Pazar, Ocak 13

hasta mıyım, neyim!?


varolmanın dayanılmaz hafifliği'inde doktor thomas en çok ne derdi? ev-vet, bildiniz: soyunun! bu aralar thomas'a en küçük benzerlikleri olmayan doktorlarımdan ben de duydum bu emri. elbette soyundum.
hastalık, en sevmediğim sohbet türlerinden biri. bedenimi, anatomik olarak dillendirmeyi sevmiyorum. ilaç isimlerini öğrenme konusunda da inanılmaz yeteneksizim. çok şükür, kullandığım ilaç isimleri film adları gibi: omega 3-6-9, sedergine plus c, folbiol. insan daha söylerken bile bir aksiyon filmi heyecanı duyuyor.
mesele önemsiz ama doktorlar hem mesleki bir şefkatle avutup, önemsiz olduğunun altını çiziyor hem de mesleki bir kibirle ve ticari kaygılarla da o kadar önemsenmez olmadığının üstünü çiziyorlar. şimdi ben, altı ve üstü çizilmiş bu meselenin, canım işte sol mememdeki miniminnacık, içi birazcık sıvı, azıcık da 'hay allah bu ne olabilir acaba?' dedirten katı cisim yüzünden soyunup duruyorum. biraz tuhaf elbette. ben pek medeni değilim bu konuda. yani karşısında yarı çıplak durduğum bir adamla daha sonra sizli bizli, resmi bir sohbeti koyulturken biraz rahatsız oluyorum. hem tuhaf bir dil konuşuyorlar. bana diyor ki, "mamografi objektif bir görüntü sunar. buna bakan her doktor aynı tanıyı koyar, koymak zorundadır. sizin mamografi çekimlerinizde sorun yok. ancak, ultrason sonuçları subjektif olarak değerlendirilir." "yani, cerrahi bir müdahalenin gerekirliği, o ultrasonu yapan doktorun yaklaşımına mı bağlı?" diye sorunca da "aynen öyle!" diyor. "ama bu hiç güven verici değil, " dedim. herneyse, yeni doktor kendi ultrason doktoruna da gitmemi istedi, çünkü eskisini başka bir rakip hastanede yaptırmıştım ve "tanımam, etmem," dedi raporu aşağılarcasına elinin tersiyle hafif iterek. biz, yani bora ile ben bir meslektaşına yaptığı bu saygısızlığı hoş karşılamadık. koskocaman profesör, yani hiç değilse mesleki bir terbiyeden geçmiş olmalı, değil mi? neyse, subjektif ya, bu nedenle onun güvendiği ultrason doktoruna güvenmeliyim. eh, cerrahi müdahale 10 dakikalık bir şey, evet abartıyorum ama biraz da abartmak istiyorum bu aralar bu meseleyi. hastalıktan hoşlanmıyorum ama hastaymışım gibi havalara girmeye ihtiyacım var. yorgunum. çocuklar, dersleri, ev... biraz bunaldım. bir değişiklik istiyorum, ki cerrahi müdahale den daha kestirmeci bir çözüm düşünemiyorum:p
bir zamanlar yazmıştım. bizim oralarda, ben küçükken, hastalıktan bahsedilmezdi öyle uluorta. kapı arkalarında, kadınların gizlice dillendirdikleri bir şeydi sanki. ben çocuk aklımla, hastalığın da, cinsellik gibi bedene vurgu yaptığını, bu nedenle aynı kategoriden sohbetler gibi fiskosla konuşulduğunu çıkartmıştım. ama tümden de uyduruyor olabilirim. çünkü yazı, gerçeğinden daha hoş çoğu kez. belki de bu hastalık sohbetinden, gerçeğin etkisini zayıflatmak için kaçınıyorum. nasıl ki hamile hanımlar gazetenin dehşet sayfalarını okumak istemezler, aynen öyle. aynen öyle:) doktorumdan kaptım bunu da. aynen öyle, bravo, tam da öyle... karşındakini onaylamalı konuşmada neşeyi sıçratan, havayı sevinçle elektriklendiren bir şey var.
daha daha neler var?
çocuklar sabahçı oluyorlar yarından itibaren. saat 6.00'da ayaktayım, demek bu. daha düzenli. fena değil.
bora'ya kalın yünlerden ve sekiz numara şişle bir süveter başladım. v yaka nasıl yapılır, bilmiyorum ama yakaya gelinceye kadar daha çok var:)
melville'in henry'sini yarıda bırakıp, gizem avcısı martin myster'in eski sayıları 3 kalın cilt olarak yayınlanınca ona başladım. bir ara ondan bahsedeceğim size. sevdiğim çizgi romanlardan o da. başka?
hah, arçil matematikten 80 aldı. fen sınavı da çok iyi geçmiş. diğer derslerden de iyi notlar aldı. çok sevinçliyim, umarım böyle devam eder.
indirim başlamışken çocuklara, gelecek yılın kabanını, botunu, kazak ve pantolonunu almak lazım.
tina iyice oyunbaz oldu. yorulsun diye yarım saat oynuyorum sabahları ama oyunu bırakınca fena halde kızıyor bana. videoya kaydettim, laptop'ta şimdi. uygun bir zamanda gösteririm size de.
kuş, daha az yabani artık. yemi bitince sinirli bir şakıma ile haber veriyor bana ve ben yemini değiştirirken artık tedirgin olmuyor.
saçımı kestirmeyi düşünüyorum, düşünmekle kalmayıp bora'ya soruyorum. o da, "bu kadar sorduğuna göre gerçekten istiyorsun herhalde, kestir," dedi sonunda. o böyle deyince canım sıkıldı. çünkü o kestirme desin istiyordum ki benim kestirmek istememe karşı bir fren görevi görsün. bu durumda ben kestirmeyi istememek durumundayım:p
tamam, tamam, gidiyorum. olsa, lipton'un zencefilli limonlu çayından içecektim ama yokluğunda, yani şimdi, limonlu yeşil çay içeceğim ve bir de film izleyeceğim.
kısaca, neymiş? iyiyim ben.

