Cumartesi, Kasım 5

bayramlık curcuna

bir kadın ve erkeğin günlüğünden bir sayfa var yukarda. ben genellikle bu kadın gibi en ufak bir durumdan trajedi yaratmaya, düşüncelerimin kuşkuyla vesveseye dönüşmesine yatkınım. günlüğe, erkeğin tek satırlık katkısı, bakış açılarının ne kadar farklı olduğunu gösterip, komedi yaratıyor. ilişkide yaşanan durum, sorun olduğunu sezdirebilir, ama bu sorunun bizim aklımızdan geçenle alakası olmayabilir:)

  hazır bayram da gelmişken, arkadaşlara mektuplarda önerdiğim tam bayramlık, eğlenceli bir dizi var. aklınızda olsun.

ben şuradan izliyorum.

dün akşam çok tatlı bir film izledim. mutlaka izleyin.


ben şuradan izledim.

armağanlar bu kadar. bayramınız kutlu olsun. siz bu yazıyı okurken, lokum, şeker, çikolata, yaprak sarma, kavurmalık et  almak için kadıköy'e doğru giden bir otobüste olacağım ben. bu aralar başladığım hiçbir kitap o zamana uygun olmuyor nedense. bir çaba daha gösterip, yeni bir kitaba başlayacağım giderken de. hadi bakalım.

67 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

tesadüf pericim , dün gece ben de bu filmi eşimle seyredeyim diye oturdum ama bir türlü seyredemedik.onun yerine the event dizisini seyrettik bir kaç bölüm. bayramda ziyaret edilecek o kadar çok akraba, eş-dost var ki.ama ben de nedense bu enerji yok.evde oturmak istiyorum 5 gün..sana da iyi bayramlar diliyorum..

jasminasc dedi ki...

men in trees şahane ama sadece iki sezon var ve ikinci sezon 19da final oluyor alakasız bir şekilde.. niye bilmiyorum ama benim bütün seyrettiğim dizilerin önüne geçmişti.. çok keyif almıştım.. :)hayırlı bayramlar bu arada..

justine dedi ki...

Hmmm, armağanlar güzel, ben çikolatalı portakal şekerlemesi isterdim ama, olsun;p (Neo'nun yazısını okuduğumdan beri canım çikolatalı portakal çekiyor, hiç yemedim ve fena merak ediyorum)

İyi bayramlar, sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

şimdi girdim içeriye. aman, ne kalabalık! herkes alışverişte. gelir gelmez de çabucak hazırlanabilecek bir yemek olsun diye soslu tavuk kanat almıştım. ızgaraya dizdim. makarna suyu ocakta. ben hemen salata da yapayım. arçil çok acıkmış. geliyorum biraz sonra.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Erkeklerle kadınlar arasında yaratılan sahte farklılık tezlerine pek güvenmesem de çok güldüğüm bir örneği paylaşmak isterim Şu link; http://www.dizimag.com/friends-2-sezon-8-bolum-izle-dizi.html

ilk bir dakika altı saniyesi hoş bir değinmedir. Ve beni her defasında güldürür.
Bunun dışında elbette iyi bayramlar...

dgül dedi ki...

İçimde neredeyse; şenlikli hiç bir bayram anısının dahi kımıldanmadığı, öyle isteksiz, öyle tatsız ve öylesine de yalnız hissettiğim bir bayram sanki bu bayram; öyle bitmek bilmez bir canı yanma halleri işte... Ama daha arefe gününden senin gibi dünya tatlısı bir ev sahibesinin o sıcacık sofrasına -dahi- konuk olmuş iken; üstüne üstlük bayram şekeri hatta harçlığı niyetine birbirinden şirin armağanlarını ceplerime doldurmuş iken; ruh pencereme düşürdüğün aydınlıkça güzel olmasını diliyorum şimdi senin bayramının Periciğim... Oğulcuğunla birlikte; neşeyle ve afiyetle dolmasını... Yüreği tertemiz; tüm insanlıkla birlikte... Bayram öpücüğü kondurdum yanaklarına; sevgilerimle...

endiseliperi dedi ki...

amanın buketcim, sen enerjim yok diyince üzülüyorum. bak, ben GNC'nin "women's ultra mega" vitaminini kullanıyorum sabah. akşam da "fish body oil 1000" adında omega3 alıyorum. bugün çok enerjiktim mesela, çok az yemek yememe rağmen. aklında olsun bunlar.

film, evet tesadüf olmuş. keşke izleseymişsiniz. ama insan yorgun olunca dizi izlemek istiyor. bu önerdiğim diziyi eşinle birlikte rahatça izleyebilirsiniz. bizim arçil'le bayram ziyaretine gidecek eşimiz dostumuz yok. ama ben yine de bir bayram havası estirmeyi seviyorum evde:)

sana da iyi bayramlar. öpüyorum seni ve pelin'i. eşine selamlar.

endiseliperi dedi ki...

jasmincim, seni gördüğüme çok sevindim. son yorumunu, mail adresimi bulamadığını, bulsaydın oraya yollayacağını söylediğin için yayınlamadım. bana gücendin mi, diye de endişelendim.

bu dizi, manzarası, yakışıklı jack'i, güzel elbiseli kızları ve tüm bildik klişeleri işlemesi ama tutarlı ve ikna edici olması nedeniyle çok sevimli bence de. ancak bitmiş olamaz. çünkü henüz bitmemiş klişeler var;)

sana da hayırlı bayramlar. ufaklıkları öperim.

endiseliperi dedi ki...

justinecim, valla hacı bekir'e lokum almak için uğradım ve o sırada tepsi içinde azıcık kalmış çikolatalı portakal şeritlerini gördüm. ama öyle zavallı görünüyorlardı ki, almak istemedim. eh, izmir'de de vardır mutlaka, sen bir araştır. ya d aistanbul' a geldiğinde mutlaka bulursun. diziyi hararetle öneriyorum sana. çok eğlenceli. hele yanında polişka da olursa epey geyik yaparsınız izlerken:)

öpüyorum seni. evdeki herkese bol selam eder, bayramlarını en içten dileklerimle kutlarım;)

endiseliperi dedi ki...

