Pazar, Ocak 9

pazar filmi

biraz karışıklık oldu; arçil cumartesi ve pazar akşamları amerikan futbolu antrenmanlarına gidecek ve bu durumda ingilizce dersini kaydırmak gerekti. bugün 12.00 de geldi hoca. anlaştık; verimli de olursa salı akşamları gelip ders verecek bundan böyle.



onlar odada ders yaparken mutfakta film izlemeye başladım. bugün hava çok soğuk değildi allahtan. çok beğendim, çok etkilendim, izlemenizi mutlaka istediğim bir film. winters bone, adı. amerikanın köyünde geçiyor. köy dediğimiz de her yerde aynı aşağı yukarı. sert bir hayat. sanki köy, şehir ile sadece coğrafi değil, zamansal olarak da epey uzağındadır birbirinin. kanundan çok söylentiler filan etkilidir. akrabalık, onur, yardımlaşmanın başka türlü bir anlamı vardır. fotoğraflar çok güzeldi filmde, yazar-yönetmen de iyi iş çıkarmış, oyunculuğa da bayıldım. köylü şehirdeki gibi zihinsel bir yalnızlık çekmiyor, çekiyor ama bu enikonu çaresiz kalmanın yalnızlığı. çaresiz kaldınız mı hiç bilmem, tuhaf bir duygu, sert bir duvar burnunuzun dibine dikilivirir, bomboş, soğuk, dilsiz. çok, çok yalın bir şey. kanser olduğunu öğrenen birinin yalnızlığı gibi biraz. ağlamak, dövünmek, milleti başına toplamak, içmek filan işe yaramaz, basit, sert, güçlü bir şey. sonra aklını başına toplayıp çözüm aramaya girişirsin. yardım istemen icabeder ama çaresizken yardım istemek kadar zoru yoktur. insan utanır nedense. aklında sürekli onuru dolanır durur. onurunu zedelemeden yardım istemenin dilini bulmak çok güç bir şeydir, başınıza hiç geldi mi bilmem. yakınlarınızı, arkadaşlarınızı, tanışlarınızı gözden geçirirsiniz, tuhaf anlar sahne alır onlarla ilgili. o zaman onlarla ilgili fikirleriniz de netlik kazanır. sen, onun için küçük ama senin için o sırada çok büyük anlamı olan bir iyilik istersin, bir ton gevezelikle sana akıl verir mesela. korkunçtur dinlemek, utanırsın da.

bilmem ki, filmi izlerken benim aklımda bunlar dolandı. çok iyi bir film. izleminizi şiddetle öneririm.

3 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

"Evet, evet" başımı sallayarak okudum. Peki sizin için ötesi nasıl gelişir? Köklü bir değişim mi geliyor sonra, yoksa var olanı bir kez daha kabullenmek, sevmeyi yeniden öğrenmek mi?

Çok sevgiyle...

endiseliperi dedi ki...

hmmm!
başını o çaresizlik duvarına çarptıysan müthiş bir idrak gelişiyor. öyle haybeye şımarıklık yapamıyorsun. bir türlü sert biri ama bir türlü de çok yumuşak biri oluyorsun. halden anlıyorsun. bir takım havai, klişe, ezbere, insanlık hali zevzevliklerine karnın tok oluyor. niye köklü bir değişim olsun, çaresizlik her an burnumuzun dibinde, insan ne olacağını hiç bilemez, beş dakikada değişir bütün işler... köklü olarak değişmeye kalksan halin harap olur. şimdi aslında bahsettiğim çaresizlik şu: senin insiyatifin sıfır, demek. bu durumda kabullenmek, seçim yapmak falan filan biraz lüks şeyler olmaz mı... reel hayattan bahsediyoruz şurada. reel hayat, kaba, budala, geri bir insan olmanı şart koşar bir yerde. yani sözleşmeye öyle bir adammışsın gibi oturusun, kabullendiğin budur. yersen. eyvallahsız biriyim ben. ama nereye kadar. ama eskidendi bu bahsettiğim şiddetli çaresizlik. birkaç deneyimim oldu böyle. çok şükür hayatımın sanırım ki en iyi bir yılını yaşadım. tahtaya vuralım. sevgisizlik sorunu hiç yaşamadım ben. sevgi abarttığım, aşırı bir şey de hiç olmadı. yani kutsal bir şey değil ki sevgi. içinde bir sürü melez duygunun kaynaştığı en sıradan duygu. ben hiç anlamıyorum sevginin her zaman böyle popüler bir kavram olmasını. sevmek zor değil ki, sevmek için hep bir nedenimiz, mazeretimiz, ihtiyacımız vardır. sanırım senin yaşadığın çaresizlikle benim çaresizliğim bir yerde örtüşmedi sevgili atze. ondan biraz anlayamadım seni sanırım. kusuruma bakma, olur mu? sen hiç çaresiz kalma.

sevgilerimle.

Ayça Yaşıt dedi ki...

Kendi çaresizliklerimden bahsetmemiştim, yeri değil. Belki merakımı yanlış sorularla sundum. Herhangi bir durumun sizin "olur"larınıza uyması için hiç yol yokken, aklınıza ne geldiğiydi öğrenmek istediğim. Yani olduğu gibi "çaresizlik" meselesine nasıl yaklaştığınız. Kendi fikrimi yazmadım ama sandığınızdan da çok, çok farklı bu kelimenin bendeki yansıması. Yanıtınız olması gerektiği gibi, içtenliğiniz için teşekkür ederim.