Pazartesi, Temmuz 16

renkçi

marc chagall-le cog blanc et les deux amants


Renklerle meselem var. Evet, rengin kendisi ve nesnelerin rengini önemsiyorum ama daha başka bir mesele dediğim. İsminizi söylediğiniz anda başkası olsa “çok memnum oldum tanıştığımıza” der ve isminizi zihninin bir köşesine kaydeder ya da çöp sepetine gönderir. Benim içinse sizin gizli renginizi bilmek gibidir. İsminizi duyar duymaz, isminizin benim zihnimde yarattığı rengiyle dolu bir kutu boya da boca edilmiş olur başımdan aşağıya. Sadece renkleri de değil, isminizdeki seslerin öyle yan yana gelmesi ile şekiller belirir ve bir rengin ağır bastığı bir tablo boyanmaya başlar. Böyle bir “hastalık” var. Bazı müzisyenler notaların rengini hissediyorlar mesela.

Tanıştığım kişiyle ilgili izlenimim bazen güçlendirir bu tabloyu. Bir karakter falcısı gibi bir taraftan güçlenen izlenimim ile tablo tamamlanır, bir taraftan da tabloya bakarak onu tanırım. Ben bir karaktere pür dikkat, nefesimi kesen bir heyecanla bakarken, diyelim maviye banılmış kalın fırça, izleri çok belirgin, boydan boya akar, arada erguvani derinlikler, pentimento gibi altta gizlenmiş desenin duygusunu veren koygun kabartılar belirir. Karakter oluşur. Zekan, masumiyetin, kurnazlığın, hayallerin, coşkuların, zaafların, neşen, yalanların, gizlediklerin, açıkladıkların isminle birlikte zihnimde çizilmeye başlanan tablonun içindedir artık.

Her isim için yapamam bunu. Bazı isimler, bazı karakterler öyle belirgindir ki, neredeyse kafamın içinde zonklar. Bazı karakterlerin ne denli zarar verici olduğunu görür, resmin çirkinliğini fark ederim ama onlara da nasıl davranacağımı bilemem, bir mesafeyi kollamak dışında. Bazen kocaman kötücül bir tabloda, küçücük, tatlı bir parça portakal renginin varlığı yüzünden yıllarca yürür ilişki.

Bana neyi anlatırsanız anlatın size ilk soracağım soru, “rengi ne”, olacaktır.

"aşık oldum"

"gözleri ne renk?"

"eve taşındık"

"hangi renge boyayacaksınız?"

"aya ayak bastık"

"dünya oradan ne renk görünüyor?"



Renk, biliyorsunuz ya, aslında yoktur. Zihnimizin bir yalanıdır, evreni tanımak için uydurduğu bir tuhaf alfabedir. Elle tutulmaz o ışıkla ilgilidir. Atomların uçucu elektronları, üstüne düşen ışığın bazıların yutar, bazılarını yansıtır, biz yansıttığı ışığı onun rengi sanırız. Mesela bir Chagall mavisi nedir, diye sorsanız, tablonun içinde hiç olmayan renktir o mavi. Bütün maviler yansımıştır. Tablonun içinde ise kırmızılar, kavuniçleri, turuncular kalmıştır. Evet, böyle olmuştur. Renkler çok yaramaz şeyler. Uçucu ve yalancı.



(mavi'ye devam edeceğiz)





35 yorum:

asliberry dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
asliberry dedi ki...

Kızım sen yazınca benim moralimi hiçbir şey bozamıyor. Böyle günümü aydınlatan bir etkin var.

Hani demişsin ya,

Bazen kocaman kötücül bir tabloda, küçücük, tatlı bir parça portakal renginin varlığı yüzünden yıllarca yürür ilişki.

