Çarşamba, Kasım 11

gündüz düşleri

hatta birkaç kez kahvaltıdan önce
tam altı olanaksız şeye inanmışlığım vardır.
beyaz kraliçe-alis aynanın içinde



bir kitapçı dükkanımız olsun. adını ispinoz koyalım. kafeslerde kuşlarımız olsun (bora'nın planında akvaryum da var. ben istemiyorum). sabah girer girmez radyoyu açayım. onlar da ötmeye başlasın. sonra dükkanın ortasında kocaman bir masa olsun; dileyen kitabı orada incelesin. bir de mutfağım olsun. dükkanı açtıktana sonra, hamur yoğurmaya, mayalamaya ya da yumurtaları çırpmaya başlayayım. poğaça, kek, çörek, börek pişireyim. güzel güzel koksun dükkan. gelen müşterimiz masaya oturmuş kitabına dalmışken, fırından yeni çıkmış poğaça ile şöyle sağlam demlenmiş bir çay ikram edeyim. yaz akşamüstleri soğuk limonata hazırlayayım; buz gibi sürahiyi masaya bırakayım.


vaktim olursa, keçeden, pazenden, jarseden filan kitap kapları dikeyim; ketenlerin üstüne işleme yapayım. sevgili müşterim kitap kabında kayık mı ister, deniz feneri mi, yoksa ispinoz mu, ne isterse işte onu işleyeyim. "akif bey, yarına kadar işlerim ben. yarın bir uğrayıverip, alın," diyeyim. öyle şımartayım müşterilerimi.


diyelim, ayşegül hanım önerdiğim kitabı pek beğenmedi mi, kitap hakkında konuşalım. o çok sevdiğim paragrafı bulup okuyayım ona. bir zanaatçının, yaptığı ürünü övmesi gibi, kitabı öveyim ona.


bazen film izleyelim dükkanda. asayım afişi duvara: "pazar saat ikide, james ıvory'nin yönettiği, henry james'in kitabından uyarlanan, "avrupalılar" adlı filmi izleyeceğiz. o gün henry james kitapları %20 indirimli olacak."
onbeş günde bir vitrini değiştireyim. bazen polisiyeler, bazen çizgi romanlar, bazen klasikler,
bazen ingiliz edebiyatı, sonra rus edebiyatı...

akşam uykuya dalarken ayşegül hanım'ın hangi kitabı sevebileceğini düşüneyim, bu kez yanılmayayım.

43 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Bu kadar mı sahici bir düş olur?
Çok beğendim!
Hemen bir parçası olmak isterim.
:))

pommeler dedi ki...

çok sevdim çok
ben yeni nesil süpermarket gibi olan kitapçıları pek sevimsiz buluyorum
onun yerine hala yolumun üstünde falan olmasada
ezgi ye falan gitmeyi seviyorum

Delfina ; dedi ki...

Sen böyle anlatırken,mayalı poğaçanın tadına bakıp,etamin kaplı kitabıma dokundum bile..

Demek ki ispinoz yakında hem de çok yakında açılıyor...

Yoksa açıldı da ön süpriz midir bu pericim :)

tavsan dedi ki...

Bu dusun cok benzerinden benim ve yakin birkac arkadasimin da var(di). Kafe-kitapci seklinde bir mekan. Gezici kitapci/kutuphane duslerim de vardi ayrica bir zamanlar.
Film gosterimleri de harika fikirmis; benim aklima gelmemisti! Hele James Ivory! Avrupalilar'i izlemedim hem.
Yalniz kafeste kus isine karsiyim cunku kafes isine karsiyim. Kedi olsa mesela? (Hani acacaksaniz daimi musteri olmak isterim -gerci ne yazik ayni sehirde yasamiyoruz- ama simdiden belirteyim dedim)
Benim kocam da akvaryum-sever, akvaryumu olmus bir insan. Annemlerin evde de vardi ama benim ilgi alanimda degildi pek. Sanirim beraber yuzmedikten sonra baliklarla pek iletisim kuramiyorum. Deniz/okyans baliklari harika ama onlari da koca denizden alip kucucuk bir akvaryuma koymak ayip.
Kitap apagi fikri ise harika!
Gercketen ayni sehirde yasasak kesin daimi musteri olurdum; benim
sevecegim kitaplari da kesin bilirdin hem:)

Adsız dedi ki...

