Pazartesi, Şubat 21

şehirde

gözlerin dükkan vitrinleri gibi aydınlanmış
ya da şenlikler için süslenmiş ağaçlar gibi,
kullanmaktalar küstahça elden düşme bir gücü

baudelaire

 nuri bilge ceylan

" kadın, bakışlarını vahşi bir hayvan gibi ufka diker; bu gözlerde vahşi hayvanın tedirginliği... kimi zaman da ansızın dikkat kesilişi vardır." büyük kent insanının gözlerinin, güvence altına almaya yarayan işlevlerle dolu olması, anlaşılır bir durumdur. simmel, bu gözlerin ayırdına daha az varılmış bir kullanım biçimine dikkat çeker. "dinlemeden gören, görmeden dinleyenlerden daha çok... tedirginliktir. bu noktada... büyük kent bakımından karakteristik denebilecek bir özellik vardır. büyük kentlerde yaşayan insanların karşılıklı ilişkilerinin belirleyici özelliği, gözün etkinliğinin kulağın etkinliği karşısında hissedilir bir ağırlık taşımasıdır. bunun temel nedeni, toplu taşıma araçlarıdır. ondokuzuncu yüzyılda otobüslerin, trenlerin ve tramvayların yerleşmesinden önce, insanlar birbirleriyle hiç konuşmaksızın dakikalar, hatta saatler boyu birbirlerine bakmak durumunda kalmışlardır."

pasajlar, w. benjamin, s.211


5 yorum:

justine dedi ki...

Canım!
Buraya yazmalıydım bunu; muhteşem bir fotoğraf, header fotosu. Bayıldım, ne şirin, ne güzel:) Jeanne Moreau bir, sen iki; çok zarif, çok tatlı.

p.s.: Baudelaire canım, seni sevmiyorum ama bu sefer sanırım tam on ikiden vurmuşsun; "küstahça elden düşme bir güç" ha, müthiş!:p

endiseliperi dedi ki...

çok sağol, justine. beni görenler, tanıyanlar öyle der; şirin, tatlı, sevimli. oysa ne bekliyoruz? güzel, seksi, çekici, çarpıcı!
:) şaka şaka. fena değil işte, yıllardır beraber geçinip gittik bu bedenle. sağolsun. öyle de çalışkan, bugün bir kaşık pekmez, bir kurabiye ile tüm gün çalıştı, temizlik yaptı. gitti alışveriş yaptı, hamur yoğurup pide yaptı. ona çok mahcup oluyorum, bugün brokoli aldım, bak çok iyi bakacağım bundan sonra sana, diye. hep böyle sözler veriyorum ona ya, pek tutmuyorum. 4 çeşit elma aldım bugün onun için, biraz saf mıdır nedir, elma görünce her şeyi unutuyor, sevinçten deliye dönüyor:)

benjamin'in pasajlar kitabında baudelaire analizi var, bir ara ciddiyetle okuyacağım. okuyup geçtiğimiz o satırlar aslında ne diyormuş, şaşarsın:)

öpüyor, sarılıyorum çok.

endiseliperi dedi ki...

*justine,
hay allah pek sorunlu bir akşam yaşadık. internet hızı 1 mbit'e düştü ve internete giremedim ve sonra yanlışlıkla yorumları yayınla yerine sil e basmışım.

canım, nasılsın acaba, nasıl geçiyor nöbetin?

öpüyorum, sarılıyorum.

* heyy miso, nasılsın? aa dur sen buraya yazmamıştın, ilgili yere gideyim:)

justine dedi ki...

Yahu, nasıl silersin! Nasıl yani!? Bugüne kadar yazdığım en güzel, en anlamlı yorumdu o. Nasıl seksi, nasıl çekici ve nasıl çarpıcı kadınlar olduğumuzdan bahsediyordum. Çok üzüldüm, çok kırıldım:p

Nöbet sakin, şişşşt böyle kalsın o zaman. Ben ikinci bölümü aldım, en kötü bölüm, istenmeyen. Şimdi dinlenmem gerek ama ben öyle bir şey yapmayı düşünmüyorum! İlk bölümü alan arkadaş uzandı, ben bilgisayar başındayım. Hasta gelince kalkıyor. Ben de biraz okuyup biraz bakacağım nete. (acaba!:p) Sonra saat üçte benim bölümüm başlayacak, saat beş buçuğa kadar. Asıl ondan sonrası zor işte, yatsan yatılmaz az zaman kalmıştır sabahın olmasına, gitsen çok sakat saat, park yeri şu, bu için. Neyse, bakarım çaresine.

Conrad'a başladım. Çok konuşmayacağım hakkında. Bitsin, güzelce yazacağım. Sadece şunu demeliyim, o iyi bir adam Peri. Ben tam tersini düşünmüştüm, niyeyse. Kibirli, biraz snob bir tarzı vardır diyordum. Beni şaşırttı, ki bu ilk tanışma için adrenalin yükselten bir şey, bilirsin:p Daha çok kıskanacaksın, uyarıyorum seni!:))

Sarıldım, yazarım ben yine, belki tabii.

endiseliperi dedi ki...

orda mısın, justine?
hmmm... internet sorunlu bu akşam. uyuyamadım da. nasıl geçiyor nöbet? conrad'ı sevmene sevindim, biraz da sevinmedim:p o, çok iyi bir adam, karanlığın yüreği ile politik nedenlerle hakkında konuşuldu bir tek, ama diğer kitapları ve nedense türkçe'ye hala çevrilmemiş hikayeleriyle o, insanı çok derinden tanıyan bir yazar. mesela flaubert gerçekten olağanüstü bir yazar, kusursuz ve insanı, kasabalı bir kadını biel nasıl ayrıntılarıyla tanıyor... ama flaubert hiç bir kahramanına yakınlık göstermiyorhep bir mesafesi var. conrad ise kahramanlarına sevgisinde ve nefretinde öyle samimi ki:)ben çok yakın buluyorum kendimi, bilemiyorum. henüz okumadığım iki kitabı kaldı. zafer kitabını bulmayı bir serüvene döndüreceğim sanırım.

tamam, sev conrad'ı ama onun hakkında yazarken, aklına ben geleyim de çok zalim olma bana karşı:p

sevgiler çok.