Benim tablo olduğu gibi turuncuya bezeniyor.
(Ya da tablomun aslında turuncu olduğunun farkına varıyorum. Bak hem sadece portakalla yetinmiyorum, tüm turunçlar benim oluyor.)

endiseliperi dedi ki...

aslı çok sevindim seni gördüğüme:)
çok sağol. bu aralar kimsenin içinden geçmiyor pek yazmak, sanırım.

adana'da yol kenarlarına turunç dikerler. yemyeşil yapraklar arasında ışıl ışıl parlar turunçlar. öyle güzeldir ki görüntüsü. insan, neden acaba yenebilecek limon ya da portakal değil de turunç dikiyorlar diye merak eder. ama turunçlar da çok hoştur. evlerin bahçelerinden, portakal, limon, mandalina dalları sarkar. çiçek açma mevsiminde tüm şehir bu kokuyla esrikleşir. her ağacın kendine ait kuşları da vardır. onlar ötmezse, ağustos böcekleri öter. öter ama şehir yine de sessizdir.

az önce annemle konuştum. demans hastalığı nedeniyle verilen ilaçlar müsekkin etkisi de yapıyor olmalı ki, hiç ağlamıyormuş artık. oldukça iyiydi. espriler yapıp güldük. ev eşyalarımın hala adana'da olmasına öyle çok seviniyor ki. bu, yine gelebilirim demek onun için. yine evini, kasabasını methetti. buz gibi serin evim, havası da suyu da mükemmel, dedi. o böyle sevince yaşadığı yeri, çok ama çok mutlu oluyorum, içim rahatlıyor. o kadar sıcak olmasa belki yaşlandığımızda yaşamak için güzel bir yer. kasaba ormanının kıyısında, bahçeli bir evde yaşamak çok kötü olmaz. hatta iyi olur.

turunç mu dedin? işte böyle böyle.

öpüyorum çok.

Adsız dedi ki...

Mavi hakkinda soyleyeceklerinizi heyecanla bekliyorum (onum, arkam, sagim, solum mavi).

yasemin dedi ki...

endişeli peri müzik nasıl ekleniyor, ben yapamadım?

bu yazın çok hoşuma gitti. bir de çocukların yeni koyduğun fotosu :)

Sanem dedi ki...

Yandaki gülenler harika, kıkır kıkır ;)

elektra dedi ki...

peri peri:)
ben renk konusunda, hele giyim kuşam renklerim konusunda çok tutucuyumdur. böyle siyahlar, beyazlar, kahveler, griler doludur dolabım. bazen bir cesaret gider parlak renkli bir şeyler alırım kendime, sonra eve geldiğimde cesaretim kırılır, giyemem o şeyleri. bugün beşiktaş'ta dolanırken, mosmor bir bürümcük eteğe gönlüm kaydı. yine bir cesaret dolandı damarlarımda, alıverdim. eve geldim, aaa, cesaretim tüm kararlılığı ile devam ediyor. bayramlık alınmış çocuk gibi giydim üzerime, bir de süslendim morun şerefine, bilgisayarın başına oturdum. bir baktım, peri renkleri yazmış. :) bu kozmik bir işaret sanırım, giyeceğim ben bu mor eteğimi.:)

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Tam "Peri" yazısı olmuş bu.
Üzerlerimize çöken yaz rehavetini kaldırıveren.

Annenin sıkıntıları için tüm ailenize kolay gelsin.
Unutmak, acılarla savaşırken belki en iyi çare. Belki de anneciğin şimdi artık kendini daha iyi hissedecek.

torkunc dedi ki...

saygıdeğer hanımefendi,

işim gereği renkler ile içiçeyim; gariptir ki bunu az önce okuduğum yazınızın son paragrafında anlayabildim. Konu benim "kıt" oluşum olmadığına göre (bunu es geçelim), renkler ile başım ne kadar dertte anlatmak iserim:

