Cuma, Nisan 4

mutlu ol, bu bir emirdir!



filmi mail ile gönderen devin kuzu'ya çok teşekkür ederim.

8 yorum:

milan dedi ki...

tanıdık herkesten uzaklaşmak, böyle günlerde bana iyi gelmiştir.
bir de her şeyin bir sonu vardır, öyle değil mi; zira benim de geçmesini beklediğim bir duygum var. umutla bekliyorum...
sevgiler.

Öykücü dedi ki...

Bu filmi Sinan Çetin üniversitelerdeki türban yasağını protesto için çekmiş.Bir zamanlar bu ülkede batılılaşma adına sanat müziği de yasaktı ve ben tüm yasaklara karşıyım diyordu.

Sevgiler..

Butterfly dedi ki...

Peri çok güldüm gece yarısı buna, pek mutlu oldum ben emir çok hoşuma gitti, bu filmi hiç göememişim, duymamışım ben, sevdim bu emri valaa:)
geçmiştir sıkıntın bunu izleyince eminim ben, benim bile bu yorgunluga bişiyim kalmadı:)

endiseliperi dedi ki...

milan,
bugün yemek yaparken sabretmek üzerine düşünüyordum. sabır, biraz da vurduymaz, aldırışsız insanların buluşu gibi, öyle değil mi? yoksa insan nasıl dayanır, salt zamana bırakarak, isteğinin, belirsiz bir zamanda, belirsiz koşullar oluşunca gerçekleşmesini beklemeye? dayanılmaz bir sıkıntı bu. insan kendi ruhuyla oynamaya başlar dayanmak için; hiç istemediğine, aslında o kadar da önemli olmadığına, filan işte. bu da tatsızlaştırır her şeyi. örneğin sabırla elde edilmiş vuslat, vuslat mıdır yani! vuslattır da aşkı yanında sürüklemiş midir, pek emin olamam ben. parayla vuslatda ise her zaman bir saadet imkanı görmüşümdür lakin:P şaka şaka:)

içimizdeki olumsuz bir şeyin geçmesini beklemek de sanki daha kolaydır. hele ki, öfkemi almışsam, o dakka unutuyorum bir koç klasiği olarak. bir de ben kendime çok emir veririm, sen de dene: kalk! kahve yap! o kitabı bitir! çikolata yeme! surat asma! gibi. sen de kendine de: unut milan! sabret milan! gülümse milan!

bakma bana, atıp tutuyorum işte.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

hımmmmm! öykücü'ğüm bak bunu bilmiyordum, isabet olmuş öyleyse ve hatta duygularıma vesile.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

butterfly,
ben de devin gönderince izledim. ilk izlediğimde ne oldu dersin? hüngür hüngür ağladım. gerçekten. evde yalnızdım neyse ki de bir açıklama yapmam gerekmedi. ne diyebilir ki insan, şu memleketimizin hali için ağlıyorum desem, bizim evde olmaz pek böyle bir şey. gösterişli bir abartı gibi durur. o sabah gazeteleri de sabırla okumamın etkisi vardır mutlaka bunda- kredi notumuzun düşürüldüğünü öğrenmiştim ve yazarlarımız canımızdan çok sevdiğimiz ülkemizde ne demokrasi, ne hukuk, ne uluslararası itibar... hiç bir şeyden eser kalmadığını çaresiz ve umutsuz kaleme almışlardı- ve havaların da etkisini eklersek, ağlamam çok normaldi. o gece de lost'un son bölümlerini izleyip bitirmiştim ve düşünüp duruyordum, kazazedeler öyle bir cennet ada'da kalmayı mı seçmeliler, yoksa gitmeliler mi kendi ülkelerine, diye. ada ne kadar güzel olsa ve benim tüm hayalim öyle bir adada yaşamak da olsa, kendi ülkelerine, kendi tehditkar hayatlarına dönmeleri gerektiğine karar vermiştim. bazı insanlar, çok problemli çocuğuymuş gibi sevmek zorunda kalırlar memleketlerini. biz böyle sevmek zorunda kalıyoruz. ama insan dayanamıyor bu olan bitene, çocuğunun kredi notunun düşürülmesine, demokrasiyi heceleye heceleye kekelemeden söyleyememesine, bir adım ileriye gidememesine, binbir zehirli gelecek teorisi ile dehşet içinde kalmasına...

neyse. filmi ikinci kez izlediğimde daha çok eğlendim. hem güneş de açmıştı ve gazeteler de o kadar umutsuz değillerdi sanki.ya da insan tuhaf bir tükenişle alışıyor her şeye.

sıkıntım mı? yooo, geçmedi, buruşuk bir iç çamaşırı gibi saklıyorum onu hala.

sevgiler.

Öykücü dedi ki...

Bana öykü'cüğüm dediğinde tüm yağlarım eriyor Peri.Çok mutlu hissediyorum:)

endiseliperi dedi ki...

evet, hatırlıyorum, sana öykü hanım dediğimde de canın sıkılmıştı, değil mi?:)