Perşembe, Ocak 25


Tutku'suna "0", Oyun'una "6"veririm!
Tutku Oyunları -Little children- filmi,
Amerikan orta sınıf ahlakına herhangi bir alternatif önerememesi ile sıradan bir film.
Küçük bir kentin banliyösünde sıkılan, sıkılan, sıkılan ev kadınları. Parka getirdikleri çocuklarını, tam da Yasemin'i bunaltan bir ilgiyle şımartıyorlar. Birbirlerine en gizli yatak odası sırlarını veriyorlar ki pek şık duran zarflar açıldığında, mazrufun hiç de iç açıcı olmadığı ortaya çıkıyor. Çocuklarına atıştırmalık yiyecekler, peçeteler getirmeyi ihmal etmeyen bu annelere bir alternatif gibi duran, Sarah'nın (Kate Winslet) farklılığı gün gibi ortada. Çocuğuna yiyecek getirmeyi unutması mı dersiniz, kitap okuması mı, saçına başına diğerleri kadar form vermemesi mi, yoksa bizim için her filminde öyle ya da böyle bir karşı çıkışın, meydan okumanın yüzü olması mı?... Ne için olursa olsun farklı, ama ilerleyen sahnelerde, beklediğimiz kadar da farklı değil. Bu hanımların çocuklarını parka getirirken böyle güzel giyinmelerine neden olan da parka gelen işsiz baba Todd'un (Patrick Wilson) yakışıklılığı. Belki kendi kocalarının çocuklarla hiç ilgilenmemesine karşın bu adamın çocuğuna gösterdiği samimi ve doğal ilgi. Patrick Wilson'ı ilk kez izledim. Oyunculuğu vasat, yakışıklılığı da pek sathi, pek çiğ.
Sarah'nın, diğerlerinin kalplerini çarptıran, ama daha adını bile öğrenemedikleri bu adamla gidip tanışması ve diğerlerine hınzır bir oyun oynamak için öpmesi karmaşanın da başlangıcı olur. Todd ile Sarah'nın birbirlerine olan ilgilerinde tutkunun esamesi yoktur. Ben göremedim en azından. Sözkonusu olan sadece ama sadece romantizme duyulan gereksinim bence. Sarah'nın kocası internet'te bir hatunla seks yapmaktadır. İngiliz Edebiyatı konusunda doktora da yapmış olan Sarah'nın bu adamda ne bulup da evlendiğini sordurtacak kadar da iticidir. Hiç ama hiç ilgilenmez, ne eşiyle ne çocuğuyla. Yok gibidir... Todd'un, çalışan ve eve para getirerek karı-koca arasındaki eşitsizliği bu sefer evin hanımı lehine bozan karısının iktidarı ilişkilerini gölgeler, ama hayatlarını karartan, çocuğuna duyduğu -ve ayrı bir yazıda bambaşka bir konu olarak incelenmesi gereken- hayranlığı nedeniyle onunla yatarak, kocasıyla seks yapma ihtimallerini ortadan kaldırması gibi görünür.
İğrenç koca, maskülen karı, Todd ve Sarah'nın arasında başlayacak olan bir ilişkiyi mazur göstermeli mi? Bence aşk her şeyi affettirir, ama dedim ya ne tutku vardı aralarında ne de aşk.
Birbirlerine duydukları ilgi, birbirlerini çekici bulmalarından değil, boktan hayatlarının boşluklarından kaynaklanır çünkü. Bu nedenle mazur gözteremez.
Filmin sonunu söylemeyeceğim, ama hoşuma gitmedi. Ben, yahu hiç değilse film icabı tüm bu sahtekar orta sınıf ahlakının, çocuklar yüzünden süren ve adına evlilik denen ilişkisizliklerin, parkta gördüğü yakışıklı erkeği bir an olsun aklından çıkartmayıp, fakat onu öpen bir kadını ahlaksızlığı ile yargılayan üçkağıtçı zihniyetin daramaduman olmasını dilerdim. Bir ihtimal daha var desin isterdim film. Demedi.
Filmdeki eski polis, mahkumiyet almış sapık adam ilişkisi hoştu. Hah, bir de şurası çok hoştu: Sarah ve kızı gece parkta; atmosfer gergin. Sarah kızını salıncakta sallar. Bu sırada sapık gelir. Annesi ölmüştür; çok üzgündür. Dertop bir vaziyette bankta ağlar. İşte o sahne, Alfred Hitchcock'un bir filmini anımsattı bana. Gece. Abla, eşşek kadar olmuş ruh hastası erkek kardeşini salıncakta sallar. Bu sırada "daha yükseğe! daha yükseğe!" diye bağırarak, bir katil olan kardeşinin muhtemel saldırısından kurtulmak için polislere sesini duyurmaya çalışır.
Bora bu atmosferden sıkılan insanların bizzat bu atmosferin yaratıcısı olmalarının hep göz ardı edildiğini söyledi. Ve sarah'nın da Todd'un da evliliklerini sürdürmekten başka yollarının olmadığını. Çünkü hayatı kurma biçimlerinin, hayattan beklentilerinin bu hayata özgü ve o kadar olduğunu.
Yönetmen Todd Field. Tanımıyorum. Kate Winslet elinden geleni yapmış. İyiydi.

