bora işyerinde sabahladığı için, yorgunluktan ölüyor olmalıydı; eh, bu nedenle doktora yalnız giderim sandım. bora telefon açıp geleceğini söylediğinde öyle sevindim ki. böyle şeyler çok romantik. yani ilişkide romantizm gözlerinizin içine bakıp, seni seviyorum, demesi değil pek, o da güzel de, romantizm, doktorun açıklamalarını yalnız başıma göğüslemeyeyim diye ne kadar yorgun olursa olsun gelmesi daha çok.
bütün gün hayalet gibiydim, hala da öyleyim. ne yapsam ben yapmıyor gibiyim. çantamı takside unutuyordum, bekleme salonunda beremi düşürmüşüm, elimdeki dosyalar orada burada, öyle dağınıktım ki yorgun bora sakince toparladı her şeyi. radyolojiden raporu alıp, doktorun katına çıktık. doktor, olağan hastalık özetini geçip, raporda bizim daha önce okuduğumuz şeyi, tekrar etti; evet selim huylu. yıllık, olağan kontroller yapılacak. aslında kırk yaş altı için mamografi gerekli bilde değilmiş. gelecek yıl sadece ultrason çektirmekle yetinmemiz bile yeterli olabilirmiş. çıkınca, "doktor ondan hoşlanmadığımızı anladı mı, sence?" dedim, "anlamıştır," dedi bora. "sadece ahlak eksikliği var."
eve geldik. pilav ve kemalpaşa tatlısı yapıyorum. kurufasulyeyi sabah yapmıştım. sabah köfte de yoğurdum, köfte ve patates püresi de yapacaktım ama hiç halim yok, tuhafım. tv izlemek bile fazla şu anki halime, düşünün.
hikayenin böyle bitmesi çok iyi oldu. iyice baymıştı bu hastalık mevzusu.
herkese tekrar tekrar teşekkürler.
Çarşamba, Ocak 30
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
25 yorum:
oh ne guzel haber. soyle bir derin nefes alip rahatlamissindir, omuzlarindaki o gerginligi atmissindir. cok sevindim.
bakma aslinda bu gibi deneyimler bile insana cok sey katiyor. hayatta gercekte neyin onemli oldugunu, ne sacma sapan seylere kafayi taktigimizi gosteriyor bize. tabi yine de kimsenin sagligin ve bizler icin nelerin onemli oldugunu bu gibi yollardan ogrenmemesini dilerim.
bu arada bora'ya da sevgiler, bu kadar dusunceli oldugu icin. yazik, o da korkmustur yahu... aman aman, neyse gecti gitti iste.
sevgiler pericimm.
geçmişler olsuuuun.
Yoktur canım kötü bişey desem de için için merakla bekliyormuşum. Habere çok sevindim, ailenizle birlikte güzel günler diliyorum.
sevgiler,
Neşe Bilgin
geçmişler olsun peri, sana da bora'ya da çok sevgiler.
En çok çocuklar adına sevindim:) Sevgiler
ailecek gözünüz aydın peri :) çok sevindim bir şey olmamasına.
İyi haberlerine çok sevindim.Şöyle neşeli bir yazıyla kutlayalım bunu:)
Sevgiler..
Çok sevindim. Hadi geçmiş olsun.
Devin
Gözün aydın!
:))
Geçmiş olsun!
Hepinize sevgiler.
:)
gecmis olsun sevgili peri...
oh be :) ne güzel bir haber bu...geçmiş olsun pericim.
peri peri, harikaaaaa:) gözünüz aydın.
Hakkaten güzel haber, kuru fasulye, kemal paşa tatlısı ile unutulur:) köfte ve patates de olsa fena olmazdı hani:) Bu arada romantizim için söylediklerin ne kadar doğru insan bir noktadan sonra mı yoksa belli bir yaştan sonra mı beklentisi değişiyor, romantizim arayışının içinde gözlerine bakıp seni seviyorum sanki yavan geliyor gibi, ya da eksik, yanında olmak, ihtiyacı olduğunu hissediyor olmak, herşeye rağmen,yorgunluk, iş, toplantı, vs,vs gene de desteğini hissetmesini sağlamak isteği gerçek romantizim belki de, ya da daha değerli bir davranış biçimi romantizimden, dün ulak filmine gittim adam, "dudaklar sussa bile kalbin yüz dili vardır" diyordu.
