Cuma, Ağustos 24

karadeniz hikayesi dört (sinop-samsun)

05.08.2007
sinop’a geri dönüyoruz. ben önceki akşam içten içe kızmıştım sinop’a, biliyorsunuz. iki kişiyi bile kabul edemeyecek kadar tıklım tıklım oluşu ve konuksevmezliğinden ötürü ve işte basıp gidelim istiyordum derhal. sanırım biraz kindar biriyim. reha'nın diğer eşleri, arçil'in ilkokul öğretmeni sinoplu. hep çok nefis bir yer diye bahsederlerdi sinop'tan. diyojen de sinoplu’ymuş. ama komik olan şu ki, böyle bir düşünürün babası, sahte para basınca tüm sülalesiyle yunanistan’a sürülen bir kuyumcu:)


geldik. o iğne düşmez sokaklar buralar mıydı? pazar sabahı ve kimsecikler yok sinop’ta. onu affedelim diye kendini sadece bize tahsis etmiş:) görelim bakalım sinop hapishanesi’ni dedik. surların içinde önce çocuk ıslahevini dolaştık. hiç eşya yok. bu kötü. daracık karanlık odalar, koridorlar, lekeli duvarlar çok kederli. sessiz dolaştık. duvarlarda birbirini sevenler adlarını yazmışlar yine. neden bir insan çocuk çığlıklarının işlediği bir duvara aşkını yazar ki! bu kadar çok seviyorsanız birbirinizi dünyanın daha güzel, daha yaşanılır bir yer olması gerekmez miydi? sumela’da da gördük aynı şeyi. sevgi içinde olmanızın dünyaya hiçbir katkısı yok, üstelik kirletiyor, bozuyorsunuz da. sevmeyin birbirinizi! sevgiyle incelmiş biri, insanların ibadetlerinin bir parçası olan bir mozaiğin üstüne o kötü el yazısıyla kazımaz sevdiğinin adını. gene asabım bozuldu. neyse.

eskiden kale olan sonra hapishane olarak “hizmet veren” binayı dolaştık. aslında eski gardiyan yeni rehber akif şahin dolaştırıyormuş ama biz gittiğimizde yoktu. sonra bir erkek güruhunu dolaştırırken gördük, takılmadık. zaten ne anlatacak ki, içinde hiçbir şey yok odalardan başka. siz giderseniz bulun ama onu, daha iyi olur. Bizim biraz asabımız bozuktu da kimseye tahammül edemezdik. avluda eskiden kalma bir minibüs görünce bora’nın keyfi yerine geldi. üstüne çıktı, içine girdi, poz verdi. ben de fotoğrafını çektim.

evliya çelebi 1640 yılında sinop’tan, hapishaneden bahsederken gene abartmış: “dev gibi gardiyanlar, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. burçları da gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. tanrı korusun mahkum kaçırtmak değil kuş bile uçurtmazlar.” çok da haksız sayılmazmış gerçi, arnavut halil 15 sene mahkumiyetle gelmiş ama içerde 8 kişiyi katletmiş. izmirli nazif 115, kurt haydut 150 seneye mahkum. Iyk!

14-18 harbi sırasında subay yakup cemil emrinde, bu azılı katillerden huduttan düşman toprağına girerek orada çete harbi yapıp düşmanı içerden vuracak bir alay teşkil edildiğini okuyunca bora müthiş bir film senaryosu olur bundan, neden yapılmıyor, diye hiddetlendi:) elbette düşünce suçlusu bir sürü ünlü yazarımız da sinop hapishanesini ziyaret etmiş.


yakındı, pervane medresesine gittik sonra. cami içinde formika çerçeveli kötü duvar saatleri, çirkin iskemleler… karşı taraf da ıvır zıvır hediyelikler satılıyordu.

