Cumartesi, Nisan 9

sus pus


(...)
ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
senin 
uzaklarda
unuttuğun sessizlik.
(...)
iyice düşün, bu bütün yaşamımızdır.

f.h.dağlarca, akdeniz şiirleri'nden


11 yorum:

justine dedi ki...

Ben Dağlarca'yı, "İkinci Yeni şairleri"nin sevmesi gibi sevmem. Çok içten, çok yönsüz yordamsız, çok içgüdüsel severim.

Ne oluyor bana yahu, niye böyle bir açıklama yaptım ki şimdi? Hay allah, sanki sen ikinci yeni şiiri danışma bürosusun!;p

"Çocuk ve Allah" diyor ve çok sarılıyorum canım:)

endiseliperi dedi ki...

:)
evet, sesindeki isyan tonunu ben de farkettim, justine. ben aslında neyi sevsem içgüdüsüel seviyorum, neyi bilsem sezgiyle biliyorum. bir yarı-hayvan gibi, insanlar arasında başka bir alemin şuuruyla beceriksiz, bulanık, yaralandığında kovuğuna çekilip, yapayalnız kendini iyileştirmeye çalışan, baharın gelememesine bu doğasıyla isyan eden bir tuhaf yaratık olarak...:)devamını sildim çok uzuyordu.

sana diyeyim justine, erzincan tulumuyla tam buğday ekmeğinin uyumu müthiş. arada kırışmı, büzüşmüş sele zeytinin tadı... tabağımdaki zavallı zeytin, kendini çirkin sanıyor, o acımsı tadından utanıyor. gördüğüm en güzel şeylerden birisin sen, diyince ben, nasıl bir sevinç, o damağımda yağlı ince tadı tüm gayretiyle bana sunmaya çalışıyor. ağzımda o, gözümde duygulu yaşlar:)

ben bir çay daha alayım.

sevgiler.

justine dedi ki...

Afiyet, bal, şeker olsun da... ben öğle yemeği yedim şekerim! Şimdi geldim yemekten, kahve içeyim o zaman, hem sana eşlik ederim. Canım sıkkın hâlâ, ne şaşırtıcı bir bilgi, değil mi?!;)

Zeytini de herkesin sevdiği gibi sevmem desem... hah ha! safi geyiğim. Çok güzel anlatmışsın valla, canım istedi.

endiseliperi dedi ki...

bir de işten şikayet edersin! işgüç, insana düzenli, sağlıklı bir yaşam sunar. erken yatar, erken kalkarsın, kahvaltını, öğle yemeğini vakitlice yersin. her şey sıralı, düzenli, tertemizdir!:) ancak sterilizasyon işlemi bu arada hayatı da öldürüyor, insani algıyı felç ediyor dersen... demezsin zaten bilineni de, diyelim dedin, kim demişti, russel mı, kim? çözüm olarak, 4 saatlik çalışma yeter! sonrasını hayata ayırmak lazım.

zeytini ben de herkes gibi sevmem. şöyle severim: kaçak bana sık sık kaç zeytin yediğimi sorar, bu bir oyun. 5 tane yemişsem, onu seviyorum tabii ki. o bazen der ki, bugün 6 zeytin ye. ben sürpriz yapıp, 7-8 tane yerim. bu onu, çok ama çok sevdiğimi gösterir. 10 tane yediğim bile olmuştur, düşün, sevgi zehirlenmesi geçirir insan;) ama zeytin kavanozu önümde, gelip gidip yerim ben bugün mesela.

ben siyah, sele zeytini severim. bir de çizik, hani hafif kararmış, küçük yeşil zeytin. arçil biberli yeşil zeytin sever, bir de çekirdeği alınmış kokteyl yeşil zeytini. o nedenle evde mutlaka 3-4 çeşit zeytin olur. kadıköy'e uğradığımda bu aralarda, kocaman zeytinlerden alıp ona sos yapacağım; zeytinyağı, kekik, pul biber ve kurutulmuş domatesle.

böyleyken böyle.

sevgiler.

justine dedi ki...

Yediğin zeytin sayısı=sevginin derecesi

Bayıldım, bayıldım! Benim de böyle oyunlarım vardır, müthiş.

redrabbit dedi ki...

benim de canım,çok alakasız ama,size sabah yediklerimi yazmak istedi.Pazı yapraklarını buharda biraz yumuşattım.içine erzincan tulumu,domates..üstüne sumak,nar eksişi,umak ekşisi biraz elma sirkesi..tabağın yanına da deveci armudu,irisinden..yarısı ama..yanına şekersiz cam bardakta çay.tatlı niyetine de çekirdekli kuru üzüm..zeytini es geçtim bugün.Arada özlemek lazım..hepinize çok güzel pazarlar diliyorum.Hem siz uyurken,bu sabah,yunuslar geçti boğazdan..Haberiniz olsun..

endiseliperi dedi ki...

