sizler öyle sanıyorum ki AKP'yi düzenin köktenci muhalifi falan zannediyorsunuz. Yanılıyorsunuz: AKP ta en başından düzene entegre olan bir partidir. Ancak, düzenin çürümüş, düzgün işleyemeyen taraflarını rehabilite/reforme etmeye soyun[durul]muş bir partidir. Aslında bir iç koalisyondur da o yüzden biraz da yanılgınız; içindeki eski ilkel islamcı hizbin varlığı sizi yanıltıyor. Bu konuda çok şey var söylenmesi gereken de yeri burası değil. Neyse, özetle, AKP'den beklediğim -ve bugüne kadarki performansıyla bunu cılız da olsa bir ölçüde gerçekleştirmeye çalışmış olduğu- şey, vesayetçi bürokratik rejimin demokratizasyonudur. Bunu da bugünkü konjonktürde yapacak başka hiçbir parti yok; çünkü hiç demokrat bir parti yok ortalıkta.
ÖDP'ye gelince... ÖDP ölü doğmuş bir projedir. "Aşkın ve devrimin partisi"ni ben de heyecanla karşılamıştım vaktiyle. Ama artık bir nostaljiden öte gidemez. Bizim evden galiba ÖDP'yi bir oy çıkacak! (Benim oyum değil!)
Zihni Beyciğim,
Sizinle Peri hanım'ın malikanesinde de karşılaşmak ne güzel! Hoşgeldiniz. Burada sevdiğim insanlarla sohbet ediyordum işte. Gerçi Elif Hanım'la frekansı bir türlü tutturmak kısmet olmadı ama, en başından dostça olmayan bir ton tutturdu maalesef kendisi. Sağlık olsun diyelim.
ÖDP de biliyorsunuz bir iç koalisyondu. Solun müzmin hastalığı yüzünden en başından felç geçirdi. Ama madem ki burada AKP'ye oy atmak ya da boş oy atmaktan hazzetmeyecek dostlar var, o halde yüce makamımdan izin: ÖDP'ye oy atabilirler!!! (Zaten yukarıda da dediğim gibi, bizim evden biir oy oraya gidecek gibi görünüyor benim dışımda.)
Sevgiler.
Ozi Hanım,
Teşekkürler. Sakin tavrınız için de ayrıca teşekkür ederim.
Bir dostumun dediği gibi "tebaa tüyüyor ufaktan ufaktan!" Ne güzel!
http://www.suhareketi.org
Sevgili Metin bey,
Hazmedememe meselesi olduğuna katılmıyorum.. Ancak anladığım kadarı ile sizin oyunuz sadece tepki oyu değil, AKP yi etraftaki tek demokratik parti olarak algılıyorsunuz.
Bir de bu etrafınızdaki bu akademisyenler kime göre objektif?
Hem Avrupada hem de ortadoguda araştırmalar yapan,hukukçu bir akademisyen ve ayrıca da AKP yi ve tabanını son derece iyi bildiğini zanneden bir akademisyen olarak (kişisel değil tamamen akademik yargılarım), maalesef size katılamıyorum. Eğitim, öğretim kadroları,idari kadrolar ne halde farkında mınız..Hiç bir zamam iyi olmadılar, ama hiç bu kadar da kötü olmadılar.. Özellikle idari kadrolarda varolan bir avuç kalifiye çalışan da pes etmek üzere.. Bunun yansıması uzun vadede nasıl olacak sizce? AKP uzun vadeli düşünen tek parti, bu nedenle de son derece yanıltıcı.. (Bu arada içindeki islamcı hizbin göstermelik varlığı sizi yanıltıyor olmasın) Ama başından beri bu böyleydi, her zamanki söylem alıştıra alıştıra şeklindeydi.. Toplumun hazır olması 50 sene de olsa,100 sene de olsa beklenecek.. Başarıyla da devam ettiriyorlar. Ben de Alemdaroğlu Kemalistliğine karşıyım, darbeler bu ülkenin başına gelen veya gelebilecek en fecaat icraatlar.. Ama tepki duysam da, inanmadığım hem de hiç inanmadığım bir partiye oy vermeyeceğim.. (Sanırım siz de)
Acaba Iranın bugününü o günden görselerdi, bu hale geleceğini bilselerdi, İranlı solcular da devrimi gerçekleştiriler miydi? Genelde demokratik olmayan rejimler demokrasiyi yıkmak için demokrasiyi kullanmazlar mı? (Tabi biz buna pek aşina değiliz) Demokratik tepkiyi sonradan ortaya koymak mı? Çok iyimser buluyorum sizi..
Sevgilerimle,
C.J
C.J
C.J. Bey/Hanım (sakıncası yoksa hangisi diye sorabilir miyim?),
Bir ölçüde yanılıyorsunuz; benim oyum bir kere kesinlikle emanet, yani bir tepki oyundan ibaret. kendi blogumda da söyledim: İlk ve son defa bu partiye oy vereceğim.
Öte yandan, -bir ölçüde- haklısınız; AKP'yi GÖRECE demokrat buluyorum. Dikkat ediniz; sadece "görece". Düzene entegre olmuş ama yine de düzenin çürümüşlüğü yüzünden kendi program ve felsefesini uygulamaması için dört bir yandan baskı altına alınmış bir partinin tepkisel demokratlığından ibaret bu da. Yani benim arzuladığım, talep ettiğim bir demokratlık filan değil. Öyle olunca da benim AKP'ye yanaşmam mümkün değil. Zaten ideolojik olarak da uzağım. Ben bir solcuyum. Ayrıca da, laikçiliğe (:laisizme) kesinkes karşıyım fakat sekülaristim.
İranlı solcuların, Tudeh'çilerin durumuyla bizimkini kıyaslamanız çok temelsiz bir tutum, özür dileyerek bunu belirtmek zorundayım. 2000'ler Türkiye'si ile 1979 İran'ı arasında hiçbir benzerlik yoktur. Kaldı ki, mağdurun ileride zalimleşeceği vehmi (yahut daha yumuşak ifadeyle, öngörüsü) ile mevcut zalimden yana tavır almanın neresi demokratlığa, solculuğa, sağduyuya, doğruya sığar acaba? Ayrıca, siz namevcut, muhayyel bir "demokrasi"nin yıkılmasıntdan bahsediyorsunuz; acaba Türkiye'de yıkılacak bir "demokrasi" olduğunu mu vehmediyorsunuz? Türkiye'de vesayetçi bir otokrasi vardır, bürokratik bir despotizm. Marduk gezegeni ya da küresel ısınma süreci dünyanın sonunu getirmediği takdirde, bu çürümüş rejim bir şekilde dönüşecektir diye umuyorum liberal burjuva demokrasisine. Benim kuşak göremeyebilir muhtemelen.
Sakin, dostça tavrınız ve sağduyulu diyalog çabanızdan dolayı size de teşekkür ederim.
Sevgili Metin Bey,
Bana hem gelişmekte olan, hem de aynı zamanda demokratik bir ülke gösterebilir misiniz?
Demokratik bir devlet de, hukuk devleti de olmadığımız kesin, ama en azında demokratikleşme çabası ve sancısı içinde diyelim.. Sizinle ayrıldığımız nokta, AKP nin bu çabaya olan katkıları konusunda.. (Tepkisel demokratlıkları konusunda bile size katılamıyorum maalesef, onu dahi tutarsız ve işlerine geldiği şekilde gerçekleştirdiklerini düşünüyorum, bir örnek vermem gerekirse; bağımsız yargı konusundaki tutumları- kuşkusuz daha pek çok farklı örnek verilebilir) (Konu bağlamında, son Anayasa Mahkemesi kararını da hukuk adına maalesef büyük talihsizlik olarak nitelendiriyorum)
Kuşkusuz İran örneği kabaca bir örnek. 2000'ler Türkiyesi ile 1979 İranını karşılaştırmıyorum, Türkiye ile karşılaştırma değil yaptığım, ifade etmeye çalıştığım ne niyetle başlandı demokrasi adına, nasıl sonuçlandı demeye çalışıyorum.. (Başka bir ülke ile kıyaslama yapmaksızın şunu da belirtmek isterim; kimi zaman şartlar hiç de öngöremediğimiz şekilde çok çabuk değişebilir, hele hele Türkiye gibi bir ülkede)
Zalimden yana tavır alma konusunda, açıkçası daha maalesef tavrım belli değil, ne yapacağımı değil, ne yapmayacağımı biliyorum aslında. Zalim değil, "zalimler" var diye düşünmekteyim ve yağmurdan kaçarken doluya tutulma korkusu ifade etmeye çalıştığım..
Umutlarımız aynı, bizler görsek de göremesek de umuyorum umut ettiklerimiz bir gün gerçekleşir..
Sevgilerimle,
C.J (hanım)
"Bir dostumun dediği gibi "tebaa tüyüyor ufaktan ufaktan!" Ne güzel!"
Kimsenin tuydugu yok Metin bey,kendinizi kandirmayiniz.
Fikirlerinizden cok beni rahatsiz eden de kullandiginiz dil oldu bu tartismalarda ve alayciliginiz.Bunu da belirteyim.
Biryere tuydugumuz yok efendim,sandik basinda gorusecegiz sizinle ve sizin gibi dusunenlerle. Ne yazik ki sizin bu yapacaginiz tarihi hata ASIL amacina ulasirsa, ceremesini bizler de cekecegiz.
Size gelince bugun eski Marksist yarin eski AKP'li olup cikacaksiniz.
Fulya Hanım,
Alaycı bir dil kullandığımı nereden çıkarıyorsunuz allahaşkına? Ayrıca "tüyen tebaa" siz değilsiniz ki! Çok yanlış anlamışsınız! Tüyen tebaa, toplumumuzun artık "kurtarıcı"lardan kurtulmanın hayati önemini kavramaya başlamış olan kesimi...
Benim ve benim gibi düşünenlerle alıp veremediğiniz nedir sizin? Asıl irrite edici olan, sizin bu tavrınız ve diliniz işte! İspat ettiniz tahammülsüzlüğünüzü! Alışkın olduğunuz söylemin zıddını bildik etiketlerinizi kolayca yapıştıramayacağınız kesimlerden insanlardan işitince pusula şaştı tabii, değil mi?! Uyanınız, Üsküdar'da değil ama Türkiye'de de sabah olmaya yüz tuttu. Postal merakı artık o demode oldu! Bakınız bir apoletli rektörümüz "laiklik demokrasiden önce gelir" diyerek maskesini düşürmüş yere. Bu rezillikler artık öyle ayan beyan ki kimse yutmuyor darbe kuyrukçularından başka.
Bana gelince, üç beş cümlemle "bugün eski Marksist, yarın AKP'li olup çıkacaksınız" yargısına varmanız, hem düşüncesizce edilmiş bir lakırdıdır, hem de saygısızca bir ifadedir.
En hafif deyişle, ayıp ettiniz burada böyle kötü bir yaklaşımla.
"Postal merakı artık o demode oldu!" değil, "Postal merakı artık demode oldu!" olacak.
Fulya Hanım,
Bir cümle daha edeyim oldu olacak: Cumhuriyet (veya Hürriyet) gazetesinden başınızı kaldırarak biraz ülkeye ve dünyaya bakınız ve görmeye çalışınız. Kendiniz gibi düşünmeyenleri darbe muhtırasındaki gibi "düşman" ya da yukarıda söylediğiniz gibi "AKP'li" zannetmekten tez vazgeçiniz. Yoksa çok şaşırırsınız daha ve olan bitene anlam vermekte zorlanır durursunuz.
Yanlis mi anlamisim? oyle olsun Metin Bey bilin ki benim gibi okuyan bir cok kisi de yanlis anladi.
Ben ayip ettigimi hic dusunmuyorum, AKP li olmak eski ya da yeni kotu bir soylem mi?
