Pazar, Haziran 10

günlük: eyvah! yaz geldi, çocuklar sıkılacak ya da ayağımın ikinci parmağı sorunu.(konu bu. dilerseniz hiç başlamayın okumaya)





azıcık serin bir rüzgar mı esti, "off dondum!" ya da hava azıcık ısındı mı "ay çok sıcak" demeye başlarım ki bora pek hoşlanmaz bundan. ( yoksa hoşlanır mı? hiç bilmiyorum. bu akşam, ben güzel miyim, değil miyim, çabuk söyle, artık bunu duymak istiyorum diye köşeye sıkıştırdım onu. gene hatırlamıyorum ne dediğini, dikkatimi dağıtacak bir şeyler söyleyip unutturuyor her seferinde sorduğum soruyu). bedenin regülatörü olur mu, bilmiyorum ama varsa bile benimki bozuk. şu günlerde çok iyiyim. havaya ilişkin ünlemli cümle kurmuyorum. yaz hazırlıklarına yavaştan başladım. ayak tırnaklarımı kiraz rengine boyadım. uzun yıllar ayaklarımı sakladım. şu ikinci parmağım baş parmağımdan daha uzun diye. anneminki de öyle ve onun bunun bir şans, çok sevileceğimin işareti olduğu yolundaki sözlerine de hiç inanmadım. hiç sandalet giymedim. artık vazgeçtim bu kompleksten. kadınların ayaklarını çok güzel tarif eden balzac görse nefret ederdi ayaklarımdan. bora, birgün ayaklarıma bakıp, ne tanıdık ayakların var, onu hep biliyormuş gibiyim, demişti. özel ilişkiler, aslında kusurların üstüne kuruludur. sizi seven, yara izlerinizi, çarpık taraflarınızı, unutamadığınız çocukluk anılarınız ile sever ve bağlanır. kusursuzluk peşinde koşan kadınları hiç anlamamışımdır bu yüzden. bu müthiş bilgiye ek olarak, saçlarımı da loréal'in yeni kahverenklerinden birine boyadığımı söylemeden geçemeyeceğim. tamam tamam, olup olacağı bu kadar, bitti.





çocuklar okula gitmeyi bıraktılar. evde sıkıntıyla dolaşmaları asab bozucu. her gün sadece bir saat ders tekrarı yapmak, kitap okumak, resim yapmak, scrabble, satranç, tavla oynamak yetmiyor. bora dün okul bittiği için bilgisayarlarını kurma sözü vermiş, ancak fazla radyasyon almasınlar diye gidip bir ton da para vererek LCD ekran alıp gelmişti. sevinçten zıpladılar. iyi, güzel. bilgisayar kuruldu, ancak şifre koymuşlar geçen yıl, ikisi de hatırlamıyor şifrelerini. biri abuk sabuk rakamlar diğeri de xyz'li bir şeyler hatırlayabildi ancak. dün, bütün akşam uğraştılar, olmadı. orijinal sims CD'lerinin bazıları da kayıp. eğer yeni format atılırsa onlar da gidecek... çok sıkıcıydı. bugün de bilgisayar tamircisi çok yoğun olduğu için gelmedi. mutsuz mutsuz dolaşmaları yüzünden bir sürü fırça attım. ben evde sıkıntı ile dolaşılmasından hoşlanmam. kendi hatanız üstüne hiç düşünmediğiniz için karakteriniz gelişmiyordan başlayıp, sadece geyik yapan sevimsiz adamlar olacaksınızdan çıktım. bora gelince hadi gidip playstation alalım bari, dedi gizlice, sürpriz olsun onlara diye. yok, boşver falan dediysem de, bu yıl artık başka bir şey almam, dedi. kalkıp carrefour'a gidip bimeks'ten playstation ile bir orijinal oyun (call of duty) aldık. PS'nin yanında need for speed oyun CD'sini de hediye verdiler. çok sevindiler. akşam da hadi yatın deyince hemen uyudular saatinde. istekleri olunca çok terbiyeli çocuklar oluyorlar:p