evet evet izle, passiflora, arkadaşların yerini doldurur, sana söyleyeyim:) bu arada madem evde takılacaksın, kurabiye filan da yap bence. ben dün akşam kuşadası kurabiyesi adında bir kurabiye buldum. belki onu yapacağım. bir de peynirli, tuzlu kurabiyelerden düşünüyorum. eğer yaparsam, yabaniliğim nedeniyle afaroz edilme tehlikesi içinde olduğum komşulara da götürüp bayramlarını kutlayacağım. bir anda beni bağırlarına basacaklar yine:)

ben de buralardayım, görüşürüz.

endiseliperi dedi ki...

hmmm... pass? sen miydin o? valla sen olduğunu düşünmeden yazdım. tekrar bakınca, sen sensen bile yorumda bir arıza yok diye karar verdim;) acaba sen misin?

hayat macera dolu:)
yarın etli yaprak dolması da yapacağım ilk kez. bakalım nasıl olacak, çok heyecanlıyım:p

Tolga dedi ki...

ahmet'le curcunasız,kansız iyi bir bayram dileriz. çikolata madlen veya bitter değilse kalsın,almayalım:D

sevgiyle.

endiseliperi dedi ki...

vuslat, sahte değil. değil!
:) inan bana test edip, gördüm. ben de senin gibi artık cinsiyetlerin karakterleri çok da belirlemediği bir dünyada yaşadığımızı söyler dururdum. yalan! bak şimdi, tartışma başladığında, çekip kapıyı çıkmıyor musunuz! konuşmaya yarın devam edelim, diyip, uykunuz varsa mışıl mışıl uyumuyor musunuz! çok sinirsiniz. :)

anlıyorum ben sizin ne demek istediğinizi, ama geyik yapıyoruz şurda.

siz bilirisniz, etli yaprak dolmasının içine kuru nane konur mu yahu? tüm meselem bu şu anda.

verdiğiniz bağlantıyı birazdan izleyeceğim. oğluma yemek sonrası doğuş'un mistik çayını servis ediyorum. şahane bi şey.

mutlu bayramlar size de.

endiseliperi dedi ki...

dgül'cüğüm, kendimi bıraksam ben de aynen senin gibi melankolik bir havada olurum. o muhtemel melankoliye aynı şiddette bir direnç gösterince diğer neşe duvarına çarpıyorum işte böyle:) sen de öyle yap. küçük küçük bir şeyler uydur kendine yapacak. bak, birazdan çamaşır asacağım. işte böyle beni dünyaya bağlayacak eylemler silsilesi üretiyorum ve buna şükrediyorum. çok şükür yapılacak dağ kadar ütü de var;)

neşe dolu gevezelik yaptım şimdi ama, seni anlamadığımı, derdini paylaşmadığımı düşünüp kızma bana. anlıyorum seni. ama direnmekten başka yapacak bir şey yok. dün oğlum hastaydı. bugün iyi. iyi ama ben onunla ilgilenmeyi iş edindim. öncelikli meselem buymuş, başka hiçbir şeyin çok önemi yokmuş gibi bir havaya da girince dertleri umursamaz oluyorum.

öpüyorum çok, çok seni ve sımsıkı kucaklıyorum. yarın işin yoksa burdan belki kurabiye filan yapar, dolma sararız birlikte:)

endiseliperi dedi ki...

sevgili ahmet,
senin ve arkadaşın tolga'nın bayramını kutlarım ben de. çeşit çeşit çikolatalarımız, şekerlerimiz mevcut. yarın belki fırın sütlaç bile yaparım. kaseleri fırına koymadan önce üstlerine iyice çırptığım yumurta akı koyuyorum da öylece daha ynık bir tabaka elde ediyorum. ben fırın sütlacın yanık kabuklusunu severim. kaşığı o sert kabuğa daldırıp, hafifçe zorladığında, alttan yumuşak bembeyaz sütlacın çıkmasına bayılıyorum. düşünüp duruyorum; limon kabuğu rendeli mi yapsam yoksa sakızlı mı?

yaaa, yaa... insan umduğu değil bulduğu yorumu okur akıllım;)siz madlen, bitter çikolata dediniz, ben karşınıza sütlaçla çıktım, naber! bu size ders olsun (ders ne bilmiyorum gerçi ama:)

sevgiler.

justine dedi ki...

Kuru nane konmaz tabii, sakın! Hah ha koyan vardır tabii ama ben koymam etli dolmaya nane filan. Diğer dolmalara benzemez o, Sadece kıyma, soğan, karabiber ve tuz. Oh mis gibi. Belki dere otu, maydanoz da koyulabilir, fakat ne gerek var? Üstüne domatesli, margarinli (ben kullanıyorum) sos ve sarmısaklı yoğurtla harika olur.
Vuslat nereden bilecekmiş hem, tuhaf tuhaf tarifler yapıyor o, kırk yıllık geleneksel tariflerimize de çok şey bilirmiş gibi burun kıvırıyor;p

Acıktım ben, telefon bekliyorum, gelsin çıkacağım hemen. Dışarıda yiyeceğim bu akşam. Afiyet olsun sana.

endiseliperi dedi ki...

evet! evet, justine, bence de konmaz. az önce maharetli bir hanımın tarifinde görünce aklım karıştı:p ee, pirinç dememişsin, bir avuç olsun pirinç konmaz mı, ayol? ben koyacağım. dereotu arçil'in hiç sevmediği bir ot. oysa bolca yemek lazım ki, yüzdeki güneş lekelerine çok iyi geldiği rivayet edilir. evet evet, bugün bu havadayım, justien, işi hafifçe deliliğe vurmuş durumdayım:)maydonoz da sevmez arçil. bens everdim ama boğazıma takılıyor maydonoz yaprağı ve isyancı bir lider gibi -hiç inanmazsın, justine2ciğim- o minicik maydonoz yaprakçığı tüm midemdeki arkadaşlarını örgütleyip, haydaaa gerisin geri...

vuslat'ın yemek yapması benim şarkı söylemem gibi; ses kötü, ama çok içli, çok coşkulu:)şaka şaka v uslat, valla tarifleriniz beni ikna ediyor. sanki sebzenin, etin doğasından anlar gibi bir haliniz var.

sevgiler ikinize de.

dgül dedi ki...