Efendim bu renkler benim hayatımı kararttı; evet ironik ama öyle.
bir gömlek dikilirken ki renklerin hakimiyeti (aşağıdaki her edimde müşteriden onay alınana kadar numune çalışıldığını da unutmayınız):
*gömlekte istenilen çizgi renklerine göre iplikler boyanır.
*gelen kumaşa göre dikiş ipi rengi seçilir.
* gelen kumaşa göre düğme rengi seçilir ve boyatılır.
* tela rengi kumaşın rengine göre seçilir.
* poşet üstü sticker ve barkodlar renklere göre yapılır.
* ürün boyanacaksa reaktif boya renk çalışmaları yapılır.
* fatura, çeki listesi ve koli üstü etiketleri de renklere göre tasnif yapılır


* malda sorun çıkarsa renkten renge girmek
* bir hatayı kapatmaya çalışırken renk vermemek
* müşteriye karşı yalaka moduna geçip, karşı tarafa asla rengini belli etmemek

tüm bunlardan sonra malı yükleyebilirseniz eğer, vadesinde (en az iki ay) ödenmesini beklemek, ödendiğinde ise rengarenk gülücükler saçmak...

şimdi ben tüm gün bu renklerle boğuşurken siz bana aslında renklerin olmadığını mı söylüyorsunuz? Ne yani ben olmayan bir şeyin mi esiriyim? Yani , yani siz aslında benim var olmadığımı mı söylüyorsunuz...!?!?!?

Siz ne dediğinizin farkında mısınız? ;)

Adsız dedi ki...

sevgili mavi zeplin,
en kısa sürede mavi ile karşınızda olacağım, sizi maviye boğacağım:)

Adsız dedi ki...

Yasemin,
eski yorumlardam birinde tarif etmiştim; bulup senin için kopyaladım buraya. karışık görünmesine bakma, çok kolay. ekleyeceğin ilk müzik benim şansım olsun:)

sevgiler.

radioblog'tan siteye nasıl müzik yüklenir?

* radioblog sitesine giriniz. www.radioblogclub.com
* search'ten dilediğiniz şarkıyı araştırınız. aşağıda bir liste çıkacak. o listenin yanında da sağa dönük mavi zemin üzerinde beyaz play tuşu (ve onun yanında da kalp var ama işimiz kalple değil bu sefer:)

* o play tuşuna tıkladığınız anda sağ tarafta, müziği dinlediğiniz yerin altında preview yazan bir yer göreceksiniz. orada bir kutu içinde HTML kodu var. Hepsini seçin, kopyalayın.
* sitenize yazı için giriş yapın. sayfanın sağ üst köşesinde HTML ve OLUŞTUR yazar. Siz, HTML'i tıklayın. Kopyaladığınız kodu buaraya yapıştırın.

sonra oluştur'a tıklatıp, yazınızı yazabilirsiniz.

not: radioblogclup'ta HTML kodunu kopyaladığınız yerde dikkat ederseniz, colors yazan bir yer var. dody: Border: vs diye gider. oralara tıklayarak sitenize kopyalayacağınız görüntüyü renkli yapabilirsiniz.

endiseliperi dedi ki...

Sanem,
bu fotoğraf geçen yıl adana'dan geldiğimiz sabah, moda'da kahvaltı yapmaya gitmiştik orada çekilmişti. bu aralar yine çok gülüyorlar. çünkü atakuş play station, arçil bilgisayar oyunlarına daldı. ara sıra 1 saat matematik çalışmaları için benim dırdırım olmasa tam tatil havasındalar. ama fotoğraf motoğraf çekmiyorum. sıcaaaak!

