sinop bende bu zamana kadar hep muzip duygular uyandırırdı. elimle, haritadaki o afacan uzantıyı şöyle çıt diye kırmak, sonra da çıtır çıtır yemek isterdim. hiç böyle olmadı. sakin ve güzel manzara dolu yolculuk filmimiz bir anda siyah beyaz, hayatın gerçekleri filmine dönüşüverdi ve biliyorsunuz ki hayatın gerçekleri sözünün arkadaşları bir sürü can sıkıcı sorunlardır.
20.20 sinop'a girdik. insan doğanın içinden şehrin kalabalığına, gürültüsüne dalınca öyle asabı bozuluyor ki. yorgunuz, yorgunluktan açlığımızı da unutmuş durumdayız. sahil kahvelerinde yüksek sesli müzikler var. caddeler piyasa yapan gençlerle tıklım tıklım dolu. (kızları çok havalı, çok güzel). arabayı park edecek yer bile bulamıyoruz. nihayet dolaşa dolaşa bir park yeri bulup otellerin bulunduğu caddeye (iskele caddesi olmalı adı yanlış hatırlamıyorsam) daldık. bir tanecik olsun boş oda bulamadık. bora hiç değilse bir yerde güzel bir yemek yiyelim, dedi. yok dedim, önce nerede kalacağımıza karar verelim. çünkü yemekten sonra tekrar arabaya dönmek istemiyordum.
atladık arabaya ve hızla gerze'ye doğru yol almaya başladık. elimizdeki gezi kitabı, sinop gerze arasını 20 km demiş ama yanlıştı. git git bitmedi. 37 km imiş! karanlıktı ve yolda olmak artık sevimsiz geliyordu bize. haritayı gözünüzün önüne getirin; bir kaydıraktan iner gibi indik gerze'ye. girişte petrol ofisi'nde durduk (bu yolculuk boyunca hep petrol ofisi'ni tercih ettik) tenha, karanlık bir işletme (bora sever böyle kasvetli sahneleri. hatta hopper'ın tablosu ve dürrenmatt'ın ismini şimdi hatırlamadığım kitabında geçen petrol istasyonu gibi, ısssız bir yerde bu işi yapmak ister. oysa bu görüntü beni çok kederlendirir. düşünmesi bile endişeden öldürür. geçelim). bir işçi yorgun yaklaşınca, bora, otel arıyorduk gibi bir şey dedi. bu şahsiyetli soru üzerine içerden patron geldi. kasabanın zengin beyefendisi izlenimi uyandırdı bende. bora daha sonra, sarhoştu, dedi. ben hiç koku almadım ondan, dedim. gözlerinden anladım, dedi. ama yaptığı iyilik büyüktü bence ve belki de sadece bir sarhoşun yapacağı türdendi:) sorumuzu ikiletmeden, sizin için bazı otelleri arayıp rezervasyonunuzu yaptıracağım, dedi. iki lüks otelden bahsetti. ikisini de arayıp, müdürlerini bağlattı ve onlara istanbul'dan konukları olduğunu, oda istediğini söyledi. geceliği 120 ytl olan fiyatı bizim için 75'e düşürttü, yolu tarif etti. teşekkürümüzü, yaptığı iyiliği zarif bir şekilde unutan bir adam gibi kabul etti (bunun nasıl olduğunu sormayın, anlatamam:) o, otomobilin yan aynasından küçük odasına doğru gittikçe uzaklaşırken aklıma hiç neden yokken muhteşem gatsby geldi.*
hotel geruze, bildiğimiz lüks, şık, sıradan, sıkıcı otellerden. yüzme havuzu, konferans salonları şusu busu ile. yukarı çıkıp odaya eşyaları bıraktık. klimayı açtık. yatak bembeyaz örtülü, bunu seviyorum, geniş pencereli , çok iyi, banyo ilk kez kullanılacak gibi temiz, şahane. aşağıya indik. garsonlar yorgun. ben bir balık çorbası söyledim. fena değildi. bora da tavuk şiş, köfte, salata, bir tek de rakı. onun yemekleri kötüydü gerçekten ve ertesi sabah yemek için ödediği yüksek fiyata acıyacaktı.
haa... evet şunun için canımız biraz sıkkındı: resepsiyon görevlisi havuzu kullanıp kullanmayacağımızı sordu. biz şaşırdık. kullanmayız herhalde, dedik, sabah erkenden çıkacaktık neticede. oda ücretini değiştirir bu filan, dedi. biz ne saçmalıyor bu der gibi birbirimize baktık, o da yaptığı çiğliğin farkına vardı, geç de olsa susturdu kendini.
gerze'nin gurur duyacağı geruze hotel dışında çok daha kıymetli özellikleri var bence. ben şatafatından etkilenmemi bekleyen her şeye böyle tepki duyuyorum. bir insanın da bir işletmenin de doğasında alçakgönüllülük ve nezaket yoksa çok sevimsiz olabiliyor.
sabah aşağı inip bir güzel kahvaltı ettik, hesabımızı kesip, yola çıktık... nereye?
sinop'a geri döndük elbette. ünlü sinop hapishanesini görmeden devam etmek istemezdik.
hotel geruze
0368 718 44 10 - 718 44 09
* gerze'nin girişinde tutkunlar petrol'ün sahibi vedat tutkun bey'e tekrar teşekkürler buradan.
8 yorum:
ben aşağıya yorum yazarken, siz yukarıya gerze yazmışsınız :) o gündoğumunu izlemek için, her defasında otobüste sabahın beşinde uyanıp, burnumu cama dayardım. bu güne dek daha güzelini görmedim. her defasında "büyüleyici"...
:)
sevdim ben gerze'yi. oteli de sevdim. madem ki oyle bir manzarasi var, sevecegiz artik...
demek ki neymiş, gerze'ye gidilirse tavuk şiş yenilmeyecekmiş :))
eline, yüreğine, gözüne sağlık peri.
merhaba, geçen hafta sinoptaydım ve kesinlikle sinop karakum mevkiindeki "zinos hotel"i tavsiye ederim. son derece şık ve nezih bir otel.oda kahvaltı olması nedeniyle biraz pahalı gibi ama bir iki gün için değecek bir tutar..sinopu çok beğendik en kısa zamanda görmediğimiz yerleri için tekrar gideceğiz..ışıl..
Çok alemsin Peri :) Öyle bir anlatmışsın ki, Sinop Burnunu cidden de ekmeğin o çıtır ucu gibi koparıp çıtır çıtır yediğini hayal ettim :) Ya...lütfen bi kitap yaz Peri lütfen :) Böyle de yazar ol, roman-öykü yaz lütfen diye yalvarılmaz insana ama napıyım...hihi
:)
akşam bora2ya dedim ki, seyehat yazısının henüz başındayım ama o kadar çok şey yazdım ki, yoruldum.
bugün artık vakit bulursam sinop'u yazıp doğu karadeniz'e geçmek istiyorum.
sevgiler herkese.
heyyyy....çok sevindim peri benim memleketimi görmüş olmana
dört gözle bekliyorum izlenimlerinin devamını
sevgiler
Yorum Gönder