Pazar, Mart 6

to joy*

 nasıl edinirsiniz bilmiyorum, ama bergman filmlerini izlemenizi çok isterim. erken dönem filmlerinden olan, otobiyografik özellikler taşıyan to joy filmi, diğer bergman filmlerinin yanında sade, basit kalsa da yine de çok kıymetli. orkestrada keman çalan genç stig ve marta tanışıp evlenirler, stig'in yeteneği ihtirası kadar gelişmiş olmasa da evliliği kariyeri için sorun görür.  huysuz aksi, inatçı bir yeniyetme gibi davranan stig ile olgun, dürüst, gerçekçi marta arasında karakter farklılıkları bu ilişkinin yürümeyeceğini bize hissettirir en başında. 

 film beethoven'ın 9. senfonisi ile açılır ve yine onunla, senfonin son koral, ode to joy bölümü ile de sona erer. son sahnesi inanılmaz güzel. gözyaşları içinde izledim. koro çok güzel bir ilahi söylüyordu ve stig nota kağıtlarında pişmanlık içinde karısıyla olan geçmiş günlerini hayal ediyor ve hayatta kalan oğlu onu izliyordu.


film, orkestrada keman çalan stig'e bir telefon gelmesiyle açılır. telefonla konuşmayı duymayız ama kötü bir haber geldiği açıktır. kamera uzanmış siyah ahizeye korkunç bir matem nesnesi gibi yaklaşır. filmin en başında stig'in karısı ve kızının  bir kazada öldüğünü öğreniriz. bu haber bizim için şimdilik pek bir şey ifade etmez. sonunda ölenleri tanıyıp, hikayeyi öğrendiğimizde,  çok erken duyduğumuz acı, filmin sonunda anlam kazanıp, içimizde bir mekan edinir.

 
stig, solo kemancı olmak ister,  bu şans kendisine verilir, ancak  çuvallar. galiba buydu.

orkestra şefini, yaban çilekleri filminden tanıdığımız, kendisi de aslında bir yönetmen olan muhteşem victor sjöstrom oynuyor. hatta ben bu filmdeki oyunculuğunu daha çok sevdim. bergman, ilginç bir şey yapmış; bize çifti bir aşamada orkestra şefinin bakışı ve algısıyla izletmeyi tercih etmiş. bir çift olmanın, derin, mahrem, kimsenin nüfuz edemediği hali, o orkestra şefi tarif etsin istemiş.

filmin sonunda orkestra şefi, orkestrayı şöyle yönlendirir:"çellolar ve baslar alevler gibi çalmalı. bu bir haz meselesi, yani. kendini kahkahayla gösteren bir haz değil ama... ya da ben mutluyum, diyen bir haz. kastettiğim öyle bir haz ki... öyle özel, acı ve sınırsız umutsuzluğun ötesine uzanır... anlıyorsun, tüm anlayışın ötesinde bir haz."

işte bu. 






* film adını, schiller'in ode to joy şiirinden ve beethoven'ın 9. senfonisinin final bölümünden almış.

Hiç yorum yok: