Çarşamba, Mart 23

raya saplanıp giden




demirle birlikte, mimarlık tarihinde ilk kez yapay bir yapı maddesi ortaya çıkar.  demirin gelişme temposu, yüzyıl boyunca gittikçe artar. yirmili yılların sonundan başlayarak denenmekte olan lokomotiflerin yalnızca demir raylar üstünde kullanılabileceğinin anlaşılması, demir için çığı açıcı bir itici güç niteliğini kazanır. taşıyıcıların öncüsü olan ray; monte edilebilir ilk demir parçadır. konutların yapımında demir kullanmaktan kaçınılır ve demir pasajlar, sergi salonları, istasyon binaları gibi insanların yalnızca gelip geçtikleri mekanlarda kullanılır.

pasajlar, w. benjamin, s. 78

14 yorum:

neo dedi ki...

peri peri,

bu koyduğun animasyon şu geçen gün gittiğim japon filmlerinden.. hani kızın oğlana mektuplar yazdığı romantik film. çok hoşuma giden bir sahneydi bu, filmin adı "Saniyede 5 Santimetre". kiraz çiçeği yapraklarının yere düşüş hızıymış :) alıntıyla ilgili olmadı yazdıklarım ama çok sevindim animasyonu görünce!

justine dedi ki...

Hey!
ben de Neo'nun sevinmesine sevindim;)
Böyle yani, ve n'aber Periciğim?

endiseliperi dedi ki...

hey hey!
ben hem neo'nun sevinmesine, hem senin neo'nun sevinmesine sevinmene sevindim. sevinmek elden ele:) bu sevgi zinciri kırılmasın, uzasın uzasın...:p

neo, bu filmi izlemek istiyorum, çizgisi muhteşem ve anlattığın gibiyse tam da istediğim gibi romantik. ama nasıl izlerim? nasıl!

justine, hava bugün serince olmakla beraber güneşli ve bende yaşamsal kıpırtılar görünmeye başladı:)napalım abi, ben güneşle yaşayabilen biriyim. kışı ancak, kış niteliklerini görmeyecek ve hissetmeyecek şekilde örtülü perdeler, yakılan abajurlarla battaniye altında geçirebilen biri de bana kalırsa kışı sevmiyor, demektir. kışın sevilebilir olduğun u gösteren bu manzara, bizzat kışı reddetmek, sanki o yokmuş gibi iklimle ilişkilenmek demek. yemezler yani. kışı seven PA gibi üşümeyi sevmeli, bizzat karda kışta kendini dışartı atmak, kışla hemhal olmak istemeli. aksi halde, kışı seviyorum diyen kimseye inanmıyorum.
işte bu kadar!

:) iyiyim iyiyim, cuma bahar geliyor:) sanki benim özel davetlimmiş gibi heyecanlanıyorum. ne yapsam d aonu layıkıyla karşılasam bilemiyorum, heyecanlanıyorum, yerimde duramıyorum.:p

sevgiler, öpücükler ikinize de.

Adsız dedi ki...

Bu neşeli ve sevinçli topluluğa hediyem olsun:

http://www.youtube.com/watch?v=AQ9zeDd0mpg

Üşümeyi, ıslanmayı ve ayaz yemeyi şimdiden özleyen PA

endiseliperi dedi ki...

aa, ne hoş, geldin; seni bekliyordum, PA. hemen bakayım, acaba ne var o bağlantıda? çok heyecanlı:) bakıp geleyim ben.

endiseliperi dedi ki...

çok şekermiş, PA. teşekkür ederim. hatta yukardaki post'a da başka bir şarkısını koydum zaz'ın. öpücükler.

justine dedi ki...

A, daha geçen gün dinledim ben bu şarkıyı, bu videoyu hem de. Tanrı bana bir şey anlatmaya çalışıyor, dışarı çık filan gibi bir şeyler sanırım. Bunu da bloggerlar aracılığıyla yapıyor, daha n'apsın?!;p

Sevgili PA, Kaş'ın suyu "buzzz" gibidir, biz dışarıda sıcak sıcak keyif çatıp "soğuk" limonatamızı yudumlarken sen de denize girer, üşürsün ne var yani?:p

Bir de şarkı için teşekkürler tabii.

p.s.: Evde tüm storlar kapalı, güneş var, çay içiyorum. Enginarlar benim tarafımdan yapılmayı bekliyor. Of ki ne of! Yaz gelse ne, gitse ne benim gibi birine:) Sevgiler, çok çok çok hepinize. Nasıl, mani yazıyorum ama!

Çay çok güzel olmuş, bu onun sevinci:)

endiseliperi dedi ki...

ortadoğu'da sosyal paylaşım siteleri ile tarih başka türlü yazılırken, tanrı'nın nerelerde oyalandığı da bizzat bloggerlar tarafından ortaya çıkarılıyor:p

enginarları yap. ama sanırım evinde limon yok, hadi dışarı. valla dolabında limon yok gibi hissettim, ne yalan söyleyeyim. dereotu da olmayabilir, o tercihe bağlı tabii.

sevgiler sana da. afiyet olsun, çay.

neo dedi ki...

bi sevindim, neler oldu bakın :)

peri, sen filmleri internetten izliyosun biliyorum, o sitelerde var mı acaba bu film? du bakalım, bi yolunu buluruz belki ;)

sevgiler, öpücükler herkese.

baharı karşılama komitesi eşbaşkanı
neolitik hanım :)

neo dedi ki...

hah şarkıyı unuttum, şimdi dinledim, süpermiş! dinleyecek yeni bir şeyler arıyordum pek güzel oldu. saolasın PA!

justine dedi ki...

