Cuma, Ocak 5

Her fotoğraf benden ve birbirinden ne kadar farklı. Geçen kış Adana'da çekilmişti bu. Yemek sonrası yürüyüşe çıkmış, bir-iki kitap almıştık. Sanki çok gençmişim. Şimdi çok yaşlı buluyorum kendimi.

MÜZİK ANI:
EZGİNİN GÜNLÜĞÜ-AŞK BİTTİ

Şunu diyecektim: Arçil 3 yaşındayken kendi evimize yerleşmiştik. (O berbat oyuncak evi geçiyorum). İkimizdik. Ev güneş içindeydi emlakçı kapıyı açıp gösterdiğinde; ışık içindeydi! Sevinçten yerimde zıpladığımı hatırlıyorum. Fiyatı da çok uygundu. Sokak, dar ve ağaçlıydı. Pencereler küçük bir bahçeye bakıyordu. Bahçede defne, erik ağacı, pembe kış çiçekleri açan patlıcan moru bir çalı, asma, asmanın altında bir bank vardı. Şahaneydi! Karşıda, Ihlamur'daydı. İki oda bir salon, bahçe katında bir daireydi. O evimi öyle çok sevmiştim ki. Herneyse, Ezginin Günlüğü albümleri vardı o sıralar dinleyip durduğum. Aynı albümler babasının evinde de vardı ve Arçil sanıyordu ki, o zamanlar dinlediğimiz şu şarkıyı ben söyleyip kaydetmiştim. Babasının söylediğini sandığı şarkıyı bulamadım. Adı Ebruli idi, sanırım. Neşeli bir şarkıydı ve "karafakiden ben akarım gibi" sözleri vardı.

Şaşırdığım şu: Arçil o yaşta benim o şarkıya, babasının da tam da diğer şarkıya benzediğini nasıl bilebilirdi? Bizim karakterlerimizi nasıl analiz etmişti 3 yaşındaki bir çocuk? Komik olan bizim o şarkıları gerçekten söylemiş olduğumuza inanmasıydı:) Anne babasının söylediği (!) şarkılar çıktığında Arçil'in keyfini görmeliydiniz. Ellerini çırpıp, çevresinde neşeyle dönmeye başlardı. Az önce youtube'tan bulup çaldım o şarkıyı, gözleri parladı, gülümsedi. Çocukluk çok tuhaf.

21 yorum:

asliberry dedi ki...

Uyanır gece yarısı, yoktan sevda yaparım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yanarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yakarım
Dilsizler bana danışır, kelebeklerin aklı benim
Gemilerle her gece ben çok uzaklardan dönerim
Çağırırlar küçük adımı, karafakiden ben akarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yanarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yakarım
Benim adım Ebruli, biraz gerçek biraz hülya
Yalanımı sevsinler, aşksız dönmüyor dünya
Benim adım Ebruli, biraz gerçek biraz hülya
Yalanımı sevsinler, yalansız dönmüyor dünya
Kalbim sevda kuyusu, her gün yoldan çıkarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yanarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yakarım
Sen unut geçmişini, ben aklımda tutarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yanarım
Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yakarım.

Adsız dedi ki...

Ben de fotograflarima bakip,yahu bende daha is var, niye boyle iceriden ihtiyar hissediyorum kendimi derim. :o) Ayna yetismiyor, devamli fotograf makinasi tasimaliyiz demek ki. Nasil oldugumuzu hatirlamak icin!

ece arar dedi ki...

ama fotoğraf çok güzelmiş...

Adsız dedi ki...

Evet Aslı, buydu! teşekkür ederim. Gerçekten de o, tam da böyle biriydi. Anlat deseler böyle güzel anlatamam. Çok teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Ah Elif ben dün aynaya uzun uzun bakıp (normalde pek durmam karşısında, hatta saçımı bile alelacele tararım), yaşlanıyorum, diye mırıldandım. Bu olağanüstü(!) bilgiyi, kendime dikip durduğum bakışlarıma ekledim ve bu beni daha da yaşlandırdı, arasında ince bir panik duygusuyla. Bu sabah baktım, "fena değil, fena değil" diye söylendim.

Küçük, Çinli bir hizmetkar düşünüyorum ben fotoğraf makinesi yerine. İltifatçıbaşı yapacağım onu. 'Ne kadar güzelsiniz'le başlayacak işte güne:)

Adsız dedi ki...

Yasemin,
Sana taşakkür etmeliyim. Cem'in sevdiği şarkıyla dans etmeye başladığını anlattığın ( utanmış ya dansedememiş sen bakınca, sen de 'hadi bakmıyorum et', demişsin:) bu anıyı canlandırdı.

Bence de çocuklar hakkımızda ne biliyorlarsa bebekken biliyor. Henüz geldikleri o büyülü, gizemli dünyanın etkisinde, dünya bilgileri onları bozmadan önce.


Cem'e tekrar geçmiş olsun.

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Ece,
Teşekkür ederim. Ben de seviyorum bu fotoğrafı.

Sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

Küçük, Çinli bir hizmetkar olmak varmış efenim...

Adsız dedi ki...

Aslıberry Hanım,

Aniden ortadan kayboluverdiniz; fincanınız kahvesiz, yeni yılınız falsız kaldı! Nerdesiniz ulu manitu aşkına siz?!

Adsız dedi ki...

Geçen kış ne kadar da gençmişsiniz.. (Yapmayın canım!)

[Ve ne canlar yakmışsınızdır siz -ve hala yakıyorsunuzdur]

Adsız dedi ki...

Metin Bey,
Teşekkür ederim:)) Siz de iltifat etmenin incelikli yollarını ne güzel biliyorsunuz:)

Adsız dedi ki...