tina'dan haber vermezsek olmaz. bir süre erkek arkadaş sıkıntısı çekti. o sırada yemek de yemiyor. zayıfladı birazcık. ama bugün daha iyi. yemeğini yedi. dün tırnaklarını kestim. bu nedenle iki gündür bir yolunu bulup beni tırmalama peşinde. kuş nedeniyle daha az olsa da hala sinirli. ben kuşa ismini öğretmek için "olcaaay!olcaaaay!" dedikçe tina da başlıyor "miyaaav! miyaaaav!"demeye. bu gidişle kuş miyavlamayı öğrenecek. klavye sesini ve cohen dinlemeyi seviyor, hemen ötüyor. tina demeyi öğretsek, alaycı bir şekilde "tinaaa!" diye seslense diye düşündüm ama vazgeçtim, tina bir sinircik kuşuna dönüşebilir o durumda:)



haberler bunlar. tatil hazırlıklarına başladık. rezervasyonumuzu yaptırdık. çocuklar mayoları denediler. oldu neyse ki. bu yıl yeni mayo almayacağız. çamaşırları yıkayıp, bavulları hazırlamaya başlayacağım. kuşa karşı apartmanda oturan yaşlı amca bakacak. onun da bir muhabbet kuşu varmış. o, mavi beyazmış. dediğine göre o renkte olanlar daha zeki olurmuş. onun kuşu da bir gün kargalardan kaçarken sığınmış onun balkonuna. neredeyse yorgunluktan baygın düşmüşmüş. tina evde kalacak. bora'nın annesi ve babası gelip, mamasını verip bir saat tina'nın yanında oturacaklar. kedi sevmiyorlar ama şefkat duyuyorlar.



bu kadar. gecenin 2.00 sinde bu kadar hafif bir yazı için, bu kadar enerji gösterdim ya bravo bana. bir de dün akşam rüyamda, avrupa yakasının setinde olduğumu, gülse birsel'in el yazısı ile yazdığı senaryoyu okuduğumu, onunla çok iyi arkadaşmışız gibi gülüp durduğumuzu, dizinin korku bölümünün çekildiğini, herkes eğlenirken benim karanlık dolaplardan çıkan yaratıklardan ödüm koptuğunu söylemek bu yazıya çok yakışacak. ben uyumaya gidiyorum. hadi size baş baş.

32 yorum:

Adsız dedi ki...

Peri uykum kaçık, çünkü hem kahve içtim..Hem de nescafe soslu tiramisu yedim..
Geldim ki ne göreyim:)
Bir kere benim de ikinci ayak parmağım daha uzun:) Ama bu tam aksine hep güzel gelmiştir bana:))
Babaannemi yıkıyorum banyoda, o bile ayaklarımı inceleyip "ayakların annene çekmemiş, seninkiler güzel!" demiştir..
Bence seninkisi çok yersiz bir takıntı:)
İnan bana, babaannem öyle herşeyi beğenmez:)) Çok mızmızdır..
Lütfen için rahat olsun...

Bir de söylemeden edemeyeceğim..
Fotoğraftaki 3 lü beni çok etkiledi..
Ben senin Atakuşa açtığın kucağı seviyorum..
Arçil in annesini paylaşmasını seviyorum..
Bu seni o kadar asilleştiriyor ki, bilemezsin..
güzel yüreğinden öperim..

canım benim ya..

asliberry dedi ki...

Bu güzel pazar sabahında iş yerindeyim, birazdan toplantı yapacağız. Ben şimdi senin bu yazının üzerine ayakkabımı çıkardım ve daha önce hiç dikkat etmediğim ayak parmaklarımı inceledim. İnsan ayaklarına böyle yabancı olur mu? Üstelik ikinci parmağım uzun da değilmiş, demek o yüzden kimse beni sevemiyor, kendim bile. Hadi toplantı başlıyor. İyi tatiller.

Köşenin Delisi dedi ki...

Bizim Tarçın da bu aralar çok tüy döküyor ve zayıfladı da... sıcaklardan herhalde

Hafif bir yazı diye tanımlamışsın ya yazını Peri...ben galiba en çok senin bu hafif yazılarını seviyorum :)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Aa!
Siz okulları ne çabuk tatil ettiniz de tatillere gidiyor sunuz?
Bizim bebeler daha sene sonu sınavlarını bitiremediler bile.
Yolculuk nereye?

neo dedi ki...

peri,
ben de ayak parmaklarımın ortada olmasindan tuhaf bir tedirginlik duyardim eskiden. bu yüzden açık ayakkabı giymekten kaçınırdım. sonra sonra yendim bu sacma tedirginligi ve bir sürü açık ayakkabım oldu. kiraz rengi ojeler de pek yakışmış doğrusu ;)

çocukken ne çok sıkılır insan! hele yaz tatillerinde zaman süner sanki. biz çocukken tatillerde oyalanalım diye anneannem dikiş dikmeyi, tığ işi yapmayı falan öğretirdi. öğrenirken eğlenceliydi belki ama sonra sıkıcı bir şeye dönüşürdü.

tina'nın olcay'a sinir olmasına bayılıyorum :)

tatil hazırlıklarına başladın demek. nereye gidiyorsunuz?