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

elektra,
ben de tutucuyumdur. bizlerin, hiçbirimizin renklerle öyle tutkulu bir içlidışlılığı yok genelde. bir ağırbaşlılık geleneği yüzündens sanırım. gerçi çocukken de renkli bir dünyamız olduğu söylenemez. pembe ve mavi cinsiyet ayrımcılığı ile köşelere fırlatılmış oluyoruz zaten. ben mesela pembe tonlarını, morları çok seviyorum erkeklerde. ama müthiş bir RİSK ;)

bence o mor eteği almakla iyi etmişsin. ben de kusturacak kadar mora düşmüştüm bi yıl. kadife mor ceketim, pantolonum, tişörtlerim hep mordu. beyaz renkle birlikte çok cici, siyahla çok sıkıcı oluyorlardı. belki sen içinde mor çiçekler de olan bir gömlek ya da tişörtle giyersin.

uzun yıllar pembe renginden nefret ettim. ama şimdi nerede pembe görsem onu almak istiyorum. diş fırçam, evet, pembe:))

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

sevgili ekmekçikız,
sizin hızınıza yetişemiyorum, ne hoş yerlere gidiyorsunuz. biz de çocukları sultanahmet civarına bir geziye götüreceğiz bu yaz. ama evdeki bilgisayardan kopmak istemeyen bir çocuğu alıp götürmek, bilgi edinmesini ve bundan keyif almasını sağlamak ne zor!

annem çok iyi. unutmanın en ciddi tedavi şekli olduğuna ben de inanıyorum. sonrasını da neşeye bırakırsa hiç hastalanmaz insan.

teşekkür ederim.

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

saygıdeğer bey'fendi,
hayali renkler karşılığında parayı da almışsanız, rengin olup olmadığı ile hiç ilgilenmeyin, derim. tatile çıkın, renkli kokteyller için palmiyeler altında. acaba o palmiyelerin altındaki şezlonglarda yasal yollardan para kazanıp giden var mıdır? bütün filmlerde suçluluların parayı kaptıkları gibi gitmeyi tercih ettikleri yer de orası, ondan dedim.

torkunç beyciğim akşam şirin TOSYA ilçemizi okuyordum. tekstil sektörümüzün o minnacık şehrimizde çok gelişmiş olduğunu, ucuz ingiliz kumaşları çıkmadan önce tosya kumaşlarına rağbet olduğunu, fransız kumaşlarının içine tela denilen tali kumaşların üretildiği yegane yerin tosya olduğunu biliyor muydunuz? ben bilmiyordum şaşırdım. evet, elbette bir de pirinci var.

torkunç bey'ciğim sizin işiniz bi şekilde reklamcılığa çok benziyor işleyiş açısından. orada da iş yayınlanıncaya kadar 4 milyon kez filan müşteriye gider, gelir, artık işinizi tv'de ya a gazetede gördüğünüzde içinizde bir de sıkıntı peydah olur.

öyleyken böyle işte. ne deniyor sizin mesleğin adına? tekstil mühendisi mi? ben sonra anlatacağım, okuyacaksınız: renk bulmak sanatçılar için hiç kolay olmamış. güzelim tabloların solmuş, kararmış renkleri ile berbat olması, renk çeteleri, renk ekonomisi çok ciddi konular... renk yok ama etkisi büyük. büyüleyici değil mi?

:)))

sevgiler.

celerone dedi ki...

Sevgili Peri,

Çok hoşuma gitti bu yazı. Ben de insanları tek bir ayrıntıyla kaydederim hafızıma. Kimi göz rengiyle, kimi saçıyla, kimi boyuyla, bazen de sıkça ettiği bir lafla. Başka da fazla ayrıntı hatırlamam zaten.

Senin rengin ne olurdu acaba? Düşündüm ama tek renkle sınırlayamadım ki.

şule dedi ki...

Yazılarınızı okumaktan hep keyf duyuyorum ama bu çok hoş gerçekten. Bizim üniversitedeyken sıkıldığımız derslerde oynadığımız bir oyun vardı. Aklımızdan tanıdığımız bir kişiyi tutardık ve karşımızdaki "renk olsa ne olurdu" "geometrik cisim olsa ne olurdu" gibi sorularla o kişiyi bulmaya çalışırdı. O zamandan beri yeni biriyle tanıştığımda "nasıl tanımlarım" sorusunun yanıtı geçer aklımdan hep. İlk sorum da her zaman renkle ilgili olandır...Öte yandan hep de merak ederim beni tanıyanların beni hangi renkle özdeşleştirdiğini. Önemli bir göstergedir bu sanki...
Bir de fotoğrafa bayıldım. Nasıl güzel gülmüşler. Zaten bu iki ufaklığın aralarındaki uyum, benim gibi bir yalnız annenin umut kaynağı, bilesiniz :)

Öykücü dedi ki...

