tina ve kuş'un en sevdikleri mevsim, sonbahar. tina'nın iştahı açıldı, tüyleri parladı. kuş, sürekli ötüp duruyor.
ben de, gökyüzünün en muhteşem olduğu mevsim hangisi derseniz (yani sohbeti bu soruyu soracak kadar tüketmiş ya da hiç bir sohbete giremeyecek kadar utangaçlaşmışsak), sonbahardır, derim. başka hiç bir mevsimde gökyüzü, bulutları, onların hareketi, ışığı ve renkleri ile bu kadar seyredilesi olmaz. kendinize, bir pencere, kaldırım, bank, durak seçip gökyüzüne bakmak için tam zamanı. kaçırmayın!
(bu gece rüyamda, yeni aldığım kırmızı pabuçlarımla çamurlu bir sokakta yürüdüm ve pabuçları berbat ettim. kamera rüya boyunca yürüyen ayaklarımdaydı ve kırmızı pabuçlar olmasa film siyah beyaz tonlarındaydı.)
:)
19092007çarşamba
------------------------------------------------------------------------
Yağmur Duası
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Biri damla damla alnıma düşer
Diğerinde durur göğe bakarım
Ne şehir, ne deniz kokan gemiler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Nedense aldanmış ilk gece annem
Efsunlu bir gömlek giydirmiş bana
İşte vuramadı gökler bana gem
Dinmedi içimde kopan fırtına
Nedense ilk gece aldanmış annem
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
Ortalıkta ölüm sessizliği var
Bana ne geldiyse geldi yukardan
Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmura bakmayı cam arkasından
İnsandan insana şükür ki fark var
Birine cennetse birine zindan
İyi ki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Bulutlar yarılır hava açardı
Şimdi ne ihtimal ne de imkan var
Göğe hükmetmekten kolay ne vardı?
Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum
Ben geldim geleli açmadı gökler
Sezai Karakoç
17092007pazartesi
-------------------------------------------------------------------
aslı bugün bizdeydi.
14092007cuma
----------------------------------------------------------------------------
yukarıdaki klibi erhan bey'de görünce dayanamadım, buraya da aldım. ben gelinceye kadar sizi oyalayacak onlarca kadın var içinde. keyfini çıkarın...
39 yorum:
haber vermeden gitmek zorunda kaldığım için bir açıklama da yapamadım. sizi endişelendirdiğim için çok özür dilerim.
hepinize teşekkür ederim. biraz keyfim yerine gelince size yazacağım. o beni ağlatan güzel mail'lerinize de o zaman cevap vereceğim.
şimdilik beni bağışlayın, olur mu? ara sıra gelip herkesin keyfi yerinde mi bakacağım.
içten sevgilerimle.
pericim, seni seviyoruz, dilerim herşey yoluna bir an önce girer. yapabileceğim birşey olursa, lütfen haber ver.
sevgiler.
Oh be:)) Peri çok merak ettik seni.Hiç görmedim seni,hiç duymadım sesini ama iki gündür hep aklımdasın.
Bir an önce daha iyi olmanı dilerim.
Sevgiler.
Sevgili Peri
En sessiz okuyucunuzum.Sizin gidişinizle sesim çıksın istemezdim ama:(
Siz delidolu bir fırtınadan sonra dingin bir liman,sessiz,sakin bir sığınaktınız bana.
Umarım o güzel eleştirilerinizi,gezi notlarınızı,hayatınızı sığdırdığınız o içten ve samimi yazılarınızı silmemiş bir yere yedeklemişsinizdir.Hepsine kıydınız mı yoksa?
İyi,huzurlu ve sağlıklı olmanızı
diliyorum.Keyfiniz bir an önce yerine gelsin hiç gitmemecesine....
"Doğuştan böbrek yetmezliği nedeniyle kısacık ömrüne 50'den fazla ameliyat sığdıran, diyalize bağlanmanın etkisiyle işitme yetisini kaybeden, bu arada epilepsi olan Antalyalı 8 yaşındaki Nisa Sızan, annesinden yapılan böbrek nakliyle hayata yeniden bağlanmanın sevincini yaşarken, şimdi de nadir görülen bir kanser türüne yakalandı.