31 yorum:

devin dedi ki...

Sevgili Peri,
Seni uzun süredir okuyorum ancak yorum bırakma konusunda pek başarılı bir insan değilim. Senden ricam şu, durumu ihmal etme. Ben ettim ve 4 yıldır uğraşıyorum. Yazdıklarından meseleyi tam anlamıyla anladığımı söyleyemeyeceğim ama memendeki en küçük şeyi bile ciddiye al ve ne gerekiyorsa lütfen yaptır. Eğer ultrason konusunda yardıma ihtiyacın varsa, "subjektif" değerlendirme yapmayacak bir doktor biliyorum. Bana mail yazabilirsin, devinkuzu@yahoo.com.
Umarım bir şeyin yoktur.
Sevgiler
Devin

şule dedi ki...

Canım peri çok çok geçmiş olsun. Herşey en kısa zamanda ve en kolay şekilde yoluna girer umarım.

asliberry dedi ki...

Bütün doktorlara uyuz oluyorum. Özellikle özel hastanelerde çalışanların tetkik ve operasyon hevesleri nedeniyle, aylık hedef çizelgeleri olduğunu düşünüyorum. Her doktora gidişimde oğlum veya yeğenlerimden biri doktor olsa da gönül rahatlığıyla kendimi teslim edebilsem diye düşünüyorum.

Çok huzursuzum. Sabahlayacağım sanırım. Başarısız 3 film izleme denemesinin ardından bilgisayara geçtim. Kısa film izleyecektim, sana bakayım dedim. Yazını gördüm. Yarın ararım.

Geveze Kalem dedi ki...

Telaş etmeden üstünde durulması gereken bir konu gibi duyuluyor. Kısa zamanda sağlıklı sonuçlar almanızı dilerim.
Ultrason sonuçlarıyla ilgili 'subjektif' yaklaşıma, sorduğunuz soru karşısında doktorun verdiği cevabı merak ettim.
Ayrıca doktorun, 'tanımam, etmem,'demesi saygısızlık olarak algılanabileceği gibi güven duygusunu da pekiştirebilir kanımca. İfade tarzı yanlış ama kararından emin olduğu bir meslektaşına paslayarak, kendi vereceği kararı da sağlama almak istiyordur belki. Fazla mı iyimser oldu bilmem ama bu açıdan bakarsanız sonuçları iç huzuruyla değerlendirebilirsiniz belki.
Ben değil ki bir adamla, bir kadın doktorla bile bahsettiğiniz gibi yarı çıplak, sizli bizli, resmi bir sohbet içinde olmayı beceremiyorum. Ne yazık ki bu konuda önceliğimi gitmemekten yana kullanacak kadar 'tutucu' biri olup çıktım.
Bir zamanlar ciğerlerimle ilgili ciddi bir hastalığımda doktorun birinin sadece sırt bölgemi açmamla yetinmeyip, üst bölgemdeki her şeyi çıkartmamı istemesiyle alakası olabilir belki bu tutumumun.
Sevgiler...