Kocam yeşil, ben kırmızıyım.

En sevdiğim renkler kırmızı,lacivert,yeşil,mor ve de sarı.

Turuncuyu pek sevmiyorum.Bana hastalığı ve sıcağı hatırlatıyor.

endiseliperi dedi ki...

sevgili eski arkadaşım celerone, hoşgeldin!:)) gerçek benle buradaki ben arasında eni konu fark var. gerçek hayatta bir cadı olduğum bile söylenir. ama zaman zaman da bir peri'den bile hassas olabiliyorum. yaptığım iyilik değil, yine bencilce dünyayı, insanları anlama çabası oysa ki. insan gerçekten anlamaya çalışınca karşısındakini, ilkeler, kurallar, yasalar, hatta gelenek vs bile anlamsızlaşabiliyor. sadece yumuşak, peltemsi, dokunduğunda kıpırdayıveren ve bir yaymış gibi kıpırtısı süren, adına sevgi denilen o şey kalıyor. yoo, rengi kırmızı değil. sarımsı bir şey. doğal bir renk. sünger gibi. hımm... hep emiyor, hep aç bir şey. bazen cadı olup şöyle bir iki elin sıkmak istiyorsun. şapır şupur dökülüyor. bırakıyorsun, gene aynı. hadii tekrar sevgi hikayesi.

(bugün huysuzluğum üstümde. ütü yaptım. çok sıcaktı.)

endişeliperi, erguvani oyuk-pastel-(ş), kurşuni tepe-kuru kalem- (p), masmavi e, hafifleyen fırça iziyle açık n, mavi vurgusunu iyice artırmak için taş gibi d... uzun dar bir tablo. duygusu mavi ve çok dengeli. engebeler, çıkıntılar yok pek içinde. altta başka hikayeler olduğunu hissettiriyor.

gerçek ismim ise sarının tonlarında. dikdörtgen şeklinde, ortasından göz kamaştırıcı bir ışık çıkıyor. eğer halsiz, hafif hasta iseniz bu resim sizi ışıltısı, canlılık talebi ile yorup, huzursuz edebilir. gerçi resmin sonunda bir dinginlik var bir uzlaşma... ama nasıl desem, "peki" demesinde bir lütuf, bir inanç noksanlığı olur bazı insanların, öyle bir yatışma. ben biraz kirli, koyu olmasını isterim. gölgeler filan. ben yaşlandıkça öyle oluyorum ama ismim hala... ne çok celerone. özlemişim seni.

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

ne çok yazdım, demek istiyorum elbette. yazdığımı bir kez dönüp okusam çok başarılı biri olabilirdim hayatta. ama çok can sıkıcı taa baştan tekrar okumak. çünkü değiştirmek istiyorum. çünkü şizoit bir parçalanma yaşıyorum yazarken... yalan yalan yalan olmuş oluyor, tekrar takrar tekrar yazmak gerekiyor, gerçeği buluncaya kadar ki mümkün değil. o nedenle dönüp bakmıyorum bir daha.
özür dilerim senin nezdinde herkesten burada. bol imla hatalı ve anlamı karışık yorum yazıları için.

tekrar sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

çooook sevgili şule,
beni ne kadar sevindiriyorsunuz, bilemezsiniz.

sizin o yaptığınızı julian barnes'ın metroland'inde iki çok zeki yeniyetme yapıyordu sanırım. bu zeki yeniyetmelere, onların olduğu kitapları okumaya bayılıyorum. gönülçelen, metroland'in ilk bölümü... şimdilik bu kadar geldi aklıma.