Aa yok Simon, ben öyle canlar yakma ilişkileri kurmadım. Erkek arkadaşlarımın istisnasız hepsi, "senin güzelliğinle hiç ilgilenmiyorum" dedi. bunu demeye onları ne kışkırttı, bilmiyorum. Anlayacağın hepsi sıradışı ve olağanüstü bir şeyler yapma uğraşındaydı ilişkiye dair. Öyle güzellikmiş, iltifatmış pek yoktu. İster miydim? Tabii ki. İnsan hem iltifatkar olmayı hem de sıkıcı olmamayı becerebilir bence.

teyzenteyfik dedi ki...

endiseliperi,
cok cok uzun zamandir dinlememistim ben bu "ask biter mi" sarkisini. Ama iyi ki hatirlattin.

Sen bir seyler yaziyorsun. Ben onlari okuyorum. Sonra bir sürü sey geliyor gidiyor aklima... Ama illa ki konusasim geliyor, senin yazdiklarini okuduktan sonra. böyle uzun uzun, kasmadan, o cok gicik oldugum ve sik sik olan yanagim kizarmadan. Ama hic bir seferinde de bunu yasayabilme lüksünü ele geciremiyorum simdi yasadigim dünyamda. Bana, bu cok sevdigim, ara vermeden konusma, anlatma istegini hissettirdigin icin sana tepki vermek istiyorum -belki bir nevi tesekkür gibi. ama bunu nasil yapacagimi da bilemiyorum. Böyle gevezelik hissiyle dolmusken suraya iki cümle karalamak cok ters, coook!!

ne diyeyim... sevgiler.

asliberry dedi ki...

Metin Bey, buradayım ben, hep buradayım, hep burada olacağım.

Adsız dedi ki...

Evrim,
Konuşmak, paylaşmak, dinlemek, sonunda "hayat ne tuhaf" dediğimiz cümleler kurmak için ne kadar hoş bir arkadaşsın. Üstelik insan bu içdöküşlerinden utanmıyor sonra.

Teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Endiseli Peri,

Tesadufler ardisira gelmeye devam ediyor. Once Izmir dedin, simdi de Ezginin Gunlugu... Sanki benim hayatimin guncesi senin klavyene akiyor. Izmir' den Antalya' ya uzanan bir oyku... Ask Hic Biter mi?' nin animsattigi Ankara' daki tirnak yarasi... Karmakarisik sevdalar gecidi oldu... Herneyse... Simdi dingin ve huzurluyum, hicbir nedeni yok, yas da degil, cocuk da... Belki de yoruldum didismekten. Emin degilim... Huzur kalici mi, firtina oncesi sessizlik mi? Bilmem... Umrumda da degil aslinda, bir bicimde devam ediyor yasam ve ben de onunla beraber "akmayi" ogreniyorum belki...

miso dedi ki...

endişeli peri
Bu bence muhteşem bir fotoğraf. Bir de arkadaki güzelliğin öndeki güzelliğe bu kadar benzemesi çok çarpıcı geldi bana. (Benim oğlumun hiç bir yeri bana benzemiyor. Yani farklı bir tür yaratık olsam bu kadar olur. Aa, babası gibi insan olmuş derdi insanlar)
Bu arada gerçekten de güzel bir kadınsın bence. Çok güzel gülmüşsün bir kere; bu da yaşlılığın daha pek çok uzaklarda olduğunu gösteriyor sanırım. Yani ben böyle teselli oluyorum. (Bir de kadınlar birbirini beğenir, sever, ve bunu direk söyler. Bu esnek duruma bayılıyorum ben, erkekler gibi kasılıp kalmıyoruz)
sevgiler çokça
miso

endiseliperi dedi ki...

Esen,
Aslında neden benzemeyelim ki? İnanılmaz alternatifler arasında özgürce seçimler yapıp vay be! dedirtecek pozisyonlarda yaşamıyoruz ki. Birbirimizin hayatlarını 3-5 yanılma payıyla tahmin edebiliriz. Ben karşı apartmandaki komşunun geçmişini ve geleceğini anlatabilirim size, onunla hiç konuşmamış olsam da.

Hikayelerimizin birbirine benzemesi beni şaşırtmıyor Esen. beni ilgilendiren hayata gösterilen tahammül, acı karşısındaki duruş ve neşeyi koruyabilmenin yolları aslında.

Hayatı öyle ya da böyle kabullendiğiniz, nedeni yorgunluk ya da barış olsun dinginleştiğiniz, "fırtına öncesi sessizlik mi acaba?" diyerek yaptığınız hataları hiç pişmanlık duymadan tekrar yapabilme ihtimalini sezdirdiğiniz için hoşlanıyorum sizden.

Benim huzur dediğim şey, bıkkınlık ve benimle uğraşan ne ise, "peki istediğin gibi olsun!" diyerek mağlubiyetimi ilan etmek. Hayat hakkında hiçbir iddiada bulunmuyorum artık.

Canım sıkkın biraz. Beni anladığınızı biliyorum. Sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

Sevgili Miso,
Teşekkür ederim. Bu aralar hiç ilgilenmiyorum ya kendimle, bu güzel sözleriniz aynadaki buğuyu silmişsiniz gibi aydınlattı içimi. Yalan mı söyleyeceğim, hoşuma gidiyor bu sözler.

Çocuklara kapıyı açtığım zamanlar ki hazırlanmış gülücükleri saymazsak bu aralar pek gülmüyorum. Dertli hissediyorum kendimi. Bu da ya çabucak yaşlanmayı istememe ya da zamanı biraz olsun durdurmayı istememe yol açıyor.

Sevgiler.

ssbb dedi ki...

http://www.premiere.fr/galerie-photos?uid=41520

endiseliperi dedi ki...

Bora Bey,
:)) teşekkür ederim.