Salı, Şubat 22

uykusuzlara...



10 yorum:

justine dedi ki...

Benden âlâ uykusuz olmaz,üzerime alıyorum bunu. Gözlerim yanıyor ve videonun sesini duyamıyorum. Birleri bir şeyler yapmış ben izindeyken bu bilgisayarlara. Sinir oldum inan!
Yarın bakarım artık. Bu kafayla eve nasıl gideceksem?!

Güzel uyu canım, geç kalmışsın. Bir de sen çok geç kalkmazsın sabahları, kötü olacak.
Sarıldım çok. Az kaldı bitiyor benim nöbet de. Hadi, hadi bitsin!:)

Adsız dedi ki...

Ne guzelmis! Tesekkurler... Kim bu?

endiseliperi dedi ki...

günaydın sana justine, ama şimdi evdesin, değil mi? şarkı çok güzel, ama video nefis. uyandığında izlemiş ve dinlemiş olduğunu ümit ediyorum. ama öyle uykusuz, sarhoş gibi araba kullanmak hiç iyi değil, justine, buna önlem almak lazım.

sabah arçil'i yolcu ettikten sonra biraz uyudum ben, iyiyim.

sevgiler çok.

* bir arkadaşım, tam kız bloğu oldu senin site, ne o öyle sarılmalar, öpüşmeler, dedi:) erkek sitelerine baksaymışım, orda el bile sıkışılmazmış:)

endiseliperi dedi ki...

aşkıngüncesi, sen sorunca baktım açıkçası. danimarkalı bir şarkıcı. sahne adı, fallulah imiş, gerçek adı, maria apetri. babası romanyalı, bu nedenle şarkılarında balkan ritmi varmış. dansçı babası nedeniyle balkanlar'da dolaşmış çocukluğunda. bir ara new york'a gitmiş, broadway'de dans etmiş, sonra ülkesine dönmüş ve müziğine odaklanmış. 2010 yılında yayınladığı tek albümü var, the black cat neighbourhood. albümdeki, i lay my head şarkısı çok ünlü. ülkesinde ünlü. ben yeni dinledim, dinler dinlemez de sizinle paylaştım.

sevgiler.

justine dedi ki...

Hah ha, onlar da çok ciddi ya, hem de komik olacak kadar! Ne o öyle, sanki hayatın anlamını çözmüş, önemli bir sırra ermişler de "lütfen" biz zavallı fânilerle paylaşıyorlar. Bir tür daha var erkek sitelerinde, sadece güzel kadınlardan ve arabalardan filan bahseden (bkz;goygoycu.com), orada da sarılmaya pek gerek kalmıyor zaten. Sarılıp tutacak başka şey buluyorlar tabii:p
Neyse, artı on sekiz olmadan devam edeyim yazıya. Ciddi yazıyorum bak şimdi;
Sabah altıyı biraz geçe çıktım hastaneden. Yağmur çok yağıyordu. Daha arabayı çalıştırmadan Callas'ın cd'sini buldum, sesini de az açtım. Eve giderken sinir bozucu bir yokuş var, normal havalarda sorun olmuyor ama yağışlı havalarda araba kayıyor. Sinir oldum! Yine kaydı ve bu sefer inat etti. İlerlemiyor, ben de zorlamıyorum lastikler iyice aşınmasın diye. Zaten o zorlanmadan çıkan duman ve kokuyu da sevmiyorum. Neyse işte, tekrar çalıştırdım, manuele aldım filan bana mısın demedi. İnat! İndim arkada bir araba beni bekliyor hareket etmek için. Gitmiyor dedim. Aklınca bana çözüm sunuyor "erkek" sürücü. Tekrar çalıştırın filan, sanki ben bilmiyorum o kadarını. Uzatmayayım (hiç uzamadı!), bir adam geçiyordu yoldan, siz gidin dedi diğer adama, ben ilgileneceğim. (buraya gülme işareti koymadan da olmuyor ki allahallah!) Çok kibar bir beyefendiydi. Eshot şoförü ve direksiyon hocasıymış! (burada da dil çıkartmam gerekiyor aslında) Biraz zorlandı o da, benim denediğim her şeyi denedi, sizin bir hatanız yok, yağışlı havalarda tiptronik vitesler yapar dedi. Sonra hareket etti sinir araba. Adamla tanıştık ayaküstü çok teşekkür ettim, bir çayımı içersiniz iş yerime gelirseniz dedim. Gülümsedik ve ayrıldık. Opera adamın dikkatini dağıttı sanırım çünkü arabaya bindiği gibi ilk işi müziği kapatmak oldu. (burada ciddi bir kahkaha atmalıydım)
Böyleyken böyle, şu dünyada iyi insanlar da var Peri. Hayatı kolaylaştıran. Ve araba kullanmak çok fazla mesai gerektiriyor. Yayayken daha rahattım ben. Kafada milyon şeyle olmuyor, olamıyor.

Saygılar, selamlar:p

endiseliperi dedi ki...

:):):)
bu kadar çok güldüm. şimdi bu kadar tatlı bir insana nasıl sarılınmaz! benim araba kullanmayı öğrenme denemelerim oldu. bir yeşil vosvosu koskocaman bomboş alanda gidip bir ağaca tosladığım da:) ama ben araba kullanmaması gereken biriyim, çok tehlikeli. çok dalgınım, çok unutkanım, bi yerden sonra sinirden gözüm dönebilir (arkamdaki araba sıkışık trafikte ilerle diye zırt pırt kornaya basıyorsa, arabadan çıkıp sohbet etmek isteyebilirim onunla.)

şekerim ben dikkat gerektiren bir şey yapıyorsam, kaybolmuş bir şeyi arıyorsam, bozulan bir şeyi onarıyorsam müzik filan dinleyemem. o kibar adamı anlıyorum:)

ama justine, "manuele aldım... tiptronik vites" çok havalı duruyor bu sözler. ben de bir sabah rot balans ayarlarına baktırmak için arabayı tamirciye götürdüm, gibi cümleler etmek istiyorum. belki sadece bu nedenle... hem nasılsa her yokuşta bir yardımsever insan yok mu? var! yahu operayı da sevmesin, zaten bi de sevse, evlenir çoluk çocuğa karışırsınız:)

bilmem justine, arabanın da yaya olmanın avantajları var diyip, hiç bir şey dememiş olayım. arabayı bırakacağına, evi değiştir, yokuşsuz bir yere taşın. araban olmasa ablanı havaalanından kim alacak, polişka'yı kim üçyol'a bırakacak.

hahhaaa yaklaşıp öpecektim seni ama, yemin ederim zınk diye durdum hayalimde aramızda 30 cm kala. el sıkışalım. görüşürüz:)

Adsız dedi ki...

Cok tesekkurler Peri... Ha bu arada umarim haddimi asmis olmam Jastine cok sevdim deneyimini yazis bicmini... :-)))

Eleştirel Günlük dedi ki...

Bu arada benim blogum unisex arkadaslar... Biz hem siir okuyup gitar bile caliyoruz...

endiseliperi dedi ki...

rica ederim, aşkıngüncesi. elbette, niçin haddinizi açmış olacaksınız, justine çok güzel yazıyor, sitesini de takip etmenizi öneririm.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

hoşgeldiniz eleştirel günlük,
şiir, gitar ve cinsiyetsiz bir mekan! daha ne olsun...:)

sevgiler.