Cuma, Temmuz 14


Kitap Falı-
Kur’an-ı Kerim Meali
Elmalılı M. Hamdi Yazır

Ajansın bir müşterisi var. Masamda gördüğü kitaplardan açılmıştı sohbet galiba ve en sevdiği kitabı sorduğumda, "Kur’an," demişti. Uyduruyor da olabilirim ama sohbetin tonu böyle kalmış aklımda. Bana hediye olarak Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın türkçeleştirdiği Kuran'ın kopyasını getirdi bugün. Getirmeden önce de msn’de sordu, “müsait misiniz?” diye. Ben, “tabi buyurun,” demeden daha, odamın kapısında belirdi. Çok ama çok şaşırdım. Meğer cep telefonundan bağlantı kurmuş. Din ve teknolojiyi bir arada düşünemiyor insan. “Küçük bir mucize gerçekleştirdiniz sandım,” dedim. Onun ayetlerle, özlü sözlerle konuşması beni çok güldürüyor. Epeski, milyon yıllık cümleleri, Bora’nın cincin, ponpon, yuki gibi isimler takmaktan kendini alamadığı suratıma çarptıkça müthiş absürd bir ikili oluşturuyoruz. O konuşuyor ben gülüyorum. Benim hep gülen yüzümde derin mutsuzluğumu anlamış olmalı ki, tahminimce bana yol göstermesi için getirdi kitabı. “Elime almadan önce öpecek miyim kitabı” diye sordum. Biraz paniğe kapıldım sanırım. Onu dehşete düşürecek vahim bir hata yapmak istemedim. “Yok yok,” dedi gülerek, “okusanız yeter. Hem öyle asmanıza filan da gerek yok. Kütüphanenize koyun doğrudan.” Sevdiğimiz kitapları elimize aldığımızda öpmek ne hoş olur aslında. Madem ki kokluyoruz, dokunuyoruz, bazılarını yemek bile istiyoruz - öyle güzel yazılmış oluyor- içimizden geliyorsa öpebiliriz. İnsan kitapçıda onlarca kopyanın arasından birini seçip öpemez tabi. Alıp, eve getirdiği, önce yavaşça ve zarifçe dokunduğu, arka kapağını filan okuduğu sonra elinden, aklından ayırmadığı, canım, aşık olduğu kitabı öpmek ister, değil mi? Erkekler ve kadınlar aynı kitaba farklı yaklaşım geliştireceklerdir muhtemelen. Neyse. Eve gelirken, bahçelerden birinde gördüğüm hurma ağacından bir yaprak kopardım, Kur’an için bookmarker yaptım.

Gecenin şu saati, yapışkan bir sıcak, sinek kanatları, sessizlik, sıkıntı, uykusuzluk, iştahsızlık, keyifsizlik içindeyken, Truman Capote’u nedense hırpalama isteği uyanmışken içimde, kitap falına bakmaya karara verdim.

Kitap Falı- Kur’anı Kerim Meali
Elmalılı M. Hamdi Yazır

Soru şu:
Şu düzeni korumakta ısrar mı etmeli, yoksa yine çekip gitmeli mi? Ne olmalı? Ne olmasını istemeliyim?... Allahım? (Allah'a dertleşen iki arkadaş gibi doğrudan ve ayrıntılı soru sormam gözlerimi yaşarttı.)

Açıyorum falı:

Yanıt şu:
Tövbe Suresi – Sure 9
118: Allah, haklarında hüküm beklenen o üç kişiyi de bağışladı. Çünkü o derece bunalmışlardı ki, yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye başlamıştı, vicdanları da kendilerini sıkıntıya sokmuştu. Allah’tan kurtuluşun, ancak Allah’a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Sonra da Allah, onları tövbekar olmaya muvaffak kıldı da tövbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki Allah, tövbeleri çok çabuk kabul edendir, çok merhametli olandır.

Çok tuhaf. Gerçekten tuhaf. Çok gizemli bir yanıt oldu bu. Tövbe etmek... vicdan... dar gelen yeryüzü... Allahtan kurtuluşun ancak Allah'a sığınmakta olduğunu anlamak, ne güzel. Çok hoş.

Amin.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Kitap falı, ikinci seans:

Gece Ağacı, herhangi bir sayfa.

endiseliperi dedi ki...

Gece ağacı kitabımı da bulamadım kitaplığımda. O nedenle fala bakamıyorum şimdilik. Ama sorumun yanıtı kaderimde oluşmadan önce bakacağım:))