Butterfly dedi ki...

benım de aynı sorunum var bır suredır ve ben de hep ertelıyorum bu ultrason ve momografı olayını:(
umarım sorun yoktur, gecmıs olsun dıleklerımle...

siyahlale dedi ki...

İnşallah çok önemli birşey yoktur ve cerrahi müdahaleye gerek kalmaz. benim de tiroid testleri yaptırmam lazım 1 aydır erteliyorum. bakalım ne olacak. hayırlısı. Bol sağlıklı ve endişesiz:)) günler dilerim. Bakın en azından çocuklar üzmüyor sizi. notları iyi. sibel(cafecihan)

celerone dedi ki...

Sevgili Peri,

Aynı yollardan geçen hafta geçmiş biri olarak tebessümle karışık bir endişe ile okudum yazıyı. Ben de sorun çıkmadı ama sorun olmadığını öğrenene kadar canım çıktı. Tam 3 doktor gezdim, 3 kez de ultrasona girdim. Ayrıca göğüs ortada ciddi muhabbet yapma sorunsalını da fazlasıyla yaşadım.

Endişe tamamen ortadan kalkar, kuş gibi hafif olursun inşallah.

Ha bu arada, bence kestirme :)

elektra dedi ki...

sevgili peri, her şey yoluna girer umarım.geçmiş olsun. çok çok sevgiler.

elektra dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Periciğim,

Eminim, ne gerekiyorsa yapıyorsundur; sana bu gereklilikler için kolaylık ve sukunet dilerim.
:)

Bir de, saçını kestir diye lafa karışayım. Ferahlık verir, değişiklik olur, gerekirse iyi oldu-olmadı diye saçına takabilirsin, böylece sinirin geçer... :)) Valla, ciddiyim, iyi gelir.:)

SERAP dedi ki...

Ultrason denen aletin ne menem bişey olduğunu bilseydin doktorunun ne demek istediği ve kendini garantiye alma hissini anlardın.Gerçi anlamasanda olur çünkü senelerdir doktorlarla çalışıyorum ve hala anlayabilmiş değilim.Kendini iyi hissettiğin sürece herşeyin üstesinden gelebilirsin.Moralini yüksek tutman gerektiğini zaten biliyorsun.Bu arada şu zencefilli limonlu çayı benden başka içen birini gördüm ya gözlerim açık gitmeyecek:)

Unknown dedi ki...

Cok samimi bir yaziydi.

--

Geldim Gordum Dondum

müzi dedi ki...

sevgili endiseli, sevgili peri,
dilerim hersey iyi olsun, tum endiseler en kisa zamanda son bulsun. cok gecmis olsun.

sac konusunda: guzel bir yuzun oldugu icin bence her sac modeli yakisir sana. ama senin heyecanli, endiseli, pirpir, cocuksu ve guzel kisiligine kisa sac daha mi uyumludur diye de dusunuyorum :)
sevgiyle

yaban dedi ki...

gecmis olsun endiseliperi, ben doktorlarla bebeklikten beri hasir nesir oldugumdan bana soyun dedikleri anda, sanat icin soyundugunu soyleyen artistlerden daha rahat soyunuyorum. ama kolay olmadigini itiraf etmem lazim yine de kafanda bitirip gideceksin muayeneye artik ne yapalim, saglik her seyden onemli.. umarim ciddi bir sey yoktur ve cabucak iyilesirsin.

dory dedi ki...

geçmiş olsun. niye hepimizin ya memesinde kist, ya tiroidinde nodül ya da ikisi birden var, ben de onu anlamıyorum... şimdi hatırladım, ya da smear sonucunda atipik hücre. bunlar herkeste var ama çok az oranda gerçekten kötü birşey çıkıyor altından; olsa da erken teşhis tedavi şansını çok yükseltiyor. (yine öğreten adam gibi yazdım!)
ultrasonda maharetin yapan adamda olduğu doğru, ama benim bildiğim, önce ultrason yapılır, kitle görürse yapısını anlamak için mammografi istenir. hiç mammografiye göre bir şey yokken ultrason istendiğini duymadım. bence çok ticari bir yaklaşım!

