Cuma, Ekim 20

eviçi:elma, tina,
somerset maugham-malezya tılsımı-,
çocuklar uykuda. bora beni izliyor.
fotoğrafımı çektiğini farkedip,
dönüp güleceğim ona bir kaç saniye sonra.

Kahvaltının çocukları güne hazırlayacak kadar sıkı, masadaki sohbetin de o kadar neşeli olması gerek ki, zihinleri açık olsun, kalpleri kaygısız çarpsın öğlene kadar. Gömlek ütüleri, kravat düğümü, pantolon lekesi… çantalar hazır mı?… beslenme için beyaz peynirli sandviç var bugün... benim ayakkabımı da bağla!... telaş!.. telaş… saat 7.10 da son olarak da pencereden öpücüklerle yolcu eder, sessiz kalakalmış eviçine döndüğümde, beni izlemekte olan Tina ile bakışırız.

Önce çocukların her sabah yerle bir olmuş odalarını düzenleriz Tina ile; zıpzıpzıplayıp, çırpıp, katlayıp, her nasılsa bir yolunu bulup giren tozun istilasına süpürge ile karşı saldırıya geçip ve kısa süreliğine de olsa günlük zaferimizi kazanıp... Temizlenen her oda açılan pencereler ile tazelenir; ben, loş içeriden mavi, parlak dışarıya bakar ve sadece bir anlığına onun beni bir vakum gibi çekivereceğini hayal eder, bu hayalle bir anlığına nefes nefese kalır ve derhal durgun evime yüzümü dönerim. Evimin temizlemiş olduğum, özel olarak sevdiğim köşelerinin karşısına geçer, öylece bakar, mütevazı, insancıl, güvenli güzellikleri ile beni yatıştırmalarını beklerim. Nerede olursam olayım aklımda evimi dolaştırır, evimi özler, evime kavuşmak için yanıp tutuşurum. Sevdiğim her şey evin içinde ve toplamı hemen hemen bu kadar. Alın bu evi içinde ne varsa ve ahalisiyle, Zaturha filminde olduğu gibi uzaya fırlatın, her şey olağanmış gibi hayatım devam eder.

Öyle, ama zorlu geçmişti bu yıl. Bora’nın da benim de tatile çok ihtiyacımız vardı. Önümüzdeki bayram tatili için günlerce plan yapmış, iki yer arasında kararsız kalmış, sonunda, çocukların daha mutlu olacağını hesap ettiğimiz yere rezervasyon yaptırmıştık. Tatiller birleştirilmediği gibi aradaki o iki güne sınavlar yığıldı. Gidemiyoruz. Evdeyiz. Çocuklar pek dert etmediler tatile gidememeyi. Onları oyalayıp, mutlu edecek bir şey alacak Bora. Belki İstanbul'da gezmekten hoşlandığımız yerlere gideriz, IKEA'ya mutlaka uğrarız (bayılıyorum IKEA’ya:) bol bol film izler, kitap okuruz. Bora bilgisayarına yüklediği Train Simulator oyununa takılır, ben süveter örme denemelerine başlarım, Questia'dan kitap okuruz. Belki ben raf raf kitapların tozunu almaya girişirim. Belki, dedim.

Sevdiğim her şey evde, tatil de evde:)


18 yorum:

Adsız dedi ki...

endişeli peri,
sana yazdıklarımı kendime kes sesini diyerek sildiğimi farkettim biraz önce.sonra kendime şaşırdım.ama anlayış gösterdim...
evinle ilgili yazdıklarını kendime cok yakın buldugum için yazmıştım sana ve ikeayı cok sevdiğin için.ne güsel bunlar demiştim uzun uzun.buda kısacası.
iyi tatiller,seci

asliberry dedi ki...

Biz de bir aksilik olmazsa yarın Hanife’yle İkea’ya gideceğiz, Yaman’ın odasına ve kendi odama yıkanabilir bir kilim bakacağım. Bir de Yaman’a sandalye almak istiyorum, biri odası için, biri de yemek masası için. Artık mama sandalyesine sığmıyor.
Bir de ufak tefek şeylere bakıp, almamak için direneceğim. Tabii direncim bir noktadan sonra kırılacak. Mesela teflon tavada muhallebi, puding, krema, v.b. şeyler pişirirken kullanmaya, çizmeyen plastik çırpma telim yok, sonra metal çırpma telim de çelik olmadığı için paslanmıştı attım. Katalogda çelik ve plastik çırpma telleri gördüm, fiyatları da uygundu.
Bir keresinde Yaman’la gitme gafletinde bulundum ortalığı birbirine kattığı için hiçbir şeyi inceleyemedim. Bu sefer Yaman’ı götürmeyeceğimiz için rahat rahat gezmeyi hayal ediyoruz.
Mehmet’i de almayacağız ki, ensemde oflayıp poflayan bir adamın kafasına henüz satın bile almadığım bir tava indirmeyeyim.