"
http://www.hurriyet.com.tr/saglik/7240114.asp?gid=161&a=705079
Sırf bu çocuğa saygıdan insan sağlığına dikkat eder.Hayata daha sağlam tutunmazsa,olur olmadık şeylere kafayı takarsa AYIP olur.
Sıkıntın nedir, ne boyuttadır bilemem.Lakin Allah üzerinden kalkamayacağımız yük,dermensız dert vermesin.
Bu haberi okumasaydım yazmazdım.Bende kapadım blogu.
"“Ancak ilk tedavilerimize çok iyi yanıt verdi. Bu yüzden umutluyuz. Eğer bu şekilde devam ederse iyileşebileceğini düşünüyoruz. Nisa'nın durumu her geçen gün iyiye gidiyor” "
İyi ol yeter Peri, seni çok seviyoruz :)
Sevgili Peri,
Köşenin delisi çok doğru demiş. İyi ol yeter:) Ve tabii ki de çok seviyoruz.
marruu
Bazen yanımda olmasalar da; hatta hiç tanışmamış olsam da (senin gibi) bazı insanların orda bir yerlerde var olduğunu bilmek iyi gelir bana, güç ve umut verir. Kaç gündür, bloguna gelip bakıyorum, "hadi peri, bir ses ver" diye mırıldanarak içimden. Ses verdin sonunda, sağol...Bir de iyi ol, olur mu? sevgiler.
Klip nefismiş...ama bu kadar da güzel olunmaz ki be kardeşim, yazık adamlara :))
Peri hanim,
ben gelinceye kadar sizi oyalayacak onlarca kadın var içinde. keyfini çıkarın...
Burayi pek anlayamadim ama klip gercekten guzel.
Teknolojinin kullanimina iyi bir ornek.
Yani, ilham verici.
Bilvesile, buradan butun ebevenlere, bizi ekran basinda izleyen yetmis milyona :P (!), cagrida bulunmak isterim:
Cocuklarinizin yuz/bas resimlerimi periyodik olarak cekin. Daha sonra bu resimleri bir 'morhing' yazilimi ile bir araya getirirseniz cocugunuzun buyumesini animate edebilirsiniz. Hos olur.
Bu arada, benim asil soylemek istedigim, blogunuzu ne zaman bu 'mutilated' halinden kurtaracaksiniz?
Eski yazilari --yorum girisine izin vermeksizin-- yayinlayamaz misiniz?
Peri,
Boyle de birakilip gidilmezdi ki! Cok uzdun beni valla. Ne oldu acaba diyerek dolasti aklim kac gundur o vesveseden bu vesveseye. Bana ve tum sevenlerine soyle capcanli bir donus borclusun. Saglik ve mutluluk dileklerimle...
Eski yazılar yerinde duruyor Müzminanonim. Sağ alt köşedeki, Önceki yazılara tıklamanız yeterli.
gelişinizi bekliyor olacağız...içindeki yazma isteği yeniden alevleninceye kadarsa bu ara uzun sürmez derim ben:)
herşey yolunda olsunda hakikaten sağlık olsun.....
:)
Onlarca kadın bir kadın etmez ki, ama!
İşte o kadar.
peri peri,
git gel, gel ama. iyi ol, mutlu ol. sevgiler.
sağlıcakla kalın peri hanım,içimi titreten yazılarınızı bekliyorum.yeniden yazdığınızda sessiz olmamayı düşünüyorum,yorumlarımla bıktırsammı acaba sizi,şaka siz tek dönünde ben sessizce bir köşede okurum:=)
Peri peri:)
Blogrollde kendimi gördüm.Çok mutlu oldum demek sen de okuyorsun beni:)
Hadi toparla kendini de gel.Özledik yazılarını:)Mutlu olduğunu,iyi olduğunu hissetmek istiyorum.
ok öptm.
Blogunuzu tekrar açın lütfen lütfen lütfen.Hadi yaa
Peri blogunu yaz
Peri, canım,
döneceğini biliyorum:( Belki de böyle bir sürece ihtiyacın var..
