Çarşamba, Haziran 28



"hep denedin.
hep yenildin.
olsun.
yine dene.
yine yenil.
daha iyi yenil. "

sammuel beckett


Biraz dikkatli dinlerseniz bedeninizi, kemiklerinizin çürüdüğünü duyabilirsiniz burada.
Hissettiğiniz sıcaklık, %95’e varan nem oranı ile 40 dereceyi geçmektedir.
Geniş asfalt caddeler tüter, hava ufukta dalgalanırken, yapış yapış zonklar sıcak, perdelerden ev içlerine bulaşıcı bir hastalık gibi sızar. Serin loş içerlerde Othello’nun cadıları gibi, yağlı, baharat dolu kazanları karıştırır kadınlar. Bu kazanlardan ve oğullar yetiştiren bu kadınlardan başlayarak tüm şehir sapkın bir cinsellikle kaynar, kaynar. Erkekler kadınları konuşur çirkinleşerek, kadınlar birbirlerinden nefret ederek, fısıldar, iftira ve horgörü ile mutsuz yaşamlarını tehdit edecek rakibi ararlar. Sıcak, sıcak, sıcak… pul biber, kimyon, reyhan…Çifte standart, ikiyüzlülük, riya… bu şehri anlatmaya az gelir. Kalbim isyan duygusuyla dolu, bir beddua lazım, tutacak: İğdiş edilsin bu şehir!

Dulluk, cinsellikle kardeş kavram burada. Bu şehrin erkekleri, sıcaktan terlemiş kıllı elleriyle içki kadehlerini tutarken, sırtlanlar gibi, aralarında, dul bir kadından bahsederler. Onlar, hoppa cinsellik eğlencesi içindeyken, kadın, evinin küçük köşesinde, mırıl mırıl bir sohbetle çocuğunu uyutmakta ve ince bir ninni ile dertli dertli düşünmektedir şu hayatın türlü türlü zorluklarını. Erkekler, kadından bahsettikçe daha çok içerler ve her akşam başka bir kadın hakkında bir mevzuu, bir mesele edindikleri için alkolik ve alkoliklikleri ölçüsünde iktidarsız ve iktidarsızlıkları ölçüsünde cinsellikle ishal-i kelam, konuşur, konuşur, konuşur... dilleri pelteleşir ve gece, güneş bir hayalet gibi şehrin üstüne simsiyah kor’dan pelerinini örttüğünde, terli ve pis kokulu, karılarının üstüne yığılırlar. Karıları bu şehirde dul bir kadın olmanın zorluğunu bildiklerinden kocalarını terk edemezler. Her dul kadını bir tehdit olarak görüp, demli çaylar ve filtreli sigaraları ile mosmor olmuş dudakları, mutsuzluktan ve kıskançlıktan kaskatı olmuş bedenleri ile dedikodu çarkını çevirir, mutfakta baharatlı yemeklerini karıştırırken, elbet bir gün kocalarının mutluluğu evde bulacaklarına inanmak isterler.

Burası böyle ahlaksız bir dünya, dehşet verecek kadar çirkin ve kaba. Yemyeşil bir yara gibi yarıyor şehri Seyhan… sinek larvaları, sarhoş kusmukları daha bir dolu safra bu dümdüz şehre yayılmış, sıcak buram buram hepsinin üstünde, gölgede 40 derece.

Ne diyebilirim, nasıl yakınabilirim?Aşkolsun sana Adana, aşkolsun!!! Seni sevmiyorum, hiç de sevmedim. Zırnık kadar sana ait değilim. Mezarımı kazmayın bu şehre! Yolumu düşürme bir daha buraya İstanbul, insaflı ol sen de!!!

* İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre, güneş ve baharat cinsellik dürtüsünü %56 oranında artırabiliyor. Belki namussuzluk sadece doğasındadır şehrin, günahsızdır o nedenle de, bilmiyorum.

5 yorum:

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Adana'yı doğrusu ben de peks evmem. Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin çoğu buradan çıkar, belki ondandır. Hiç gitmedim oraya, gitmek de istemem açıkçası.

www.blogcu.com/butterflyvalley

Adsız dedi ki...

Gozum takildi blogunuza, okumaya basladim arsivlerinizi..Ben Adana'da dogdum buyudum, tum sevdiklerim, beni ben yapan erik agaci Adana'da dir..Bu yazdiklarinizi haketmiyor o sehir! Tarif ettiginiz insanlar (veya durumlar) Turkiye'nin her yerinde var. Istanbul'da yasanmiyor diyebilir misiniz? Adana yemekleri baharatliligindan bahsetmissiniz...kastiniz aci yenmesi mi? Istanbul'dan yazilan yemek blogrina bakin..(hani daha insancil sayilan bolgeler ya!) 'kori', 'muskat', 'rezene' kouyuyorlar tariflerine (daha bilinen baharatlari yazmiyorum), her seferinde bolca baharat kullaniyorlar..

Gereksiz belki ama Adana'nin gormediginiz veya gormek istemediginiz yanlari var..Adana bolluktur, misafirperverliktir, komsuluktur...

Ama ne yazik ki bu yaziniza yorum yapan bir okuyucunuz da sizinle ayni fikirde..ustelik O hic gitmemis Adana'ya..

Size rast gele..

Ebru K.

miso dedi ki...

O tek adanalıyı tanımasam başımı sallayacağım umarsızca, evet diyeceğim adana böyle, erkekleri de kesin şöyledir... Ama işte o tek kişi bende bütün şehrin çehresini değiştiriverdi. Görmek istemiyorum o sıcak şehri, sıcak beni mahvediyor çünkü, eritiyor, tüketiyor. Sadece o insanın benliğinde güzel bir yer kokusu doluyor burnuma. Gitmek de istemiyorum bozmamak için.
Yazınıza bittim.
miso

Turuncu Elma dedi ki...

Bir yerde okumuştum. Taşra için şöyle diyordu: Yaşlılar ve çocuklar için cennet, yetişkin erkek ve kadınlar için cehennemdir. Ve bu yazı müthiş bir şey.