ben kısa saçtan yanayım:) yıllar sonra kestirdim ve bana çok iyi geldi ya, ondan.

sevgiler

neo dedi ki...

pericim,

pek güzel fotograf bulmussun :) doktor deyince böyle eski türk filmlerindeki gibi hafif yaşı geçkin, göbekli, elleri önlüğünü ceplerinde kendinden emin konuşan adamlar geliyor aklıma. hani şu esas kıza "küçük hanım, çok güç bir ameliyat bu, bu ameliyatı ancak ekrem bey yapabilir, ama o da aşk acısından kendini içkiye verdi"vs. diyen cinsinden :P

sen hasta olma ama hastaymış gibi havalara gir pericim, evdekiler etrafında pervane olsunlar, canın ne ister diye sorsunlar, seni neşelendirsinler. biz de katılalım buradan, ne okumak istersin, ne müzikler çalalım sana, hangi ressamlardan resimler koyalım sayfalarımıza, hangi şairlerden dizeler yazalım? yahut hangi konuyu araştırıp yazalım sana? tarih boyunca örgü mesela? ya da ülkelere göre çikolata (özellikle de senin sevdigin bitter) tüketim alışkanlıkları? ("Bitter Chocolate: Investigating the Dark Side of the World's Most Seductive Sweet" diye 2006 yılında bir kitap çıkmış, dünya çikolata piyasasında dönen dolaplar anlatıyormuş)

valla peri, ciddiyim, şımartalım seni biraz, ne dersin ;)

(bu arada mail yollamistim sana, aldin mi bilmem?)

ulku dedi ki...

Sevgili Peri,

Geçmil olsun. Diğer dostların gibi ben de, inşallah önemli birşey yoktur diye ümit ediyorum. Dory'nin dediği doğru, mammografi en gelişmiş ve en son ayrıntıyı veren araştırmadır. O nedenle mammogafini alıp başka bir doktora görünmeni tavsiye ederim acizane.

Sağlıklı günler dileğiyle.

milan dedi ki...

ilk görev yerim yozgat'ta çalışırken su çiçeğine yakalanmıştım. köyden merkeze hastaneye geldim ve intaniye bölümüne zar zor çıkabildim. bayılmak üzereydim. ateşim çok yüksekti. yüzümde bir sürü kırmızı nokta vardı.
doktor beni görür görmez 'soyun' dedi.
'niye ya!' deyemeden ateşten kendimden geçmişim.

daha sonra aynı doktor bir hastayı tacizden görevden uzaklaştırıldığını duydum.

Unknown dedi ki...

Hastaliktan nefret ediyorum. Filmlerdeki gibi gerekli sozleri soyleyip, azicik yuz burusturup olsek ya! Bir de bu problemim var: ugrasmaya degmez, nasil olsa olurum ben bu hastaliktan deyip mesela, doktora gitmeyebilirim. Hastahanenin yanindan gecmek tansiyonumu firlatiyor. Valla olumden korktugumdan degil, sen beni bilirsin, daha cok irgalanmak ve didiklenmek korkusu. :o)

Ama simdi olunemiyor da, yani kurtariyorlar insani. Yani demek ben de aklima bir kusku dusse doktora gitmeliyim. Ne de olsa cocuk var. O bensiz de guzel buyur ama hatirlamaz beni. Yani tamamen bencilce duygularla doktora gitmeliyim. :o)

Gecmis olsun.

www.elifsavas.com/blog

paticanlar dedi ki...

Peri hanımcım. Çok geçmiş olsun. İnşallah o çook önemsiz birşeydir, üzntümüz bu kadarla kalır.
Ben doktorlardan nefret eden, hiç birine güvenmeyen
-ve kısa saç seven-
biri olarak karşınıza doktorların en iyisinin çıkmasını Rabb'imden diliyorum.
Lütfen rica ederim ihmal etmeyin ve bizi de durumdan en kısa sürede haberdar edin olur mu?

endiseliperi dedi ki...

merhaba,
hepinize çok, çok teşekkür ederim. aslında ciddiye almıyorum; yapılması gerekeni yapıyorum. o partikül çıkarılıp patolojiye gönderilince sonucun kötü çıkmayacağına neredeyse eminim. ama bütün bu süreç beni sıkıyor. tıbbi sorunlardan, hastalık, doktor, ilaçlar, zamanları konusunda pratiğim yok. uğraşmak da istemiyorum. kendimi içine rahatça koyduğum bir resim elde edemiyorum tıbbi konularda. neyse. cuma günü tekrar ultrason çektireceğim ( ya da yaptıracağım, bunun fiili ne, bilmiyorum:)ve doktorla tekrar görüşeceğiz. umarım ameliyatın gerekmeyeceğini söylerler.

