Cumartesi, Şubat 19


"birbirleriyle başka bir konuşacakları yok muydu?... halbuki gözleri daha bir sohbetle doluydu; söz kesilmesin diye gelişigüzel cümleler bulmaya çalışıyorlardı. ama ikisi de kendilerini tatlı bir gevşekliğin kapladığını hissediyordu; sanki ruhları arasında derin, sürekli bir fısıltı vardı ki, bu, ağızlardan çıkan fısıltıyı örtüyordu. yeni duydukları bu tatlılığın şaşkınlığı içinde, ikisi de bu histen bahsetmeyi, nedenini araştırmayı hiç düşünmüyorlardı. gelecek mutluluklar, sıcak ülkelerin kıyıları gibi, kendilerinden önceki genişliğe, özlerindeki gevşekliği güzel kokulu bir meltem halinde yayar ve bu sarhoşluk içinde kendisinden geçen insan, görünmeyen ufku merak etmeyi bile aklından geçirmez."

madam bovary, flaubert, s.99

6 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

görünmeyen ufku merak ettirmemek...şimdi ki başlangıçlara ne kadar uzak..

Hegesias dedi ki...

Söz veriyoruz; görünmeyen ufku merak etmeyi bile aklından geçirmeyen birine dönüştüğümüz gün, seni ve diğerlerini okumayı bırakacak, yaşadığımız hayatların görünmez birer parçası olacağız. Hayatın ilineği değil, tözü olduğumuz gün, seni şükranla anacağız.
Aşk olsun Flaubert.

endiseliperi dedi ki...

sevgili buket ve hegesias,
emma ve léon öyle çok sıkılıyorlar ki... aşk çoğu kez sıkılan kadın ve erkek arasında doğar.

flaubert, evet çok büyük bir yazar.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

"aşk çoğu kez sıkılan kadın ve erkek arasında doğar."

Bu sözü aldım, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum. Duma duma dum.

Kandil gibi yansın.

O zaman aşka, hele de aşka, asıl aşka mı güvenmeyeceğiz yani Peri?

Ya da aşka güveneceğiz de kendimize mi güvenmeyeceğiz?

"Hep sıkıntıdan azizim, hep. "

Anlaşıldı, Bovary'yi okumak farz oldu.

İkinci uykumdan uyandım. Gözüm çapaklı, kulağım kahve makinesinde bloglara bakıyordum. Güne seninle başlamak güzel oluyor Peri.

Sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

günaydın sevgili pa,
zavallı, basit, sıradan madam bovary ve karşılığı olmadığı için onu yıkıma sürükleyen arzularının sadece basit bir can sıkıntısından doğduğunu söylersem pek az bir şey demiş olurum.

ama can sıkıntısı çok tehlikeli, pa. birçok maraz can sıkıntısından doğar; gerçekdışı ve hayali ve lüzumsuz bir sürü karmaşayı, derdine deva olsun diye çağırmasına neden olur sıkılanın hayatına.

aşk benim için çok önemli. sevgilime aşığım, oğluma, kedime, evime, şu an çay içtiğim fincanıma, güneşin yapraklarda dolaşmasına, balın yutulduktan sonra damakta kalan acımsı tatlılığına, okuduğum kitaba. aşka güvenmemek ne demek, hayatım aşk dolu benim. kadın ve erkek arasındaki ilişkinin ise haydi haydi aşk kaynaklı olması lazım. ama yani ilişki dediğin epey uzun bir mesai gerektiriyor, sevişeceksin ama, konuşacaksın da, yemek yiyeceksin, uyuyacaksın, birbirinin farklı kişilik özelliklerine, alışkanlıklarına saygılı bir mesafede durmayı da ona en yakın dost olmayı sağlayacak kadar yakınlaşmayı da bileceksin. yani iki insanın birlikte geçirdiği zamanı özellikli kılacak, katlanılır ya da özlenir yapacak şey, tüm bu zamanı tül gibi örten bir aşk duygusu. burdan çıkarak aşka güvenmemek ne demek, onu anlamıyorum. yani öyle bir soru hiç sormadım ben kendime. aşksız olur mu ki!!!:)

madam bovary çok tatlı bir kitap. flaubert'in alaycı, zeki, gerçekçi yaklaşımı beni çok gülümsetiyor. ve pa, yani bir insan madam bovary gibi bir kadını nasıl bu denli içerden anlar, inanılmaz! çok, çok iyi bir yazar. öyle de akıcı ki, zevkle okuyacaksın eminim.

öpüyorum çok. sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

hmmm! can sıkıntısını dalgalandırmak için hissettiğimiz yapay aşk ile gerçek aşkı nasıl ayırt ederiz? bilmem ki, insan kendine dikkatlice bakınca farkı anlar sanki.

ben şu çamaşırları asayım:)