Siz 1 milyon insana darbe kuyrukcusu diyip duruyorsunuz gunlerdir. Turk Milletine laf hakaret ediyorsunuz, ben size eski APp li olacaksiniz diyorum ,mukayese edilir mi?
Olacaksiniz cunku umdugunuzu bulamiyacaksiniz, bu hukumetten buna inancim sonsuz.
C.J. Hanım,
"Bana hem gelişmekte olan, hem de aynı zamanda demokratik bir ülke gösterebilir misiniz?" [CJ]
Türkiye'yi örnek vermemi istemiyorsunuzdur umarım. Daha önce de vurgulamıştım; Türkiye demokratik bir ülke değildir, bu topraklara demokrasi teşrif buyurmamıştır henüz. Milli gelir düzeyi ile demokrasi arasındaki korelasyonu kafama kakıyorsanız ona birşey diyemem.
"Demokratik bir devlet de, hukuk devleti de olmadığımız kesin, ama en azında demokratikleşme çabası ve sancısı içinde diyelim.." [CJ]
Demokratikleşme çabası, evet, ama bu çabayı gösteren taraf toplumdur, devlet değil. İkincisi, demokratikleşmemek için elinden ne geliyorsa yaptı, yapıyor, yapacaktır. Sancının nedeni de bu işte; statükocu güçlerin direnişi.
"Sizinle ayrıldığımız nokta, AKP nin bu çabaya olan katkıları konusunda.." [CJ]
AB'ye girme sürecinde yapılanlar -kağıt üzerinde ve göstermelik bile olsa- AKP zamanında yapılabildi. (AKP'nin bunu yapmasının gerisindeki kaygıları beni bağlamıyor.) Müthiş ilginç bir paradoks yaşandı; "Batılılaşma"yı güya şiar edinmiş partilerin hepsi aslında Batıyı Batı yapan modern siyasal-hukuksal değerlerin sınırlarımızdan içeri girmesini engellemek için ellerinden geleni yapmışlarken, Batıya en uzak bildiğimiz/gördüğümüz parti bunun adımlarını kör topal da olsa attı, subjektif niyeti ne olursa olsun objektif olarak bunu yapmış oldu. Az şey değildir. Şeytanın bacağı kırıldı; dandik rejimimizin ne mal olduğu görüldü.
(Tepkisel demokratlıkları konusunda bile size katılamıyorum maalesef, onu dahi tutarsız ve işlerine geldiği şekilde gerçekleştirdiklerini düşünüyorum" [CJ]
Efendim sadece burada yazdıklarımı değil kendi blogumda ve diğer birkaç blogda yazdıklarımı da okuma fırsatınız olsaydı, benim AKP'yi muhalif ve demokrat değil, muuhalifimsi ve demokratımtırak bulduğumu görürdünüz! Çünkü hem niyetleri tam o değil, hem de siyasal-kültürel birikim ve görgüleri yetersiz. Çapsız adamlar. (Halbuki Türkiye'de çok mükemmel yetişmiş, son derece donanımlı "islamcı" entelektüeller var; bu çapsız siyasetçileri binbeşyüz kere gölgede bırakırlar. Ama bu her kesimin sorunu; Ankara'nın taşlı yolları, kalitesizi elekten geçiriyor sadece.
"kimi zaman şartlar hiç de öngöremediğimiz şekilde çok çabuk değişebilir, hele hele Türkiye gibi bir ülkede" [CJ]
Haklısınız. Da, bu argümanla hareket edilmez ki!
"yağmurdan kaçarken doluya tutulma korkusu ifade etmeye çalıştığım.." [CJ]
Korkularla da hareket edilmez!
"Umutlarımız aynı, bizler görsek de göremesek de umuyorum umut ettiklerimiz bir gün gerçekleşir.." [CJ]
Aynı özlemi ve dileği paylaşıyoruz efendim.
Saygılar.
Fulya Hanım,
H. Dink'le ilgili ifadenizi görünce anladım niye bana karşı bu kadar tepkili bir diliniz olduğunu! Ürktüm doğrusu! Siz de Dink'in cenaze törenindeki muhteşem topluluktan ürkmüş olmalısınız sanırım! Size o anlı şanlı faşist Cumburliyet gazetesinin nazi geçmişi ve ruhunu biraz deşelemenizi tavsiye ederim. Bir de link vereyim, iyi gelir:
http://www.derkenar.com/dilinkemigi/hepimiz-ermeniyiz-o-degil.asp
Sakın bana gazetenizi tarif ve tasvir etmeye kalkışmayınız, çok iyi bilirim ben. Tam 20 yıl okuruydum.
Sevgili Peri Hanım,
Demokrasiden ziyade "cumhuriyet" meraklısı BAZI (dikkat: bazı) okurlarınızla diyaloğum gitgide tatsızlaşıyor sanırım. Bir de burada muhtıra yemeyelim durduk yerde -malum, kötü alışkanlık! Siz eğer isterseniz susup çekilebilirim köşeme. Hem zaten vaktim de çok kısıtlı benim, biliyorsunuz.
Sayın Metin-thepoor,
Gördüğüm kadarı ile Fulya Hanım'ın üslübunda şikayetçisiniz sürekli olarak, ama ben yazılanların içeriklerinden tamamen bağımsız olarak sizin üslubunuzun daha da sert ve saldırgan olduğunu görüyorum. Bir tartışma yapılırken kanatimce söylenenlerden de önemlisi söyleme tarzıdır.
Tabii ki dilediğiniz görüşü savunabilir, dilediğiniz partiye oy verebilirsiniz. Ama kendiniz gibi düşünmeyenleri faşistlikle suçluyorsanız, "bir de link vereyim iyi gelir" gibi ifadelerle karşınızdakini aşağılıyorsanız, bu bu durumda sizin demokratlığınız ben de çoook ciddi bir şüphe uyandırır.
Sizin gibi düşünenler objektif akademisyen olurken, sizin gibi düşünmeyenleri subjektif, ön yargılı akademisyenler olarak nitelendiriyorsanız, bana göre yine demokratlığınız konusunda tereddüt uyandıracak bir durum vardır.