Ne güzel her gün büyük bir enerjiyle eve sarılıyorsun. O enerjiden bana da ışınlar mısın biraz?
Çok istiyorum, pır pır dönen bir insan olmak istiyorum. Koyun gibi ağırım ben.

Adsız dedi ki...

Seci neden sildiniz!?
Keşke silmeseymişsiniz, okumayı çok isterdim.

ikea'yı sevmemin en büyük nedeni, insancıllığı. Bunu mağaza tasarımından tutun da aldığım ürünün tasarımına, fiyat politikasından, pazarlama, satış ve reklam politikasına kadar her yerde hissediyorum.

o halde hep beraber:
YAŞASIN IKEA!
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ(!)
KAHROLSUN OĞLUMUN OKUL TEMSİLCİLİĞİ SEÇİMİNDE RAKİP KIZI TUTAN ÖĞRETMENLER VE ONLARIN İŞBİRLİKÇİLERİ!!

Sizin de eklemek istedikleriniz varsa ekleyin, rica ederim. Hem trenin filan geçmesine gerek yok burada. Bağırın, çağırın ama lütfen susmayın ve yazdıklarınızı silmeyin.

:))

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Ayy Aslı ne kadar güzel bir plan, keşke ben de gelseydim. (Yok yok gelemem, gelemem. Çocuklar dün gece arkadaşlarında kaldılar. Bugün onları toparlamak, babaanne için bayram yemeği filan yapmak gerek.)

ikea'da küçük küçük, sevimli şeyler çok fazla. Hiç değilse fikir verir.Süzgeci pahalıydı, onu hatırlıyorum. Sanırım gıda ile ilgili ürünler söz konusu olduğunda alternatif ucuz malzeme kullanamıyorlar ve fiyatlar normal ikea fiyatlarının üstünde oluyor biraz. Ama lüks züccaciye fiyatının tabii ki altında yine de.

Alışveriş yapmamaya karar verdim ben sahiden gerekli şeyler ve eğitim dışında. Kıyafet filan almayacağım. Adana'dan sadece gerekli olabilecekleri getirmiştim. Eskiyeni hemen atacak ve gerçekten az kıyafet kalıncaya kadar da almayacağım. Sonunda çıplak kalıp bir fıçının içine girip tek tasımla, gölge etme yeter, filan diyeceğim.

MSN'yi bilmemen ne şaşırtıcı ve saygı uyandırıcı Aslı. Bilmemeyi nasıl becerdin? Özel çaba filan harcamalı insan. Şu, kısa yoldan dosya gönderme hikayesi çok işe yarıyor ve benim çok sıkıldığım telefon konuşmalarını azaltıyor.

Ben ne kadar geveze oldum bugünlerde farkında mısın? neden acaba? Öpüyorum. İyi eğlenceler.

Adsız dedi ki...

Aslı,
Bu arada bak şunu demeyi unutmuşum: Sizin veya Mehmet'in ailesi için belki gelenek olarak bayram baklavası, böreği filan yapmak/almak icap ederse ben bir yer biliyorum. Sini diye bir yer.İster 1 tepsi, ister 100 tepsi sloganları. Fiyatı uygun. Tadı da güzel.

Eğer isteyen olursa telefonunu veririm, adresi tarif ederim. baktım, internet siteleri yok.

hadi tamam. Hoşçakal.

teyzenteyfik dedi ki...

En son ben de üstüme basima artik bisey almamaya karar vermistim. Ama inan bu cok zor. Okadar cok seyin etkisinde kaliyorsun ki, bunlarin karsisinda direnebilmek cok güclü bir direnc gerektiriyor. En azindan benim icin öyle.

Ve IKEA`yi biz de seviyoruz!! :)

"Iklimler" gösterime girmis sanirim Türkiye`de. Bu da güzel bir tatil aktivitesi olabilir bence. Gerci cocuklar sever mi emin degilim ama.

iyi tatiller, sevgiler...

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

Merhaba...
Biliyormusunuz,dün akşam paticikleri filan tamamen kapamak için pc başına oturdum. son kez bakayım diye açtığım da güzel sözlerinizi gördüm. Durdum "biraz daha düşüneyim"dedim.Teşekkür ederim.
Tabi ki ilk ölen kedim Kardan adam değil,ama bana küs gitmesi çok koydu.Rüyamı sizinle paylaşmak istedim o yüzden.
Biliyorum ortak yanımız pek yok,okuduğumuz kitaplar filan farklı olmamıza rağmen ben kaleminizi sevdim.Onun için buralardayım.(Orhan Pamuk'tan çooook daha akıcı olduğunu ve gerçekten çok zevk aldığımı söyleyebilirim rahatlıkla.)
Ah ama birde KOÇ burcuyum,burcuma da aşığım.Een özel ve güzel burç olduğuna yürekten inanıyorum. :)))
Bir de kimse beni evden çıkarmasın dokunmasın,ev en mutlu olduğum yer.(Benziyen iki tane özellik varmış.) bir de sahilde yürüyüş yapmak, bana bunlar yetiyor. Bu durum eşimi mutlu,oğlumu mutsuz etse de böyle...
Benim okuduklarım bölümüne baktınız mı? belki hoşunuza gidebilir,kimbilir ??..

