Cuma, Nisan 27



sevgili tina,

Bora'nın işyerindeki hanımın kardeşi ölmek üzere, bir kanser türü yüzünden. İşyerinde sürekli kanser önleyici yiyeceklerden, nar suyu, havuç suyu, omega3'lerden filan bahsediliyor olmalı ki Bora allahın her günü ölümden ve ölümü erteleyecek bu yararlı yiyeceklerden bahsediyor. Ölecek olan için gerçekten çok üzülüyorum. Bugün feci şekilde ağrısı varmış ve umutsuz bir ameliyata alınmış. Acısını hafifletmek için bir narkoz mu yerleştirecekler, nedir. Çok gecikilmiş tedavide, çünkü yumuşak dokuda olan hasar acı vermeden yayılırmış. Çok, çok fena. Bora her gün ölümden bahsediyor ve Bora'nın konuşmalarına karşı çok hassas olduğum için ( konuştuğum tek yetişkin üç aşağı beş yukarı o olduğu için sanırım) bu beni çok etkiliyor. Hastalıklı bir rüzgar salgın gibi dolaşıp duruyor evin içinde. Keşke hep ölümden bahsetmese. İçime bir telaş, bütün bu tehlikeler, riskler yüzünden hemen, anında ölüverip gitme isteği kabarıyor.

Bora sağlığına hiiiiç dikkat etmez. Uyku saatleri belirsizdir. Genellikle az uyur. Çok çalışır. Sürekli bilgisayar karşısında. Sigara içer. Çok içer. Sabah kahvaltı yapmaz, öğlen güzel beslenmez, akşam düzgün yemek yer ama sorun da burada başladı. Nefes alışları düzensizleşti. O düşünüyor ki, 7 kilo fazlası var, o yüzden. Akşamları yemek yemeği kesmem gerek, dedi dün. Akşam çayında yaptığım keki yerken de artık kek filan yapmasan olmaz mı, dedi ters ters. Ben, aslında sigarayı bırakman gerek öncelikle, dedim ona bakmadan ki bu aslında çok samimiyetsiz bir tavır. Konuşurken, özellikle kavga etmek üzereyken karşındakinin yüzüne bakman gerekir. Yoksa karşındakini sinirlendirmeye mi yoksa derdini mi anlatmaya çalıştığın anlaşılmaz. Bu da, sigarayı bırakma önerisi de çok asab bozucu bir öneri zaten.

Bütün bunlar için bir düzenleme yapmam gerek. Yemek alışkanlığımızı tümden değiştirecek bir düzenleme. Bora, bütün bunlar için önayak olmamı, yapılması gerekenler için daha kararlı bir istek göstermemi bekliyor. Oysa içimde hiç enerji yok. Neden böyle yorgunum anlamıyorum.

Dün şu kek olayı yüzünden bir şey dedi, şimdi hatırlamıyorum. Beni ağlattı. Ne kadar teselli etmeye çalıştıysa da bir kere hıçkırıklar boğazıma sıralanmıştı. Sıkıntıları, üzüntüyü erteliyorum sanırım. Minicik bir şey hepsi için üzülmemin kapısını açıyor. Dün rüyamda bile ağlamışım, Arçil uyandırdı, ama kabusu filan hatırlamadım.

Akşam Bora bana bir dilim kek getirirken ne kadar nefis kek yaptığımı söyledi:) Dün bana öfkelenmesinin nedeni, her şeyi yanlış anlayıp kızgınlık yaratmak ve onu suçlayıcı hareket etmek istemem. Sürekli senin yanlış anlamalarına karşı kendimi savunamam ki, dedi. Aslında ben de çok haklıyım, ama şimdi anlatmaya halim yok. Gerçekten çok haklıyım. Ama ben ne kadar haklı olduğumu anlatmaya başlayınca da ağlamaya başlarım.

Sevgili Tina, çok ama çok duyarlı olduğun yemek saatlerimiz ve alışkanlıklarımız değişebilir. Haberin olsun. Bora tekrar 64 kiloya düşünceye kadar da nefeslerimizi tutacağız.

Hadi bakalım.

28 yorum:

elektra dedi ki...

o kadar senkronize bir çakışma içeriyor ki yazılarımız. ürperdim. ölmüş olan. ölüyor olan. ölüm... çok düşünmemek gerek diye düşünüyorum. yadsımadan yaşanılmaz.