Hoşgörü sadece kendi görüşümüze karşı bekleyeceğimiz bir şey olmamalı, biz de başka düşüncelere aynı hoşgörülü ile yaklaşabilmeli ve karşımızdakileri itham etmeden tartışabilmeliyiz diye düşünüyorum.
Saygılarımla
Sevgili Metin Bey,
Türkiye'nin demokratik olmadığı konusunda daha önce de belirttiğim gibi hemfikiriz. Söylemek istediğim henüz gelişmemiş, gelişmekte olan her ülkede demokrasi yerleşmemiştir (maalesef ekonomi en büyük etken denebilir, iyi bir ekonomi tek başına çözüm değil, ama eğitim de, adalet de parasız olmuyor) ve demokrasinin yerleşmesi aşamasında her yerde hep direnenler mevcuttur. Sizin de bildiğiniz gibi, geçiş dönemleri her zaman sancılıdır, bugün devletten yarın toplumdan kaynaklanabilir bu direnç.
Batının modern siyasal-hukuksal değerlerine gelince, izninizle (ve meslektaşım sevgili Peri'nin de izniyle) hukuk alanım olduğu için bir-iki kelam etmek isterim. İnanın hukuki olarak kazandırılan hiç bir değer yok, hatta varolan, yerleşmiş bazı değerler de çorbaya döndü, değişen her kanun açısından bunu söyleyemem ama örneğin ceza kanunlarının topu içler acısı halde) İnanın bana topluma bu konuda yapılmış gibi lanse edilen çoğu şey göstermelik,şekli düzenlemelerden oluşuyor. İçleri boş, altyapısı hazırlanmadan, düşünülmeden, üzerinde çalışılmadan hazırlanmış ve yürürlüğe girmiş kanunlar, o nedenle de zaten uygulamada pek çok sorun çıkıyor. (Hatta pek çok hakim ne yapacağını, kanunları nasıl uygulayacağını bilemediğinden emekli oldu bildiğiniz gibi) Evet, istemeye istemeye AB baskısı ile zaman zaman (nadiren- inanın objektif olmaya özen gösteriyorum)hayırlı işlere de imza atıyorlar, sanırım en ciddi yaptıkları iş AB ye ciddi yaklaşımdı, bu konuda size katılabilirim. Ama hala zinanın suç olmasını savunan, kadına ilişkin pozitif ayrımcılık fikrine dahi katlanamayan ve daha pek çok siyasi-hukuki konuda çağlar öncesine dayanan bir anlayışa sahipler..(Sizi AKP li ya da sempatizanı olarak değerlendirmiyorum bunları yazarken haza, henüz blogunuza bakma fırsatım olmadı ama AKP savunuculuğu yapmadığınızın kuşkusuz farkındayım))
Korkuyla hareket edilmez ama inançsız ve güvensiz de hareket edilmez diye düşünüyorum..
Ne diyelim, farklı düşünüyoruz, aynı şeyi arzuluyoruz, inşallah ben haksız çıkarım, siz haklı..
Sevgiler,
C.J
Sevgili Metin Bey,
Türkiye'nin demokratik olmadığı konusunda daha önce de belirttiğim gibi hemfikiriz. Söylemek istediğim henüz gelişmemiş, gelişmekte olan her ülkede demokrasi yerleşmemiştir (maalesef ekonomi en büyük etken denebilir, iyi bir ekonomi tek başına çözüm değil, ama eğitim de, adalet de parasız olmuyor) ve demokrasinin yerleşmesi aşamasında her yerde hep direnenler mevcuttur. Sizin de bildiğiniz gibi, geçiş dönemleri her zaman sancılıdır, bugün devletten yarın toplumdan kaynaklanabilir bu direnç.
Batının modern siyasal-hukuksal değerlerine gelince, izninizle (ve meslektaşım sevgili Peri'nin de izniyle) hukuk alanım olduğu için bir-iki kelam etmek isterim. İnanın hukuki olarak kazandırılan hiç bir değer yok, hatta varolan, yerleşmiş bazı değerler de çorbaya döndü, değişen her kanun açısından bunu söyleyemem ama örneğin ceza kanunlarının topu içler acısı halde) İnanın bana topluma bu konuda yapılmış gibi lanse edilen çoğu şey göstermelik,şekli düzenlemelerden oluşuyor. İçleri boş, altyapısı hazırlanmadan, düşünülmeden, üzerinde çalışılmadan hazırlanmış ve yürürlüğe girmiş kanunlar, o nedenle de zaten uygulamada pek çok sorun çıkıyor. (Hatta pek çok hakim ne yapacağını, kanunları nasıl uygulayacağını bilemediğinden emekli oldu bildiğiniz gibi) Evet, istemeye istemeye AB baskısı ile zaman zaman (nadiren- inanın objektif olmaya özen gösteriyorum)hayırlı işlere de imza atıyorlar, sanırım en ciddi yaptıkları iş AB ye ciddi yaklaşımdı, bu konuda size katılabilirim. Ama hala zinanın suç olmasını savunan, kadına ilişkin pozitif ayrımcılık fikrine dahi katlanamayan ve daha pek çok siyasi-hukuki konuda çağlar öncesine dayanan bir anlayışa sahipler..(Sizi AKP li ya da sempatizanı olarak değerlendirmiyorum bunları yazarken haza, henüz blogunuza bakma fırsatım olmadı ama AKP savunuculuğu yapmadığınızın kuşkusuz farkındayım))
Korkuyla hareket edilmez ama inançsız ve güvensiz de hareket edilmez diye düşünüyorum..
Ne diyelim, farklı düşünüyoruz, aynı şeyi arzuluyoruz, inşallah ben haksız çıkarım, siz haklı..
Sevgiler,
C.J
C.J. Hanım,
"Kağıt üzerinde ve göstermelik de olsa" filan deyişimden, AB ile ilgili hukuksal düzenlemeler konusunda sizinle tamamıyla aynı fikirde olduğum, sanırım yeterince açıktır. Evet, ben de sizin gibi düşünmekteyim. Çünkü devlet geleneğimiz, öyle üj bej göstermelik hukuksal düzenlemeyle kolay kolay demokratize olacak bir gelenek değil maalesef. Delikanlıyı bozuyor!!!
