Salı, Temmuz 4



Budala mevzuu bitmedi.
Umberto Eco- Foucault Sarkacı, Tarot, Beatles

Kafamda her şeyin bir klasörü var. Şu an yüzyüze olsaydık, "budala"klasörünü açmış, hızlı bir tempoda, diyaframımı çoğu kez ayarlayamadan, insanda Türkçe'yi sonradan öğrenmiş izlenimi bırakacak kadar sözcükleri nesnelerinden kopartan bir vurgu ile ne var ne yok anlatıyor olur bu arada, konuşurken asla başka bir şeyle ilgilenmenize fırsat vermez, dahası gözlerinizi kaçırmanıza da müsade etmez, canınızdan bezdirirdim. Ama şimdi efendi efendi, medeni boşluklar bırakarak yazıyorum. Umberto Eco'nun Foucault Sarkacı'nı başka bir nedenle ele alacaktım. O, bir zamanlar hayran olduğum, okumaktan müthiş haz aldığım altın değerinde kitap, elimde pula dönüştü. Bazı kitaplar var, böyle. Ağlayasım geliyor o zaman, neden şimdi sevemiyorum? Neden hayatta mutlak olan şeyler bu kadar az? diye. Neyse. Benim elimdeki kitap, Umberto Eco'nun Can yayınlarından çıkan 1999 yılı baskısı. Kitabın 10. bölümünde sayfa 69'da, kahraman Belbo, "alık, budala, aptal ve deli" nin tariflerini yapar çalımlı çalımlı. ( Çalım iyi sözcük, Eco'nun çalım attığını, fiyaka yaptığını gördüm sonraki okuyuşumda. Bu gösterişi önemseyen, "birazdan edeceğim lafla bana hayran kalacaksın okuyucu" diyen yazarlar benim kafamdaki iyi yazarlarla örtüşmüyor pek. Bir tane daha var şimdilerde öyle bulduğum. Bunları sonra anlatırım.) Ama işte bu dört tanım hiç fena değil. Fırsat bulursam yarın ekleyeceğim buraya.
***
15.07.2006 tarihli ek.

Metin Bey bir link önermiş sitesinde, tesadüfe bakın ki konuyla doğrudan ilintili ve benim örnek okurdan nasıl ampirik okur'a geçip artık kitaptan beklenen hazzı alamadığımı bir bir açıklamış yazı. Bu kadar tesdüf olur. teşekkür edrim Metin Bey.
(...)
"Eco’nun geliştirdiği iki kavram örnek okur ve örnek yazar kavramlarıdır. Örnek okur, her şeyden önce metinle işbirliği yapan okurdur. Birtakım duyguların etkisinde kalmadan metni doğru bir biçimde yönlendirebilecek okurdur. Ama buna karşıt olarak Ampirik okur kavramını da ortaya atar Eco. Buna da bir örnek verir. Romanlarından birinde, birkaç bölüm boyunca kahramanın amcası ve yengesinden bahseder. Eco’nun çocukluk arkadaşı ona bir mektup yollayıp, romandaki bu kişilerin kendi amcası ve yengesi olduğunu söyler, çünkü onların hikayesi, romanda anlatılana tıpa tıp benzemektedir. Eco, arkadaşının düştüğü bu hatayı onun bu durumu yanlış anladığını, daha doğrusu yorumladığını belirtir. Onun düştüğü hata kendi yaşamıyla ilgili olaylar ve duygular aramasıdır.

“Demek ki, oyunun kuralları vardır ve örnek okur oyunda kalmayı bilen kimsedir. Arkadaşım bir anlığına oyunun kurallarını unutmuş ve kendi amprik okur beklentilerini, yazarın örnek okurdan beklediği tür beklentilerin önüne geçirmiştir.”Eco’nun bir başka belirlemesi, örnek yazardır. “Bir varmış, bir yokmuş” kelimeleriyle başlayan bir anlatı kendi örnek okurunu hemen belirlemiş olur. Okuruna yol göstermek için, örnek yazar türle ilgili özel işaretlerden yararlanır. Peki bir yazar ampirik olarak yorumlanabilir mi? Eğer, yazarların biyografileri eserleri anlaşılmak için okunuyorsa bu yanlıştır.