bu arada dün acayip yoğundu. o nedenle bilgisayarı açamadım. sabah 6.00'dan akşam 9.00'a kadar ayaktaydım neredeyse. akşama bora'nın anne ve babası bizde yemekteydi. yılbaşı toriğini dün akşam pişirdim, çok güzel oldu. bora tarifi bir siteden bulmuş, fena değil, balıktan çok iyi anlayan birinin tarifine benziyordu en azından. ben pek bilmem balık pişirmeyi ama nedir ki balığı nasıl yapsan güzel oluyor. son doktora laf olsun diye sorduk da, haftada 2 kez balık yiyen birinin omega almasına gerek yok bence, dedi. ilaç almaktansa balığın kendisini yemek daha doğru geliyor bize de. ama çocuklar pek müşkülpesent davranıyorlar balık pişince, bizim de hevesimiz kalmıyor doğrusu.

çocukların son notları da iyi geldi. sevindik bugün yine. şimdi ders çalışıyorlar. saat 2.00'den akşam yemeğe,6.00'ya kadar her saat sonunda 10 dakika molalarla çalışma düzeni oluşturduk. arçil ergenlik döneminde ve karakter sahibi olmayı kabalıkla karıştırıyor, az önce onunla konuştum. sorunu tartışmayı, benim azarladığım onun da sineye çektiği bir düzleme çekip içariğinden koparmaya çalışıyor. böylece yüzleşmekten kurtuluyor. ama bu sefer oyuna gelmedim. diyeceğimi sakince diyip sustum. sanırım işe yarayacak.

ev temiz, dolapta bir sürü yemek var, ben sabah epey dinlendim, çocuklar adaçayı ve kuşburnu içip çalışıyorlar, ev sessiz. mükemmel denilen gün böyle bir şey olsa gerek:)

yaw, ilginiz gözümü yaşartıyor, şöyle bir kucaklamak istiyorum sizi. çok, çok sevgiler.

sibel dedi ki...

cok gecmis olsun. umarim hersey yolundadir. simdiden de allah kolayliklar versin. 4 ay once dr.'um kafam kadar miyomun var dedi.tarz iste...nereden cikti bu? tukiye'de yasa gore %60-80 kadinda varmis. genetik vesaire. biz cabuk buyuyenden korkariz dedi.once bir tanidik detayli ultrasonograficiye, sonra da laperoskopi (yani 3 delik ameliyat bitti)konusunda sihirbaz gibidir dedigi bir prof.a yonlendirdi beni.bu arada her yonlenme 100-200-300-500...gidiyor yani.sihirbaz prof.ameliyatı ozel sigortanin %100 gecerli olmadigi tek ve yegane hastanede yapiyor.sigorta aaa tuh, yenileme tarihi,bekleme suresi diyor bu arada.kilcik ustune kilcik.dert edilmeyecek ufak bir sorun bile bazen cevresinde donen dolaplar yuzunden sıkıntı veriyor. neyse yine de sıkıntılarımız bunlar olsun.
saglikla...

filiz dedi ki...

ben de sizi kucaklamak istiyorum peri :)(anlaşıldığı üzre sadece yazılarınızı değil yorumlara cevabınızı da okuyorum zevkle)
...sağlık haberlerinizi almayı umuyorum...
içten sevgilerle....

Elif Derviş dedi ki...

Periciğim ben biraz geç kalmışım galiba...çok geçmiş olsun, olumlu düşünmek lazım sanırım.Umarım her şey yolundadır. Bu arada ben blogumu şifreli yapma kararı aldım ve sana da davet göndermek istiyorum.Olar mı :)

yasemin dedi ki...

geçmiş olsun endişeli peri.

Sardunya dedi ki...

Çok geçmiş olsun
Yazılarını soluksuz okuyorum. Hep bir iki satır senden kalıyor aklımda çok uzun süre. Belki de sen bile unutuyorsundur:) Bu yazıdan da aklımda kalacak film gibi ilaç isimleri ayrıntısı:) sevgiler

miso dedi ki...