Ayrıca çapsızlıklarını ve köylülüklerini de belirttim, dikkat ettiyseniz.
Gelgelelim, ötekiler güya "çaplı" da ne oluyor? Devletçi otoritaryen seçkinlerimizin karne notları baştan aşağı sıfır.
Sevgili CJ Hanım, bizi kurtaracak olan yine kendimiziz. Siyaset profesyonelleri değil. Ne zamanki postal merakı, seçkinci despotizm anlamına getirilen, içi boşaltılmış ve saptırılarak toplum ve demokrasi düşmanı faşizan bakışın kod adı haline getirilmiş "cumhuriyetçilik" merakı, laiklik ve sekülarizmle hiç alakası olmayan sapkın laisizm merakı, yerini demokrasi, insan hakları ve özgürlük tutkusuna bırakır toplumsal zihinde, işte o zaman kurtuluruz. Hem mevcut zorbalardan, hem de potansiyel zorbalardan...
Bir kere daha teşekkür ederim, sukunetiniz ve nezaketli yaklaşımınız için.
Saygılar.
Anonim Bey/Hanım,
Bana üslup dersi vermeden önce şu ilmeği bir baştan aşağı yeniden okuma zahmetine katlanır mısınız lütfen?
poor metin bey, yemeyip icmeyip gomuldugunuz klavyeden bir tur tatmin adina ! kelime oyunlariyla herkese cevap yetistirmeyi marifet sayip, bir galibiyet elde ettiginizi dusunuyorsunuz mutlaka. Ama bilin ki bunca degerli zamaninizi ! ayirip yazdiklarinizla sizinle ayni dusunmeyenler karsisinda bir arpa boyu istediginiz yonde yol alamadiniz.
Benim ve ben gibi dusunenlerin gozunde siz ve siz gibi dusunenler ancak bu ulkenin dahili dusmanlaridir. Unutmayin ki Ataturk olmasaydi bugun bir vataniniz bile olamiyacakti. O bu ulkeyi bugunku gidisata yol acilsin diye emanet etmedi. 50 sene once ölmüs olabilir ama onun ilkeleri yolunda onun istedigi sekilde ilerlemekdir asil olan, tellaligini yaptiginiz sekilde degil... Ki bilincinde henuz olamadiginiz seylerin korkarim ki gunu gelirse, sizi de eseginizi Nigde`ye dogru surerken gorecegizdir !
Tartışılan bu konuda, sadece "niyet" sorgulamdan öte gidilmemesi, bir yerden sonra söylenenleri tekrarlamaya yöneltiyor ki, muhatabın "daha önce söyleneni anlamadığı" gibi bir mesaj oluveriyor. Ardından krıgınlık ve kızgınlık gelmesi olağandır.
Metin Bey, BURADA ki ilgili yazıda konuğum olmuştu. Değerli dostum bir cümleyle "konuya teğet geçtiğimi" söylemişti. Oysa burada tartışılan konunun özünü anlatmışım. Buradaki Değerli katılımcıların bu linke bir göz atmalarını rica edeyorum. Yoksa, onun üzerine yazılacak bir şey varsa, ben(deniz) de kendime çekidüzen vermeye çalışayım.
Sanırım bu tartışmaların da atardamarın ucu tarihi süreçtedir. Onu irdelemeden, günümüzü yorumlamak, en azından yeni nesilleri şaşırtabilir.
Metin Bey,
Siz hangi gazeteden neden bahsediyorsunuz? Reha Muhtar'in Vatan Gazetesinde yayinladigi siiri yayinlamistim. Ismini vermedim kendisini sevmedigimi ama siiri anlamli buldugumu soylemistim. Nazim midir sizi urkuten? Ben Istanbul'da olsaydim Hrant Dink'in cenazesine katilirdim. Elim de Turk bayragi ile ama. Hepimiz Ermeniyiz slogani yerine daha guzel bir slogan bulunabilir denildi ama ben verilen destegi gozlerim yasararak gururla uzaktan izlerken bu detayin onemli olmadigini dusunmustum.
"Sakın bana gazetenizi tarif ve tasvir etmeye kalkışmayınız, çok iyi bilirim ben. Tam 20 yıl okuruydum. "
Bana goz dagi vermeyin link verip duran insanlara ne okumasi gerektigini soyleyen ben degilim. Size birsey tasvir edecek degilim.
Sizinle artik konusacak birseyimiz kaldigini sanmiyorum.
Metin Bey'in bana son cevabinda neden bahsettigini merak eden olursa diye
Hrant Dink'in olumunde yayinladigim Nazim siiri'nin linkini vermek istiyorum.
