yatak odasının penceresi doğuya bakıyor. ormanın üstünde gökyüzü, göz açıp kapayıncaya kadar ağır, gri bulutlarla sıvanınca, mutfağa geçtim. mutfak, güneye ve batıya bakıyor. deniz üstünde bulutlar sanki daha insaflı. çay demlenirken, kahvemi aldım. kucağıma zıplamış tina'yı okşarken, terasa çıkardığım sediri yağmur ihtimaline karşı tekrar içeriye alma düşüncesi beni bunalttı, bunalttı, bunalttı... mutfak masasındaki kitabımı açtım:
"ayrılmış - birleşmiş. --- insanca gerekçelerini yitirmiş olduğu bir çağda yine de yaşamaya devam eden evlilik kurumu, bugün genellikle bir sağkalma hilesi olarak kullanılıyor: iki suçortağı, aslında kokuşmuş bir bataklıkta birlikte yaşarken, birbirlerine yaptıkları kötülüğün sorumluluğunu da dışarıya yöneltiyorlar. kirden uzak tek evlilik tarzı, iki eşin de bağımsız bir yaşam sürdürdüğü, cebri bir ekonomik çıkar ortaklığına katlanmak yerine birbirlerine karşı sorumluluklarını özgürce kabullendikleri bir evlilik olurdu. bir çıkar ortaklığı olarak evlilik, ilgili tarafların alçalması anlamına gelir her zaman; ve öyle hain bir dünyadır ki bu, farkında olanlar bile kaçınamaz böyle bir alçalıştan. bu nedenle, ahlaksızlıktan uzak bir evliliğin ancak özel çıkarlarının peşinde koşmak zorunda olmayanlara, demek zenginlere özgü bir imkan olduğu söylenebilir. ne var ki sadece biçimsel, içi boş bir imkandır bu, çünkü çıkar peşinde koşmak tam da bu ayrıcalıklı kesimlerde bir ikinci doğa haline gelmiştir - mutluluk da dahil hiç bir ayrıcalığa tutunmaya çalışmazlardı eğer böyle olmasaydı"
Alıntı: Adorno, Minima Moralia, Metis Yayınları, Çev. Orhan Koçak-Ahmet Doğukan, S.31
4 yorum:
Bugun evden calisayim diye evde kaldim; burada da hava kotu -gerci zaten alisildik bir durum bu. Ama iste yapmam gereken seylere bir turlu konsantre olamiyorum.
Adorno'yu cok sevmiyorum ben; neden bilmiyorum; bir cesit onyargi. Kitaplarini da okmadim aslinda, sanirim Horkheimer'la beraber yazdiklari bir kitap vardi, onu okumus olabilir. Oysa Horkheimer'i severim mesela; Akil Tutulmasi'ni. Baudrillard'i da; Kotulugun Seffafligi'ni ozellikle.
Neyse, asil mesele neydi; evlilik. Evet evlilik zor bir yasam bicimi; ikili iliskilerin hepsi zor; birlikte yasamak en zoru. Ama elbet, Adorno kadar dusmanca ve genellemeyle yaklasmamak gerek. Gosteridigi kotu yonleri anliyorum da sanki butun fakirler ve butun zenginler boyleymis ve cikar yol yokmus gibi yazmasi hic ikna edici degil. Insanlarin "birbirlerine karşı sorumluluklarını özgürce kabullendikleri ... evlilik"ler var tabii ki. Evet Adorno'yu begenmiyorum ben:)
baktım şimdi tavşan, yaşadığın şehir hafif yağmurlu ve 8 derece. ah!... bu gece -2 derece olacakmış, korkunç! evet, evden çıkma bugün. biçim sanıldığının aksine çok belirleyici. ev koşullarında iş yapmak ne zordur gerçekten. hadi sana anlayış gösterip, suçluluk duygunu hafifletelim:)
hmmm... adorno'yu yeni okumaya başladım, öyle umutsuz ve zehir dilli ki kahkaha atıyorum okurken:)
kaçakkova ile kavga etmek istediğimde - ki arada olan yüzlerce kilometre bile kavga etmek istiyorsam buna engel olamaz:)-, adorno hakkında atıp tutuyorum. kacakkova şaşkın, adorno başıma iyice dert oldu, diye söyleniyor mektubunda:) minima moralia'nın altını keskin keskin çiziyor, cümlelerin yanına pis pis ünlem işaretleri koyuyor, bazı konuların başına da hain gülümseme yüzleri çiziyorum:)ben çok seviyorum adorno'yu:)
"bu cehennemde hala soluyabilecek havayı bulabiliyor olmanın utancından ötürü" belki de "özel yaşamımızı da en alçakgönüllü, en iddiasız ve en gürültüsüz biçimde sürdürmek" için bazılarımız evliliği tercih ediyordur. ama bu durumda da artık evli olarak kötü bir dünyaya karşı aslında daha kötü bir dünyayı savunur duruma düşüyoruz. ne yapmak lazım? ne bileyim, tavşan!
sevgiler çok.
Adorno candır!..
Ben de okurken "ulaaannn! bunu da mı düşündün, ulaaannn!.., bunu da mı söyledin...vay güzel kardeşim" diye üzülüp ve evet gülümseyerek okumuşumdur hep...
Bir "afacan" ruh vardır yazdıklarında ve önce o afacanlığı seviyor insan. Ama sonra yazana bakıyor. Yani bütün bunları söylemiş bir insan ömründe nasıl bir yalnızlığı yaşamıştır diye, üzülmemek mümkün mü...
Değil...
koray,
aklıma bambi geliyor doğal olarak ve seni, "bambi'nin tombik döneri artık eskisi gibi lezzetli değil, değil mi?" şeklinde yanıtlıyorum bu yorumunu:)
Yorum Gönder