Geçmiş olsun Peri, endişesiz romantik günler diliyorum:)
sevgiler
peri geçmiş olsun çook...para konusu toplum hayatımızda çok yere girmemeli ama öyle iki yer var ki oralarda konusu bile olmamalı, bunlardan birisi sağlık sektörü, diğeri adalet...nice kedili, bora'lı, büyükanne olup torunlu, kitap devirmelere daha :)
Geçmiş olsun.:)
pericim,
geçmiş olsun, böyle endişeli günler olmasın bir daha hayatında.
sayfanın başına ne güzel resimler buluyorsun, bugünkü bisikletli olana bayıldım.
kemalpaşa yemeyeli cok uzun zaman oldu, ben de yapayım. biz bu ara bir de portakallı tahin helvasına sardırdık :) istiklal caddesi üzerindeki koska helvacısından alıyorum işten dönerken. balık gecelerinin vazgeçilmez tatlısı haline geldi. bi de geçen gün helvayı muz ve limon suyuyla ezip, güveç kaplarında fırına verdik. suflemsi süper bir tatlı oldu.
hep tatlılardan bahsedip iç baymayayım, bu ara turşulardan da turşu begeniyoruz :) beşiktaş'ta çarşı içindekinin erik ve pancar turşusu, beyoğlu balık pazarındakinin de salatalık turşusu (kornişon değil de daha uzun olanı) çok güzel. bir turşu bu kadar mı gevrek, çıtır çıtır ve lezzetli olur? bak yazarken canım istedi yine. karşıda kadıköy çarşısı'nda da güzel turşucular vardı diye hatırlıyorum.
haydi gideyim ben artık, yeme-içme faslını daha fazla uzatmadan :)
şu unutkanlık gibisi yok; hastalık hikayesinin üstünden de aylar geçmiş gibi hissediyorum:) ne güzel!
şimdi değişik konular var: mesela, bora bonsai yetiştirmek istiyor, bahar gelsin de bir bakalım. şimdi, bora'nun bulduğu bonsai bilgilerini okumakla yetiniyoruz. türkiye'nin ağaçları ve çalıları kitabımız var bir de, bahar gelince, o ağaçları bulup, yaprağını koparıp sayfasında kurutacağız. hem, bir tane de ağaç sitesi bile açabiliriz.
iki adet dikiş makinesi buldum, biri epey küçük,biri de orta boy. nitelikleri de boyutları oranında. şu arkadaki boş duvar var ya, hani çalışma masasının tam karşısında (başka da boş duvar kalmadı zaten. oraya da cd dolabı düşünüyorduk ama...), işte oraya, duvara menteşe ile tutturulmuş, kullanılmadığı zaman duvara yapışacak minik bir dikiş masası düşünüyorum. üstüne de kumaşları koyacağım bir raf. bir sürü renkli ip, düğme:) bir defter açıp, dikiş sözlüğü oluşturmaya başladım bile. umarım ısrar ettiğim ve yavaş da olsa geliştirdiğim bir hobi olur.
bir sürü film izledim. son olarak evdeki çizgi filmleri bitirdim. belki bir ara bahsederim. tüm kitaplara ara verip martin mystere'lere sardırmış durumdayım. uzun zamandır birikiyordu evde. hala bitmedi, akşam tekrar kargaya geri döndüm. eğer istersem, yazarım. istemezsem yazmam:)
daha süveterden bahsedeceğim, bitmek üzere olan battaniyenin fotoğrafını çekeceğim...
ben diyorum ki, akşama, köfte, püre, çoban salata ve kemalpaşa tatlısı var ya, bir de takımı tamamlamak için mercimek çorbası yapayım:) hadi. ben mutfağa gidiyorum.
hikayenin ana fikri neydi? hastalıktan uzak durmak, tedbirli olmak, geçmiş gitmişse de hemen unutmak lazımmış:)
bu arada, neolitik hanımcığım, öyle bir yazmışsın ki ağzımın suyu aktı yormunu okurken. yani turşu filan da pek sevmem ama, şu bahsettiğin büyük salatalık turşusunu biliyorum, hafif tatlımsı da olur onlar, köftenin yanında da iyi gider; belki bora kadıköy'den alır, dersem.
hepinizi öpüyor, kucaklıyorum, sevgilerimle.
Cok sevindim bu sona,gecmis olsun peri.
Sevgiler.
Çok sefgili peri,
bizim ofis diyarlarında internet yasaklandı. eve baglatayim dedim adsl, telekom 20 gündür internetimi açmadı! arıza varmış!
Bir şekilde bir delik açıp, fare gibi daldım internete, hemen kapayacağım şimdi. Ama geçmiş olsun diyeyim dedim gitmeden. Hep aklımdaydı çünkü..
Sevgiler!
Ohhhh...... Rahatladim yahu!!!! Hos, bu hikayenin iyi bitecegini tahmin ediyordum ama, yine de ustumden bir yuk kalkti. Bana ne oluyorsa!!! :oP Eziyeti ceken sendin.
Gectiiii!!!!!!!! :o)
www.elifsavas.com/blog
O ultrason-mamografi sıkıntısını ben de yaşamıştım. Neler hissettiğinizi az çok anlayan biri olarak, size can-ı gönlümden bir 'geçmişler olsun' demek istedim.
Mutluluğunuz, sevginiz, huzurunuz daim olsun.
Sevgili peri
Öncelikle geçmiş:(bir "geçmiş olsun"diyorum.Bağışla okudum ama ancak yazabildim.
Boranın süeterinin fotoğrafını istiyoruz(m)ayrıca.
Keyfin hiç eksilmesin:)
ne güzel son!
Gecmis olsun :)
geçmiş olsun sevgili peri....
çok çok teşekkürler. kucak dolusu sevgiler.
Yorum Gönder