http://fullytopia.blogspot.com/2007/01/hic-sevmedigim-bir-yazar-bugun-hrant.html
gaaaayeett entel konusmalarinizin (buna dantel tatminler de diyebilirsiniz )arasina girmis gibi olacagim ama sunu soylemeden sayfadan ayrilirsam icime dert olacak
cok buyutuyorsunuz AKPyi gozunuzde Allaha karsi sorumluluk bilinci tasiyan bir kul olarak (bazilarinin tanimi hakkimda radikal islamci :)) AKP nin ODP den hic bir farki olmadigini rahatlikla soyleyebilirim (hani parti programi okunup rey verecekler varsa bi de AKP ninkini okusunlar belki vaz bile gecerler )
gosterdikleri ilkesizligin (doneklik de diyorum ben buna ) kendilerine gore illa ki bahaneleri vardir ama ben kabul etmiyorum
namaz kilip oruc tutuyor olmalarindan rahatsizlik duyanlara mitingdeki turbanli (ay pardon basortulu ) hanim teyzeleri hatirlatiyorum goruntuye takilip kalmayin
metin beyin kaygilarini aynen paylasaraktan derdin AKP-MAKP olmadigini derdin hala daha birilerinin gozunde hepimizin "koyun surusu" olarak algilanmamiz oldugunu soyluyorum ( metin bey edebinden boyle ifade edemiyor )
bu insanlar kendilerine karsi sesimizi yukseltebilmemiz icin bir firsat verdiler ( o kadar acemice yaptilar ki bunu kenidleri de inanamiyorlar cikamiyorlar isin icinden )
AKPye kesinlikle oy vermeyecek dindar bir musluman olarak oyumu AKPye verecegim desem sizin icin eminim peri hanimin verebilme ihtimalinden daha dehset verici olmayacaktir ama benim icin en az CHP ye oy vermek kadar uzucu onur kirici bir durum bu
AKP diye uyduruk bir ocuyle korkutuluyorsun ve resmin tamamina bakamdiginiz icin asil korkulmasi gereken zalimlerin ekmegine yag suruyorsunuz
boyle yanlis pas her zaman gelmez ya bu golu "ozgurlukspor " atacak ya da (her zamanki gibi ) kendi taraftari bile karsi takima tezahurat yaparken ( her zamanki gibi)yenik kos kos soyunma odasina
gidip yeniden hatali pas bekleyecek
AKP den baska alternatifiniz varsa soyleyin de ben de vermeyeyim oyumu ABD dostu AB yandasi soyunu inkar eden hayirsiz evlatlara
l.e.
Fulya Hanım,
İyice çizmeyi aşmaya başladınız. Sosyaldemokrat karikatürü beylerin deyimiyle, "sizi esefle kınıyorum." Ayrıca sizden korkuyorum da! Blogunuzda meşhur muhtırayı aynen yayımlamışsınız biz "sözde vatandaş"ları hiza ve istikamete sokmak için. Üniformanızı da merak ediyorum doğrusu.
Sevmediğiniz yazarın Reha Muhtar gibi xQW!*§ biri olabileceği hiç aklıma gelmemişti! Sizinle ilk defa bir ortak noktamız oldu demek ki, sevindim buna! "Nazım mıdır sizi ürküten?" şeklindeki bir adet sorunuza ise münasip bir anatomik bölgemle güldüm. Siz Nazım'ı ve beni ne sanıyorsunuz ayol? Dink'in cenazesine ise iyi ki katılmamışsınız. Vahim olurdu.
Bu da benim size son cevabımdır. Cehaletle uğraşacak vaktim yok. Ayrıca da Peri Hanım'ın daha fazla üzülmesini istemiyorum. Size hayal aleminizde mutluluklar dilerim.
Zihni Bey dostumun üzerindeki Anonymous Bey/Hanım,
Burada bir tehdit etmediğiniz kalmıştı, onu da yaptınız ya, pes. Zaten ne beklenir ki sizin gibilerden? Fikir sıfır. Sadece kaba kuvvet, tehdit, korkutma, yıldırma... Zorba efendilerinize benziyorsunuz. Ama dünya dönüyor demişti Galileo.
Peri Hanım,
Özür diliyorum. Tahmin etmem gerekirdi bazı şeyleri.
Çekiliyorum.
Sevgiler.
Resmi ideolojiyle beyni dumura uğramamış aklıselim insanlar için vermek istediğim bir linktir:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220388
"aklıselim sahibi insanlar" olacaktı ifade. Pardon.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220388
Sevgili Dostum Metin,
her ne kadar bana önermediysen de (işaret ettiğin kriterlere uymadığımdan):))
Perihan Mağden'in ilgili yazısını okudum. Perihan Mağden'in, böyle demokrasi çıkmazlarında "GAVURA KÜSÜP ORUÇ YEDİĞİNE" tanık olmadım. Yani, doğru bildiği bir düşünceyi, koşulların zorluğunu hesaba katmadan yargılayan bir yapısı vardır. Geçmişte, çizgisi sağlam olan bir siyasi parti önerilecekse, bunun ÖDP olduğunu ilan ettiğini biliyorum.
Bu gün de, AKP^'nin görünürde uğradığı mağduriyetin çözümü olarak, AKP'ye destek vermek olmadığını biliyor(um).
Daha önce dediğim gibi, AKP, gelişmesi için emek vermediği demokrasiden pay almayı haketmiyor. Hak etmesi için, TC tarihi boyunca, kendi uzantılarıyla birlikte emek vermesi gerekmekteydi. Bu başkasının emeğini sömürmek olacaktır. Mağduriyetinin asıl sorumlusu yine kendilerinin bu sonu önceden görülen çizgide olmasındandır. Takiyyeleri yutacak kadar saf olanlarla olmayanlar aynı tepkiyi verirler ama, çözümleri farklı yerlerde olur diye düşünüyorum.
Sevgili Zihni Bey,
Aşkolsun, sizin Perihan Mağden okumaktan zerre kadar gocunacağınızı düşünmem zaten ben. (Şaka yaptığınızı bildiğimden, gücenmedim buna zaten!)
Ben gavura kızıp oruç yemiyorum. İnanın bana seçim seçim olmaktan daha en başında çıktı, bu bir referandum. Daha doğrusu turnusol kağıdı: Demokrat mısın, darbeci şakşakçısı mısın, bunu ölçecek sadece. Gerisi ayrıntı.
Takiyye lakırdısı da bundan böyle resmi görüş yanlılarının asla ağzına almaması gereken bir lakırdı. Çünkü kendilerinin takiyyenin alâsını yaptıkları tescillendi bu muhtıra ve mitinglerle. AKP'nin takiyyesi varsa bile, ötekilerininki yanında yunmuş yıkanmış kalır!
Benim AKP'den filan hiç mi hiç korkum yok. Bana kimse hiçbir dayatmada bulunamaz. Adım Ayşe olsaydı, hiç kimse zorla başımı örttüremezdi de, açtıramazdı da mesela.
Ama benim zorba efendilerimizden korkum var. İkide bir kafama silah dayamalarından bıktım usandım. Hem de benim ödediğim vergilerle üstelik...