ağaç oymacılığı çok gelişmiş sinop’ta. maket gemi dükkanları var. bora çok sever ama kaba saba buldu biraz. (huysuzluğumuz hala üstümüzde:) eğer siz giderseniz merkezde göreceksiniz zaten ayhan kotra maket gemi dükkanını.

sinop’un güzel olduğunu en azından çevresinde daha sakin, doğaya yakın hoş görüntüleri olduğunu biliyorduk ama sinop için bu kadar mesai yeter, dedik. hava da sıcaktı zaten. atladık arabaya gene gerze’ye doğru yol aldık. benzin almak için bize yardım eden tutkunlar petrol’e kadar bastık gaza. Saat 11.00, 60616 km. deyiz. 100 ytl’lik benzinimizi aldık.

30 km sonra yakakent’e geldik. çam ağaçları ile dolu bir yer. çamgölü adında bir yeri var. Bungalovların da olduğu çamlı bir tepe. tesisler var. göl nerede diye soruyoruz, kurudu, yanıtını alıyoruz. zaten kıyıda tozlu, çirkin, güzelliği mahvedecek bir yol çalışması var. devam ediyoruz.

ben çocukken bafra sigarası vardı, hala var mı, bilmiyorum. bu ismi severim. ama şehir eski ve yorgun ve tozlu sanki. yerlilere bafra burnu’nda kızılırmak’ın denize döküldüğü yeri soruyoruz, hani batık varmış, dalma meraklıları gelip dalıyormuş, orayı görmek istiyoruz, diyoruz, kimse bilemiyor. yüzümüze zavallı, aptal turistlermişiz gibi bakıyorlar. boşverdik. ünlü bafra pidesinden yiyelim diye pideci aradık. bulamadık. pideyi samsun’da yiyeceğiz artık... hem de hayatımızda yediğimiz pidenin en güzelini.

samsun, ara sokakları da işleyen kocaman caddeleri ile pazar günü olmasına rağmen capcanlı bir şehir. yalnız haritaya bakıp dersiniz ki samsun bir liman şehridir, atatürk de buraya gemi ile gelmişti zaten… hayır. samsun’a girdiğinizde denizi unutuyorsunuz, nerede olduğunu bile bilmiyorsunuz. neden? çünkü kıyıda cadde, onun da kıyısında devasa devlet işletmeleri var. deniz işte oradan sonra. yok, görmüyorsunuz. elimizdeki gezi kitabına göre lokanta konusunda gene çuvalladık ama karnımız acıkmıştı ve pide yemek istiyorduk, yiyecektik!

bora kitaba göre gitmeyi boşverip, mısır çarşısı adında bir baharatçıya girdi. sahibi telefonla konuşuyordu, iyi bir pideci arıyoruz, dedi. adam günü bu soruyu cevaplamakla geçiyormuş gibi anında, dölapi dedi. yolu da güzelce tarif etti. sonra da telefon konuşmasına devam etti. hayran kaldım pratikliğine. gittik. normal bir yer. içerde 3 orta yaşlı izmirli hanım da bir turla gelmişler. aman ne leziz pideleriniz diye övgü yağmuruna tutuyorlardı garsonu. sevindik. bir kapalı kıymalı, bir de özel dölapi pidesi söyledik. bu kadar nefis olabilir bir pide. Hiç kokmuyor, ağır değil. durun, üstünde dölapi olan bir ıslak mendil olacaktı, oradan size adresini de yazayım, giderseniz orada yiyin muhakkak. yeni karamürsel’in karşısında, bulursunuz.

dölapi
gazi cad. no:65 samsun
0362 431 15 87

balkaymak dondurması ünlüymüş. ondan alıp otomobile doğru yürüdük. 15.00’ de yola düştük. Bundan sonra sık sık karşılaşacağımız tünellerden biri olan eynesil tüneli’nden çıktığımız anda, yağmur başladı. yaşasın; karadeniz’e gelme nedenimiz bu kış yağmayıp kendini özleten yağmur değil miydi? Evet, oydu. Hadi bakalım, doğu karadeniz muhteşem olacak demektir bu.

