Pazartesi, Ağustos 15

şiirli günler

sarhoşmuşcasına esrik oluyorum şiirli günlerde.
öylesine tutkulu oluyorum ki, bu bende nerdeyse yapaylığa dönüşüyor.
ayılmışcasına hüzünlü oluyorum kitabı kapadığımda da.

siz de okuyun. şerefe.

















uyurgezer romans

yeşil nasıl istiyorum seni yeşil.
yeşil rüzgar. yeşil dallar.
deniz üstünde gemi
ve dağdaki at.
beline gölge vurmuş
düş görüyor terasta,
yeşil ten, yeşil saçlar,
gözleri soğuk gümüş.
yeşil nasıl istiyorum seni yeşil.
çingene ay altında,
ona bakıyor her şey
oysa görmüyor birini

*

yeşil nasıl istiyorum seni yeşil.
iri yıldızları kırağının,
gelir karanlığın balığıyla
şafağın yolunu açan.
sürter incir ağacı rüzgarını
dallarının zımparasıyla,
dağ, o hırsız kedi
kabartır acı sabırotlarını.
gelen kim ki! nereden!
düşlüyor hala terasta,
yeşil ten, yeşil saçlar, kız acı denizi

*

dostum değişmek istiyorum
atımı evinle,
eyerimi aynanla,
hançerimi battaniyen.

dostum, geliyorum kan revan içinde,
kabra geçitlerinden.
bana kalsa, delikanlı
kabul ettim gitti.
gayrı ne ben benim.
ne ev benim evim.
dostum, bari adam gibi
öleyim yatağımda.
olursa çelikten,
çarşafları hollanda.
bak, yaralar içindeyim
bağrımdan boğazıma.
ak gömleğinin göğsünde
üç yüz koyu gül.
kokuyor sızan kanın
çepeçevre kuşağından
gayrı ne ben benim.
ne ev benim evim.
bari, çıkayım, bırak
yüksek korkuluğa.
suların yankılandığı
ayın korkuluğuna.

*

çıkıyor iki arkadaş
yüksek korkuluğa.
bırakıp kandan
ve gözyaşından bir iz.
küçük teneke fenerler
titriyordu çatılarda.
bin kristal tef
yaralarken tanyerini.

*
yeşil nasıl istiyorum seni yeşil.
yeşil rüzgar, yeşil dallar.
çıktı yukarı iki arkadaş.
uzun rüzgar ağızda,
safradan, naneden, fesleğenden,
bırakıyordu tuhaf bir tat.
dostum! söyle nerde o?
nerde senin acı kız?
ne kadar bekledi seni!
ne kadar beklesindi seni!
serin yüz, siyah saçlar,
bu yeşil terasta!

*

sarnıcın yüzünde
salınıyordu çingene kızı.
yeşil ten, yeşil saçlar,
gözleri soğuk gümüş.
aydan bir saçak
tutuyordu onu suda.
küçük bir alan gibi
cana yakındı gece.
sarhoş korucular
yumruklarken kapıyı.

yeşil nasıl istiyorum seni yeşil.
yeşil rüzgar. yeşil dallar.
deniz üstünde gemi.
ve dağdaki at

f.g. lorca

11 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Lorca 'dan güzel bir şiirle günümüz aydınlandı.geçen hafta Bunuelin son nefesim kitabını okudum.Bunuel kitapta Lorca için okuldaki en etkileyici, en şık öğrenciydi diyor.Lorcanın tanrıya inanmadığını ama dine karşı hiç yitirmediği büyük bir sanatsal duygu beslediğini söylüyor.Beraber okulu yakınlarındaki çimenlere yatıp saatlerce şiir okuduğunu anlatıyor kitabında..

endiseliperi dedi ki...

teşekkür ederim, buket. ne kadar değerli bir katkı bu. hem ne hoş kitaplar okuyorsun ard arda, bayılıyorum. son nefesim kitabını okurken nerdeyse çocuktum sanırım, hiç hatırlamıyorum. tekrar teşekkürler.