Canım Perimmm, anladığını bilmez miyim hiç; teşekkür ederim; basit yaşamın; mutlak huzura katkılarını hatırlatan, keyifli (ütü hariç!!!) önerilerin için hem... :)) Haklısın elbette; düşün - taşın, işte öyledir işin hesabı; ne kadar didinsen de; eninde sonunda her şey olacağına varıyor yine nasılsa; memleketi de tek başıma kurtarma ihtimalim; e zayıf işte; o da belli, ama gel de ruhuma anlat bunları; öyle tıkamış ki kulaklarını bana...
Geçelim evet, yarın kayınvalidem; görümcem, eltim, vs., vs., vs.m ile bayramlaşmam gerek üstelik; derhal bayramlık uniformasını giydirmem gerek ruhuma, en acelesinden hem de...
Aslında annemi arayıp, ömrüm boyunca yediğim en has etli yaprak dolmasının tarifini almak istedim sana, ama ulaşamadım şu an. Ben de araştırıp, aklımda kaldığı kadarıyla anneminkine en çok benzeyenini buldum senin için... Sen bu niyetle yaptıktan sonra; emin ol; ana oğul parmak ısırtacaktır yarın akşam size nefis dolmalarınız... Haberleri beklerim elbette yarın, koooocaman öpüyorum seni...
http://resimlimutfak.typepad.com/mutfakcim/2007/10/tli-yaprak-dolm.html

endiseliperi dedi ki...

o akraba ziyaretlerini kolaylaştırmak için hiçbir önerim yok, dgül'cüğüm. nefesini tutup, gözünü kapatıp, bolca gülümseyip, herkese olumlu davranıp, akşam yatağa yattığıonda nefesini bırakacaksın artık, çaresi yok.

tarife baktım. hiç yağdan bahsetmemiş. düşünüyor ki, kıyma bolca yağlı. ben biraz sıvıyağ ve biraz da domates ve biber salçası da koyacağım. galiba suyuna da tereyağında kavrulmuş biraz daha salça ekleyeceğim ocağa koyduğumda. umarım yarın enerjim olur da düşündüğüm her yemeği yaparım. yarını mutfakta geçirmeyi planlıyorum. mahallenin çocukları da şeker istemek için gelir. her şey hazır;)

tarif için çok, çok teşekkür ederim. öpüyorum çok seni. içini ferah tut, lütfen.

Ruhi dedi ki...

Selam Peri,

Fragmanın başındaki köpekle konuşmalar, Paul Auster'in Timbuktu'sunu hatırlattı ve doğal Olarak Ağustos ayında yayınladığım dört bölümlük 'Anneme Anlattığım Hikaye' adlı öyküyü ki o da bir tıkanıklık yaşayan bir yazarla bir köpek arasındaki ilişkiyi anlatır... İlginç görünen filmin fragmanını seyrettim, frgmanı yabancı bir dilde seyretmek daha iyi, hikayeden çok, jestlerden, davranışlardan, fon müziklerinden, çıkardığın sonuçla filmi izlenir buluyorsun ya da değil, filmi aklıma yazdım, teşekkürler...

İyi, güzel ve neşeli bir bayram geçrimeni dilerim... Sevgiler...

dgül dedi ki...

Bu aralıkta; anneme ulaşabildim nihayet!.. :)) İlla ki teyit etmem gerek ya; tarifte okuduklarımı, bana da yağ olmayışı soru işareti kalmıştı; annem de tıpkı düşündüklerini söyledi, yağ ve salça biraz güzel olur dedi, hatta aynen pişirirken sıcak suyuna da karıştırıp ikisini de, öyle koyuyormuş üzerine.. Ve düdüklü tencerede kısık ateşte pişirmeni önerdi, daha kolay olur diye.. Ha bir de salamurayı biraz (çok ezilmeden) haşlamanı önerdi önceden, sert olurmuş yoksa; ardından da bolca suyla yıkanmalıymış tuzu gitsin diye..
Yaparsın sen tüm aklından geçenleri eminim, hem de bir çırpıda...
Afiyet şeker olsun şimdiden.. :)

endiseliperi dedi ki...

merhaba yahu nessuno! nasılsın? çok sevindim seni gördüğüme. ben yazını okumadım, bir ara bakayım. ben zaten dublaj yapılmış filmleri izleyemiyorum artık, nessuno. çok iyi yapılmalı ya da. sünger bob, kare pantolon'un dublajı fena değil mesela. eskiden, tek kanallı tv zamanında biz seslendirmenleri de çok yakından tanırdık ve derdik ki, aslında bu karakteri şu seslendirmeliydi. sese aşık olurduk ya da ve yüzünü görünce hayal kırıklığına uğrardık. o sesi, filmdeki o yakışıklı oyuncu ile birlikte düşünmek hoşumuza giderdi. şimdi temiz temiz oyuncuyu kendi sesinden izliyoruz, böyle karmaşalar da olmuyor.

hmmm... epey gevezeyim ben bugün. nessuno, harika bir bayram geçirmeni dilerim senin ve annenin. sevgiler, annene çok hürmetler.

endiseliperi dedi ki...

ah, canım dgül'cüğüm ya, çok zahmet verdim sana. annene çok teşekkürlerimi, sevgilerimi ilet lütfen gelecek sefere konuştuğunuzda. ama farkettin mi, annen de aynen benim dediğim gibi yapıyormuş;) düdüklüde yapmaya korkuyorum, dgül, tam ayarlayamıyorum çünkü kıvamını. ama ne yapacağım, biliyor musun? folyo ile tencerenin üstünü sıkıca kapatacağım. sonra kapak. önceden elbette porselen bir tabak koyacağım. şimdi soğuk suda bekliyor yapraklar.yarın tuzu gitmemiş olursa hala, annenin dediği gibi 2-3 dakika kaynar suda haşlayıp, durularım soğuk suyla. eğer güzel yapabilirsem, hep yaparım ben bu yemeği. çok severim çünkü. hatta kara lahana dolması da yaparım. onu ablam çok güzel yapar.
şimdi tel süzgece bir kağıt peçete, üstüne de yoğurt koydum. sabaha süzme yoğurdum da hazır olur:)

çok teşekkür ederim tekrar. öpüyorum seni, selamlar, sevgiler.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Kara lahana dolması, yanında dible... böyle birden daldım ama bizim ora yemekleri geldi birden gözüm önüne... Oradayken dıbleyi hiç aramam ya buradayken böyle oluyorum işte...
Bu arada not; Hey! benim yemeklerim güzeldir bir kere...
Bu not Justine içindi :)
sevgiyle

endiseliperi dedi ki...

a-a, ben dible yaparım ama aynı yemekten bahsetmiyoruz sanırım. yeşil fasulye diblesi yaparım ben. bir tür pilav. arçil karadenizli de ona yapıyorum ora yemeklerini bazen. ama arçil zevksiz; ne yeşil fasulye turşusu kavurmasını biliyor ne mısır ekmeği ne hamsili pilav. istese ben ne yapar eder ona kişnişli, cevizli ne gürcü yemekleri yaparım ama...;p

bence de yemekleriniz güzeldir. okuyunca öyle lezzetli olduğu duygusu veriyor en azından.

sevgiler.