33 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Samsun; Karadeniz'in metropol kenti.
Samsun'da lise okumuştum.
Bence, Karadeniz pidesinin en güzeli (sırayla her şehir kasaba kendi adıyla anar ve güzelinin orda olduğunu söyler) oradadır.

Sahiden de, bir deniz kenarı ve daha da çok liman şehri, bu kadar mı denize uzak olur, denizle bağını koparmıştır? İnanılır gibi değil!

semiramis dedi ki...

heeeeey,
balkaymaklı dondurmanın tadı nasıldı?? Yazmamışsın:(

Adsız dedi ki...

peri, neden "ben karadenizli olsam başka yerde yaşayamazdım" dediğini yazacaktın?bekliyorum hala.ben karadenizliyim ve şimdi akdenizde yaşamak zorundayım...ne tezat ama:)

Köşenin Delisi dedi ki...

çok heyecanlıııııı doğuya yaklaşıyoruz :)))))

gülçin dedi ki...

uy yağmir da başladu, hadi peri anlat daa.

ellerine sağlık, sevgiler.

asliberry dedi ki...

Peri daha yazını okumadan fotoğraflara daldım. Bu yapıların içinde Lara Croft gibi olmuşsun ayol:) Ya gene büyümüyor bu fotoğraflar. Öfff.

miso dedi ki...

Sevgili Peri,
Galiba gerçekten iki koltuk arasına geçmem gerekiyor. Aslında yolculuk etmek beni öldürür, ancak orada keyif alabilirim gibi geldi şimdi.

Hiç konuşmam, söz

marruu

endiseliperi dedi ki...

ekmekçikız bora'ya söylemedim ama karadeniz şehirleri içinde kendimi en yakın hissettiğim şehir de samsun oldu. öğretmen olsam, tayinim samsun'a çıksa sevinirdim sanki. yok öyle güzel filan olduğundan değil. ankara'ya gittiğimde nasıl kendimi yakın hissettiysem, samsun da öyleydi işte.

evet evet karadeniz'de her il, ilçe, bucak, köy pidesiyle ünlü:))

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

semiramis, her lüzumsuz ayrıntıyı yazdığım için önce dalga geçtiğinizi düşünüp kahkahayı bastım ama sanırım ciddi sordunuz.

dondurma fena değildi. en azından pideden sonra insanın içini ferahlatıyordu. mutlaka yiyin, kaçmaz demeyeceğim ama dölapi'den pide yedikten sonra töreni balkaymak dondurması ile kapatın ( onu da çiftlik caddesinde bir dondurmacıdan almıştık)

işte böyle:)
sevgiler, ufaklıkları öperim.

endiseliperi dedi ki...

merve, bu konu doğu karadeniz turunun ana temasını oluşturacaktı da o nedenle erteliyordum yazmayı. ama madem ısrar ediyorsun, özetle şöyle: karadeniz, doğası ile bir yaşam tarzını dayatan bir bölge. inişli çıkışlı tepelerdeki arazinin sahibi tek ve bu nedenle neredeyse her tepede bir ev var. bu da ilişkilerde bir mesafeyi kendiliğinden doğuruyor. ben severim uzak olmayı insanlardan. evinize gitmek için yokuş inip yokuş çıkmanız gerekir, bağırarark konuşmak gibi bir alışkanlık gelişir. her taraf yemyeşildir ve insan başka yerde daha azıyla yetinmek zorunda kalır hep ve bu çok üzücüdür bence.

bu ve aklıma şu an gelmeyen diğer nedenlerle ben karadenizli olsam karadeniz'de yaşamak isterdim. başka yerde yaşamak zor gelirdi bana.

tamam mı?:))