sevgiler.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

İyi ki varsınız ve paylaşıyorsunuz.
Sevgilerimle..

endiseliperi dedi ki...

siz de sağolun, mehmet.
sevgiler.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Ben Lorca'nın hristiyanlık ile ilgili olan meselesinin eşcinsel olması ve bu minvalde dışlanmasını asla içselleştirememesine bağlarım. Bunun yanında gerek Franko faşizmi döneminde İspanyol din adamlarının, gerekse de yine aynı döneme denk düşen Alman ve İtalyan faşizminin yükselen çığlığına Hristiyan aleminin de (Din adamlarının) ses vermesi, uyumlu olmasının kendi vicdanı ile yarattığı çelişkiler de kafasını allak bullak eden pratikler olarak görünmektedir. Elbette bu benim fikrim. Ama şiirlerinde örneğin bir Neruda'da hakim olan dimdik ayakta ifadeler göremeyiz. Bir yanı ile zayıf ve güçsüzdür. Bu zayıflık onu İsa'nın reformist çağrılarını üstlenmeye, onun vicdanı ile tanrıya bağlanmayı ve yakarışı ile insanlığa bir çıkış alanı açmaya itmiştir. Oysa tanrının asıl sahipleri, yani bizzat tanrının kendisi en iyi ihtimalle zalim değilse bile tarafsız kalmaktadır ("Öyleyse Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrı'ya verin")(Mat.22:15-22; Mar.12:13-17)İşte kendi karakterinde başlayan bu zayıflık güçlü bir vicdan arayışında hiç de vicdanı temsil etmeyen bir yücelik duygusunda tıkanmış ve hayatı boyunca, Franco tarafından katledilene kadar, bu çelişkinin ızdırabı ile yaşamıştır. Bu çelişki hemen tüm eserlerinde görülebilir üstelik. Bunun yanında şairin yukarıdaki şiirini de çok severim. Ama daha da çok "Ölü Çocuğa Gazel"'ini severim yazar ve şairin.
Paylaşım için teşekkürler. Şiiri özlediğimi hatırlattı bana...
İyi geceler, sevgiyle...

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Pardon bu arada atlamışım, asla karşılıksız kalmamalı değil mi! Öyleyse Şerefe diyorum ben de...

Adsız dedi ki...

muzikli hali de cok guzeldir bu siirin..
http://www.youtube.com/watch?v=f5UdpFDh6os

endiseliperi dedi ki...

merhaba vuslat,
nasılsınız? bakarım birazdan hangi havalardasınız, diye. başım ağrıyor. birazdan kendime geleceğim. derinleştirmişsiniz, hoşuma gitti yorumunuzu okumak. bilmem ki, çok tanımıyorum aslında, çok okumadım lorca. kendisi hakkında biraz bilgim var. bu yazdıklarınızı bilmek onun şiirlerini başka türlü mü okumama neden olur, sanmıyorum. haiku benzeri şiirlerini de sevdim dün okurken. ölü çocuğa gazel şiirini okuyayım.

nasıl kendimde olmayarak uyandım bugün ve hala ortalıkta görünmüyorum:) konuşuruz sonra yine. şimdilik hoşçakalın.
sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

keçi, dinliyorum şimdi, güzel gerçekten. aspirin içtikten sonra yüksek sesle, hakkıyla da dinlerim:) "verde" yeşil olsa gerek ispanyolca demek ki...

çok teşekkürler, sevgiler.

meftun dedi ki...

şiir.. edebiyatta ayrı yeri var bende.. öyle severim ki.. aynen dediğin gibi şiir okuyasım varsa okuyorsam zihnimden yazıyorsam.. offf pek fena sarhoş olurumm..

börek yandıııı

endiseliperi dedi ki...

:) bir arkadaşım öyle demişti bana, içmene gerek yok, bir şiir okuyup sarhoş oluyorsun zaten, diye.

kooooş! yanmamıştır umarım.