Tolga dedi ki...

sevgili peri,
beni çok kırdınız...yorumu yazan benim,yani tolga:)

sütlaç yerine muhallebi olursa çok makbule geçer:)
sevgiyle.

endiseliperi dedi ki...

sevgili ahmet,
arkadaşın olduğunu iddia eden tolga geldi yine. bi de o-hooo-ooo muhallebi istiyor. muhallebi yaparım ama tek sevdiğim muhallebi olan su muhallebesi yaparım, işte o kadar!:p

sevgiler ikinize de.

justine dedi ki...

Evet yahu, unutmuşum pirinci, haklısın pirinç elbette olmalı. Azıcık tabii. Bak şuradaki tarifi çok önce uygulamıştım, güzel bir tarif.

http://www.teatime-blog.com/turkce/2005/03/05/etli-yaprak-sarmasi/


Amaaan, ben yüz tane tarifi karıştırırım zaten, biraz da anneme sorarım telefonla, çokça da kafadan sallarım, olur biter. Maydanoz hakkında sana yüzde yüz katılıyorum, biraz sorunlu bir ot kendisi, dereotunun ise fazlası kötü oluyor. Arçil Deyvo gibi bana kalırsa, yemesinde sorun yok, senin anlatmana göre, ama seçiyor sanki. Deyvo da iyi yer ama mantar, peynir, yumurta vs. vs. bunları ağzına sürmez. Saçmalık!

A, yoksa yaptın mı sarmayı çoktan? Boşa mı gitti yazdıklarım acaba? Neyse, sonra bakarsın o linke.

Ben şimdi çay içiyorum, Doyduktan sonra çay içmek nasıl güzel bir duygu, nasıl güzel bir his anlatamam, böyle şey gibi, hmmm, şey işte, aman neyse ne afiyet olsun bana;p

Öpüldün.

endiseliperi dedi ki...

hah, şimdi oldu işte:p yok yahu yapmadım. yarını mutfakta geçireceğim. meşguliyet için. ben teatime'ı severim. şimdi bu tarifle nar ekşisi sorunsalı hasıl oldu, gördün mü işte. ama nar ekşisi koymayacağım ben. onu diğer dolmalara koyuyorum. bu dolma ekşi olmasın istiyorum çünkü. zaten asmanın kendi mayhoş tadı... di mi ya?:)

arçil, evet seçer. peynir pek sevmezdi ama az önce komşufırın'dan aldığım nefis ekmeğin içine tam yağlı, sert ezine peyniri ile çok açık çay servisi yaptım gece kahvaltısı olarak. silip süpürdü evladım. yaşasın!:p kilosunu yazacaktım buraya, arçil'e sordum, arkadaşlarım giriyor o siteye yazma sakın, dedi. 70 kilo de, bi de sarışınlaştı filan yaz, diyor:) çok ama çok gülüyoruz bu gece arçil'le. biz oda arkadaşı olduk yine onunla. karşılıklı yataklarda sohbet ediyoruz. çok eğleniyorum. hmmm... yumurta meselesi... arçil in yumurtaya alerjisi var. az az yedirdim de atlattı ama yumurta yediği zamanlarda kırmızı noktacıklar olur hep yüzünde. bende de olur biraz. sanırım benim annemden gelen bir şey bu. ayy, çok konuştum, yoksa ninemin yumurta ile ilişkisini de anlatırdım sana.

öpüyorum. sevgiler.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Sarma nasıl oldu???

endiseliperi dedi ki...

şimdi ocağa koydum vuslat. folyoladım iyice üstünü, hava almayacak şekilde. harlı ateşte şimdi. su kaynamaya başlasın, kısacak altını çok fena, yavaş yavaş pişecek. ben de çok merak ediyorum. şimdi mola vermiştim, kahve yapıp, sigara yakarak. salçalı biftek yapacağım bundan sonra. zencefil hiç rendelememiştim. rendelesem güzle olur gibi bir his var içimde. ne dersiniz?

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Zencefili rendeleyebilirsiniz. Elbette sarma yahut biftek için olmadığı sürece :) Şaka bir yana da özellikle sebzenin öne çıktığı yemeklerde, hatta basbayağı çorbalarda rendelenmiş zencefil gayet hoş oluyor.

endiseliperi dedi ki...

geç kaldın, vuslat. bifteğe koydum ama henüz biftek yemeğe sıra gelmedi. tencerede, dolapta duruyor. umarım iyi olmuştur. ben sebzeli çorbalara bayılırım. onlara rendeleyeyim o halde. borç çorbasına benzer bir kış yemeği yapıyorum. sanırım onda güzle olur. hadi bakalım.

bayramınız iyi geçti mi? (: iyi bayramlardan, sonra bir süre de böyle devam ederiz.:)

dgül dedi ki...

Bayram pek bir hararet içinde devam ediyor bizde. Önce gitmeler; şimdi gelmeler... Ben yemek başındayım bugün de :) Zencefil projeni şimdi okudum ve amanin dedim ama, sen koymuşsun bile. E, bir bak bakalım nasıl oldu artık.. Dolma kimbilir nasıl lezzetli oldu bu arada; pek merak ettim.. ;) Anneme selamını ilettim, onun da çok selamı var bu arada sana, sevgilerini de iletmemi istedi, unutmadan söyleyeyim.. Öptüm ve kaçtım birazcık.. :)

endiseliperi dedi ki...

sarma harika oldu. ama annen haklıymış, kaynar su içine koymaktansa birazcık haşlasaymışım önceden daha iyiymiş. gelecek sefere artık.

biftek öylece duruyor. bakalım, pilav ve patates kızartması ile servis edeceğim akşama arçil'e. heyecanla bekliyeceğim ben de nasıl bulduğunu;)

yazarım buraya.

sana çok kolay gelsin. iyidir bir açıdan da bu gidip gelmeler, insanı meşgul eder.

annene çok sevgiler benden de. öpüyorum seni. çok yorma kendini.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Saat gece yarısı oldu, kimse şu salçalı bifteği yemedi mi daha? Zencefilin sonucunu merak ediyorum...