off... çok nefis o, redrabbit, sanat eseri gibi. bunu denerim ben. pazı yaprakları acıdır biraz ama, nar ekşisi, sumakla filan hoş olmuştur. sabah kahvaltısında meyve olarak sadece muz kullanıyorum, o da çok arada sırada. arçil'e hergün tabağına bir adet muz doğrarım da kendime üşenirim. ee, sen çok sağlıklı besleniyorsun, o halde. çok imreniyorum. bahar gelsin ben de böyle tabaklar hazırlayacağım her sabah. demek şeker yerine, kuş üzümü... tamam. belki kuru kayısı ve incir de olabilir.

ben görebilir miydim, bilemiyorum yunusları. uzaktan burgazada ve çevresindeki denizi görebiliyorum ben. çok eğlenceli olmuş sabahın.

sana da güzel pazarlar.

sevgiler.

justine dedi ki...

Redrabbit'in kahvaltısına da bayıldım ben. Ne oluyor bugün böyle bana, fazla ışın aldım sanırım, duyduğum her şey kulağıma çok güzel, çok şiirsel geliyor. Suratım asık ve kaşlarım çatık ama;p

Çok güzel bir pazar bu, çok güzel bir pazar, bunu kendime kaç kere söylersem "güssel" olur gerçekten?

Hepinize iyi pazarlar olsun, siz hoş olun en azından. (çok acıklı oldu, evet;p)

endiseliperi dedi ki...

insanın canı sıkılmaya görsün, justine, sanır ki bir o huzursuz, bir o çaresiz, bir o onsuz;)tamam erol evgin şarkı söylüyor zihnimde şimdi. sesini kısalım.

bugün, sıradan, serin, gri bir pazar. radyoda ney çalıyor. sabahtan beri çay makinasını hiç kapatmadım. yediğim zeytinin haddi hesabı yok, öyle bir özlemek;) ben mücadele etmeyi bıraktım. gün kötü mü, çabalıyorum, çabalıyorum ve diretiyor mu, bırakıyorum. ne biliyorsa onu yapsın, hangi sözcüğü burnuma dayamak istiyorsa, dayasın, tamam onun dediği olsun. böyle pasif bir kabulleniş... hmmm...değil. tamam, pasif bir direnişle, "sana karşı çıkmayana vuruyorsun, yaptığın çok erdemsizce" içerleyişi ile bir başka türden kabuk bağlama haline giriyorsun.

çarşamba 18 derece olacak. borcunu sürekli erteleyen yalancı, inkarcı bir müflis gibi oyalıyor beni bahar. çarşamba, tamam, artık ödeyeceğim diyor ya, ama bende heves mi bıraktın, diye yorgun, aldırışsız tepki gösteriyorum.

sevgiler.

redrabbit dedi ki...

bakın pazar bitmek üzere-ya da siz bunu okuduğunuzda bitmiş olacak-Benim için harika bir gündü çünkü ben harikayım bugün:)) Güne bu harika blog sahibesini ve ona bırakılan yorumu ardından onun cevabını-bu böyle uzar- okuyarak başladım pazılı peynirli salatayı yerken,ondan olmasın bu enerji?
Peri adın gibi harikasın.Bazen de o kadar kendime benzetiyorum ki seni,telefon açıp bi dolu bağırmak istiyorum sessizce ama,kızıyorum.O da,sana değil aslında,kendime..Hayat böyle işte galiba..Ben bugün Burgazadayı düşlerken içimden,usul usul,sen mutfağından belki de-benim için evin başköşesi-orayı görüyorsun,sen yunuslara hayıflanırken ben onlarla rastlaşıyorum.Tamamlıyoruz işte çemberi;sen,ben,o..
bu arada ben ayırmam yediklerimi meyve,sebze diye..herşey herşeyle karışır benim soframda,herşey zamanında yenir ve işlem görmez çok fazla;kavrulmaz,pişmez..sen yine de inciri öğleye bırak,çekirdekli kuru üzüm ye derim sabah.çok çay içtiğin için kansızlık ya da demir eksikliği olabilir,kuru üzüm ilaç gibi gelecek sana,neşe verecek,enerji verecek.önümüz bahar.ihtiyacın olacak:))

endiseliperi dedi ki...

redrabbit, seni böyle neşeli görmek ne hoş! senin hüzünlü halin, neden bilmem beni çok endişelendirir. çok, çok sevindim. belki buralarda aynı şeylere dikkat kesilip, benzer bir dili kurup, birbirimizle konuşa konuşa birbirimize benzer oluyoruz. bu çok güzel.

tamam, çekirdekli kuru üzüm yiyeceğim, kadıköy e gittiğim ilk fırsatta sağlıklı beslenme yiyecekleri alacağım ve kendime dikkat edeceğim. çok teşekkür ederim.

bugün sis adayı bir kaplayıp, bir açıldı, durdu. bazen hava çok berrak oluyor ve ada o kadar yakınıma geliyor ki, çok seviniyorum o zaman.

çok, çok sevgiler.