Cumartesi, Mart 5

şiirli gece



münacaat

bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

hata yapmak
fırsatını adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

Çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?


ismet özel

4 yorum:

justine dedi ki...

Ölmedim, ama bir gençlik ölümünü saklıyorum, ölmedim, fakat bende saklı kaldı ölüm. Şiirli kuş, geceyi bitiren, ölüm hem de René Char'dan. Benim canım çok sıkıldı dün gece. Zenci tayfa da huzursuzluk yapıyordu, insan ruhu ne karışık!

Deli olmak ne kolay işmiş ve şair doğru demiş; "bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."

Çay içiyorum şimdi, iyi geldi. Yarın sabah nöbetçiyim fakat yirmi dört saat değil, akşam şükür evimde olacağım. Kâbuslar, karabasanlar. Biri şükür mü demişti az önce:)

Sarıldım canım, çok.

endiseliperi dedi ki...

justine,
jim daha çok canını sıkacak. sıkmasının bir nedeni de jim'e sinirlendiğin için kendine kızacak olman. jim, insani bir tavır ne olmalı, diye çok sordurtur adama. ben narcissus'un zencisi kitabını çok ama çok seviyorum. iki kez okudum ya, daha okurum ben onu. beni nerden, nasıl böyle yakalıyor acaba? mesela flaubert nerden baksan, nasıl desem, kusursuz ve yetkin ve çok profesyonel ama benim yazarım değil. onu takdir ediyor, çok saygı duyuyor, ama aşık olamıyorum. gönül bu, karışık.

çay iyidir, justine. hiç vazgeçme. elimde olsa sana hiç değilse bir süreliğine alkolü yasaklardım. alkol insanı kendi şeytanıyla karşılaştırır. bazen istersin bunu da, bazen o şeytanın uzak durması gerekir. çaydan şaşma, hep dost, hep sıcak.

nöbeti şimdiden düşünüp bugünü zehir etme kendine. orada sana ihtiyaç var, bekleniyorsun, insanlara iyi geliyorsun... böyle bir takım motivasyonlar ekle kendine.

bugün öğütçü günümdeyim:)

sarılıyorum. sevgiler.

justine dedi ki...

Canım,
bu dns durumları beni öldürecek, zaten hâlim yok uğraşmaya. Dışarıdaydım bugün, yorgun geldim ve şimdi çay içiyorum:) İsimsiz alkolikler birliği üyesiymiş gibi konuşmak istemem ama inan benim alkolle bağım çok ama çok azdır. Hani böyle az iç filan deyince sen, bir tuhaf oluyorum, acaba diye soruyorum:) Ben, aklıma eserse bir bira içerim çok zor iki olur o. Akla esme rutini de ayda bir iki keredir. İstanbul'da dışarı çıktığımda iki bira yapmıştım en çok. Durumum budur yani bira ya da şarap, o da sinir bir hekim vardı, Amerika'da yaşayan Mehmet Öz mü neydi, hah işte onun tavsiye ettiği kadar:)

Neyse, biraz güldüm şimdi, sayende:)

Conrad konusunda haklısın. Tuhaf bir anlatımı, olayları çok içten kavrayışı var. Birisine benzetiyorum bu anlatışı, dün gece düşündüm düşündüm bulamadım. Ben zenci dedim tayfaya, sen ismiyle yazmışsın. Şimdi benim bu tutumum da kendime olan saygımı ayaklar altına alıp, hayatımı lekeler mi dersin?:)

Bakalım, tanışlığı iyice ilerletince neler olacak? Çok zevkli bir okuma fakat tuhaf bir zamanıma denk geldi. Biliyorsun.

Çaydan bir yudum, patates salatasından küçük bir lokma. Bu akşam da böyle geçiyor. Gece uyur muyum dersin, bunca çay içmeye? Yok, çay bahane.

Hoşçakal.

endiseliperi dedi ki...

justine,
bu kapatılma şeysini ben hissetmedim bile. arçil zamanında oynamış dns ayarlarıyla, her yere kolayca girebiliyorum ben.

aa iyiymiş az içmen, ben de öyle yazıp durmuşum, bilmeden, pardon canım.

yok yahu justine, ben o tayfayı jim olarak yakınen tanıyorum da ondan ismiyle hitap ettim. bir dikkate binaen değil yani. rahat ol.

bence tam zamanı, justine. önemli olan başımıza gelenlerden çok onlara yaklaşımımız, nasıl baş ettiğimiz. deneyim olarak görmek lazım. gemide her şey olabilir, nasıl bir karakter olarak onunla başa çıktığımız filan.

gördüğün gibi pek bir şeyim... nasıl? ağır, sıkıcı, öğütçü. afiyet olsun, justine. ben de haşlanmış minik patatesleri, tavuk şinitzel yaptığım yağda kızarttım, güzel oldu.

umarım, derin, rahat bir uyku çekersin, güzle rüyalar görürüsün, yarın hafiflemiş, dinlenmiş, gülerek uyanırsın.

sevgiler çok.