CHROMA dedi ki...

Merhaba sevgili Peri. Aynı takıntı bende de vardı. Yıllarca inatla açık ayakkabı giymedim. Annem, halam gibi bir üst jenerasyonda da parmak yapısı aynı olmasına rağmen onlar hiç dert etmezler, ayakkabıdan fırlayan ikinci parmağa rağmen şakır şakır giyerlerdi açık ayakkabıları, o nedenle daha da bi nefret ettim bu parmaktan! Ama bu inadı Adana'ya yerleştikten sonra bırakmak zorunda kaldım :) Parmak arası sandaletler kurtarıcım oldu. Onlarla daha bi estetik duruyor ikinci parmak, çok göze batmıyor.

Öykücü dedi ki...

Babaannem ayaklarıma bakıp "çok çirkinler,parmakların birbirinden ayrık,bak benimkiler ne kadar kibar" demişti.Baktığımda rahmetlinin eciş bücüş ,birbirinin üzerine binmiş parmakları bana hiç de kibar gelmemişti ama o günden sonra sevmez oldum ayak parmaklarımı.

Açık ayakkabı giymediğim bir dönem oldu.Eve gelince öyle çok kokuyorlardı ki mecburiyetten açık ayakkabı giymeye başladım.Oje sürdüm,kirpim güzel olduklarını söyledi vs derken barıştık biz onlarla.

Peri bence sen güzelsin.Tabi Boranın fikri muhtemelen daha önemlidir ama ben de söyleyeyim istedim.İnce,
zarif bir fiziğin ve çok güzel gülen bir yüzün var.Yanakların,burnun ve gözlerin bence yüzündeki en güzel yerler.Yüz şeklinde oldukça hoş..

Kuşa kendi adını öğretmeyin bence.Biz kendi adımızı mı başkalarının adını mı daha çok söylüyoruz?Bence Bora demeyi öğret kuş birden Bora derse ne büyük bir süpriz olur di mi:)

LCD ekranla daha az radyasyon alındığını bilmiyordum.

Ben ve kardeşimde hep şifre koyardık bilgisayarımıza.Sanki ajanız da bilgisayarda çok gizli bilgilerimiz var:))Tecrübeme dayanarak söylüyorum şifrelerini bir yerlere not alsınlar.

Sevgiler..

miso dedi ki...

Sevgili Peri

Yüzbin kompleks dönemimde beni en çok yoranı ayaklarım olmuştur. Sobelendiğimde yazmıştım aslında, uzatmayayım şimdi boşu boşuna. Yıllar sonra barıştım; şimdi seviyorum bile.

Bir de şey var... Eeee... Ya bence de gerçekten çok güzel bir kadınsın. Ve çok güzel yazıyorsun. Ve o üçlü fotoğraf gözlerimi yaşarttı. Harika birisin. (Utandım artık, yoksa 5 sayfa yazıcam)

marruu

Talisman dedi ki...

Sevgili endişeli peri,
Bir süredir sessiz sedasız okuyordum ama ayak mevzuusuna sessiz kalamam. Yıllarca ayak organından nefret ettim, kendiminkileri çok taraklı ve kaba buluyordum, hala taraklılar o doğru ama artık hiç üzülmüyorum buna. Çook uzun bir süre yazları çorapla dolaştıktan sonra "ulen bunlar da benim ayaklarım ve böyleler" diyerek gün ışığına çıkardım, bir baktım o kadar da feci değillermiş. Bildiğin ayaklarmış..
Ben de fotoya bayıldım, sanki çocuk gibi çıkmışsınız siz de, akranları gibi :)
Ve tabii ki de güzelsiniz, Wong Kar Wai kadınısınız yahu var mı ötesi..