5 yorum:

asliberry dedi ki...

Tespitlerin çok güzel, Mehmet sevmese de ben çok beğendim filmi. Senin dediğin gibi bir dili olmaması benim için iyiydi. Yani “yakıcı, yıkıcı, bölücü, yasa dışı, tutku yüklü, işgalci bir aşk bu” modlarında olmaması iyiydi. Amaaan hepimiz de pelteyiz zaten kıvamı hoştu. Böyle mücadele etsinler, kaçsınlar, göçsünler istemedim hiç. Yatsınlar kalksınlar, renk olsun, gayet güzel. Büyütmemek gerek. En nihayetinde yalnızlık ömür boyu.

Adsız dedi ki...

:)))
Aslı yine çok güldürdün beni.

yasemin dedi ki...

ben de beğenmiştim. beklentimi karşıladı. düşüncelerim aslı gibi bu konuda. bana bi şu havuz sahnesi abartılı geldi. herkes kaçıştı vs. oyunculuklardan memnunum hele de kate winslet'inkinden. bir de parktaki halime öyle bir tercüman olmuş ki her gün parka giderken onu da yanımda götürüyorum. şimdi kitabını da getirttim. ve yaşasın kitap parkta başlıyor!

Adsız dedi ki...

ben de filmi izlerken seni düşünmüştüm yasemin. ve evet havuz sahnesi abartılıydı. amerikalılar da türkler gibi abartılmayınca, 5 yaş algısına hitap etmedikçe anlamıyorlar belki. belki bu yüzden avrupa sineması farklı, derin, güzel.

ve eh nihayet, geç de olsa geldin, yasemin. hoşgeldin.

yasemin dedi ki...

ya ben ilk yazdığında okumuştum aslında da o zaman filmi daha yeni izlemiştim. bazen zaman içinde filmden uzaklaşıyorum, ilk hissiyatım değişiyor, onun için bekledim biraz, baktım hala seviyorum, gelip fikrimi beyan ettim sonunda :) yani filme takacak bir kulp bulamadım. gözünü boyuyor bazen filmler insanın çıkınca vay bee falan derken ertesi sabah veya bikaç zaman sonra yok ya bi şey yokmuş diyebiliyorum ama burda -ha bi de kate winslet'in kocası çok abuk kaçmış. onu sen de yazdın, di mi? o kadın o kocayla niye evlensin ki, imkansız. o da çok karikatür bi tipti. hele beraber yemek yiyorlardı ya adamla karısının evinde hani, ordaki hali neydi bu kocanın allahaşkına? reklamcıymış bi de galiba :) o omzundaki mavi süveter falan, iticilik ve karikatür tipleme de bi yere kadar! evet, arada bazı karikatür olaylar-tipler vardı.
kitabı okursam -kimbilir ne vakit olur bu- yine konuşuruz belki :) iyi geceler