Unknown dedi ki...

Sizi öylesine bloglarda gezinirken fark ettim.Çok akıcı yazmışsınız bir çırpıda okudum yazılarınızı beğendim bende blog aleminde çok yeniyim daha doğrusu yazma konusunda kolay gelsin....

erfe dedi ki...

Sevgili Peri,
Onlara fazlasıyla önem verdiğimiz için, söylenen sözler bazen dolmuş bir bardağın taşmasına sebep olabiliyor. Kim bilir belkide bir başkası bu akşam böyle böyle oldu ve bende tutamadım kendimi ağladım dese, o kişinin sırtını sıvazlayıp "lütfen yapma ama ne var sanki bu sözde ağlanacak diyebilir hatta o kişiye "beyhude canını sıkmış durmuşsun üzülme" derdin:)
Sevgi aslında çok can yakıcı olabiliyor bazen. Biz haklı olduğumuzu biliyoruz ama haklı olduğumuzu savunmamızı istedikleri zaman bu yersiz savunma bazen yorucu olabiliyor.
Bu beslenme rejiminin üstesinden gelmen dileğiyle. Lezzetli keklerinin kokusunu ben burdan alabiliyorum inan :)

Sevgilerimle.

enne dedi ki...

Acaba Bora Bey sizin onu düşündüğünüz kadar kendini düşünüyor mu? Ona birşey olmasın diye uğraşırken kendinizi ihmal etmeyin ne olur? Hem Nisan da bitmedi ki henüz?

Adsız dedi ki...

Birazcık haksızlık ettim bu yazıyla Bora'ya ama nerede söylemeyeceğim:) O da beni düşünür. Kendime hiç bakmıyorum ona göre. Sabahları kahvaltıda kahve ve kek yemem, yürüyüşe çıkmamam, gidip yüzümdeki izler için eczaneden krem bile almamam...

Aaa, ne ilginç herkesin ismi "e" ile başlıyor. 4 tane nefis e! bebek uyutmak için birebir eeee, eeee, eeee, e! ya da, cümle aralarında aklınıza diyecek hiç bir şey gelmediğinde ya da hatırlamaya çalıştığınızda, eeee... eeee...

e harfini çok severim. çocuksudur e, bir dilim güzel bir şey gibidir. haklı ve doğru ve mazlum bir şey gibidir.

bu yazıyı, kayır tutmak için yazdım aslında. dün akşamdan itibaren bora'nın diyetine, sporuna başlıyoruz. Bakalım ne kadar sürede ne kadar kilo verecek. her şey burada, simon'ın dediği gibi, heh heee, toplum önünde cereyan edecek.

sevgilerimle.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Hımm, burada bir karışıklık mı var? 7 kg fazlası olduğu için 64 kg'a düşmek isteyen bir erkek zaten kilolu değildir, diye düşündüm.
Acaba, herşey (yani nefes alamıyor gibi hissetmeler, filan) sigaradan ve yakın çevrede bulunan umarsız hastalığın yarattığı moral bozukluğunda kaynaklanıyor, olamaz mı?
Rejim yapacağınıza, mesela, yürüyüş yapsanız da, sonra meyve, sebze yeseniz? Bu mevsimde o kadar çok çeşit olmaya başladı ki! Ben nerdeyse her öğün enginar yiyebilirim, bezelyeler tazecik, portakallar çok sulu, sahici çilek çıkmaya başladı...
Neyse, sigara düşmanlığımı abarttım, bana herşeyin sebebi "o" gibi gelir de.!

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

ben @saliha o zaman.:)
evet bütün kabahat sigara.
siz onun yüzünü avuçlarınızın arasına alın,tam gözlerinin içine bakarak:
"lütfen sigarayı bırak" deyin.

Zaten bir alt yazıda sinir oldum.
Kuzum siz dalga mı geçiveriyorsunuz?
1.75 boy için ideal olanı 10 rakam eksik yani 65 normal derler. siz 58 iken 53 olsam filan.
Bende bazı şeyleri böyle üstüme alınıveririm.Neeeyse..:(
Rejimi filan boşverin.

Hasta için üzüldüm. Allah'ım yardımcısı olsun ve şifalar ihsan etsin inşallah.bunu yürekten diliyorum.

