Cuma, Haziran 23




gözlerin akıp gidiyor.
uykulara gül seriyor.
rüyalar seni bekliyor.
uyu ninni uyu ninni


Biraz da düş görmek için uyuduğum doğru. Ben, erişkinler gibi değil de çocuklar gibi uyurum biraz. Onda erir giderim. Sabah mahmurluğum, düşlerden geri gelememem, düşlerin anısı ile neşeli ya da ağlamaklı oluşum yüzündendir. Bir çocuk gibi de düş alemini gerçeklikten ayırt etmek istemem.

Bir çocuğu uyutmaya çalışmak ne güzel. Çocuğunu mırıl mırıl tembel bir sohbet ya da incecik bir ninni ile uyutmaya çalışan kadın ne mavi. Çocuk yarı kapalı gözüyle uykuya gittiğinde bir süre bakar anne, tuhaf bir suçluluk duygusuyla bilinmeze göndermiş sanır çocuğunu. Ama ertesi sabah uyandığında, neşeli gürültücü çocuğuna bakıp da “ah!” der yakınır gibi, “yine yorucu, uzun bir gün yaşatacak şu ufaklık bana.” Bakmayın dediğine, yüzüne bakın annenin, gizli bir sevinç dolanıyordur gözlerinde.

Ben çocuk-kadın olarak bir taraftan çok yatkın, diğer taraftan da hiç hazırlıksız yakalandım anneliğe. Öyle de olsa ben, ben değildim artık. Bu dünya ne istiyorsa o uzlaşmayı yapmayı hazırdım. Baba figürünün gerekirliği maddesini hiç umursamadan, aynen imzaladım sessiz sözleşmeyi. Bu dünya olması gerektiği gibi sıradan, basit olsun. Ona göz kulak olsun taşlar, ağaçlar, kuşlar, rüzgar… Gökyüzü, okyanuslar, dağlar sonra. Mevsimler tam böyle sıralı geçsin…Deniz, evet mavi olsun, rüzgar yaramaz, ırmak çağıldasın lütfen, sabahları masum olsun, akşamları dingin. Çam ormanı koksun tam da böyle, (ayağının altında kaygan çıtırtısını duyuyor mu çam iğnelerinin acaba annesi, bak yüzüne. Aferin… )

Şöyle böyle derler, çocuk yetiştirmenin zorluğundan, bu korkunç dünyaya çocuk getirilmemesi gerektiğinden, dem vururlar. Tiksintiyle duymazlıktan gelirim bu kibir budalası lafları. Bu müthiş insanlaşma deneyiminden korkmadan, elbette çocuk doğurmalı.

1 yorum:

ismail pelit dedi ki...

dünya çirkin olduğu için güzele muhtacız.