Böyle damdan düşer gibi oldu ama...
Sevgiyle...

Zerrin dedi ki...

Mutlu bayramlar... estirdiğin bayram havası güzel geliyor...hele ki hala çalışmakta olan benim için.. uzun süredir selam verememiştim. Sevgiler Zerrin

zerrin dedi ki...

Zerrin: daha önceki mesajlarım Deniz adıylaydı..

endiseliperi dedi ki...

vuslat (sen de dinle lütfen, dgül:),
salçalı biftek yendi ve harikaydı. önce arçil'e servis yaptım. çünkü bizde tv yok. herkes kendi bilgisayarının başında kendi dizisini, filmini izliyor. gerçi aynı odadayız ama bayramlık düzen bu. bana mutlaka söyle bifteğin nasıl olduğunu dedim, mutfağa fırındaki kurabiyeye bakmaya dönerken. o da seslendi, harika! diye. ben, kuşadası kurabiyesi, peynirli tuzlu kurabiye ve patatesli böreği pişirdim bu arada. sonra kendim için bir yemek tepsisi hazırladım. evet, fena değildi hiç. anlamadım bifteğe zencefil diyince niye bu kadar telaşlandınız. çok da bir fark yaratmamıştı iyi kötü. illa önermem ekleyin diye şimdi ama felaket de olmadı:)

şimdi zencefil deneyini, otsu bir tadı olan sade yeşil çaya ya da sıcak şarap yaparken onun içine rendelemeyi düşünüyorum. ve tamam, sebze çorbasının içine de koyacağım elbette;)

kendimi şey gibi hissettim, oturma odasındaki prize parmağını sokmaya çalışan bebeği uyarırsın, o bu defa mutfaktaki prize sokmaya çalışır, çünkü o priz yasağının oturma odası ile ilgili olduğunu sanır;)

böyleyken böyle. sevgiler ikinize de.

endiseliperi dedi ki...

merhaba zerrin,
aslında çok, çok önceden zerrin adında bir ziyaretçim vardı diye hatırlıyorum, o mu geldi diye düşündüm. hangisi gerçek ismin? deniz ismi çok var. arkadaşlaırmın hemen hepsi çocuğunun ismini deniz koydu, artık bebek haberi gelince, adı deniz mi, diye soruyorum ve kehanetim tutuyor:)

önerim şu, adın zerrin'se zerrin daha orijinal bir isim bence. onu kullanmalısın. hem baharda çiçek üstündeki çiğ damlacıklarını hatırlatıyor, zerrin.

sanırım sen de sağlık sektöründe çalışıyorsun. gerçi ben bir tek avukatken bayram da tatil yapıyordum. gazete ya da reklam sektöründe de böyle uzun uzun bayram tatili yapılmaz.

bayram havasını kendi kendime yaratıyorum işte evde. yoksa bir ada gibi bu ev, dışarının havası iyi, kötü ne oluyorsa, ben istemezsem eve girmiyor.

öpüyorum çok seni. sevgiler.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

İyi olmasına sevindim yemeğin. Bu arada siz priz deyince aklıma geldi geçen kıştı sanıyorum. Ben şöylesi bir zeka örneği göstermiştim. Fişi prizden çıkarırken fişin elektriği iletme görevi gören o demir ucu bir şekilde prizin yuvasında kaldı. Ben de dalgınlıkla tam elimi uzatıp çekiyordum ki, o an yanımda olan dostum. "Hop Hop Hop dur ne yapıyorsun çarpılacaksın!" dedi ve kendime geldim. Yani geldiğimi sandım. "Doğru söylüyorsun bak! Hay aksi! Cidden çarpılacaktım, şu dalgınlığımı bir türlü atamadım üzerimden vb." konuşurken bir yandan da banyoya gittim ve cımbızı aldım. Evet elektriğe çıplak elle dokunulmaz çarpılırsın, ama metal cımbız ideal alettir(!) o sıra son anda durumu fark edip de hooooppp! diye bağırana kadar dostum, ben çoktan cımbızla demiri tutmuş ve sağlam bir şok yemiştim. Bu parlak zekam hala sürgünümde dost sohbetlerinde günün fıkrası olarak anlatılır...
Yani aman diyeyim, biftekte kurtardınız ama baharat bu! Dikkat etmek lazım :)
Sevgiyle...

Zerrin dedi ki...

biraz önce yazdım ama sanırım bir hata oldu gitmedi sana.. gittiyse de tekrar olacak :) adım Zerrin sevgili Peri.. çook önceden sana mesaj yazmak isteyince sanki tek seçenek googledan blog hesabı açmak gibi bir durum oldu. ya da ben teknoloji cahili olduğum için o an oraya şartlandım.. sırf burası için açtığım hesapta denizi çok sevdiğmi için de hadi deniz olsun demiştim. bir doğum gününde Edip Cansever şiiri yollamıştım, sonra da birkaç kısa mesaj.. bugün deniz adını gene garipsedim ve bir anda aydınlanarak kendi adımla mesaj gönderebildim :)çok eskidenki Zerrin ben miyim bilmiyorum...:) televizyon muhabiriyim uzun yıllardır.. iznim yarın başlıyor..bu kadar uzun yazmak beni mutlu etti, kendi adımla yazmak da :) tekrar sevgiler, hoş vakitler Peri...

endiseliperi dedi ki...