Eco kendi örnek okurunu, Wolfgang Iser’in “örtük okur”uyla birleştirir. Iser’in örtük okuru, metnin çok sayıdaki potansiyel bağlantılarını açığa çıkaracak bir okurdur. Bu bağlantılar, metnin ham maddesini işleyen zihin tarafından yaratılır, ancak metnin kendisi değildirler çünkü metin yalnızca cümlelerden, beyanlardan, bilgilerden, v.b oluşur. Bu etkileşimin metinde yeri yoktur, ancak okuma süreci aracılığıyla gelişir. Bu süreç, metinde biçim verilmemiş olan ancak o metnin niyetini temsil eden bir şeye biçim verir. Iser’in fenomenolojik bakış açısı, okura, metinlerin ayrıcalığı olarak değerlendirilen bir ayrıcalık vermektedir: Metnin anlamını belirleyecek tarzda bir bakış açısı belirleme ayrıcalığı.

Eco’nun örnek okuru, metinle işbirliği ve etkileşim içinde olan biri olarak belirmez yalnızca: Büyük ölçüde, metinle birlikte doğar, onun yorumsal stratejisinin çekirdeğini temsil eder. Bu nedenle, örnek okurların yetkisi metnin onlara aktardığı genetik şifrenin türünce belirlenir. Metnin içinde hapsolmuş kimseler olarak örnek okurlar, metnin onlara verdiği özgürlük aranında özgürlükten yararlanabilirler.Peki örnek okuru yaratan örnek yazar nasıl bir yöntem izler? Örnek yazar bir eylemde bulunur. En bayağı romanda bile anlatılanların okurların duygularını dürtükleyen bir yön verir. Daha romanının ilk cümlelerinde onların hangi duyguları hissetmesi gerektiğini belirler. Örnek yazar kendini ortaya koyar. Bunu utanmazlıkla yapar. Buna örnek olarak Calvino’nun "Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yocu" adlı yapıtı gösterilebilir."




Eh, budala mevzu açılınca ezoterik eğilimi olanlara hemen çağrışım yaptıracağı üzere The fool kartını atlamamamız gerekir. Biraz anlıyorsanız Tarot falından, bilirsiniz; Kelt Haçı yöntemi ile açmışsam falı, The Fool kartı hep belirleyici kartın solundadır falımda. Yani ben sorumla ilgili olarak gene bir budalalık yapmaktayım demektir bu. Ama bakmayın en hoş karttır aynı zamanda budala. Bakın resme, tepelerde dolaşıp, dünyevi şeylerle de hiç ilgilenmeyen bilge bir hali olduğunu siz de göreceksiniz. Önündeki uçurumu görmediği için onu budala bulurlar. Ama bakın, sırtında tatlı güneş, bir elinde çiçek, diğerinde küçük çıkını, yine yola düşmüş. Sevimli köpeği de ne mutlu. Muhtemelen karşıdaki dağlara gitmesi gerektiğini düşünüyor. Nedenini allah bilir, tabi.

Bir de Beatles'ın güzelim bir şarkısı vardı. Eskiden dinlerdik. Belki tarot'taki bu kart için yazılmıştır bu şarkı da.

the fool on the hill

day after day

alone on a hill

the man with the foolish grin

is keeping perfectly still

but nobody wants to know him

they can see that he´s just a fool

and he never gives an answer

but the fool on the hill

sees the sun going down

and the eyes in his head

see the world spinning ´round

and nobody seems to like him

they can tell what he wants to do

and he never shows his feelings

but the fool on the hill...he never listens to them

he knows they´re the foolthey don´t like him

but the fool on the hill...