Bu mekanda bile o zihniyetten biri tarafından tehdit edildim, görüyorsunuz. Fikirle mücadele kolaydır, zorbalıkla çok zor. Kelle var işin ucunda. Adamlar "dış düşman" dururken "iç düşman" diyerek bölücülük yaratmaktan gocunmuyorlar. Ne demek "iç düşman"? Söyleyeyim: "Sözde vatandaş" demek. Fikirleri olmadığı için tek anladıkları şey, gözdağı, korkutma, yıldırma ve gerektiğinde de imha!
Türkiye çok büyük bir tehlikenin eşiğinde. Bu tehlike, "thlknn frknd msnz" diyen nazi yayın organının yarattığı bir tehlike. Demokrasinin ucunun görünmesinden bile ödleri koptu efendilerimizin.
Bir önceki yorumuma ek:
Zihni Beyciğim,
Eğer ÖDP derse ki (yahut demişse ki) "Bu darbeye KAYITSIZ KOŞULSUZ karşı çıkıyoruz, KAYITSIZ KOŞULSUZ VE HEMEN DEMOKRASİ istiyoruz", bunu açıkça ve kuvvetli bir biçimde deklare ederse, ÖDP'ye oy atılmasına itirazım olmaz. Hele de ÖDP, şu malum ve mahut mitinglerin darbe kuyrukçuluğu niteliğini de görebiliyorsa hiç itirazım olmaz. Çifte standartçı olmamak, darbeciliğe, demokrasi düşmanlığına her koşulda, "ama"sız karşı durabilmek... Budur geçer not.
takiyye mi dediniz ??!!takiyyenin 2007 tarifini vereyim size:
En yuce mahkemenin hukuk istadlarinin uzmani olduklari metnin islerine gelen bosluklarini 26 sene hasir alti etmeleri durum aleyhlerine dondugu zaman yani ortaya cikarmalarina " postmodern takiyye" denir
gerici takiyyeye celalinden parmak isiranlarin modernine ses cikarmayislarini ibretle seyrediyorum !!
demokrasiden o faydalanmasin ne o "onun emegi gecmedi!!!" senin emegin harcaniyor goz gore gore farkinda degil misin eyyyy yurdum aydini !!!akp nin olacagina topragin olsun daha iyi diyorsun goz gore gore oz yavruna
iste turkiyedeki aydin-solun hali
100 mesaj olmus hala bir orta yol bulunamamis
elalem canciger kuzu sarmasi oldu iki gunde ; ANAyasanin demokrasinin irzina geciliyor birileri hala nisan nikah olmadi seviyeli birliktelik yok masalinin mutlu sonunu bekliyor,pek humanist esitlikci ozgurlukcu aydin abilerimiz oturmuslar cafeye mahallenin delisi zorbalardan dayak yerken " ohhh hak etti iyi oldu" diye keyifleniyor "yapmayin hir cikarmayin mahallede zarari hepimize" diyenleri de doneklikle safdillikle sucluyor
Aman poor metin bey, ne tehditi !
Siz onca kalabalik suslu laflariniza ragmen ne kit dusundugunuzu gizleyemiyorsunuz ne yazik ki! Siz kendi edip bulanlardan olacaksiniz, tabii oyunuzu emaneten ! veriyorsaniz...
Sonra Endisesiz peri hanim niye uzulsun ki. Kosesinde kih kih olanlari izleyip, baska bloglarda size tesekkurler sunup alkis tutan o degil mi... Devam edin, olmusken 200 mesaj olsun. Yakisir !
selam ve dua ile ! (siz boyle seversiniz)
imza:zihni beyin ustundeki anonymous
"zihni beyin ustundeki anonymous",
"selam ve dua ile ! (siz boyle seversiniz)" sözünüzü size iadeli taahhütlü posta ile gönderiyorum. Seviyesizlik benim işim değil. Kusura bakmayınız. (Ayrıca, ünlem veya soru işaretinden önce boşluk bırakılmaz.)
"geri gönderiyorum" olacaktı. "Geri iade" edilmez, ama iadeli taahhütlü posta ile geri gönderilebilir.
Sn. anonymus,
demokrasiden o faydalanmasin ne o "onun emegi gecmedi!!!"
Diyorsunuz..
“FAYDALANMASIN” gibi bir ima çıkarmış olabilirsiniz yukarıdaki sözümden ama, “faydalanmasın” yerine, bunun önemini anlamadığını ve bu günkü sonu kendilerinin hazırladığını anlamanız daha yerinde olabilirdi.
Bakın, emeği geçtiğini iddia etmiyorsunuz. Bu olumlu bir tespittir kendi açımdan. Emeği geçseydi bu kadar aciz hisseder miydi kendini? Bence asla…
Batı demokrasilerinde bizdeki periyodik darbelerin olmamasının mantığını düşünebiliyor musunuz? İlmek ilmek örerek geldikleri için; Rönesans ve reform hareketleriyle, önlerindeki engelleri kaldırabildikleri için…
Bize, tepeden (milli görüş uzantılarının engellemelerine rağmen) hediye edilen bir demokrasinin bazen de elimizden alınmasında nasıl bir direncimiz olabilir?
Verilen hediye geri alınabiliyor, hepsi bu.
iste turkiyedeki aydin-solun hali
Türkiyedeki aydın sol, SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK DEREKN, bu günlerin yaşanacağını söylüyordu.
AKP zihniyetinin, demokrasi gibi bir derdinin olmadığını, “takiyye” ile işlererin yürütülüp, belli hedeflere varılabileceğini hesaplıyorlardı. İşte bu strateji bazen sekteye uğrayabiliyor böyle.
Sermaye egemenlerinin, din motiflerini sadece yedek silah olarak sola karşı kullandıklarını söylüyoruz. Bu yedek silahın namlusu kendine yöneldiği zaman şarjörünün böyle darbelerle boşaltılabileceğini hesaplayabilmeleri gerekirdi.
Arzuladığımız durum bu değildir elbette. Özellikle AKP arkasındaki yoksul halkın kaderinin bu olmaması gerektiğinin bilincindeyiz.