Ama ölüm ertelenmez,biliyorsunuz..
sadece zamanını biz bilmiyoruz.(ama bu cümleyi size yazarken korktum ben,siz okumamış olun)

"Dünya müminin zindanıdır.(h.ş)"
"Ölüm mümine hediyedir.(h.ş.)"
"Ölümü çok anınız.(h.ş)"

Biz bunu hergün özellikle yapıyoruz çünkü:
"Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın(FAtır:5)"
buna yarıyor.
ve önceki yine:
Ölümü istemeyiniz.(h.ş)

bu da yazdığınız cevap için:
Siz de, hııım benim yaşıma geldiğinizde,daha vakti var desem.
Bende doğduğum gün o huzura kavuşmadım çünkü.

endiseliperi dedi ki...

evet, bence de sebebi sigara ve çalıştığı yerde sürekli ölümden bahsedilmesi. sigaraya düşman olmakla iyi ediyorsunuz. düşman olarak tarif edilmezse insan hemen dost olmak istiyor:) ben düşmanlığımı artık son safhaya vardırdım ki, aşkla evet aşkla ona düşkünleşmeyeyeim:)

bora'nın komik bir göbeği var. heh hee, evet var! ve bir sürü olmayan pantolonu. bu pazar arkadaşları ile gezmeye gidecek. erkek çocukları gibi ortalıkta koşturacaklar biraz:)yorulmuş, güneşten hafif yanmış, rahatlamış ve evet azıcık da kilo vermiş olarak döner sanırım:)

evet durum böyle avukat hanım, heh hee... isz de hiç ama hiç sıkıcı değilsiniz. kim çıkardu bu hukukçular sıkıcı olur lafını hiç anlamıyorum.

:)

svg.

Nasıl geçti habersiz... dedi ki...

şimdi siz beni anlarsınız. Biz koç burçları çabuk şımarırız sanırım.
En azından ben öyleyim.:(
siz hoşuma gidiyor deyince...
söz bir süre susacağım.

endiseliperi dedi ki...

OOO Saliha Hanım, hoşgeldiniz. bu hadisler ne kadar hoşuma gidiyor anlatamam. teşekkür ederim.
Ben bora'nın yanakların avucuma alıp... çok güleriz biz öyle şeye, yani çok komik gelir. ne bileyim çok romantik. biz böyle şeyler yapmayız. hah haaa şimdi bile çok gülmem geldi. Bora'nın diyeceği sözleri düşünüyorum da. hah haaa... bora çok istiyor elbette bırakmayı. çok geç başlamış zaten. sağlıklı beslenmeyi, yürüyüş yapmayı, sebze yemeyi, kahvaltı yapmayı çok umursar. sabah sandiviç yaptım, evraklarını da sırt çantasına yükledi. işe kadar yürüyecek ve orada sandiviçini yiyecek. çantasına müsli de koyduk. Bakalım artık.

teşekkür ederim.

sevgilerimle.

ece arar dedi ki...

ay şimdi ben bora'nın yerine kendimi koyuyorum, sandviçim var ve müslim... bozar beni (kahvaltı yapmayan, üç çay ardından sigara içen, öğlen atıştıran, aynen bora gibi sadece akşam düzgün yiyen ben yani...) ben var ya, o müsliyi eve geri getiririm akşama... kolay gelsin...

Adsız dedi ki...

Çok özendim şimdi e ile başlayan adlara. :)

İnsanın içinde yaşadığı ortam gerçekten de çok önemli oluyor, görülen duyulan her şey düşündürüyor. Ve bazen insan kendi düşündüklerini hissettiklerini herkes aynı oranda düşünüp hissediyor sanıyor.

Tina'nın da fotoğrafta, açıklanan bir kararı dinler ve kendi içinde değerlendirir gibi bir ifadesi var. :)

Sevgiler.

redrabbit dedi ki...

Öncelikle sigara içenler zaten garip bir vicdan azabı hissederler içlerinde ama bunu kimse onların yüzüne vursun istemezler..Bence sigaradan bahsetmeyin.Egzersiz önerin,zaten sigara ağır geleceği için egzersizle,kendiliğinden azaltacak..Keki de pişirin,beraber yeriz..Tina da hayır demez gibi görünüyor..

Lapis lazuli dedi ki...

