Nasıl bir canlı olduğum sorulsa,
"elleri olan bir canlı" olarak tanımlanmam zor bir olasılık.
Becerinin organı el, bende tutuklaşır.
Kımıltısız dururken ölü bir kuş pençesine benzer:
ince, uzun parmaklar, bir daha uyanmamacasına birbirinin üstüne yatmıştır.
Mesleğin de göstergesi olan el, ben de görevsizleşir.
Ancak nedir bu olan biten, bu yara bere izleri derseniz, yine cevap veremem.
Bir şok geçirdiğimde, yapayalnız olduğumda ellerime bakarım.
Kendimi en çok elime benzetirim.
Aşağıda Tournier'den alıntılar var. Sevdiğim bir yazar. Buyrun.
Eller
...El ve beden. Etken, işlek, meraklı, araştırıcı, hazsever, gıdıklayıcı, kimi zaman acımasız olan el için, beden ayrıcalıklı bir nesnedir, gözde alanı, günah keçisi, eğlencesi, oyuncağıdır...
...Beyin ele, kararlarının şu alçakgönüllü uygulayıcısına yukarıdan bakabilir. Gene de beş parmağın farklılığı kendisini aşan küçük bir gizem oluşturur. Gerçekten, eli yapay tutma ve işleme araçlarıyla -kıskaçlar, tırmıklar, çapalar, dirgenler, çatallar- karşılaştıracak olursak, bunların öğelerinin kusursuz bir biçimde birbirlerine benzediklerini, oysa elin parmaklarının her birinin bilmece olarak kalan bir kişiliği olduğunu görürüz. Us bu garip çeşitlilik karşısında kendini sorgular ve kekeler. Kararsızlığı, parmakların her birine verilmiş adların kendilerinin esinlediği uydurma doğrulamalarda da dile gelir. Öyle ya işaret eden, gösteren, suçlayan bir parmağı- işaretparmağı- bulunmak önemliyse de "auriculaire"in (Fransızca'da serçe parmağa kökensel anlamıyla "kulak parmağı" diyebileceğimiz bu ad verilir.) kulağın içini kaşımak, yüzük parmağının evlilik yüzüğünü taşımak için öngörüldüğü o denli kesin değildir. Ortaparmak denilen kocaman avanağa gelince, neden boyca diğerlerini geçtiğini hiçkimse doğru dürüst açıklayamaz. Yalnız başparmağın karşıtlaşma yetisi türlerin gelişmesinde öylesine temel ve öylesine yenidir ki bunda insan türünün ayırıcı özelliğini görmek istemişlerdir. Paul Valéry, hayranlık verici ber meselde, insanın başparmağının bu karşıtlaşabilirliğiyle insan usunun kendi kendini düşünebilme yetisi -bilinç- arasında bir köprü kurar...
Michel Tournier
Anahtarlar ve Kilitler
Ayrıntı Yayınları
Çev: Tahsin Yücel
S: 82-83
*
köpeği unutmuşsunuz.
24 yorum:
Tournier kadar anlam yukler miyim bilmiyorum ama ben severim ellerimi. Bu biraz da onlarin vucudumda kusur bulmadan sevebilecegim tek (iki:) yer olmalarindan. Uzun parmakli ve duzgunler -gerci damarlarim belirgin ama olsun, bunu es gecebilirim. Ama ellerimi kullanma konusunda en az senin kadar beceriksizim Peri; yazi yazdigim kalemlerimle ne ara oldugunu farketmeden cizdigim boyali, oraya biraya carpip sakatlayabildigim (ama bu konuda bacaklarimi gecemezler) cizikli ellerim olur cogu zaman. Bir de cok kururlar ozellikle kisin. Yine de onlar benim en guzel ifade organlarimdan:)
Uzun yorumlara kizmadigini dusunmek istiyorum:)
Bu yazinin aynisi surada:
http://cincinhanim.blogcu.com/3544150/
kafam karisti.
:)
Peri Rukiş'e doktor dedi ki ellerinle tutma hareketi yapmayacaksın. Hani ellerini lezzet belirteci olarak kullanmak için parmaklarını birleştirip, ıımmhh nefis olmuş dersin ya, onu bile yapması yasak. Hastalığının değişik bir yabancı adı var, tenisçi hastalığı mıymış nedir. Bizden gizli tenis oynadığından şüpheleniyoruz.
Bir de 2.Abdülhamit'in baş parmak takıntısı vardı değil mi? Kişinin baş parmağı işaret parmağının orta boğumundan uzunsa cinayete meyilli olurmuş. Bu durumda ben temizim.