Halkın nasıl yaşaması gerektiği, nelere inandığı değil solun merak ve uğraş konusu.
Asıl kaygısı, insan emeğinin karşılığının çalınmaması ve içinde bulunduğu çevrenin (doğanın) yağmalanmadan doğal ve yapay entropiye karşı korunmasıdır.
poor metin bey, siz isinizin ne oldugunu yeterince gozumuze soktunuz, o yaptiginizin yaninda seviyesizlik nedir ki, kabulumdur !
Tehdit yetmedi, şimdi de taciz, öyle mi?
Biraz okuma fırsatı buldum ve milli eğitim ve cumhuriyet gazetesinin rahle-i tedrisatının zihinlerde açtığı onarılmaz yaraları üzülerek gördüm. Lütfen resmi ideoloji resmi tarihe daha eleştirel yaklaşalım, yoksa maalesef postal sesleri kulağımı yırtacak seviyeye gelecek... Siz neyse ama ben bu pilavı bir daha yemek istemiyorum...
Goruyorum ki aydin gecinen insanlar cok ciddi bir yanlis yapiyorlar, laikligi savunan insanlara darbe taraftari damgasi vuruyorlar. Hic de oyle degil halbuki, biliyorsunuz da isinize geliyor belki bunu oyle yaymak.
O insanlar laikliği falan savunmuyorlar. Bir kere savunsalar Türkiye'deki rejimin laik olmadığını bilirlerdi. Buradaki hareket açıktır ki askeri-bürokrasi diktasına giden yola hizmet etmektedir. Siz de süreç içerisinde anayasanın gerektiğinde ihlal edildiğini, sivil alana zırt pırt müdahale edildiğini, muhtıralar verildiğini ve sürecin laik-antilaik ikilemi olmadığını, devlet içerisinde yuvalanmış asker-sivik bürokrat çekirdeğin (asıl devlet partisi) kendi güç alanını koruma refleksi olduğunu biliyorsunuz da işinize gelmiyor darbe şakşakçısı olduğunuzu itiraf etmek. Yoksa "darbeyi tasvip etmiyorum ama..." denmez değil mi!
yazayım yazmayayım yazayım yazmayayım çok tereddüt ettim. bir noktada sözler anlamını yitiriyor. ama nedense yine de kendimi bir şeyler söylemek zorunda hissediyorum. buradaki tartışma sanki bir haftadır yaşadıklarımın özeti gibi..
herbir yorumu tek tek okudum. metin abi'nin söylediklerine kelimesi kelimesine katılıyorum.. o kadar lafın üstüne daha da denecek bir şey kalmamış..
herkes mutlu mu?
yuh diyoruym başka da bir şey demiyorum.( bir üstteki anonim)
merhaba Peri Hanim,
Jazetta'dan aldim vukuat haberini koptum geldim. Birkac yorum ve yorumcu ismin goz atinca Incldeki "first do no harm" (oncelikle zarar verme) ogretisi ve "soylediklerime pisman oldugum cok oldu ama oylemediklerim icin asla" sozu akilma geldi.
Ama selam vermden de ayrilmak istyemedim.
Hepmizden hepinize sevgiler
Not: Tina Hanim ve ailesini misafir etme fikinden vaz gecms degiliz ama temizlik, faturalar dunyayi kurtarma gibi birkac ufak tefek ismiz var :)
bekir bey, evet, dün sizi, sizinkileri düşündüm, sitenize uğradım, iyi olduğunuzu gördüm, döndüm. ve evet sonra siz bana yorum bıraktınız. hep ama hep böyle oluyor. yani ben size giderken sizin de aklınıza düştüğümüzü hernasılsa biliyorum. çok tuhaf ama neredeyse hep böyle oldu.
hoşgeldiniz. çok çok düşüncelisiniz. ve ilginiz çok içten. teşekkür ederim. biz iyiyiz. tina çok ama çok uyuyor bu bahar yüzünden. hills'i ilk zamanlarda çok sevmişti ama şimdi zorla azıcık yiyor. akşam yemek saati biraz canlanıyor. masanın ucuna onun için de küçük bir tabak koyuyorum. o da köfte, et parçası filan yiyor. tabaktan çıkarıp, bir avmış gibi havalara giriyor, bora avını çalacak gibi yapıyor, heyecanlanıyor filan... eh birazcık yiyip yatıyor yine. bol bol su içmeye başladı. kitaplığa, hep gittiği rafa da bir su kasesi koydum, güzelce içiyor.
siz şu yukardaki tartışmaya girmemekle iyi etmişsiniz.
size misafir olmayı çok isteriz. hiç acele etmeyin. biz sizden daha münzeviyiz sanırım. sosyalleşme konusunda benzer dertlerimiz olabilir. bir de ben utangacım. bakmayın burada güzel güzel konuştuğuma. o nedenle bizim misafiriğimizi geciktirdiğinizi düşünüp hiç dertlenmeyin.
hepinize sevgilerimizi iletiyoruz.
Peri Hanim,
Cok sey soylenir bu durum icin. Benim favorim "kalp kalbe karsidir". Yok ne cocuklarn ne benimki sosyal fright falan degil. Resmen evimiz copluge yakin bir vaziyet almis vaziyette.. Boyle olunca hayatn diger gunluk sorumluluklarnin halini da tahayyul edebilirsiniz..Her halukrda surasi bir gerecekki hepmiz de heyacanliyiz yen guzel yaratiklarla bir daha tanmiosacagimiz icin :)
Sizden Tina gunluklerini dinledikceizdivac mevzzunda tereddutumyuzun hikttini anliyorum.. Descartes ne guzel buyurmus: Her seyin bir seyi vardir :)
Sevgler
AKP'ye oy vermek ne demek? Aman tanrim, tuylerim diken diken; siz kizlariniz okula acik kafayla gittigi icin 'mal' olarak dislandiginda, yurtdisina kacarsiniz ancak! Blog'lara sirin background yapmak, modernligin simgesi degil; kafasi calismayanlar, zaten oy vermesin...
Yorum Gönder