Perşembe, Şubat 25

tiffany'de bu kaçıncı kahvaltı?

dün gece:
bir kez daha tiffany'de kahvaltıyı izledim. salon uzak ve soğuk, orda değil. yatak odasındaki bilgisayardan, dik arkalıklı sandalyede, çalışkan öğrenciler gibi pür dikkat.





sonra, bataille'in imkansız kitabını açtım, uyumadan hemen önce (hayır lawrence block okumadım.)böylece beni huzursuz edebilecek her düşünceden uzaklaşıp, uykuya yarı baygın düşebiliyorum.

"... ve düşünce tıpkı üflenen mumun sönen alevi gibi, bu kor gibi yanmanın bittiği yerdedir." (s.19)

3 yorum:

neo dedi ki...

yeni harman dergisinde günümüz romantik komedileriyle geçmiştekileri karşılaştıran ilginç bir yazı vardı. dergi yanımda değil ama şöyle diyordu kısaca: özellikle bu türdeki türk filmlerinde fazlaca aile vurgusunun yapıldığı, çizilen kadın tiplerinin işsiz güçsüz, alışveriş meraklısı tipler olduğu, hikayenin de hep evlilik, evlenme kararı ya da çocuk yapma niyeti gibi finallerle bittiği, casablanca'da olduğu gibi "diğeri için fedakarlık", "tiffany'de kahvaltı'daki gibi "tarafların kendi yollarına gitmesi" gibi temaların yanına bile uğranmadığından bahsediliyordu. enteresan geldi bana, yazı yanımda olsa daha uzun bahsederdim.

ne güzel filmdir tiffany'de kahvaltı, o sarı kedi, kadının giysileri falan :)

asliberry dedi ki...

Neo,Türk filmlerinde kadın karakterler hep Boxing Helenadır yani:)

Ayrıca Türk filmlerinde ne şöyle doğru dürüst öpüşen, ne sevişen bir çift gördüm. Hayır kaçırdığım bir film var da söylemiyorsanız küserim.

dory dedi ki...

Ah, Boxing Helena'dan bahis geçtiğini görünce lafa karışmadan edemedim; ne kuvvetli bir allegoridir o öyle... ilk evliliğime cuk oturduğu için bana öyle gelir belki de.