Sevgili Peri,
birkac gun once kucuk kizim (4 yasinda) "anne, ben buyudugumde sen hala yasiyor olacak misin ? " diye sordu!ona araba surmeyi ogretecek misim de ... icimin nasil ilik ilik aktigini anlatamam, gozlerim doldu (zaten hep hazirdirlar!)
Kendimize iyi bakmak boynumuzun borcu diyecegim o ki...

Biz degistirebildik beslenme aliskanliklarimizi, Bora Bey ve sen de yaparsiniz mutlaka. Once buralarda meshur bir diyetle kilo fazlamizin bir kismini attik, (boylece kendimizi iyi hissettik:), sonrasinda da beslenme aliskanliklarimizi degistirmis olarak devam ediyoruz.

Caya, kahveye seker olarak Stevia deneyebilirsiniz mesela ( lapis yazmisti stevia hakkinda, bak istersen:) Hatta stevia keklere bile seker yerine konuyor ve hiiic kalorisi yok !

Sonra benim meshur bir kekim var, icinde un yok, bol kepek, yulaf, bugday kabugu turu seyler, ceviz, tarcin eklemeleriyle muhtesem oluyor.

Kilo vermek icin eziyete hic gerek yok, ben diyet disiplinine hic gelemeyen bir insanim, hani bir kibrit kutusu peynir laflari aman benden uzak dursun :) yiyeyim, saglikli kalayim, kilo almiyayim, derdim bu :)
(Bir firsat bulursa lapis yazacak zaten o meshur diyeti ve sonrasini uzun uzun...)

Sevgiler

Adsız dedi ki...

Sayin peri Stevia yi denedim. Kendi yorumum-feci bir sonuctu. Kilo yuzunden degil de saddece sekeri hayatimdan cikartmak istedigim icin, seker, beyaz un.. Aci bir after taste neyse turkcesi. Sadece sabah kahveme ekledim, bir daha da kullanmadim. aci kahvemi tercih ediyorum sabahlari. Ben yorumumu ekliyim dedim. Hoscakalin,

Adsız dedi ki...

Ha bu arada bir gunde kilo verilmez, bece eksik bir yorum bu. Bir gunde ancak su kaybi olur, bir kac gun icinde su kaybi giderilir. Hatta su kaybi olmamasi icin kosturacagi icin bol su icmelidir. Yoksa kilodan baska problemler olur ozellikle de gunesli sicak bir gunse. Gene ukalaca oldu. Kusura bakmayin. Amacim kotu degil. Gercekten.

Lapis lazuli dedi ki...

Anonymous hakli ! Soylemeyi unuttum stevia`nin tadi sekere alisan icin cidden cok sevimsiz olabilir :)) Annem alisamadi mesela. Ben de dogalligina ve seker olarak kullanmanin yani sira diger faydalarina tav oldum ve bir de suni tatlandiricilardaki aspartama dusmanligimdan :)

miso dedi ki...

Canım Tina,
Sen şimdi git, Bora Bey'in yüzüne bak ve çook derinden marruu de. Sonra bacaklarına sürün, bir daha marruu de. Sigarayı bıraksın lütfen. Miso'nun eşi de bıraksın. Balkondan bile kokusu geliyor misoya, sinir oluyor.

marruu
(bir de çok geçmiş olsun diyeceğim. Umarım o tanıdığınızın ızdırabı uzun sürmez)

aqua / ~~denizbahcesi~~ dedi ki...

bu erkeklerle kadınlar nıye hep bırbırımız yanlıs anlıyoruzkı

Adsız dedi ki...

ece,
sağlıklı beslenme konusunun popülaritesinin artmasının nedeni sadece uzun yaşam isteği olamaz, sanmıyorum.

ben intihara meyilli insanlardaki sağlıklı, bitki bazlı beslenmeleri de çok gözlemliyorum.

saliha hanım da yazmış ya, "ölümü çok anınız" diye, çok ama çok anıyoruz artık, hiç aklımızdan çıkarmıyoruz ölümü. neden bu kadar hayatın içine sindi ölüm, azrail'in gölgesi her yerde, diye mi?

ben yaşlandım da onun için mi? bilmiyorum.

bora da benim gibi çocukken, çalışkan, evin içinde sessiz kitap okurmuş. yani ödev duygusu çok ama çok güçlü. müsli yemesi gerektiğine karar vermişse, yiyecektir. şu sevdiği yeşil, sert elmalardan almalıyım şimdi çıkıp. diğer elmalardan yemiyor. elmanın kafein gibi uyku açtığını biliyor muydun? sabah, yürüyerek işe giderken elmasını da eline tutuşturursam yiyebilir. ama bütün bunlar için benim unutkanlığımdan, dalgınlığımdan kurtulmam lazım.

sen de dikkat etmelisin kendine. bu yaptığın hiç hoş değil, kahvaltısız sigara filan!