ozi inanılmaz bir çocuk. ben bile dayanamaz, çığlık atmak isterdim konferansta. ve siz, yanınızda ozi varken nasıl dikkatinizi toplayıp sunum yapabildiniz? bravo. ben arçil yanımdayken komşuyla dedikodu bile yapamam. arçil ve atakan'ın araları fena değil. uzun zamandır birlikteler, aynı kurallara tabiler ve hükümranlığımıza birlikte göğüs germek gibi ortak sorunları var:)

ancak, bunun zor bir mesele olduğunu söylemeliyim. size bu konuda en iyi dileklerimi yolluyorum. umarım her şey yoluna girer. çift ebeveynli çocuk yetiştirmek çok demode değil mi artık zaten:p

teşekkür ederim. ozi'yi öperim.
sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

ooo öykücü,
yeşiller, kırmızılar... ne kadar natürel bir ilişki, ağaç gibi:)resmi olarak tescil edilmiştir yeşil ile kırmızının uyumu zaten. size daha büyük mutluluklar, sarılı, morlu tomurcuklar diliyorum.

sevgilerimle.

Elif Derviş dedi ki...

Ben kıyafet söz konusu olduğunda siyahın üstüne renk tanımıyorum :) Ama doğa söz konusuysa her renk kabulüm...

celerone dedi ki...

Sevgili Peri,

Düşündüm de, yazdıklarını dönüp okusaydın, zaten bu peri olmazdın gibi geldi.

Selamlar,

neo dedi ki...

renkçi hanım :)

ben de bir ara morların, eflatunların hastası idim. ama o donem gecti, simdi turkuazlar, sarılar, turuncular, yeşiller var hayatımda. bir de esmer olduğumdan, kırmızı, krem rengi giydigimde hemen farkedilir ve övgüler alırım ama çok az kırmızı giysim var, fazla iddialı benim için..

renkler konusunda ilginç bir şey bulur muyum diye wikipedia'ya baktım, renklerin çağrıştırdığı kavramlardan bahsediyordu, mavinin karşısında uyum, sakinlik, güven, tutuculuk, teknoloji, kış, idealizm, arkadaşlık ve aşk vardı. bir de iran'da yas rengiymiş mavi. pek çok farklı kültürde de inancı simgeler, kötü ruhları uzak tuttuğuna inanılırmış.

bir de mora baktım, onun için de kıskançlık, hassasiyet, yaratıcılık, gizem, onur gibi kavramlardan söz ediyor. bir de mor tayland'da yas rengiymiş, dullar giyermiş. Kleopatra'nın favori rengiymiş bu mor ve savaşta yaralanan askerlere mor kalp" madalyası verilirmiş.

böyle işte...

Adsız dedi ki...

elif, siyah çok güzel bir renk, bir sürü de konuşulur hakkında. yine de bir insanın renk zevgi, tercihi konusunda bir şey demez, ezberlenmiş bir güzellik sunar. siyahlar içinde çirkin birini göremezsin.

ben mevsimi geldiğinde sevmediğim meyveleri bile alırım. kokusu ve bir de rengi için. çiçek niyetine.
mesela bir tabak dolusu kızılcığı yiyemem ama sehpaya bir çiçekmiş gibi koyarım. rengi ve duygusu çok kışkırtıcı, çok uyarıcıdır.

kısaca doğal olana hayranız biz de:)

sevgiler.

Kelebek Etkisi dedi ki...

ben neyi anlamam ve kabul edemem biliyor musunuz... Renklerin sahiplenilmesini... Hani vardır ya kız çocuklara pembe, erkek çocuklara mavi giydirirler... Nasıl olurda cinsiyetlere göre bloke ederiz renkleri... Bu klişelere oldum olası dayanamıyorum... Uzun zaman hep siyaha sığındım ben ama artık tabiatın sunduğu tüm renklere doyamadığımı farkediyorum...

