Çarşamba, Ağustos 9



Blog arkadaşım Aslı ile bizde buluşmaya karar verdik. Dün, eve şöyle bir baktım ve yapılması öncelikli şeyi buldum: Bora"nın 100 tona yakın çalışma masasının salona değil de duvara dönük olması. Böylece küçük salonda biraz alan açılacaktı. Bütün bilgisayar, internet ve müzik bağlantılarının sökülüp takılması iş değildi de kavanozu bile açmakta zorlanacak kadar güçsüzken o devasa masayı kıpırdatmak zordu. Ama tabi ki yaptım, ben ev perisiyim, eve ait her şeyi yapabilirim.

Bora akşam geldiğinde çok beğendi, siyah portatif koltuğu masanın yanına çekti, arkasına okuma lambası koydu; "ben çalışırken sen de burada okursun, seni izleyebilirim böylece," dedi. Böyle romantik incelikler çok hoşuma gidiyor, bütün kabahatleri bağışlayabilirim bir ufak jest uğruna.

Okuduğum kitap Michael Tournier"in "Cuma" sı. Bora fotoğrafı çekerken şurayı okuyordum:
"Ve yalnızlığım yalnızca nesnelerin anlaşılırlıklarına saldırmakla kalmıyor, onların varolma temellerine kadar kemiriyor. Duyularımını tanıklığının doğruluğuna dair gittikçe daha çok şüphenin saldırısına uğruyorum. Artık beleyorum ki iki ayağımla üzerine bastığım yeryüzünün sallanmaması için, benim dışımdaki başkaları da onun üzerinde yürümeliydiler. Optik yanılsama, serap, sanrı, uyanıkken görülen düş, düş kurma, sayıklama, işitme bozuklukları... Tüm bunlara karşı en emin siper, kardeşimiz, komşumuz, arkadaşımız ya da düşmanımızdır; ama birisidir, tanrım, birisi!"

Masada tuzlu fıstığım, koca bir bardak suyum ve gözyaşı çiçeğinin etli, koyuyeşil yaprağından bookmarker"ım görülüyor.

Markete gidip alışveriş yapmam lazım şimdi. Meyve alacağım. Aslı ve Yaman için kek ve börek yapacağım. Havadisleri sonra anlatırım. Bu arada bugün için Ajde Pekkan dinlemeye karar verdim. Aslı bana öyle bir duygu veriyor:))

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Tournier de seviyorsunuz demek. Ne güzel.

Yaw Peri Hanım, lütfen daha sık yazınız. Bora Bey'e de selam söyleyiniz. Sizin bu yazılarınızı okurken şu anda değil ama daha sonra vaktim olunca hikaye edebileceğim şekilde büyük haz alıyorum biliyor musunuz!

Adsız dedi ki...

Ayrıca bir dilim kek de bana veriniz. Bugün annemin sekizinci ölüm yıldönümü. İhtiyacım var.

endiseliperi dedi ki...

Merhaba metin bey, tahmin edeceğiniz gibi biraz yoğunuz,yeni bir düzen kurmaya çalışıyoruz. Bu nedenle seyrek yazabiliyorum. Yazılarda mesafeyi ayarlayamadığımı düşünüp huzursuzlanıyorum aslında. Ama madem beğeniyorsunuz, üstelik bir hikaye edebilecek kadar hazlar veriyor yazılanlar, ne mutlu bana!:))

Size kek ayırırım. Annenizi mutlulukla hatırlayın, onu düşünürken gülümseyin. Herkes keyifle hatırlanılmak ister. Üzülmeyin, olur mu?

teyzenteyfik dedi ki...

üff, kiskandim ben... öyle iste, ne yalan söyleyeyim...:( eminim kek ve böreklerle birlikte cok güzel saatler gecirmissinizdir...

fotografta ortamin huzuru ve keyfi hissediliyor. cok güzel:)

endiseliperi dedi ki...

evrim, birazdan yazacağım Aslı"nın ziyaretini. Kıskanma, sen de gelirsin bir gün:))

endiseliperi dedi ki...

Sevgili Ece"ciğim,
Doğrusu ben bile bu kadar farklı parçadan oluşmuş olmama şaşıyorum. Sanırım herkes öyle de ben sadece dillendiriyorum. Eğer keyif alıyorsan hikayeden, üstelik bir bookmarker"a gerek duyacak kadar atlamadan okumak istiyorsan gerçekten mutlu olurumu ve yazmaya devam edebilirim. Teşekkür ederim.

endiseliperi dedi ki...

Taş ve Ten"i okumadım. okumalısın dersen, okurum.

Aslı Cin dedi ki...

Merhaba, ismini Aslı'nın blogundaki yorumlarda görüyordum, buluşma hikayenizden sonra ziyarete geleyim dedim. O kitap okurken çekilmiş fotoğrafları çok beğendim. Çok dingin, sadece kitap okumak için yaratılmış bir yer gibi orası.

endiseliperi dedi ki...

Merhaba Aslı, uğramana çok sevindim, fotoğrafları beğenmene de. Evet, dediğin gibi bu koltuk üstüne oturulup kitap okunsun diye oraya kondu ve tuhaftır kitap okunmadığı zamanlarda bomboş duruyor hep. Ne saygın ve ciddi bir konuma yükseliverdi kedimiz Tina"nın tenezzül buyurup üstünde kıvrıldığı portatif hafif koltuğumuz:))

hoşçakal, yine gel. ben de gelirim.