:)

sevgilerimle.

Adsız dedi ki...

sevgili eli,
e güzel de ali de dünyanın en güzel isimlerindendir. bir gün yazarım ali ismine ilişkin. evet, evet yazılacak bir şeyler var o konuda.

insanın yaşadığı ortam hiç önemli olmaz olur mu, ali! kim demişti, insan samanlıkta ve sarayda ayrı düşünür, diye? hegel mi? hatırlamıyorum şimdi ama muhtemelen doğruyu söylüyor. bora'ya kalsa güçlü bir karakter, bulunduğu ortam ve insanlardan etkilenmez, etkilenmemeli de. o da muhtemelen doğruyu söylüyor. ben mi ne düşünüyorum? ben buluttan nem kaparım, elbette bulunduğum ortam beni çok etkiler. hegel'den yana kullanıyorum oyumu:)

nerelerdesiniz eli bey bunca zamandır. sınavlar mı vardı?

Adsız dedi ki...

gözde, ben 18'den 36'ya kadar sigara içtim. sigara konusunun yarattığı vicdani tahribatın çok ama çok farkındayım. ben öyle sabah akşam sigarayı bırak, diye tutturmam. ben aslında hiç bir şey için tutturmam. ben hiç bir konuda isteğinde kararlılık gösteren biri değilim. derim, reddedilirse bir daha konuyu ender açarım. ben öğretmen filan olamazmışım yani. kimseye doğru yol, budur, bunu seç diye uygun disiplinlerden, konuşmalardan geçirmem.

bora'yı daha az içtiği için kutladığım olmuştur. ya da araba ne hoş kokuyor, hiç sigara kokmuyor, demişliğim vardır. yani çok dolaylı. kaldı ki bora her şeyin farkında zaten. ben bilmiş bilmiş konuşan hiç kimseden hoşlanmam, bora'da pek tahammül edemez. bizim konuşmalarımız ya gülüşme ya kavga etme şeklindedir. gerçi ben bayağı yol aldım kavga konusunda. artık hiç konuşmayıp, doğrudan son bölüme atlıyorum, ağlıyorum. bu da çabucak bitiriyor kavgayı. ben ağladığım için bora'nın gözleri doluyor. sıkısıkı sarılıp çabucak, ama çabucak kendimi iyi hissetmemi istiyor. çabucak iyi hissetmezsem de kızıyor:)) işte böyle.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

sevgili cano hanım,
arçil, 13 yaşındaki oğlum, hep, seni seviyorum, der. diyelim ayrı odalardayız ve evde bir süredir sessizlikj var, arçil, seni seviyorum, diye seslenir. onun, benim bir bebek daha yapmamı istemesinde ki neden asla bir kardeş değil, beni hayata bağlayacak birisi, bir yoldaş istiyor olması. çocuklar ve anneleri kadar tuhaf başka ne var bilmiyorum.

Bora'ya seslenerek yorumunuz okuttum dün akşam, hımmm, hımmmm, dedi. o öyle sanıyorum ki ihmal edecek. şekersiz de içemez çayını. belki hiç çay içmemeyi, su içmeyi deneyebilir. emin değilim.