Ne şahane bir düş. Her an gerçek olacakmış gibi. Olsun ne olur.
Ülker

SERAP dedi ki...

Öyle bir kitapçı olsa internetten bir daha alışveriş etmem herhalde.Listemi yapar 2-3 ayda bir İstanbula'a gelirim.Gelirken de diğer müşteriler tatsın diye fındık falan getiririm.Belki bir köşeyede 2. el bölümü açarsınız.Evdeki kitapları getirir ,oraya bırakır,sonrada beğendiğimiz varsa bırakılanlardan bir tanesini alırız:)Hayali bile güzel.

neo dedi ki...

benim de "çıngıraklı kitapçı" hayalim vardır öteden beri. kapının üzerine minicik bir çıngırak asılıcak ki ben içerde kedilerle fala ilgileniyorsam, ya da sedirde ikindi şekerlemesi yapıyorsam haberim olsun.

serpil'in dediği gibi bir köşede kitap/film değiş tokuş köşesi de olsun olur mu? çok güzel bir hayal bu, inşallah gerçekleşir, o masanın etrafında senin pişirdiğin çörekleri yerken, ispinoz'u buraya yazdığın günü hatırlatırız birbirimize.

endiseliperi dedi ki...

ekmekçikız,
hayal kurmak da neticede bir zaman meselesi ve eh, biliyorsun ki bende bolca var. öyle ki ayrıntıları hesaplarken yorgun düştüğüm de oluyor. kuşların ve kuş kafeslerinden düşen yemlerin temizliği bir sorun mesela. yakında çalışan bir veteriner dostum olursa hiç fena olmayacak. ben tam da hamur yoğurmaya başlamışken çat kapı erkenci bir müşteri gelebilir, o halde ona nasıl yardım edebilirim mesela? evet evet ekmek makinası da kullanabilirim, ama sanki her şeyi ellerimle yapsam daha çok hoşuma gider. hesap işi için de rakamları seven bir ortağım olmalı. kendi hesaplarıma hiç güvenemem. bu işin bir parçası olman içimi çok rahatlatırdı doğrusu. hadi gel, başlayalım o zaman:))

endiseliperi dedi ki...

pommeler,
"bir mesajınız var" filmi geldi aklıma sen böyle diyince. aslında büyük küçük hiç bir kitapçıya karşı bir önyargım yok. küçükler çok iyidir, ama büyükler de iyidir. ben bu hayali, bir kıyı kasabasında ya da istanbul'un mahallemsi bir bölgesine yerleştirdim. kuzguncuk oluuur, emirgan oluuur, kadıköy'ün bir bölgesi oluuur, kazdağları'nda oluuur... bilmem ki, bakmak lazım:)

endiseliperi dedi ki...

yok be delfina'cığım, açılmadı. açılmış olsa size böyle mi haber verirdim? siteye gezgin sihirbazlar gibi gürültüyle girmiş, bir sürü tantana yapmış olurdum. ayrıca o kitap kaplarının işlenmesi konusunda senden mutlaka yardım isterdim:)

endiseliperi dedi ki...

tavşan'cığım,
gezici kitapçı hayalim yok. ben sabit olmayı seviyorum, hatta bir mezar kadar sabit olsun.

bu film gözterim hayalim hep vardı. hatta kitap işinden önce film gösteri işinin hayali kurmuşluğum vardı. eskiden teknoloji bu kadar ileri değilken, alternatifler kısıtlıyken film izlemek konusunda, sinema tutkunu olan küçük gruplar için evde izliyormuşsun gibi rahat bir ortamda, yani, kanepeler, koltuklar, minderler üstünde; çay, kahve, sigara içilerek film izlenebilen bir mekanımın olmasını hayal ederdim. hatta filmin senaryosunu filan da izleyicilere hediye edeyim, film sonrasında film hakkında konuşup tartışalım filan diye düşünürdüm.

ben akvaryumu sevmiyorum. hele kitapla birlikte öyle sulu bir ortam hayal edemiyorum. aslında kuş da yakınlık kurabildiğim bir canlı değil. ben sarılmak, kucaklaşmak isterim hayvanla. böyle de olsa kuş çok güzel bir yaratık, tüylerinin rengi, sesleriyle filan. öylece bakakalıyorum onlara. kediden hiç bahsetmedim, çünkü tina hayatımda zaten var ve hep olacak, diye hesap ediyorum:)deniz konusundaysa, içinde olmaktansa dışında kalmayı tercih ettiğim bir yer orası. çok geniş ve çok dar yerlerden hoşlanmıyorum. hem deniz, ne bileyim, ıslanırsın filan, bırrr:)

seveceğin kitapları bilirdim! biliyorum! gel sen!

endiseliperi dedi ki...