Kendini iyi hissettiğinde, güzel yüreğinden sızan, hüzmeleri okumaya bayılan, yanı sıra seni çok seven bizlerin buralardan olduğumuzu bil lütfen!
en içten sevgilerimle güzel insan..
ps:
Lütfen şu bloğu anonim yorumlara kapat:(
Ama neden bizi küçümsüyorsunuz.
Biz perinin gerçekten dönmesini isteyen ama adımızı saklayacak kadar korkak bir grubuz.
Peri gerçekten artık dön.Hadi yaa.Lütfen lütfen lütfen
yazmayı düşünüyorum çok sık, size şöyle uzunca bir rapor vermeyi, filan... ama sonra pimpirikleniyorum, hatta huzursuz oluyorum yazmayı düşündüklerim yüzünden... ya çok özel oluyor ya çok mesafeli, ya çok uzun anlatmak gerekiyor ya da hiç bir şey yazmamak... öylece susmak ve sarsıntının bitmesini, her şeyin yerine oturmasını beklemek gerekiyor. yazmak için gereken zihinsel yoğunlaşmaya ulaşamıyorum bu aralar. baksanız oraya, zihnime, vayy dersiniz dünya ne kadar genişmiş ve dağınık; bu kadar geniş bir çeşitlilikte konuya, şöyle bir kanadın ucu ile değip, hiç bir olgun fikre sahip olamadan tekrar ve uzunca uçmak için. yeraltı mahzenlerini, dipsiz kuyuları, karanlık dehlizleri de görürsünüz belki. kim, ama kim pırıl pırıl aydınlık, huzurlu ve tümden iyicil, tümden meleksi bir iç dünyaya sahip ki? hiç kimse, bence! ben de değilim. ve işte zihnim kendine döndüğünde, çirkin, koygun gölgelerle karşılaşıyor. ve biliyorsunuz, her yüzleşme bir sınav: sınırlarımız,hayatın ne menem bir şey olduğu ve nasıl yaşanabileceği ve daha bir sürü şey hakkında. sınavı geçtiğim de oldu, çaktığım da.
kaybolmayı isteyen biri değilim. herhangi bir tanış kaybolduğu zaman bile paniğe kapılırım. kaybolacağım tehditiyle ilginizi ve endişenizi canlı tutmayı istediğimi sakın düşünmeyin bu yüzden. hayatı sistematik bölümlere ayırma isteğim yüzünden kendi kişisel tarihimi burada da bölümlendirmek istiyorum da bu nedenle kapattık, diyorum, gidiyorum, diyorum, aa bir bakmışsınız hiç bir şey olmamış gibi yazmaya devam etmişim... oysa bir şeyler oluşmuş ben başka bir başlık atmış oluyorum hayata aslında...
falan filan... kapalı ve boş konuşuyorum ama en azından konuşuyorum işte. şimdilik bu kadar. yakında daha açık ve net yazarım.
hepinize tek tek teşekkür ederim.
sevgilerimle.
ah peri, kimse bütünüyle iyicil bir içdünyaya sahip olamaz derken, ne doğru söylemişsin. hiçbirimiz... yani, en azından ben değilim.bugün mesela, hatta şu anda bile, bir önüme geleni ısırmak, arkama geleni tepmek isteğiyle dopdoluyum. ama bunları ve nedenlerini yazmayı tercih etmiyorum. niye? bilmem, ben de unutmak istiyorum da ondan belki. ama ne bileyim, kendime ait sayfada, var olan güzel ve iyi şeyleri yazıp yorumlarla ' ne güzel şeyler bunlar ' desteğini alınca iyileşiyorum sanırım. bu blog işi yaptığım iyi işlerden biri bence kendim için.yaz derken sana, ısrar ederken, biraz da senin de bunu böyle yaşadığını düşündüğümden.belki hiç de benim düşündüğüm gibi düşünmüyorsun, bilmem?:) ama olsun. ses vermene sevindim. üstelik iyi görünüyorsun:)))
sevgiler.
Ben de, sevindim!