ah vuslat, hiç sormayın, elektriğin tehlikesini ben de idrak edemem. ortaokula filan gidiyordum. çok ama çok saçma bir şey yaptım. yemek masasından erken kalkmıştım yine. öyle oyalanmak için mi bilmem, annemlerin odasındaki ampul patlamış, çıkarılmış, yeni de ampul takılmamıştı. ben bir iskemle çektim, üstüne çıkıp, elimde nemli bir bez, ampul takılmadan önce duyun içinin tozunu almaya çalıştım. yaa, anahtar açıkmış. çarpttı tabii şiddetle. yapacağım bir iş değil ve duyun içinin tozunu almak, hem öyle akşam vaktinde, hem niye, delilik resmen. şimdi elektriğin tehlikeli bir icat olduğunun idrakindeyim. ama yine de çok soyut bir şey, anlamak zor: )

koç burçları böyledir. astrolojinin ilk burcu olmaları nedeniyle çocuksudurlar. her şeyi denerek öğrenmeleri gerekir. eğer ölmezlerse neyin tehlikeli neyin bifteğe konmayacağını er geç öğrenirler;)

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

evet evet, hatırladım o edip cansever şiirini, zerrin. bence zerrin gayet iyi, boşver deniz'i. deniz enflasyonu var, bir sınıfta, deniz tahtaya diyor öğretmen, 5-6 deniz ayağa kalkıyor, nedir bu ya. zerrin iyidir; bir portakalı ikiye böler gibi hem.

evet, muhabir olunca bayramda tatil yapmak zor biraz. ee, seni tv de izliyor muyuz acaba? keşke görmüş olsam seni:)

öpüyorum çok seni. sevgiler.

not: umarım yarından sonra da hava böyle şahane olur ve biraz keyif yapabilirsin.

dgül dedi ki...

İlahi Peri ve de ilahi Vuslat!... :)) Zencefilden yola çıkıp da; elektrik maceralarına dolanan muhabbetinize bayıldım doğrusu... Benim fıkralara konu olası meşhur faaliyetlerim; daha ziyade unutkanlıklarımla alâkalıdır da; bunları bilahare bahsi geçtikçe paylaşırım ben de sizlerle... Allah hep güldürsün sizleri de... :) Neticede bifteğin afiyetle yenilebilmiş olmasına sevindim elbette; ama şimdilik deneme cesaretim yok galiba; ki bu fobi de çin retoranında suşi ile ikram ettikleri taze zencefil turşusu yüzünden sanırsam.. Toz zencefili kurabiyede, çayda vs. sevsem de; yemekte cesaretim yok şimdilik; ta ki ağzımda kalan o pek acayip tadı unutabilene değin... Afiyet şeker olsun dedim ama sizin için... ;)

endiseliperi dedi ki...

merhaba dgül:) işte insan bu -gibi'lerle konuşmaya başldığında sohbetin ucu nereye gider hiç bilemiyor. zencefil ve elektrik aynı kategorinin içind eoldu ki yeryüzünde tarihinde böyle bir eşleştirme olmamıştır sanırım::)

ben birazdan izmir köfte yapacağım. her zaman kuru köfte formunda yapardım onu ama bu sefer olması gerektiği gibi oval şekilde. patatesleri de öyle doğrayacağım. biraz ağır olmasını göze alarak lezzetli yapacağım. hepsini önce kızartacağım. sonra domatesli sosu pişirip üstüne koyacağım. yeşilbiberlerle süsleyeceğim ve fırında pişireceğim. yanına da peynirli ya da mantar soslu makarna. gerçi arçil bu dediğim eklentileri sevmiyor ya, bakalım, belki sade yaparım. böylece ekmek yemiyoruz yemek yanında.

öpüyorum çok seni. bitti umarım şu bayram ziyaretleri de dinlenmeye fırsat bulmuşsundur, dgül'cüğüm.

dgül dedi ki...

Aaah, ahh Periciğim; dünü yine uzun metrajlı (dikili) büyük akraba ziyaretleri ile heba ettim, bugün yine misafir hazırlığı ve bekleme; az önce son misafirimi uğurlayabildim... :( İşin benim açımdan en gariban tarafı; İzmir'de hiç kendi akrabam olmayışı ve tüm bayram boyunca yegane gitme ve gelmelerin sadece eşimin bir dolu akrabaları ile olmak zorunda kalması... Dedikodu yapmış gibi oldum şimdi ama, beni ancak bu durumu yaşamış olanlar anlar; seninse her halûkarda beni anlayacağından şüphem yok zaten... Böyle işte... Şükür; atlattık bir bayramı da; sağ ve salim... Ben de seni öpüyorum çok; bayram hengamesi içinde, en çok yanımda durduğunu hissettiğim insan; sendin desem; inan bana yalan olmaz... Sevgiler; bir dolu sana...

endiseliperi dedi ki...

ah bitanem ya, şükür bitti bayram da. çok geçmiş olsun. dedikodu yapmayayım şimdi ama evet öylesi daha yorucu;)

sen de benim yanımdaydın işte dgül'cüğüm. bazen yalnızlığın bu kadarı zor geliyor bana ama bazen de sanki daha kolay böylesi, diye düşünüyorum. oğlumla bol bol dinlendik ve yakındna tanık olduğun şekilde sürekli yiyip içtik;)

sarılıyorum sana. şimdi ayağını uzatıp, çayını al, bir dizi filan izlemeye başla. en iyisi:)

dgül dedi ki...

Canım benim, çok teşekkür ederim... Çayımı koydum bile; yanına kalan peynirli böreklerimden de bir parça aldım mı; huzurun tanımı olur mu; olur vallahi ;) Tivibu'dan komikçe bir film bulayım ben hatta, oyalasın biraz zihnimi... İzmir köfteleriniz nefis olacak eminim, afiyetler olsun; yarasın hem ikinize de... Sarıldım ben de, tüm kalbimle :)

endiseliperi dedi ki...

ohh, şahane! ben geçenlerde woody allen'ın manhattan filmini izledim. çok keyifli oldu tekrar izlemek. onu izleyebilirsin. ya da paris'te geceyarısı da fena değil işte, senin için bir bağlantı buldum, umarım sorunsuz izleyebilirsin burdan:
http://www.filmdiziseyret.com/pariste-gece-yarisi-izle.html

çok öpüyorum seni.

dgül dedi ki...

Harikasın!.. :)Hemen baktım; hiç sorunsuz açılıyor.. Ve tam benlik gibi görünüyor... Hemen film yanı teçhizatımı hazırladım ve geçtim başına; çok tatlısın sen Perim yaa... :)

endiseliperi dedi ki...

iyi eğlenceler;)

OzGe dedi ki...

peri,
merak etmeye başlamıştım. hasretimden tum arşivini bir daha okudum, sevdiklerimi işaretledim. sen hep yaz olur mu?

endiseliperi dedi ki...