ülker, ülker'ciğim ne yürekten dilemişsin öyle:) çok teşekkür ederim. kader, benim sesimi pek cılız bulmuş olsa da senin bu güçlü sesine kayıtsız kalamazmış gibi hissettim.

teşekkür ederim. çoook!

endiseliperi dedi ki...

fındık çok iyi olur, serap. ben burayı, nasıl desem, bereketli kokulu bir dünya olarak hayal ettim. bir köşede sepet içinde elma olsun, kocaman bir tabakta kıracağı ile birlikte ceviz beklesin, tütsü yansın, çay fokurdasın, kek kabarsın, kuşlar ötsün... ve evet, fındığımızı da sen getirirsin, çok güzel olur. sen bana gelmeden önce listeni gönderirsin. ben kitaplarını hazırlarım, içinde okuduklarım varsa eğer, o kitabın arasına bir mektup yazıp koyarım senin için. sürpriz olur senin için. ben en çok neyi sevdiysem kitapta... belki arasına çiçek koyup kuruturum senin için, olmaz mı?:)

ikinci el kitaplar da olabilir elbette. dükkanın dışında bu ikinci el kitaplar konusu açılınca, aklıma ne geldi dersin?lawrence block'un bernie rhodenbarr serisi. bir oku bak, ne demek istediğimi anlayacaksın. sen getir bi bakalım eski kitaplarına:)

endiseliperi dedi ki...

veee neo'cuğum, tatlı neo:) dükkanın kapısına senin için çıngırak da asarız, içeride ikindi şekerlemesi yaparsın, üstünü örterim... badem'le tina'yla kıvrım kıvrım uyursunuz.

ne oldu, biliyor musun? ben, sen diyince şu, ailem ve öteki hayvanlar kitabını çıkarttım ya kütüphaneden, okumaya dalmışım. ama istiyorum ki senden sonra ya da aynı zamanda okuyalım. kitap çok şeker. ama istiyorum ki aynı zamanda, aynı gün yazalım. hmmm?

Oya Kayacan dedi ki...

Ben de her gün kapıdan şöyle bir uğrar, kuşlar dolayısıyla içeri alınmayıp kapıda kalan kedi köpekleri besler, içerden gelecek 'uğurlar olsun' sözcüklerini alır giderim. (Haaaa uçuş serbest değil mi ;) Ben de kafeste kuş sevmem de :()

endiseliperi dedi ki...

ne demek, öyle kapıdan uğramakla olmaz, oya hanım. içeride de tina ve badem olacak zaten. şimdi ben sanıyorum ki bu kuşlar (mesala bizim kuş) doğada yaşayamaz, kafeste rahat ederler, filan. bizim kuş uçamıyor bile. kafesini temizlemek için çıkardığımda yürüyor evin içinde. ben de peşinde:) ama eğer hoşlanmadıysanız kuşların kafeste olmasından tümden vazgeçtim, gitti. evet evet, mutlu olmazlarsa hiç olmaz. hem, siz gelmezseniz hiç olmaz.

seviyorum sizi.

Nur dedi ki...

Hayallerimden birisi çok güzel alınmış kaleme. Bir başkasıyla aynı hayali paylaştığını öğrenmek ne güzel! Dilerim gerçekleşir hayalin, en azından yazıya dökmüşsün,hani derler ya hayallerinizi hedefe dönüştürmek için bir kenara yazın diye..

Adsız dedi ki...