Sevgili peri,
Çok geçmiş olsun canım :) hay allah. Ama okurken de gülümsedim; önünde soyunduğumuz doktorlara resmiyet yapma çalışmalarımıza. Özellikle bazı doktor muayenelerinden sonra sizli bizli olmak mümkün görünmüyor gerçekten de. Bu da sanırım daha da resmi hale getiriyor insanı :) Bu arada bu doktorların birbirine saygı olayının bilimsel bir adı bile var, ama şu anda hatırlayamıyorum. Babama sormam lazım.
Martin Mystere ise ayrı bir konu; bayılıyorum onlara. Kara adamlar ne kadar naif kalıyorlar o görüntüleriyle aslında. Gerçek hayattakilerini düşününce yani... (Martin de evlenmeli artık hanım kızımızla bence. Fazla uzadı artık. Java da şahit)

Çok uzattım, pardon.

marruu

Öykücü dedi ki...

Deontoloji.Saygı meselesi(Misoya)

Sevgili Peri,

Sana bu yazıda yorum yapmayı aslında hiç istemiyorum.Yani ben seni hiç hastanede falan hayal edemiyorum.

Seni evde sessiz,sakin çayını içip otururken,korkunç bir film seyredip magnum çikolata yerken,mutfakta fırın sıcakken bir kaç çeşit bir şeyler pişirmeye çalışırken,Arçille Atakana bir şeyler anlatırken,Borayla kocaman bir ağacın altındaki bir lokantada birşeyler yerken hayal ediyorum.

En kısa sürede hemen iyileşmeni dilerim.

Sevgiler..

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Peri Kızı,

Yoksun iki gündür, herşey yolunda gidiyordur, umarım.

Sevgiler.
:))

dgül dedi ki...

Bugün okuyabildim yazını Endiseliperi. Ben de herkes gibi, daha yazının basında sözünü ettigin, benim en sevdigim eserler arasındaki romanın adından esinlenerek yüreginin bir an önce hafiflemesini diliyorum. Bu ici kabarmıs hal zamanları zordur gercekten. Iyilik haberlerinde bulusmak ümidiyle...

endiseliperi dedi ki...

merhaba,
evet, bugün gideceğim doktora. durum şu ki, biz çoktan unuttuk mevzuyu. yani gündemini kaybetti hastalık evde:) mesela bu hafta hayret, hiç konuşmadık. sıradanlaştı nihayet. öyle ki, bora'ya aldığım eşofman takımı ile kazağı değiştirmek daha elzem bir konuymuş gibi, sabah, akşam ki alışveriş randevusunu konuştuk. zaman, böyle mucizevi bir şey işte; tüm yaraları kabuk bağlatabiliyor, her şeyi olağanlaştırabiliyor.

bora işe geç gidince, doktora arçil ile gitmem gerektiği hasıl oldu. ancan ben yalnız gideyim istiyorum, hastane koridorları pek sıkıcıdır bir çocuk için. babaanne de aradı, çocukların yanında ben durayım istersen, dedi. çocuklar odalarında oyun oynuyorlar ve başlarında bir yetişkine d eihtiyaçları yok gerçi ama, hava güzel, gelin, diyeceğim. kek yapıp, çay da demleyeceğim çıkmadan ki, keyif yapsın babaanne:) bazen bir iyiliği kabul etmek, iyilik sahibine iyilikte bulunmaktır. yabancı filmlerde duyarız, lütfen yardımımı kabul et, diye yalvarır biri. nedeni böyle bir şey sanırım. eh ev de temiz. babaanne temizlik hastasıdır. ben, farketmeyeceğini biliyorum ama fırının içini de sildim bile:)

indirimler başlayalı ne kadar oldu ki, mağazalarda hiç bir şey kalmamış. insanlarda ne enerji, ne dikkat, ne hazırlık böyle. montlar falan filan yarı fiyatına düşmüş. ben kendime bir şey almadım. bir mağazaya girip giysilere baktığım zaman, her şey bez parçasına dönüşüp anlamını kaybediyor. oysa eskiden ne süslü bir şeydim. neyse, akşam bakarız bir daha.

meteorolojiden de bahsedip, sibirya soğuklarının geleceğini söyleyeyim de bu yazı tüm hafifliği ile uçup gitsin:)

teşekkür ederim. gerçekten. hastalık insanı bedeniyle başbaşa bırakıp yapayalnızlaştıran bir konu. desteğiniz bana nasıl iyi geldi, anlatamam.

sevgilerimle.