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

elif, doğu karadeniz çok şahane ama ben onu gördüğümdeki heyecanı anlatamayabilirim. umarım hayal kırıklığı yaratmam sende.

sevgiler. tatlı toprak'a öpücükler.

endiseliperi dedi ki...

gülçin, o bir yalancı yağmurdu, çabucak dinmişti:(

ama bir yağmur anımız var:)

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

mersi aslı'cığım:p sanki su olmadan yaşayamazmışım gibi yolda güzel plajlarda yüzeriz diye mayo, altıma da pantolon giymiştim ama pişman olmuştum. çünkü öyle ıslanmaktan filan hoşlanmıyorum pek.

fotoğraflar canları nasıl istiyorsa öyle davranıyorlar, valla nedenini bilmiyorum.

öpücükler. yaman'cığıma da bol öpücük buradan.

endiseliperi dedi ki...

misoooo,
biz yolculuğa bayılırız. bakalım , bakalım, bakalım isteriz. sen olsan sıkılmazdın. dilediğin gibi de konuşabilirdin.

aa ne diyeceğim miso, yağmur (ablamın kızı)odtü kamu yönetimi'nde okuyacak. sen hangi bölümde öğretmensin? acaba yağmur'un öğretmeni olacak mısın?
ne hoş olur:)


sevgiler.

Müzmin Anonim dedi ki...

Peri hanim,

Karadeniz seferinizi zevkle okuyorum.

Pide konusunda dusununce, Karadenizde bugday yetismemesine ragmen her yerlesim biriminin meshur --ve de en lezzetli-- pideyi yapmak iddiasi bana '1nc Geleneksel xxxxx Festivali' afislerini hatirlatti :)

Bu arada, Sinop Kalesinde yatmis 'dusunce suclu'larini dusundukce de muzip muzip gulumseMEmek elimde degil.. Bu taifenin 'dusunce suclu'su mu, yoksa 'hayal suclu'su mu oldugunu kestiremedigimden..

Oyle ya, bu platonik hayal/dusunce suclularinin, hakkinda 'iyi seyler dusundukleri' halkin (a ince okunacak) yakinina gelmek 'sans'ini elde ettikleri yer Sinop'tur ve ona da icbar edilmislerdir :P

Pardon.. Gene siyaset bulastirdim bu guzel yaziya --ama, ilk siz baslattiniz :P

Ben, bir sonraki omrumde Dogu sinirimizi Kuzeyden baslayip Mersin'e kadar gezmek istiyorum --isaretlere bakilirsa, heyhat, ancak o zaman ortalik durulacak ve gezilecek gibi olacak..

Iyi seyahatler dilerim.

elektra dedi ki...

haberleri izledin ya da duydun mu peri? samsun sel derdiyle boğuşuyor. sen geldin aklıma, geçen hafta mı oradaydın? ne ilginç şu hayat. samsun'a geçmiş olsun, yazık...

filiz dedi ki...

aslında misafirperverdir sinoplular
şimdi bi sinoplu olarak üzüldüm bende :( ah keşke önceden bilseydim gidiceğinizi...
gönüllü rehberlik yapardı ağbimler
hamsiroz 'a gidemediniz mi
erfelek'te ki şelaleleri
ayancık akgöl'ü
inaltı mağarasını:)
görmediniz mi...
sinop pek turistik bir yer gibi değil
evet öyle dolaşırken akşam çay bahçelerinden org sesleri gelir
ama ne bileyim güzel eser rüzgarı
kıpır kıpırdır denizi
insanı sıcaktır
sinop'un nesi meşhur dediğinde insanın ilk aklına gelen şeyi
ne yazık ki hapishanesi dir
vakti zamanında sundan sebep
ne yazarlar
ne şairler
ne kabadayılar gelmiştir
işte bu dizelerde sabahattin ali tarafından o denizin içlerine kadar uzandığı rivayet edilen hücrelerden birinde yazılmış