5 yorum:

Binnur A. Ö. dedi ki...

Umberto Eco'dan gecen gün ben de bir yazımda bahsettim (denk gelmisiz)
Onun cok severek okudugum Günlük Yaşamdan Sanata adlı makaleler derlemesi kitabından ve tabiki seyredip de etkilendigim gülün adından sonra Eco ile 3 başarısız denemem oldu itiraf ediyorum:
1- Açık kİtap (hic bire sey anlamamak ne demektir bilir misizni okurken)
2-YAnlış Okumalar (hakkaTEN DE yanlıs yapmısım almakla)
3->Önceki Günün Adası (bu daha okunur, en azıondan roman- ama olmadı işte. gitmedi. sıkıcydı. BEn de kara kitabın ilk sayfalarını gecemeyenlere sasırırsım bir de. Demek böyle bir seymiş:)

Foucalt Sarkacı da bir efsaneydi benim eski zxamanlarımda benim icin. Oğuz Adanır hocam ki aşk gibi bir hayranlık duyardım, öyle bahsederdi ki alayım okuyayım derken gençlik gitti :)
artık almayacagım :)

endiseliperi dedi ki...

Binnur, şimdi suçluluk hissettim!Eco'nun Foucault Sarkacı'nın kurgusu çok iyi, bir çok katmandan oluşan enikonu önemli bir kitap.Okuduğum zaman için ileri olan ama şimdi için komik gelen teknoloji ile gizemcilik (kabala vs)hoş bir dengede kurgulanmış. Ama şu Da Vinci'nin Şifresi ile iyice suyu çıktı ya gizemciliğin... Hem kahraman Belbo biraz afili bir tip ve ben okurken -gençken- ona aşık olmuştum. (benim aşık olduğum kitap kahramanları ayrı bir yazının konusu olacak, öyle çok kiii:))))Ama şimdi değiştim öyle tiplerden hiç hoşlanmıyorum:))ve çok sahici şeyler arıyorum. Hoşgörülü olmam gerekirken yine fevri yine çok coşkuluyum ki, Eco'ya kredinde bardağı taşıran son damla oldum! Bunu da hiç istemem. Bence satın alma ama birinden ödünç alıp oku kitabı ve beğenirsen- ki bence beğenirsin, eğer Eco baba yazmış diye düşünmeyip, hoş, sürükleyici bir yaz kitabı olarak düşünürsen- al. Bak, vedalaşamıyorum yazıyla, Binnur bana söz ve o kitabı okuyacağına1!!!:))

Binnur A. Ö. dedi ki...

Endiseli PEri,
belki yazın okuyamam (elimde dizili kitaplar , kendime söz verdim yeni kitap simdilik bunlar bitmeden alınmayacak diye- ayrıca F. sarkacı'nın ödünc alabilecegim biri yok buralarda. Ancak kütüphane var yakınlarda, belki izmir dönüşü o şekilde halledebilirm)
Cumlelerimi kontrol etmeden hızlı ve muhtemele yanlıs yazıyorum, kusura bakma.
Aşk mı dedin.
Sehevek'i bilir misin?
BEn de ona aşık olmuştum.
Kitap bitti, Shevek'i özledim?
Simdilik soylemeyeyim hangi roman. BElki sen söylersin.
Küçük birt oyun oynayalım :)

Binnur A. Ö. dedi ki...

BU arada beatles demişken....BEn de nedense starwberry fields forever deme huyu vardır arada sırada durduk yerde nedensiz, (hem de notalı derim)
çünkü bana huzur veriyor bu cümle :)

Adsız dedi ki...

Endişelere Garkolmuş Peri Hanım,

1)Rica ederim, teşekküre değmez efendim! Her zaman hizmetinizdeyiz. Mutfağa da bekleriz.

2)Size yaptığım teklifi okudunuz mu acep? Acele cevap, kestane kebap!

3) Eco amcama azıcık haksızlık ediyor, azıcık da iyi ediyorsunuz!