özge'ciğim,
yazıyorum ama daha seyrek. biraz eğlenelim istedim bu aralar ve eğlencelik malzeme de aslında çok kolay bulunmuyor hayatımızda da ondan belki seyrek yazmam:)

bu arada aylin bir yaşına basmış dün!:) doğumgününü kutlarım, sağlıklı, neşeli, annesinin bu ilgisiyle çok düzgün bir insan olur umarım.

çok öpüyorum ikinizi de. sevgiler.

Zerrin dedi ki...

Merhaba Peri..Kaş'a geldim sevgilimin yanına..ilk üç gün güneş vardı..iki kez denize girdim..ve çok güzeldi, soğuk da olsa :) artık fırtınalı, rüzgarlı ve yağmurlu.. sezon kapandı, dükkanlar kapalı..yazın çalışan arkadaşlar evlerine çekildi, böyle daha güzel..yarın akşam önce İstanbula ve kalmadan Ankaraya dönüş..veee sonra da taşınma işleri..heyecanlıyım ilk kez ayrı evim olacak :)
beni tv de görmüş olabilirsin..bir zamanlar sabah haberleri,kısa dönemlerde başka programlar sunduğum oldu. epey canlı bağlantı ve de.. ama şu ara biraz zor..daha çok masa başı editörlükle muhabirlik arası bir durumdayım..böyle işte, anlatması, yazması tuhaf geldi şimdi:)
uzun zamandır burayı ziyaret ettikten sonra birden yazmaya başladım :))
umarım da devam edeceğim.. şimdilik bu kadarcık, sevgilerimle.. :)

endiseliperi dedi ki...

kasım'da kaş! şahane. hem de sevgilinle birlikte... süper! ve kendine ait bir eve çıkacaksın ilk kez... bayılırım böyle işlere.nedense çok sevindim ve mutfağa gelip o heyecanla sigara yaktım:) tamam, o kadar sevinmem saçma görünebilir ama sen yeni eve çıkıyorsan, acaba ben de mi çıksam? haydaaa!:) evet, böyle haberler feyz verir bana. bu ev çok ama çok soğuk ya, bugün sinirden, internette araştırma yaptım, küçük, sevimli, ve allahım sıcak bir kaç ev buldum. yarın görmeye gitsem mi diye düşünüyorudm ama beni biliyorsun heyecanlanmadan hiçbir iş yapamıyorum. o heyecan kısmı da senden geldi işte:) arçil taşınmayı istemiyor ama onun da seveceği bir ev olursa, okuldan, dersaneden çıkıp çabucak eve geldiğini görürse sever diye düşünüyorum. bakalım.

zerrin'ciğim ben zaten bu aralar tv izlemeyiyorum. ama eskiden ekrandaysan mutlaka görmüşümdür seni. ne hoş:)

gelişmelerden mutlaka haberdar et beni. merak ederim; ev nasıl, ne renk boyadın, işe gidip gelirken zor oluyor mu, yalnız yaşamaya alışabildin mi, komşuların nasıl, sokakta kedi var mı, üşüyor musun, eşya işini ne yaptın, pencerenin manzarası ne, kolay yemek tarifi lazım mı? ve daha bir sürü şey...:)

öpüyorum çok seni. umarım her şey umduğun gibi olur. sevgiler çok.

Zerrin dedi ki...

ah nasıl mutlu oldum tüm bunları merak ettiğine ve heyecanlandığına.. :) senin gibi ev hayatını şiir gibi yaşayan birinin tavsiyeleri benim için büyük şans :) ev ankaradan İstanbul'a göçmüş bir arkadaşımın küçücük bir teras katı...eşyalı..Ankarayı biliyorsun, bir ucu Tunalı bir ucu Esat olan uzun bir sokakta..sevgilimle oturacağız..yani benim için hepsi büyük değişiklikler..hem heyecanlı hem endişeliyim.. bir dolu his..Hala Kaşta olmak yerine işlere koyulmaktı istediğim ama beceremedim, o yüzden huzursuzum ama böyle oldu işte.. perşembeden sonra başlayacağız bakalım boya badanaya, temizliğe... en azından bir duvarda farklı bir renk olsa diyorum ama küçük mekanlar beyaz duvarla daha genişmiş hissi veriyor diye beyaz olacak..yaşadıkça şekillenecek tabi.. ilk ev çünkü, çook gecikmiş de olsa zamanı şimdiymiş demek ki..:) heyecanın artar da sen de ayaklanırsan belki iki yeni ev sohbetleri yaparız belli mi olur :) sevgi, merak, şükran.. görüşmek üzere..

endiseliperi dedi ki...

ankara'nın teras evleri ne hoştur. evet, ben her durumda beyaz rengi seviyorum evde. koyu ahşap mobilya ve dantel perdelerle çok hoş duygusu oluyor. ama biliyorusn beyazın bir sürü tonu var. istediğin bir ton da olabilir. ayrıca bir rengin tonlarını karşılıklı duvarlar aynı olacak şekilde uygulayabilirisn ve bu da hacim verir. bunu derken aklımda elbette sarı renk var. krem rengi duvarlar ve turuncu minerler, örtüler de hoş olur. eğer kanepenin rengini filan beğenmiyorsan, üstüne bir örtü örtüp, istediğin renkte bir iki yastık koyarsan bir anda değişir havası. duvara sevdiğin bir tablo. bir evi ekonomik bir şekilde seveceğin hale getirmek hiç de zor olmaz. hem sevgilin yanındaysa eşyanın da çok önemi yok bana kalırsa. bak, ben bunca deneyimle hala bu havadayım ve bence doğrusu da bu. eşyaları çok fazla düşünmeye başladığında karı-koca olmaya, çevrenin üstündeki ilgisine dikkat etmeye başlamışsın demektir. bana kalırsa siz sevgili olun ve bunu uzun zaman da koruyun. yatakta birlikte spagetti yiyerek bir film izlemenin yerini hiçbir şey tutmaz. o yatağın niteliği çok da önemli değil o zaman.