Adsız dedi ki...

sevgili neolitik hanımcığım, hoşgeldiniz. renkler, dedikleri duyguları mı verir, emin değilim. mor bir odada insanın nevrotik hanım olacağını düşünmüşümdür hep. bir de duvarlarında sevdiğin rengi, tabağında, giysinde yakıştırdığın rengi çarşafında görmek istemezsin çoğu kez. bir de benim her yıl bir renge düşkünlüğüm gelişir. sarı olduğu yılı hatırlıyorum. yeşil olan yılı da. ben hiç pembe sevmezdim. neredeyse tiksinirdim. ama bu yıl pembe. pembe gördüğüm zaman kilitleniyorum neredeyse. biliyorum ki gelecek yıl hiç birini görmek istemeyeceğim, bu nedenle tutuyorum kendimi.

bebek ne alemde? 5-6 aylık olunca çoook sevimli olacak. ben çalışıyordum, işten eve gelir gelmez arçil'i banyoya sokardım. onu daha iyi göreyim, yıkadıkça benim olsun, diye:)


sevgiler.

Adsız dedi ki...

sevgili kırmızı başlıklı kız, hoşgeldiniz. bence de renk ayrımına son vermek gerekir. dün alışverişe çıkmıştık. bora ya mor bir gömlek alacaktım, yine dalgaya düştük. tütün rengi ve koyu kahve iki baharlık kazak aldık. hay allah! oysa mor, uçuk pembe, sapsarı, fıstık yeşili tişörtler ve gömlekler almaktı niyetim.

isminize bakınca kırmızı bir renk umuluyor ama pespembesiniz yine de. size biraz daha tatil öneriyorum bu nedenle:p

sevgiler.

neo dedi ki...

pericim,

dedigin gibi, sevdigin renkler etrafında olsun diye ugrasirsan, sonu genelde hayalkırıklığıdır, duvarı o renge boyadıgına pisman olursun. bir arkadasım yatak odasını cok sevdigi murdum renginin biraz acigina boyatmıs, bir de bordo perdeler ve koyu kırmızı yatak örtüsü kullanmıştı. sonuc, son derece karanlık ve gotik bir ortam! birkac zaman sonra krem rengi ve ona uyan acık tonlarla degistirdi odanın renklerini, simdi cok memnun.

bebege gelince,geceleri gazı oluyormus, dun gece pek uyumamışlar, arkadasım hafiften panik olmus, bakamıyor muyum ben kızıma, yanlıs bir sey mi yapıyorum diye. allahtan yalnız degil, bütün aile yanında, kocası da cok sakin, becerikli bir adam. "olur bunlar, normaldir" diyoruz ama pek ikna olmuyor sanki. e-maillerine bakabiliyor mu bilmiyorum ama ona simdi elektra'nın aysegul'le ilgili yazdıgı guzel seyleri gonderecegim.

sevgiler

Adsız dedi ki...

Yazıyı merakla takip ediyorum :)

YILDIZNAF dedi ki...

Merhaba Endiseli Peri,
Ismini severek baska bir sitede, konuk oldum sayfalarina.Kelimeleri seven bir kitap dostu gorunce cok hosuma gitti. Arasira bakiyorum sayfalarina ben de, bilmek istersin diye dusundum oylesine iste....

endiseliperi dedi ki...

banu, ne hoş oldu sizi görmek.
bu arada mavi biraz bekleyecek sanırım.

yıldıznaf, olmaz mı, hem de çok sevindim uğradığınıza.

teşekkür ederim ilginiz için.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

banu, ne hoş oldu sizi görmek.
bu arada mavi biraz bekleyecek sanırım.

yıldıznaf, olmaz mı, hem de çok sevindim uğradığınıza.

teşekkür ederim ilginiz için.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

Biz hep burdayız aslında Peri Hanım. Sadece sessizliği bozduk :)