filiz dedi ki...

ben de ayaklarına şöyle bi bakanlardanım
hiç farkında değildim ta ki bugüne kadar
sonuç olarak benim ki baş parmağımdan biraz :) uzun!
buna sevinmeli miyim
bilemedim ama sevgili aslı'nın yorumunu okuyunca üzüldüm
biz kendisini çok seviyoruz oysa
ve size gelince
siz böyle olduğunuz gibi
harikasınız
ve tatile gittiğiniz de yalnız koyamayacaksınız değil mi müdavimlerinizi.
tatilinizin harika geçmesi umuduyla...
sevgiler

Adsız dedi ki...

Sayin peri,

Ayni ayak sorunu, kompleksi ve parmak uzunlugu sorunlari ben de de var. Yani yalniz degilsiniz.

Ben de annemi sucluyorum bu durumdan zira kendisi sorunun baslangici.

Sevgiler,

B ve E. nin annesi

asliberry dedi ki...

Ah Filizin Adası, kimse düşmedi tufaya, bir sen, işte bir de Peri düşerdi belki. Şımarıklık ediyorum. "Seni Seviyorum" duymak için, oysa Peri hiç esirgemez benden ama ben gene de sürekli duymak istiyorum. Tina'dan farkım mı var benim ayol.

Adsız dedi ki...

sevgili elif,
afiyet olsun. oh oh, ne hoş tiramisu fikri; ben yarın yaparım belki.

eh madem ki babaanne'de beğeniyormuş, şu uzun parmak sıkıntısını hepten unutabilirim.

biz tuhaf bir aile olduk elif. yani atakuş bana ismimle, arçil de bora'ya ismiyle hitab eder. kimse annelik ya da babalık iddiasında değil. herkes bir işbölümü içinde (çocuklar pek bu işbölümüne dahil olmazlar ve bizi deli ederler o ayrı bir konu)yaşayıp gidiyoruz. kutsal aile bağları, birbirine kucak açmalar filan en azından kavram olarak hiç yoktur bizim evde. ancak çoğu evden de daha gelenekseldir, daha kuralcıdır. arçil ve atakuş karakterleri farklı olmasına rağmen fena anlaşmazlar. sorun da yaşanmıyor değil ama idare ediyoruz işte.

sen sanırım heyecanlısın. ne hoşbir yenilik eve küçük bir insan yavrusunun gelmesi. ben bile heyecanlanıyorum. bakalım kime benzeyecek:)

bol bol müzik dinle, kahve içme, bitki çayı iç ve hiç olumsuz düşünceler getirme aklına.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

aslı,
seni seviyorum. istersen 6 parmaklı ol; istersen, keçi ayaklı tanrı pan ol, seni seviyorum:)

ne bu ya, pazar günü çalşılır mı? bazen çalışmadığım için ne kadar seviniyorum. evin şeklini değiştirdim. yine bayıldım eve:p

sevgiler.

Adsız dedi ki...

ekmekçikız,
valla devlet okulları bitti. öğretmenler filan gelmeyin, demişler açıkça. biz çoktaaan yaz tatili havasına girdik. eh, bu hafta siz de resmen tatile gierecksiniz zaten.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

neolitik hanım,
ben de artık hiç tedirgin değilim. hatta işte boyayıp filan kendini bilmez bir banu alkan gibi ortalarda dolaştırıyorum; parmak arası terlikler filan giyiyorum hiç çekinmeden. ama eskiden spor pabuç dışında pek bir şey giymezdim. hala da rahat ederim onlarla.ben aslında seviyorum onları. kusurlu ama öyle "dürüst"bir görüntüleri var. çalışan, hayatla içli dışlı olan, nasıl desem, dünyevi bir ayak. hatta bu boyama filan hikayesi ona yabancı geldi, yüzü olsa kızarırdı ne gerek vardı canım, filan diyerek ama aklım, yani taa yukarıda, merkezde olan bitenlere söz söyleme hakkı yok bu ayakların. hem söylese bile kim dinler. (zavallı ayaklarım. onlar için üzülüyorum ama hayat böyle:)

demek tığ işi yapardınız. ben yetişemedim o işlere. yani kimse bana ev işi öğretmedi. ne yemek yapmayı, ne dikiş dikmeyi ne de örgü örmeyi öğrendim. ama çok izledim. öyle çok izlemişim ki, şimdi kötü de olsa örgü örmeyi, etamin işlemeyi biliyorum. dikiş makinam olsa belki dikiş de yaparım, sadece izlediğim için zamanında. ben tığ işi örtü örmek istiyorum. hani kare kare renk renk örüyorsun, sonra birleştiriyorsun ya. belki bana öğretirsin birgün.

tatil konusunu yazacağım gitmeden önce. sen tahminde bulun bakalım. yok yok bulunma, hayat da bilemezsin. ancak gidilmesi gereken 101 yerden biriymiş:P

sevgiler.