:))
Sonra yayınlamayıp sildim ama geçen pazartesi akşamı bloga "bazen daha fazladır herşey" başlığıyla bir şeyler yazdım ben de şiş gözler ve çatlayacak sandığım bir kafayla...
Buluşup bir yerde grup terapisi falan mı yapsak ne :)
Pericim, daraltma kendini fazla, olur mu?
Sevgili Peri,
Namik Kemal in Vatan yahut Silistre eserinde bas kahraman komutan 'beni seven arkamdan gelsin' diyordu da askerlerine, sevdicegi 'madem oyle diyorsun, seni en cok seven benim, ben de geliyorum' diyerek asker kiligina giriyor, sevdicegi komutanin pesinden savas meydanlarina dusuyordu. Simdi siz ozleyen gelir deyince aklima geldi.
Dun arkadaslarla sohbet ediyorduk, ilginc bir sekilde, yorumunuzda bahsettiginiz seylerle sanki paralellik arzediyor konustuklarimiz. Her insan aciyi icinde tasiyor bir yurek gibi, herkesin kendi ile, varolusu ile, icindeki kuyunun kokusmuslugu ile derdi var. Kimisi bu derdi sallanan bir dis gibi, basi cikmak uzere bir ciban gibi her an hissediyor, acisinin, daha da kotusu kendisinin ne oldugunu an be an hissederek, duyumsayarak yasiyor. Kimisi ise artik bu aciyi, bu hali kaniksiyor, vucudun icine giren yabanci bir nesnenin etrafini ormesi gibi o derdin etrafini oruyor, kapatiyor ve artik onun varligini unutarak gundelik telaslarin pesinde kosuyor. Biz ise sanirim yeteneksizler grubundaniz dedik arkadaslarla, ne bu acinin, ne olarak var oldugumuzun, balcigin icinden yildizlara serenad yapiyor olmamizin acisinin ustunu kapatip unutabiliyoruz ne de cesurca aynadaki 'gercek' yuzumuzle yuzlesmeye gucumuz var. Ne gercek bir filozof/sair/sanatci ne de tasasi sadece gozun gorebildigi dertlerle sinirli ama isleri cercevesinde gayet maharetli bir ev hanimi/aile babasi. Sanirim bu arada kalmislik bu kadar tuketiyor bizi dedik, karanlikta korkudan birbirine sarilmis urkek, titrek, cocuk ruhlar gibiyiz... Falan filan... Serbest cagrisimin cilkini cikarttim sanirim. :)
Sanirim Musa'nin 5000 yillik istegi hepimiz icin gecerli: Tanri yuregimize ferahlik versin.
Sevgili Peri,
Seni özledim.
bu ekmek daha çok su götürür... bekliyoruz bakalım ama aslı'ın ziyareti iyi gemiş kesinlikle... birşeyler karalamaya başlamışsın...
sırayla bakıp duruyoruz sürekli şu videoyu izliyorum çok hoşuma gitti çünkü...
sonra yine yazmamış olmanın verdiği bir üzüntüyle kapıdan dönen misafiri oynuyorum :)
iyice dinle kendni biz kendi adıma ben de bekliyorum(uz) hadi bakalım... :)
pericim, dinlenmek sana iyi gelmiş gibi. yüzünde bir huzur var, resmi tıklayıp uzun uzuuun baktım (yolda görürsem durup konuşayım diye). hem bu şiir de çok güzel olmuş, ben kadınlara bakmam artık, bu şiiri okur okur giderim bir yerlere. özledim seni.
sevgiler.
:)) o halde biz de geliriz. Hepimiz hem de.:)
yani...
kızlarla sadece:
Lulu,Julia, Zıpzıp ve Maydanoz...
Onlar da Tina'nın misafirleri olurlar.:)
Yazıların yorumları açılana kadar, burdayız demek ki.:)
İstanbul'da en güzel gökyüzü ve en güzel hava Eylül Ve Mayıs aylarında, bence. Arada bugünkü gibi puslu hava oluşup, keyif kaçırmıyor değil. Yine de seyre değer.:)
Özleyen geldi... :)
Yorum Gönder