(kampanya şartları: 'çocuk istismarını durdurun' sloganına ve -forumdan edinilebilecek- ilgili banner'a blogumuzda yer verip, çocukluğumuzdan hatırladığınız bir şarkı ve şu anda dinlediğimizde hissettirdiklerinden bahsetmek...)
erhaNBey mimlemiş beni.
bizim evde hep müzik vardı. bahsetmiştim, öncelikle annem kendiliğinden değil ama, istek üzerine hep türkü söylerdi. böylece ilk olarak karacaoğlan, dadaloğlu, aşık veysel vs dinlemişimdir. çok güzel türkülerdi ama, hiçbirini hatırlamıyorum şimdi. bir hafıza hastalığı çeken annemi arayıp sorsam, onu telaşlandırırım, dahası hatırlayamadığı için üzerim. kardeşim, müzikle ilgiliydi, sesi de çok güzeldi. bu türküleri annemden öğrenmişti kaybolup gitmesinler diye ama, o da intihar etti. o cephede durum böyle.
babam, içinde 'ayşe' geçen türkülerin hastasıydı. 'ayşemmm...' diye diye söylediği bir türkü vardı içtiği zamanlarda. çevremizdeki tüm ayşeler de babamın hoşlandığı gibi, sarışınımsı, balık etinde hatunlardı. annem, evet, esmer, ince uzun bir kadın.
ablam bir dönem, klasik müzik kasetleri alıp, "bundan sonra klasik müzik dinleyeceğiz akşam yemeklerinde" diye bir çıkış yapmıştı ama, kimdi, neydi onlar, hiç hatırlamıyorum.
evde plak çalındığını hatırlıyorum. dahası bayrak radyosu hep açık olurdu. annem, loş ve sanki daha serin odasında, yatağında arkası dönük yan dönmüş, elleri boylu boyunca uzanıp kalçasının üstünde, diğer eli yanağının altında, uzun, sıcak öğle sonrasında, pes perdeden türküler dinleyerek uyumayı severdi. ben ders çalışır ya da kitap okur olurdum. ev sessiz olur, arada sinek vızıldardı. bayrak radyosunda, halden anlar, komşumuzun kızı gibi samimi sesli sunucu hanım, istekte bulunanların isimlerini telaşsız sıralar; sonra, 'gel tezkere, gel tezkere..." diye esmeray şarkı söylemeye başlardı. ben istekte bulunanların seçtikleri şarkılara göre dertlerinin ne olduğunu bilirdim.
mim konusu gençlik olsaydı, hatırladığım bolca şarkı olurdu ama söz konusu çocukluk olunca öne çıkan bir şarkı, türkü yokmuş. geç çocukluk döneminde, kardeşimle nükhet duru'nun eski şarkılarını kim daha güzel söyleyecek diye yarıştığımızı hatırlıyorum. 'beni sarar melankoli' diye şarkı söylerken 9-10 yaşlarında olmalıyım. iskender doğan'ın kan ve gül şarkısını ve tüm ajda pekkan şarkılarını da çok severdim sonra.
çok ama çok küçükken benim uydurduğum ya da bir yerden duyup benimsediğim bir şarkı vardı. ismi 'ali' idi şarkının. ben emekleme zamanındayken, yaylada, arklardan birine kadar emekleyip suya düşmüşüm. ark, nehre (ya da çay) doğru hızla akıyormuş. neyse, beni ali isminde bir çocuk kurtarmış. bundan çok etkilenmişim. öyle olmalı ki, 'incirden düştüm kolum kırıldı, anneme gittim bana çok kızdı, babama gittim bana bağırdı, ali'ye gittim kolumu sardı' diye sürüp giden tatsız tuzsuz bir şarkı söyler olmuşum çocukken. hiç görmediğim bu ali'ye duyduğum romantik ilgi, esinlediği şarkı berbat olsa da bende bir erkek modeli yaratması açısından önemli:) elbette bu şarkıyı benden başka hiç kimse söylemediği için şimdi sağda solda duymuyorum da bazen zihnimde kendi çocuk sesimden dinliyorum:) hissettirdiği duygu mu? komik!
neolitik hanım'ı, gülçin'i, şule'yi, bora bilgin'i, celerone'u, butterfly'ı, biyonikkedi'yi, hüthüt kuşu elif'i, margot'yu ve de yazmak isteyen herkesi mimliyorum.
Cuma, Mart 21
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
Biyonikkedi burada :)
Sobeyi yazdığımda gelip haber verilecek Perimmmm.
Bugün çocuklarla ilgili bir afişin yazısını aktarmıştım, senin konuya denk düşmüş.
Sayfa başındaki afiş ne kadar açık, bir o kadar da açıklayıcı, net.
Ben bu incirden düşüp kolunu inciten çocuğun şarkısını hayal meyal hatırlıyorum. Bir mırıldanan olsa, bileceğim, sanki.
:))
Annem, babam hep calistiklari icin, ben de evde hep yalniz oldugumdan, FM Klasik dinlerdim butum gun. Annem evdeyken de o kanali dinlerdik. Babam genellikle evde olmadigindan, onu hatirlamiyorum. Ama fabrikasinda Fransiz, Italyan sarkicilari dinlerdi. Hala oyle sever. Cocukken de masanin etrafinda kosarak kantolar soylerdim. :o)
Ayy hemen yazmam lazım:))
"abdurrahman efendi; efendi
hapşuruktan geberdi.
allah rahmet eylesin; eylesin
mezarında muz yesin!"
TRT nin siyah beyaz döneminin piyanoyla tek tek çalınan açılış cıngılına uydurulmuş sözleriyle zihin açıcı bir şarkıydı.
Şimdi de düşününce TRT nin, altı grinin tonlarında çizgili, üstte fırdöndü gibi yuvarlakları olan, açılıştan 1-2 saat önce yayına verilen görüntüsü geliyor gözümün önüne.
Epeyce seyretmişim demek ki...
Bu arada afişteki adaptasyonu sadece çocuklara mı uygulamışlar?
Kampanya hintlilerin beyaz çocukları istismarına karşı değil, di mi?
ssbb'nin şarkısına bir versiyon da benden,
abdurrahman efendi; efendi
damdan düştü geberdi.
allah rahmet eylesin; eylesin
.........
ay, bu sonuncusu çok ayıp yaaa, yazamayacağım:)
Merhaba Peri,
Yazılarını döner dönmez bir solukta okudum, bana çok iyi geldi sabah çayımla beraber senin sayfanda gezinmek. Mimimi de aldım koydum cebime.
Sevgilerimi yolluyorum sana.
şimdi saint joseph'in bahçesinden geliyorum. off ne şahaneydi. kuşlar, ağaçlar, herkes... herkes gülümseyerek günaydın dedi bir kere, hatta öğrenciler bile. yoruldum biraz. evin tüm pencerelerini açtım. türk kahvesi yaptım. fındıklı un kurabiyesi ile fena olmadı.
mime katıldığınız/katılacağınız için teşekkür ederim. bora bey çok güldüm, gerçekten de çizimlerdeki hintli'nin anlamı ne, hiç bilmiyorum:)
sevgiler hepinize.
Elektra'nın söyleyemediğini ben de söyleyemeyceğim ama sonunda bir sakız çiğneme olayına girişiliyordu bizim mahallenin versiyonunda:)
Merhaba Peri.
Yazdım Pericim.
Bu mimi sevemedim ben,alerjim var nedense :/
Ama "Mim" midir doğrusu "sobe" mi?
Bir bilene sorayımda boşuna cırlamayayım :D ehiiiii
peri?
Yorum Gönder