Adsız dedi ki...

sevgili chroma,
demek evleniyorsunuz! ne hoş telaş bu böyle, gelinlikler, nikah şekerleri filan. ama adana yaz başında evlenmek için uygun bir şehir mi? adana'da evlenmek için ocak, şubat, haziran, temmuz, ağustos hadi bilemedin eylül dışındaki ayları seçmek gerekir sanki. ekim mesela ideal olabilirmiş. ben ekim'de evlenmiştim. ankara'da.

ayaklarımı içli bir şekilde severim ama şöyle tombul, yuvarlak, minik minik parmaklı, düzenli tırnaklı ayaklarımın olmasını isterdim. ama o ayakların sahibi de ben olamazdım sanırım. yani her şeyin böyle olması doğal.

nedir, kimyacı olduğunuz izlenimi alıyorum sizden:))

hadi telaşlanmayın o kadar. boşanmaların filan fazla olması kötü bir şey elbette ama, kimsenin kimseye tahammül etmek zorunda olmaması açısından iyi bir şey. falan filan, bildiğiniz şeyler işte.

size kolay gelsin. sevgiler.

Adsız dedi ki...

öykücü,
teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim:))

bora, bilmem ki, bir çocuğu sever gibi sever beni. gözlerimin küçüklüğü, burnumun kalkıklığı, elmacık kemiklerim filan bir çizgi roman karakteri gibi geliyor ona. sanırım. hiç konuşmaz böyle şeyleri. bazen söylesin istiyorum ama ciddi bir şekilde, o da gülüyor. komik ve aptalca geliyor sanırım böyle şeyleri konuşmak ona.
çok şikayetçi değilim aslında:))

sevgiler.

Ceylin dedi ki...

Biraz zorlayınca benimki de daha uzun oluyor oleey :))

Adsız dedi ki...

misooooooooo,
mersiiiiiiiiiiiii. utandım şimdi, sanki size güzel miyim diye sormuşum gibi oldu. bu güzel sözleri okumak çok ama çok hoşuma gidiyor ama yüzüm kızardı gerçekten. ama sen 5 sayfa yazmak istersen, hiç çekinme, yaz. kimse okumazsa bile ben okurum:P

ayak konusunda yalnız olmadığımı bilmek de içimi rahatlattı.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

talismandiyette,
ben de sevdim bu fotoğrafı. bu aralar aramız iyi değil aslında onlarla. yaz için kuralları önceden koyup, uymalarını istiyoruz. onlara kalsa sabahtan yatıncaya kadar bilgisayar ve playstation oynayacaklar. ben de bora da hergün konuşuyoruz. akşam 8'den sonra hepsi kapatılacak. ister kitap okusunlar ister sakin bir oyun oynasınlar, önemli değil. ama yine de daha fazlasını istemeleri asab bozucu. gırrr...

benim başka kompleksim yok. hımm benzin diyemem. e'yi açık söylerim. bir tane daha var bedenimle ilgili. onu söylemeyeceğim artık, bu kadar yeter:P

sevgiler.

Adsız dedi ki...

sevgili b. ve e. nin annesi.
benim ayaklarım annemin ayaklarının aynısı. kimbilir onun ki de kime benziyor. ne tuhaf böyle parça parça birilerinin kopyası olmak ve yine de farklı görünmek. bu bir mucize hatta!
:p

başınızı serin, ayaklarınızı sıcak tutunuz efem,
sevgiler.

Adsız dedi ki...

sevgili filiz,
aslı neredeyse benden daha çok şımarık:p çok sevildiğini biliyor elbette.

tatilde internete girmeyeceğim. evet, bulunduğumuz yerde olacak internet bağlantısı ama çok kısa tatil yapacağız, onu da birlikte geçirmek istiyorum. belki tatil fotoğraflarını yüklerken buraya da bir-iki resim koyarım.