Aldırma gönül, aldırma
Ağladığın duyulmasın,
Aldırma gönül, aldırma

Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar;
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma

Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü:
Deniz gibidir gökyüzü;
....
küçükken biz tv'de öyle ya da böyle sinop la ilgili bir kare görsek acaip sevinirdik
unutulmuş bir yerde
unulmuş insanlar gibiydik..
zaman çok şeyi değiştirdi tabii
başta sinop'u
doğal güzelliklerin yerini ton la bina aldı
ama hala olanı korumak esas olan şimdi de nükleer belası var...
hükümetin ısrarı
kararı
belli
sonuna kadar hayır diyeceğim
sinop'ta ki ailem de
keşke her sinop'lu diyebilseydim
ama kendilerini nelerin beklediğini
bilmeyenler var
ahhh
peri
bakın bir dokundunuz
nerelere geldim ben
hımmm
bi de sinop'lu çok konuşur..:)
şaka tabii çok konuşan benim
sevgilerimle....

Adsız dedi ki...

Peri Hanım, bloğunuzu kişisel ama önemli bir duyuru için kullanmak zorundayım, lütfen bağışlayın.

Sevgili Arkadaşlar,

kalemzede@gmail.com hesabım şeytani güçler tarafından ele geçirilmiş durumdadır. Bu adresten size gelmesi muhtemel e-postaları lütfen dikkate almayın, bu adrese herhangi bir e-posta yollamayın. Aynı şekilde, kalemzede.blogspot.com adresindeki bloğum da aynı güçler tarafından imha edilmiş durumda. Şimdilik diğer bloğumu kurtarmış görünmekteyim ama onun da kaderinden kaygılıyım. Sanırım ecelim yaklaştı! Peri Hanım, siz yazdıklarımı yedekleyin her ihtimale karşı yine de!

Not: Bu duyuruyu yapanın ben olup olmadığımdan kuşku duyanlar olursa şaşırmam. Ben elimden geldiğince kalemzede olmaya çalıştım, işaretleri gören vardır umarım.

Adsız dedi ki...

kalemzede.blogspot.com yeniden oluşturuldu. kalemzede@gmail.com adresinden gelmesi muhtemel maillerle ilgili uyarım hâlâ geçerli.

kalem zede dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kalem zede dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kalem zede dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
kalem zede dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

O kadar yol gelmişsiniz ve sinop'un sadece artık harabe hale gelen hapishanesini yani beton yığınını görüp gitmişsiniz. Yazık olmuş. Sinopa geldik demeyin bari. Sinop Hapishanesini gördük deyin

endiseliperi dedi ki...

öyle oldu anonim, mahcubum. sinop'un çok güzel bir şehir olduğunu biliyorum. o burundan ellerimle asılıp, ayağımı karadeniz'e sokmak istiyorum bir dahaki sefere:) gerçekten tekrar gitmeyi çok istiyorum. sinop, tüller arkasında tatlı bir ezgi eşliğinde gördüğüm kayıklar, ağaçlar demekti benim için. hayalimde hep öyleydi ve hayalimde bu kadar çok canlandırdığım başka iehir de azdır.

bakın çırpınıyorum anonim kendimi affettirmek için. neymiş? sinop'un çok güzel olduğunu biliyorum ve tekrar gitmek için yanıp tutuşuyorum.

gerekli sabrı ve enerjiyi gösteremediğim için beni affet sinop.

sevgiler. (anonim, bir dahaki sefere yorumunuzun altına uydurma da olsa bir isim koyarsanız ben sizin olduğunuzu anlarım. daha hoş olur.)

sevgiler.

miso dedi ki...