şu yağsız kekinizden ise illaki yapacağım. nerede o tarif? ben görememiştim.

teşekkür ederim ilginiz için. bora da şu hamur işlerini, kırmızı eti yapmamı bırakıp, çeşitli salatalar, sebze yemekleri yapmamı istiyor. bakalım, benim için biraz zor. çocuklar, babaanne ve dede de var. biraz enerjiye ihtiyacım var, yeni bir bakış açısının enerjisine... içimde şu boşunalık duygusundan kurtulmalıyım.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

çok sevgili anonim,
ilginiz için çok teşekkür ederim. asla ama asla ukalaca vs gibi değerlendirmem yorumunuzu. böyle düşünme ihtimalimi hissetmeniz bile çok mahcup etti beni. ^'olur aklınızdan çıkarın böyle şeyleri.

ben, sigarayı bıraktığım gün çay ve kahvedeki şekeri de bıraktım. çünkü şekerli çaylar ve kahvelerle sigara içmeye bayılıyordum. sigarayı özletecek her şeyi bıraktım. bu iyi bir yöntem. bora, yoğun konsantrasyon gerektiren bir iş yapıyor. öyle sanıyor ki, konsantrasyonuna destek olan, çok çalışması gereken zamanlarda uyumasını engelleyen, sinirlendiğinde onu yatıştıran şey, sigara. hepsi yalan, yanlış oysa. ama bunun yanlışlığını anlayabileceği süreye ihtiyacı var ve o zaman hayatında hiç yok. hep çalışması gerek yoğun bir şekilde. sigarayı bırakmayı ertelemesinin temel nedeni bu.

şekerle ilişkisi daha mesafelei ama benzer. offf şimdi düşündüm de, bir insanın diğeriyle adam gibi ilgilenmesi için tümden kendini adaması gerek ve çok sağlıklı ve biraz da neşeli olması.

hımmm... bakalım.

yine gelin. daha önce gelmiş miydiniz? bir isim seçerseniz çok sevinirim. sanki 3 farklı anonim var gelen giden, kim hangisi, çok dikkat etmem, cümle yapısından çıkarmam gerek. o da zor oluyor. bir isim seçerseniz kendinize çok ama çok sevinirim.

sevgilerimle.

endiseliperi dedi ki...

miso,
bizim tina'yı tanımamışsınız siz. yahu o öyle bacaklara sürtünmez, bir şey rica etmez. tina dün sabahtan akşama kadar dışarda olduğumuz için kızgındı. eve girip derhal dışardan getirdiğim, onun sevdiği gibi küçük doğranmış etleri tabağına koydum. ama o önce beni tırmaladı, çünkü çok kızmıştı, hiç dönmeyeceğimizi filan sanmış kedi aklıyla ve bunca üzüntü onu yıpratmış. (tina, duymasın ama sanırım ki bir ruh hastası. bazen bora ile gülüştüğümüz zaman, ona güldüğümüzü sanıp ters ters bakıyor. gerçekten. susuyoruz o zaman hemen. ikna etmeye çalışmak boşuna çünkü.)tina, kendisiyle ilişkili olmayan hiçbir şeyle uğraşmaz. eh ama herşeyle de lişkisi varmış gibidir o sonsuz merakı yüzünden. ama numara hepsi.

sevgiler diliyorum.

endiseliperi dedi ki...

aqua,
bilmiyorum. kimsenin de bildiğini sanmıyorum. belki anlaşmaları tuhaf olurdu. neden birbirinden bu kadar farklı iki cins anlaşmak zorunda ki? eğer anlaşmamayı kural haline getirirsek, hiç şaşırmayız, hayal kırıklığına uğramayız, birbirimizin ne kadar farklı olduğunu bilir, anlar, olduğu gibi kabul eder, birbirimizi çooook sever ve hiç ayrılmayız... sonsuza kadar birbirlerine aşık kalır, mutlu yaşarız.

ne sormuştunuz siz? hımmm... bilmiyorum gerçekten. bir sürü ruhsal karmaşa, nevrotik hal, kişilik bozukluğu, özgüvensizlik, konuşmama, konuşma ahlakını bilmeme, centilmence bir tartışmayı sürdürmeme, bir sorunu başka soruna tahvil edip hiç bir sorunu çözememe... bunlar olabilir.

hoşçakalın.

Lapis lazuli dedi ki...

Sevgili Peri, Cano`nun ardina hanim olunca sanki ben degilmisim gibi hissediyorum ;) N`olur oyle deme, yine sen bilirsin de :)

Ali Kayhan dedi ki...

Zaten hep sınav sınav, 7 haftadır her cumartesi sınava giriyorum arada bir haftaiçi bonus sınavlar da çıkıyor.

Çok dertliyim sayın peri çok.

Ama neyse 9-12 mayıs arası şenlikler var, hem de sınav yok. Bekleriz gelin, miso da sevinçten çıldırsın. :)