Pericim merhaba,
Ellerimle enteresan bir bağım var benim ??? Haydaa deme, gerçekten öyle. Bunun sebebi de var. Benim ellerim biraz (?) iricedir. (Keman çaldığım için diye düşünüyorum. Yani yetişme çağında bu işle uğraştığım için.) Mesela kızkardeşimin elleriyle ölçtüğümde onun elleri benim ayamın içinde kaybolur. Hatta çok iri yarı olmayan beylerin elleri kadar bile varlar diyebilirim.
Yani biraz daha zorlasam, senin o tatilde girdiğin dereye girip, ellerimi karnımın altına alıp çırparak, hoooy derenin sonuna kadar gidebilirim diye düşünmedim değil şimdi yani :)
Olsun olsun, seviyorum ben ellerimi.
marruu
"basparmagin karsitlasma yetisin"den kasdedilen ne acaba? ben anladigimdan emin degilim. bas parmakla diger parmaklara dokunabilme becerisi mi?
bir de hangi kopegi kim neden unutmus?
bugun benim anlamama gunum galiba:)
biraz arastirmaci gazetecilik sonucunda cincin hanim olayini cozdum sanirim;) Peri bugun cok gizemli bir gunundesin:)
bir çocuk şarkısı geldi aklıma peri peri,
' elleriiim elleriiiiim nerdeeee'
diye bir şeyler dolaşıyor aklımda tam çıkaramadım ama, güzel bir şarkıydı.
daha geçen gün elimin üstünde, şu yaşlılık beni denen bir şeyden yakaladım. önce bir küseyim dedim ellerime, sonra kıyamadım. ağzım, gözüm, burnum, ve hatta şu sıra inanamaz gözlerle izlediğim göbeğim bir tarafa, ellerim bir tarafa.:)
Ellerim tombik tombik
kirlenince cok komik
Kirli yüzler sevilmez
güzelligin görülmez
:)
Benden de bir cocuk sakisi
Hmmm, her peri zamanında bir cin'lik dönemi yaşamıştır, derlerdi de inanmazdım. Kimler derdi, hatırlamıyorum. :)
Miso da bana sürekli Alicin dediğine göre peri olmam yakındır. Ama benden de peri olmaz galiba, periliğe uymaz. :)
Hmmm, her peri zamanında bir cin'lik dönemi yaşamıştır, derlerdi de inanmazdım. Kimler derdi, hatırlamıyorum. :)
Miso da bana sürekli Alicin dediğine göre peri olmam yakındır. Ama benden de peri olmaz galiba, periliğe uymaz. :)
bir alıntı;
"Hangi parmağınız daha uzun?
Bilim adamları parmakların uzunluklarını karşılaştırarak kimin hangi alanda daha başarılı olduklarını belirllediler...
Amerika Bath Üniversitesinden Mark Brosnan çalışma arkadaşları ile yürüttüğü bir çalışmada kişilerin parmak uzunluklarına bakarak sınavlarda nasıl bir başarı geliştireceğinin önceden bilinebileceği bildirildi
Yüzük parmağı ve işaret parmağı karşılaştırılan çocuklarda; yüzük parmağı daha uzun olan çocuklar sınavlarda matematikte, okuma-yazma ya da sözel konulara göre daha başarılı oluyorlar. İşaret parmakları daha iyi olanlar da ise tersi bir başarı görülüyor
Brosnan bu durumu şuna bağlıyor; Anne karnındaki testosteron ve östrojen hormonlarının farklı seviyelerdeki miktarı kişilerin farklı parmak boyları olmasına neden oluyor. Bunun yansıması da beynin hangi bölümünün gelişmesine bağlı olarak kendini gösteriyor."
"cincinhanım" haa:)) süper.
can erik, arnavut tercüman eleverdi:)) sevgiler...
Cincin Hanım arşivini okuyorum Peri.
Bora ve çocuklar yokken sadece sen ve zuzu.Hayatına çok insan alamıyorsun- benim gibi-.Bir komşu, bir iş arkadaşı izi göremedim şimdilik yazılarında.
Hayatın çok ilginç gerçekten.Yaşadıkların herkesin cesaret edemeyeceği şeyler.Hem de her şeyi bir çocukla beraber yaşamışsın.
Hayran oluyorum,şaşırıyorum, cidden.
Sevgiler
Öyle çok, öyle çok severim ki ellerimi. Öyle çok işime yaradılar ki ömrüm boyunca. Bazı bazı bir mersiye hakedecekler ama benden sonra ben nasıl yazarım diye düşünüyorum.