Limon var, yapacak güç yok;p

Geçen kabağı kızarttım ama, alkış istiyorum:)

Tanrı ve oyalanma fikrine çok güldüm çok;))

endiseliperi dedi ki...

youtube'a bakarım, neo. belki vardır. yoksa artık ne yapalım. ben diğer filmleri hadi bir bilinçle de seviyorum ya, çizgi filmleri gönülden seviyorum, kalpten, öyle çok içerden, sahiden seviyorum yani.

justine, bol kıymalı kabak dolması yapıp ocağa koydum şimdi. mücver de yapacağım sanırım. bir de çorba yapmalıyım. yoğurt çorbası da pirinçli olduğundan onu değil de galiba mercimek çorbası yapacağım. hadi kalk, yap şu enginarları. sebze durdukça vitamininden kaybeder, sonra ha yemişsin ha yememişsin farketmez. bak, limon da varmış. belki de enginarları pilav yapmalısın. hadi...

sevgiler.

Adsız dedi ki...

Kaş'taki şu anki deniz suyu sıcaklığından mı bahsediyorsun Justine? Kaş'a hiç gitmedim ama hele Ağustos Eylül gibi deniz ne kadar soğuk olabilir ki? Akdeniz sonuçta. En harika deniz. Egeliler kusura bakmasın, hiç tarafsız olamam bu konuda. Karadeniz'i saymıyoruz bile.

Soğuk denize girmek çok kötü bir şey ya. Öyle kış ayazında üşümeye benzemiyor. :P O hatayı bir kere yaptım, bir daha yapmam, eheh. Şurup gibi olmayan denize parmağımı bile sokmam. Bir iki sene önce Bozcaada'ya gittik, zorla sürüklediler beni, "Su çok güzel, çok güzel gel" dediler, bir kere girdim denizine, ne kadar soğuktu, ne kadar, girmemle çıkmam bir oldu, "Güzel su görmemişsiniz siz, bu buz gibi, yosunlu, bulanık, mantıksız derin su mu güzel?" diye payladım arkadaşlarımı tir tir titrerken. Eylül ayındaydık utanmaz deniz. O kadar güneşi yiyip ne yapıyorsun merak ediyorum.

Şaka bir yana, ben Antalya'da geçirdim çocukluğumu. İş güç derken uzun süredir gidemedim, kaç senedir doğru dürüst tatile de çıkamadım zaten, çok değişmiş diyorlar. Annemler gitmişti bir iki sene önce, ağlamaklı döndüler, her şey mahvolmuş diyorlardı. Yazın ortasında değil, her akıllı insan gibi baharın sonu gitmişlerdi, portakal çiçeklerinin açtığı ve Antalya'ya 30 sene önce ilk aşık oldukları o muhteşem zamanda. (Gelirken de çokca enginar getirmişlerdi, annem dolmasını çok güzel yapar enginarın. Bu arada sen de yap artık o enginarları Justine, çürüyecekler :) )

Ne diyordum, ben küçükken, biz Antalya'dayken babam erken çıkardı işinden, saat üç gibi filan. Annemle ben onu bekliyor olurduk, alırdı bizi, dooğru sahile. Yazın başından Ekim'in ortasına kadar neredeyse her öğleden sonra. Akşam iyice çökene kadar. Bazen balığa çıkardık Sıçan Adasına karşı. Çam kokusuna karışmış iyot kokusu kadar güzel bir şey var mı? Hayatımın en güzel zamanlarıydı. Tatilde de Akdeniz'de sahil kasabası gezerdik.. Şimdi takılıyorum onlara, 35 yaşında emekli hayatı yaşamışsınız diye.

Bugün de benim hatıralar günüm oldu resmen. Sevgiler hepinize.

PA

justine dedi ki...

Yok, Kaş'ın her zamanki hâlinden bahsediyorum PA. Kaş'ın denizinin suyu yazın da buz gibidir. (Fakat yekpare bir soğukluk değildir bu. Öyle soğuk suda yüzmeyi ben de sevmem.) Çünkü denizin gerisindeki dağlardan soğuk su kaynağı karışır suya. Öyle güzel olur ki yüzmesi, sıcak, mis gibi suda tembel tembel yüzerken birden buz gibi bir şey seni uyarır! Sıcak, soğuk, sıcak, soğuk, neye uğradığını şaşırır o denizde yüzen. Hep tetikte bırakır seni. Ve bu muhteşem bir deneyimdir;)

Reklam kuşağı sona erdi!:)

Ben de yüzmek ve hatta tatil için Akdeniz'i ve oranın küçük kasabalarını tercih ederim. Güzeldir oralar. Kaş en güzelidir.

Enginarı yaptım, güzel olmadı. Eğer eski yasa geçerli olsaydı 35 yaşında, yani şimdi ben de emekli hayatı yaşıyor olacaktım. E, ne diyelim; god damn it!:p

Herkese sevgiler.