birlikte yaşamak çok hoş ama biraz da zor, biliyrosun. sana ne diyebilirim bu konuda? hmmm... bir konuya sinirlenmişsen, o konunun adresini şaşırma. sinirlendin konuyu karşı tarafın anlayacağı şekilde basitçe tarif et. bu konudaki sıkıntının senin için önemini vurgula. ne yapılmasını beklediğini söyle. belirsiz olma, başka sinirlendiğin konulara girme, bunu belirttikten sonra soğuk bir hava estirme. yaa, çay içsek mi acaba, filan gibi bir şey söyle. ya da sizin işyerinin kaloriferi hala yanmıyor mu, üşüyor musun tatlım? vs vs. gülme:)basit bir şeyden bahsediyorum ama bu çok önemli, temel bir konu. hayat kurtarır buna uymak. sıkıntını söylediğin zaman karşındaki sanıyor ki artık onu daha az seviyorsun. hayır, ne alakası var. sadece çoraplarını kirli çamaşır sepetine atmanı istiyorum. atarsan, daha rahat ederiz... hem çek şu ayaklarını sehpanın üstünden ya, yemek yiyoruz orda!:) gülüyorsun ama ilişkileri bitiren o büyük tartışmalar bu küçük, önemsiz virüs konulardan çıkıyor:)

emlakçıya bugün randevu vermiştim ama sabah sisli, gri, sevimsiz bir havaya uyandım. çıkmadım valla o havada. arçil de çok ayakdiretiyor ve mantıklı şeyler söylüyor. bu kadar oturduk, mantıklısı benim gelecek sene üniversite durumuna göre evi taşımamız, diyor. bilemedim. ama böyle üşümeye devam edersem, merkezde, sevimli bir ev bulursam taşınırım ben de.

ben bira takım dekorasyon sitelerine bakmayı çok seviyorum. bir ara sana yazayım adreslerini. fikir veriyor, bir eşyanın ya da rengin yarattığı havayı resimde görüyorsun ve bundan heyecan duyuyorsun filan. ben çok severim.

işler için endişelenme, mutlu, heyecanlı olursan işleri halletmek çok daha kolay olur. bir anda çok fazla ev işine yüklenme. zevk almaya bak yaptığın her işten. bir ev günlüğü yazsaydın o gün için neler yazardın mesela, bu şekilde düşünürsen sanırım çok daha hoşuna gider ve daha disipline olursun.

çok sevindim senden aldığım haberlere. duymaktan insanın heyecanlanacağı güzel hikayeler bunlar. sarılıyorum çok sana. selamlar, sevgiler.

pass dedi ki...

merhaba,
passiflora ben değilim. ama tanışırız, çok da severim. :)

endiseliperi dedi ki...

ben de şaşırdım çok. iyi ki dedin, pass. çünkü üslubunuz farklı çok. o da güzel yazıyor. hele bir, sevgilisiyle soğukta gezi yazısı var, bayıldım ona. ama sen de değilmişsin gibiydi işte. ama onun da avatarı totoro, isim de benzeyince... ikiniz de kusuruma bakmayın artık. oluyor bazen böyle karışıklıklar.

pass, nasılsın yahu? seni düşünüyorum sıklıkla. öpüyorum çok seni ve affan'ı.

Faruk Ahmet dedi ki...

Zavallı pass'ın kaderi bu, bir türlü kendi olamadı, ahh ah hep başkalarıyla karıştırıldı.

Yavrucum biraz orijinal olun karıştırmayalım. Yok pasiflermiş yok bilmemne. Başka rumuz mu yok dünyada da hepiniz buraya yüklendiniz? Allahım sen bana sabır ver.

Passiflora sana da diyorum, arkadaşlarımı taklit etmeyi bırak! Bak bu ikinci oldu.

endiseliperi dedi ki...

farukahmet, aslında şöyle bir bakınca senin yorum bıraktığını görmüştüm passiflora'ya. o zaman, eh artık herhalde bu bizim pass, dedim. bebekten sonra filan da insan epey bir değişebilir, diye hesap edince...

bu konuyu seninle konuşmuştuk daha önce, hatırlarsın. o nedenle şimdi ben bir şey demeyeyim:) ancak demek ki pass, moda yaratan, çok etkili isim, avatar, şablon filan seçiyor. bence bunu düşünüp sevinebilir de. hayır ya, politik davranmıyorum... sen de çok damardan girmişsin de ondan.

yalnız seni uykuda sanıyordum, bakıyorum cin gibi her şeyin, her ayrıntının farkındasın:)

herkese selamlar, sevgiler.

Faruk Ahmet dedi ki...

:) Uyansam mı, biraz daha mı uyusam diye etrafa bakınarak esneme aşamasındayım Peri.

endiseliperi dedi ki...

uyan hadi ya, bana kalırsa. özledim gerçekten yazılarını. son olarak dağın başında kalmıştık galiba, eh, epey mola verdik, yola devam edelim artık:)

pass dedi ki...

ya sormayın yakında yasemin zeynep olarak yayın hayatıma devam ediciim, o olacak. ne mahlas, ne avatarmış yedi bitirdi beni.. :)

faruk ahmet seni affan tekmelesin e mi!

pericim, iyiyim gayet, ama daha iyi de olabilirim pekala, hayat ve gerisiyle ilgili can sıkıntılarım oluyor bazen, geliyor, geçiyor işte..:)

endiseliperi dedi ki...

pass,
yasemin zeynep çok güzel olur. iki güzel isim neticede ve yanyana gelmesi az bir olasılık. ama bi kişiyi daha tanıyorum aynı bu isimde:) acaba şey mi yapsan, şimdi aklıma geldi; pokerde görüp, artırmak anlamında "raise" var;)

yorumunu okuyup uyuyakalmıştım. rüyamda affan'ı, seni gördüm. çok karışıktı ama. tuhaf, değişik yerlerden girişi olan bir evdeydi galiba... bi de kalabalık. galiba şu avatar, mahlas karışıklığı zihnime öyle sirayet etti:)

affan beni de tekmelesin. öperim onun ayaklarını. seni de öpüyorum.

endiseliperi dedi ki...

seni bekliyorduk, passiflora:) herkes birbirini seviyorsa sorun yok o halde. bizim için de bütün passif ler kardeştir:p

uğradığın için teşekkürler, sevgiler.