Sevgili Peri

Ben hazırlıkta hocayım. Yağmur hazırlık okuyacak mı? Geçebilir mi, yoksa geçmeyip bir yıl hazırlık okuma kararı verir mi? Ay, heyecanlandım birden. Neyse, geçse de geçmese de haberim olsun, geldiği anda beni bulsun. Ben sana bir ara mail atar gerekli bilgileri veririm. Bu arada proficiency 7 eylül cuma günü. Bu ilk oturumu. Bunu geçenler 11 eylül salı günü ikinci oturuma giriyorlar. Sonra da haber bekliyorlar.

yupppiii
Yaşasın Yağmur, yaşasın ODTU
Daha da yaşasın periiii

hehehehe

marruu

endiseliperi dedi ki...

teşekkür ederim miso:)
yağmur umarım okuyordur bunu. şu an tatilde, olmazsa ben arayıp söylerim. odtü'de bazı hocalarla bağlantıya geçip, okul hakkında bilgi almış yağmur. şimdikiler ne kadar kendilerine güvenli, ne medeni, ne ÇOk şeyler. ben yapamazdım böyle bir şeyi. yağmur bursa anadolu lisesi mezunu ve her şeyde olduğu gibi ingilizce'si de iyidir ama belli olmaz.

teşekkürler miso'cuğum. belki bir ara ben de gelirim ankara'ya:p

sevgiler, öpücükler.

endiseliperi dedi ki...

sevgili müzmin bey, size yanıt vermekte geciktim çok başka nedenlerle. siyasete hiç bulaşmayalım, derim.

ancak, doğu sınırımızı doğu'dan başlayıp kuzeyden mersin'e kadar dolaşma fikrine sıcak bakmadım. bu, tuhaf bir karışım olur sanki. karadeniz kendi içinde çok hoş bir seçim. ege'de öyle. biz gelecek yıllarda güneydoğu'yu dolaşmayı düşünüyoruz ki mesela arada bana tadımlık bir ayder verin, istemem. midemi bozar, zihnimi bulandırır bu.

ben çocuk gibi bana olan şeyin size de olma ihtimali olduğunu düşünüyor bu seyehat hakkında biraz faha düşünmenizi öneriyorum. hatta bunca zamana dayanan sohbetsiz, sessiz dostluğumuza sığınarak size şunu önereceğim: trabzon'a kadar uçakla gelin. trabzon'da jip kiralayın ve işte dolaşın. bazı yerlerde insan daha çok kalmak istiyor. öncesinde bir gezi planı çıkarır ve ne olursa olsun ona sadık olmaya gayret ederseniz memnun kalacağınıza söz bile veriririm.

böyle işte. kendinize iyi bakın. sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

elektra duymadım. biz gittiğimizde sıcaktan yanıyordu. ne tuhaf, sen şimdi samsun'da yağmur var diyorsun, benim gözümde bir samsun fotoğrafı canlanıyor artık. seyahat etmek ne güzel:))

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

filiz,
biz kesin bir daha gideriz sinop'a. hatta üstümde öyle bir baskı oluştu ki biz sinop'ta yaşamaya da başlarız belki:))

ben o şarkıyı neden bilmem, hiç sevmem. çok ama çok sıkılırım. edip akbayram'ın şarkı söylemesi de sıkar beni. kupkuru ekmek lokmalarını boğazımdan geçirmeye çalışıyor gibi hissederim. canım sıkılır. neşe filan bırakmaz bende.

öyle işte.

sevgiler. ufaklığa öpücükler.

filiz dedi ki...

sevgili peri üzerinde ciddi bir baskı oluşturduk değil mi
...
:(
yani sonuçta gördüklerini yaşadıklarını yazıyorsun
öyle nedensiz bir gaza gelip şöyledir böyledir silsilesi yorumumla canını sıkmamışımdır umarım...

miso dedi ki...

pericim,
bana mail adresini yazar mısın lütfen? Hani Yağmur için detayları gönderebilmem için.

hemen yaz, lütfen, lütfen

marruu

endiseliperi dedi ki...

miso,
işte şu:
endiseliperi@yahoo.com

teşekkür ederim.