Cinlik meselesine ayılamadııııım. O da mı sensin?
arkadaşlar cin olmak, hatta cincin olmak sakladığım bir şey değildi. unuttuğum bir şeydi. şimdi böyle sansasyon yaratınca şaşırdım:)
eh, yolumuz açık, bundan sonra belki kendim olabilirim yavaş yavaş:)
bu aralar, çok düşünmemiz, çok acil kararlar vermemiz gereken bir dönemdi. annemin rahatsızlığı bizi çok üzdü derken, ev sorunu çıktı, çıkalım mı çıkmayalım mı diye kara kara düşündük, evler aradık, bulduk, vs ama ulaştığımız sonuçtan memnun kalmadık... her şeyi bırakıp tatil sohbeti yapalım yine istedik. ve bingo, bora az önce msn'den tatile çıkarsak tina'yı nereye bırkabiliriz, diye sordu. eh, bu sohbeti seviyoruz. ben de bu enerji ile size dönüp cevap vereyim, istedim.
cincinhanım, dediği gibi biraz baharatı bol bir site. hayatla daha yüzgöz, daha içli dışlı, daha acemi, daha sıkıntılı, daha yalnız, daha kederli, daha düşünceli, daha politik, daha sinirli... ben neşeli olmayı seven biriyim oysa. neşeden zıplamayı seven... hiç istemem öyle kasvet kıyamet oturmayı. çabuk sinirlenir ama canım hemen neşemizi bulalım isterim. çok kavgacıyım ama, hadi sarılsın bana, öpsün, çabucak barışalım isterim. benim kadar avutulmayı acilen isteyen başka biri yoktur. göz önünde neredeyse ölürüm ben barışmaya hazırken barışılmazsa...
ellerimi severim. biraz fazla hırpalarım ellerimi. hep yıkarım, kurur, çatlar, hep krem sürmek gerekir. damarlarım çıkar. sol elimin başparmağının iç kısmında, derin bir yara izi var. küçükken kocaman bir dilim karpuzdan bir dilim kesmeye çalışırken olmuştu.. sağ elimin işaret parmağında, yine iç kısmında başka bir iz daha. tina üstünü tırmalar genellikle. sol elim hemen hiç bir işe yaramaz. solak olmayı çok isterdim. yazımın da egzantirik olmasını. alakası yok. düz, yuvarlak, okunaklı, kocaman harfli, çalışkan öğrenci yazısı. bu aralar uzun kuyruklar, rahat, esnek bir yazı stiline doğru kayıyorum. falan filan işte.
elimizi kullanmamız, iki ayaklı olmamızdan, ayağa kalkmamızdan daha önemli sanki. kubric'in o filminde maymun eliyle kavradığı o iskeleti silah olarak kullanmayı öğrenince nasıl başka bir bilinç durumuna geçmişti?...
ben, seviyorum sizi demekle yetinecektim yazıya başlarken ama gevezeliğim tuttu.
ben belki bu akşam yine gelirim. şimdi çıkıyorum. (her zamanki gibi dönüp okuyamayacağım yazdığım yorumu, hatalar varsa, bağışlayın artık)
sevgilerimle.
Peri,
Merak edip girdim hemen cincin sayfalarına... ve tüm bir gün boyunca, yeni başladığım kitabı bir kenara koyup oradaki yazılarını okudum çok sevdiğim bir kitabı okurcasına. Yuttum desem daha doğru olurdu belki. Toprak da hissetmiş olacak ki heyecanımı, izin verdi hepsini okumama :) Ve ben ne düşündüm biliyor musun okurken? Bir otobüsteymişim... elimde bir kitap... öylesine dalıp gitmişim ki okumaya, yanımdaki meraklı kadının seslenmesini neden sonra duyup kafamı kaldırıyorum şaşkınlıkla. "Çok güzel bir kitap herhalde, dalıp gitmişsiniz, duymadınız beni.." diyor kadın. "Ah evet" gibi bir şeyler mırıldanıyorum. "Yazarı kim" diye soruyor meraklı. Gülümsüyorum. "Endişeli Peri" diyorum... "Kim?" diyor kadın, anlamadı... "Peri" diyorum tekrar, "bizim peri".sonra da kityabın kapağını kaldırıp gerçek isminin olduğu yere işaret ediyorum.
Cidden Peri, bugün Cincin Hanım'ı okurken öyle çok istedim ki senin yazdığın bir kitabı okumayı...itiraf ediyorum, gerçek ismini de merak edip kitap kapağında hangi isim sana en çok yakışırdı gibi saçma saçma şeyler de düşündüm...:D
Nolur sanki bi kitap yazsan? :)
"göz önünde neredeyse ölürüm ben barışmaya hazırken barışılmazsa..."