Adsız dedi ki...

Blogunuzu epey bir zamandır ilgiyle takip ediyorum. Birikiminize ve kitaplarla aranızadki diyaloga hayranım. Saygılarımla....

celerone dedi ki...

Sevgili Peri,

Blog yazmak ne tuhaf değil mi? Hakkında bir sürü şey bildiğiniz, okuduğunuz, "ne yaptı acaba" diye düşündüğünüz ve hatta endişelenip merak ettiğiniz insanlar, sözgelimi İKEA'da yanınızdan geçebiliyor. Belki gözgöze geliyorsunuz ve hatta belki önünüzde yavaş yürüyen ve geçmenizi engellediği için içinizi sıkan kişi o oluyor. Bu bilinmezlik ve bilememezlik halini seviyorum ben. Çünkü böylece sadece tek kişinin değil, kalabalıkların "onlardan" olma ihtimali var.

İyi tatiller,

Adsız dedi ki...

Bayramları hiç sevmemişimdir;
bakkal amcadan çikolata almanın değeri artardı çünkü bayram dışı zamanlarda..

Zira hiç bayram harçlığım olmadı,
Toplamadığım şekerleri koymadığım poşeti de uzaktan seyrettim
renkli ve bir o kadar da dolu haliyle..

Evden dışarı çıkmak için hiç de can atmadım bayramlarda,
Komşular gelirdi de içeri kaçardım..

Bayramlar dışında sürekli çocuktum...

İyi bayramlar..

Zeynep B. dedi ki...

siz her ne kadar tatile gidememiş olsanız da ben bayram arkası iki günün eklenti yapılmamasına pek bir sevindim, böylelikle tatil sendromundan kurtulmuş olduk ! :)
Bazen evde kalmakta ihtiyaç. Fırsat yaratılmışken kıpırdamamayı tercih etmeyi seviyorum...:)

İyi bayramlar !

Adsız dedi ki...

Evrim merhaba,
İklimler'i izleyemedik. Bora Lost dizisinin 5 CD'sini getirdi ki 20 saat filan sürüyor. Onu izleyip, kitap okuyup, yürüyüş yapıp, acayip sağlıksız beslendik:)

Bu haftasonu görürüz sanıyorum.


Sevgiler.

Adsız dedi ki...

butterflyvalley,
teşekkür ederim, ama korkarım ben iyi bir okuyucu değilim. Hiç disiplinli değilim bu konuda. neredeyse, bizim Tina gibi koklayarak okuyacağım kitaba yöneliyorum. daha şuurlu bir yaklaşımım olsaydı kitaplara daha güzel biri olabilirdim.

haketmediğim iltifatınız yine de çok hoşuma gitti.

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Saliha Hanım,
benzerliklerimiz öyle çokmuş ki sizin orada canınız acısa ben buradan ah! diyeceğim neredeyse:)

farklı da olsak yine de ,iletişim kurabilmek günümüzde insanlarda pek nadir bulunan bir özellik. bence başarılıyız.

Kardan adam için üzüntünüzü biraz olsun azaltabildiysem çok sevinirim. Ayrıca silmeyin hiç bir sitenizi bence. canınız isterse yazarsınız arada sırada.

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

celerone,
kesinlikle haklısınız. bazen bir ruh hastası gibi carrefour'daki kalabalığa bakıyor ve "hanginizle konuştum acaba?" diye geçiriyorum içimden:)) ve haklısınız iç sıkıcı kalabalığın böyle bir kimlikle yüklenmesi onları sevimli kılabilir.

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

kutlamak için bayram dışı bir zamanı beklemek daha iyi o halde, Hilal.

neşeli bayramlar. (bazen çok, çok, çok yüzeydedir neşe ve orada kalmak gerekir. bunu bir görev gibi kabullenmek filan. biraz daha yaşlanmalısınız dostum bunun için:)

Adsız dedi ki...

Zeynep,
Tatil sendromunu yine de yaşadı bizimkiler. Arçil Ada'ya, Atakan babaanneye gitti ve döndüklerinde çok ama çok durgunlardı. ne yapsam neşelendiremedim. Bora, kendi hallerine bırak, normal böyle olmaları, dedi. Nitekim sabah her zaman ki gibi neşeli ve oyunbazdılar. Çok şükür.

Size de iyi bayramlar.

Adsız dedi ki...

Yaşasın CELERONE ve ENDİŞELİ PERİ gibi düşünenler! Yaşasın soru işaretlerinden oluşan kalabalık!