Pazar, Mart 7

kasabanın uzun, sıcak yaz öğle sonlarında, ucu bucağı olmayan geniş gecelerinde içinde bir sıkıntıyı büyütüp duranlar için

hiç böyle olmamıştı; neyi okuyacağımı her zaman bilirdim... her zaman! gün, gece, yıldızlar ya da rüzgar, bir film karesi, sevgilinin bir sözü, uçucu bir rüya sahnesi kehanette bulunur gibi bana belirli bir kitabı işaret eder, zamanın o noktasında, o yerde, başkası değil de sadece o kitabın bana iyi geleceğini bilir, ondan başkasıyla avunamaz, zihnimde beliren kitabı sonunda elime alınca rahatlar, tümüyle ve tutkuyla ona yönelişle kitap efsunlu bir hal alır, ilk satırla birlikte kitabın içinde kaybolacağım bu büyüye kendimi gönüllü olarak bırakırdım.

bu sefer böyle değildi. kıvranıp durdum. deli bir rüzgar zihnimdeki her şeyi darmadağınık yaparken, uzandığım her kitap, sana iyi gelmeyeceğini bildiğin halde, yalnızlıktan bir ses olsun duymak için çevirdiğin bir telefon numarasının sonunda ettiğin o tatsız konuşma kadar, hani kendine daha çok düşersin, düşersin ama ayağını basacak bir zemin, tutunacak bir dal bulmazsın ve o derin anlamsızlık duygusu sıkıntıyla genişler, genişler ve telefonu bir saniye içinde kapatmazsan boğulup ölecek gibi hissedersin ya, işte zamanı gelmemiş o kitap sayfasının ilk satırlarında hissettiğin bu olur, sıkıntıyla kapağını kapatır ve beklersin. eğer içindeki o rüzgarı dindirir, ipuçlarına gereğince dikkat kesilir, gördüğün rüyayı doğru yorumlarsan o zamanın kutsal kitabı iner zihnine.



çok şükür buldum kitabımı: carson mccullers, yalnız bir avcıdır yürek! iş bankası yayınlarından, mehmet h. doğan çevirmiş. amerika'nın güneyinde yaşamış (böyle mi ifade edilir o coğrafya, emin değilim), orayı anlatan yazarlara özel bir düşkünlüğüm var. faulkner ne kadar memleketlimse, carson meccullers da o kadar kardeşim. biri onu sevdiğini mi söylüyor, gururdan patlayarak teşekkür etmek isterim. sıcak yaz günlerinde küçük bir kasabada sıkıntıdan patlayan frankie (düğünün bir üyesi) ya da erkeksi, ince bedeni, kafasından geçenlerle kendini herkesten ayrıksı hisseden mick kelly (yalnız bir avcıdır yürek) ile carson mccullers kendinin ve bir de benim yeniyetme dönemlerimi anlatır.

kitap bölüm bölüm bir kasabanın çok ama çok ilginç karakterlerini anlatıyor ya, ileride konuşuruz o nefis anlatılmış insanlardan. bugün mick kelly ile çok ilgiliyim. mick, gece çıkıp sessiz sokaklarda dolaşmayı seviyor. bazen bir evin bahçesine girip,çitin yanında kuytuya oturup, içeride, radyodan dağılan müziği dinliyor. işte şimdi mick beethoven'ın 3. senfonisini yakaladı bir evde, ki mozart'tan sonra yaptığı bu keşifle öyle coşkulu ki, şöyle diyor (hmmm.. tamam, şimdi yazacağım, ama öyle güzel ki, kucağımda uyuyan tina'yı neredeyse kazıyarak kaldırıp yatağa bıraktım ve kendime bol buzlu bir martini hazırladım. ilk kez içiyorum. tatlıymış. ve o ilk tatlımsı tad kaybolduktan sonra kekremsi, acımsı bir tad öylece kalıyor dilin üstünde. tamam, şimdi yazalım):



"olabilir miydi bu? açılış notaları, bir dakika bir yandan öbür yana salındı. bir yürüyüş ya da marş gibi. gecenin içinde çalımla gezinen tanrı gibi.. vücudunun dışı birden dondu, yalnızca müziğin o ilk bölümü kor gibiydi yüreğinde. ondan sonra ne geldiğini bile işitemedi, yalnızca oraya çöktü ve bekledi, donmuş yumrukları sıkılı. bir süre sonra müzik yeniden başladı, daha kuvvetli ve daha yüksek. tanrıyla filan pek ilişkisi yoktu bunun. bu kendisiydi, mick kelyy'ydi, gündüzleri yürüyen, geceleri tek başına olan kendisi. sıcak güneş altında, karanlıkta bütün o kafasındaki planlarla, duygularla. müzik kendisiydi -düpedüz, çırılçıplak kendisi.(...) artık iyi hissediyordu kendini. yüksek sesle bazı sözcükler fısıldadı. 'tanrım bağışla beni, ne yaptığımı bilmiyorum ben'"

kitabı yıllar önce carson mccullers'ın diğer kitaplarıyla birlikte okumuştum ama unutmuşum. demek ki yanlış bir zamanmış. şimdi okudukça hatırlıyorum ya, hatırladığım kitaptan sahneler değil de, filmi de yapıldı bu kitabın, filminden sahneler. bu kitabı okumanızı çok isterim. sonra konuşuruz kitap ve yazarı hakkında ama, bazılarınızı okumaya ikna edemem diye korkuyor, bunun için yalvarmayı bile göze alıyorum.

1 yorum:

gizem dedi ki...

ben okuyacağım bu kitabı peri, bugün alacağım ve okuyacağım, alıntı yaptığın bölüm kadar şu ruh eşi kitabı bulma kısmını anlatmana da bayıldım!