Peri işte bunun için Peri! Barışmaya hazırken barışılmazsa neredeyse ölenler düpedüz peridir.
Bir periyle kavga etmek zaten dangalaklığın dik âlâsıyken, hele bir de barışmaya hazırken barışılmaması mı? Bu, EQ ibresinin kadranın altından dışarı fırtması anlamına gelir, başka bir anlama değil sir. Ama siz beni dinlemeyin, siz beni dinlerseniz akıllanırsınız -ki bu da doğru olmaz.
...Bir kendini bilmez böyle dedi.
Affola.
Günün Sürprizi: Cincin Hanım!
Çok hoştu, keşke daha sık yazılarak devam etseymiş, şimdi daha çok yazı okumuş olurduk.:)
BAzi acilardan o kadar cok benziyoruz ki. O hemen barismak istemek, neseyi sevmek, kederi on plana cikartmak istememek. Bir de benim de sol elimin basparmaginda bir kambur var; kucukken Mirmar Kemal lisesinin agir demir kapisina sIkIstirmistim bir gece vakti; yanlis kaynamis oyle kaldi.
Solak olmayi da istemistim hep; melez olmak gibi aha karizmatik birsey; sanki beyninin bilinmeyen yonlerini kesfediyorsun. Sonra birkac yil once babam benim kalemi ilk sol elle tutmaya basladigimi soyledi; ama ben hatirrlamiyorum; yani oyle zorla sag ele alistirilan bir solak degilim.
Bu arada Cincin hanimin arsivini okumaya ben de basladim ama o gercekten daha huzunlu, o yuzden agir gidiyorum..
Ev konusunda ise bol sans ve kolayliklar diliyorum. Evet evet tatile cikin tatil guzel sey:)
sevgilerimle:)
Cincin hanımı bitirdim.Çok güzel yazılar Peri.
Tercüman,R. falan kim olduklarını ve olayların nasıl geliştiğini bildiğimden sevdiğim bir kahramanın ilk zamanlarını okuyormuşum gibi oldu.Peri doğuyor:))
Ayaklarımın aksine ellerim güzel bulunur.Daha bebekken çok güzel elleri olacak aynı halasının elleri denmiş mesela:)
Ama benim ellerimin en belirgin özelliği güzel oluşları değil küçük oluşları.Bu kadar küçük olduklarını uzun yıllar farketmemiştim sonra bir gün gölgeme bakarken farkettim:)Gövdeme kıyasla çok küçüklerdi.
Şimdiye dek kendi elimden küçük yetişkin eli görmedim.Bulaşık yıkarken falan tabak kırdığım oluyor ama bunun dışında bir sıkıntım yok:)
Sevgiler.
endişeliperi biliyor musun, benim de sol elimin baş parmağının iç kısmında derin bir yara izi var. o iz de, ben küçükken kocaman bir karpuzdan bir dilim kesmeye çalışırken olmuştu. tamamen aynı tutuşla, aynı şekilde kayan bıçağın ettiği... ben şimdi seni okuyunca ve çok göz önünde olmayan izime bakınca, karpuz kesmeyi neden hep başkalarına havale ettiğimi hatırladım birdenbire. insanlık için küçük ama benim için büyük bir aydınlanma ve zamandaki bu "tekrar" ne kadar heyecanlandırdı beni bilemezsin...:)
Ben nedense çok duygulandım bu yorumları okuyunca. sanki daha çok yakınlaştık, daha halden anlar, dert bilir, gönül alır olduk hep beraber. nasıl hoşuma gitti, anlatamam. sanki bana öyle geliyor ki, kendimi hiç yalnız hissetmem artık.
çok , çok sevgiler.
not: sessiz okuyucu, sanki ben biriyle böyle bir muhabbet ettiğimi hatırlıyorum. sanki eskiden tanıdığım biri de aynı karpuz ve yaralanma macerasını anlatmıştı da bu benzerliğe çok şaşmıştık. kimdi kimdi diye düşünüp durdum ama bulamadım. siz o musunuz? o, kim? :)
meraklı periniz, cin gibi gördüğünüz gibi.
sevgili peri, sohbet ettiğiniz ben değildim ve bir kez daha şaştım bu büyüyen "karpuz yarası" kardeşliğine...
"bu kadınlar, sol ellerinin baş parmaklarında, kolay fark edilmeyecek derin bir yara izi taşırlar... bu iz onların, boylarından büyük işlere heveslerinin işareti gibidir."
"Kar Puzlarının İzinde" s. 38
(yazarı sen olmalısın :))
Yorum Gönder