çok teşekkür ederim. öyle hoşuma gidiyor ki sözleriniz.

sevgilerimle. ufaklığı öperim.

Adsız dedi ki...

tina bir sen iki. ne yapalım ki sevimlisiniz, çekeceğiz:)

Adsız dedi ki...

elif değil di, bendim:(

CHROMA dedi ki...

Sevgili Peri,
1 Temmuz'da evlenmemizin en önemli sebebi şu an oturduğum evin yıllık kontratının o tarihte bitecek olmasıdır :)) Aslında bana kalsa Mayıs'ta olacaktı ama o sıralarda damadın dedesi hastanede idi, neyse ki yoğun bakımdan çıktı, şu an durumu iyi.
Ayrıca gelinin Ekim'de yapması gereken bir tez sunumu var! o nedenle en uygunu Temmuz.
Boşanmalar felan bizi pek korkutmuyor, alışığız :) Zira benim anne babam da, damadın anne babası da boşanmış durumdalar ve yıllardır görüşmüyorlar. Ama yine de boşanma haberi duymak üzücü oluyor.
Yanılmadınız, kartvizitimde "kimyager" yazıyor.
Arçil ve Atakuş'a selamlar.

Adsız dedi ki...

aa ece, özür dilerim. bitanem benim. evet insan kompleks edinmek istemeye görsün bir sürü kusur bulur kendinde. elbette yersiz bir takıntı ama takıntının yerlisi olur mu şekerim!

çocukların beni paylaşamaması gibi bir durum yok. sadece öpüyorsam herkesi, arçil ister ki en son onu öpeyim. böylece onun anısı kalacakmış aklımda. eh bu kadarına da herkes izin veriyor.

kusura bakma, dün yorgundum çok, o nedenle cevaplar karıştı. hem yaşlanıyorum da. (görüyorsun ya şimdi de sindirilmesi gereken bir yaşlılık takıntısı geliyor:)

sevgiler. ben de seni öperim.

endiseliperi dedi ki...

ceylin,
heh heee, çok hoşsunuz bence çekiştire çekiştire uzatınca sevilme olasılığınız daha da artıyor.

sevgiler.

Köşenin Delisi dedi ki...

Ben de nerede tiramisudan bahsetmişim onu bulmaya çalışıyordum Ece :)) Bütün yorumları okudum tek tek, seninkinin başına (niye bilmiyorum, belki bende öyle çıkıyordur) başlık yazısı karıştığı için göremedim de...allah alllaaah diyip durdum okurken peri'nin yorumlarını :))

Öykücü dedi ki...

Peri,

Bora seni güzel bulmasa birlikte olmazdınız ki.

Fiziken beğenmediğimiz biri dünyadaki en mükemmel insan olsa bile sevgilimiz olamaz bence.En yakın arkadaşımız olur, sırdaşımız olur, takdir ettiğimiz biri olur vs.

Erkek mantalitesi daha farklı zaten biliyordur diyorlar mesela.Bora da eminim "onu güzel bulduğumu biliyordur,nasıl bilmez" diye düşünüyordur.

Biz kadınlar için bilinen bir şeyi tekrar etmekte sakınca yok.Misal Aslı senin onu sevdiğini biliyor sende onun bildiğini biliyorsun:)ama sen yine de söylüyorsun.Bu Aslıyı da seni de mutlu ediyor çünkü kadınsınız,kadınız.

Hımm bu konuda bir yazı yazayım. Hadi görüşürüz çok öptüm.

Adsız dedi ki...

Ben sadece bir Ayak fetisisti olarak bir şey söylemek istiyorum ayaklarınız gerçekten çok güzel eğer resimdeki ayaklar sizinse cidden aşık oldum :)

Unknown dedi ki...

postu rasgele buldum canım şansına denk geldim okudum postunu senin ayakların fıstık gibiler gerçekten hatta harikalar benim ayaklarımda bu kadar güzel olsa hiç çekinmeden resimlerinide çekerim açık sandaletleride giyerim ama benimkilere bişe olmuyor kilodan hep kocaman gözüküyor güzelim ayaklarına haksızlık etme sergilemektende çekinme valaha canım