Cumartesi, Mart 5

güneşe bakamayız

hepimizin, hayat tarafından yaratılan ve kendimiz tarafından yazılan kurmaca karakterler olmamız mümkün müdür? bu, saramago'nun sorusu gibi bir şeydir: saramago'nun bu soruya, her şeyin üst kurmaca özelliğini hatırlatmaktan hoşlanan postmodernistlerin tam tersi bir yönde hareket ederek ulaşmış olması kayda değerdir. belli bir tür postmodern romancı (john barth gibi diyelim), bize sürekli olarak ders verir: "unutmayın, bu karakter yalnızca bir karakter. onu ben icat ettim." icat edilmiş bir karakter olmasından başlayarak, saramago, aynı şüphecilikten geçebilmektedir ama tam tersi yöne, gerçekliğe doğru, en derin sorulara doğru. saramago aslında şu soruyu sorar: iyi de "yalnızca bir karakter" nedir? saramago'nun emin olamaması, william gass'ın şüpheciliğinden daha gerçektir çünkü hayatta hiç kimse "ben yokum" demez. bunun yerine tıpkı richard gibi şöyle söyleriz: "var olduğumu zannediyorum."

saramago'nun romanlarında, tıpkı ricardo reis gibi, bir kişilik yalnızca bir gölge olarak varlık gösterebilir. fakat bu gölge, kişiliğin yokluğu anlamına gelmez; tıpkı güneşin oluşturduğu gölgenin güneşe direkt bakamayacağımız konusunda bizi uyarması gibi, yalnızca zor görünür olduğu, neredeyse görünmez olduğu anlamına gelir. ricardo reis soğuktur ve bir hayalet gibidir. politikanın gerçek ilişkileri içine çekilmek istemez. avrupa savaşla çalkalanmaktayken, ricardo son derece rahat bir ortamda, var olup olmadığını merak eder. şu dizelerle başlayan bir şiir yazar: "hiçbir şey sayılmayız, anlamsızdan bile azız." bir diğer şiiri şöyle başlar: "ellerin bomboş yürü; çünküü erdemlidir dünyanın seyriyle yetinen kişi." yine de roman, dünyanın seyri bu denli korkunçken dünyayı seyretmekle yetinmenin belki de elle tutulur bir şey olabileceğini söyler.

bu romanın ve saramago'nun eserlerinin çoğunun sorduğu soru, önemsiz bir "ricardo var mıdır?" üst kurmaca oyunu değildir. bu çok daha etkili bir sorudur: "ilişki kurmayı reddettiğimiz halde var olur muyuz?"


kurmaca nasıl işler? james wood, s.77-78

1 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

İlginç. Sorular huzur verici. Sanırım, bulunduğu kalabalıkta, kalabalığı inceleyen ve düşünen, meraklanan biri hep huzur vermiştir. Mutlaka okumak istiyorum, Peri iyi ki paylaşıyorsunuz.

Minnetle teşekkürler.