Benim duslerime benziyor. :o)))))

www.elifsavas.com/blog

sardunya dedi ki...

siyah bombeli ferforje demirli pencerenin onundeki sardunya olsam. hic su veya gunes istemem. arada kitap oku yanimda yeter.

endiseliperi dedi ki...

aa, elif, tam, şimdi sendeydim:) hoşgeldin, çok özlemişim seni. bu sanki senin için yavaş, çok yavaş bir düş:) yani belki 80 yaşında filan böyle bir işe hem de müthiş bir enerjiyle başlarmışsın gibi, geliyor bana, ki o zaman bile yapmakta olduğun ellialtı tane daha meşguliyet olurmuş gibi:))

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

nur, teşekkür ederim ve evet, dilerim gerçekleşir.

istediğin bir şeyi yazıya dökmek, hedefini belirlemek filan dedin ya, belki şu ağaca asılan dilek kağıtları da bunu ifade ediyordur. bizim dairenin girişinde bir sürü çiçek var evsahibin. bazı çiçeklere kurdelelerle dilekler yazılıp, asılmıştı. ben de bugün yazıp asayım o dilek çiçeğine. ama birisi okur, diye endişeleniyorum. rusça yazacağım.

haa bir de şey var. sigarayı bırakmaya çalışırken filan mesela, sigaradan neden hoşlanmadığını, sana ne zarar verdiğini düşünüyorsan, hepsini yazmalısın. evet, hepimiz biliyoruz zararlarını ama, yine de yazmalısın işte.

hmmm böyle işte. bugün hava çok güzel istanbul'da. güneşli, hafif sisli. ankara'da nasıl?

endiseliperi dedi ki...

deniz'ciğim gelmiş:)) şöyle bir sarılayım, sarılayım önce. tamam, seni pencere önüne yerleştiririm önce, belki kuzine filan da olur dükkanda, karşısına otur. durum böyleyken sana ben, kırlangıç ile tekir kedi'yi okurum. sen gülümsersin... gülümsersin... aa bir de bakmışım, uyumuşsun.

sahip olduğum bütün güneş ışıkları ve su senin de. kendine iyi bak. öpüyorum çok.

neo dedi ki...

tatlı peri :)

süper fikir! ama senin yazı biraz bekleyebilir mi o zaman? başka bir kitaba başlamış bulundum, iki kitabı aynı zamanlarda okuyamıyorum, kafam karışıyor :) elimdekini bitireyim, hemen ailem ve öteki hayvanlar'a başlayayım. ankara'ya gidiyorum haftasonu, yollarda okurum elimdekini cabuk biter.

bakalım sen neleri alıntılayacaksın ben neleri? ay cok heyecanlı :)

Handan dedi ki...

ben bunun mutfak hayalini yazmıştım... kedili murfaklar geliyor margot var son anda tijen geliyor

şimdi yazının linkini arayıp bulamayacağım zira 22 sene önceki ilkoklul 3 orta son birlikte okuduğumz bir arkadaşımın evinde konuğum aradan 20 artı sene geçtikten sonra saat 04.07

son iki bira hala daha sarhoj olamıyorum anılar anılar anılar yakamı bırakmıyr

gülçin dedi ki...

bir pazartesi günü, yeni bir haftaya başlarken içime doldurduğun umut ve yüzüme değdirdiğin gülümseme için çok teşekkürler. hayatıma dokunduğun için çok mutluyum, sevgiler.

canan dedi ki...

şu fotoğrafdaki dükkan harika. Dükkanımı açtım. Ama bir türlü şu kafamdaki fotoğraf gibi işleri yoluna koyamadım. Ne güzel yazmışsın. Bana cesaret verdin. Yolun Kadıköy'e sık düşüyor ya bize bir uğrasan. Biraz fikir versen.

endiseliperi dedi ki...

bi saniye. geliyorum.

nalan dedi ki...

bu kadar güzel bir hayali okuduğumda mutlaka içimden küfür etmek geliyor. şimdiye kadar nasıl yukarıdaki beni bi şimşekle çarpmadı zaten hayret.
bu kadar güzel fikirleri, bu kadar İYİ niyetleri olanların niye hayalleri kolayca,şıp diye olmaz da ne kadar kroyum emme para bende diyenler parmak şaklatsa gerçek olur her bir istedikleri.
gene darlandım ben, geliyo şimşek yukardan.

Adsız dedi ki...

Yok yok, kitaplarin arasinda yavaslik mi olur? Insan bin tane kitabin arasinda ne kadar hiperaktif olsa yetismez ki! Benim nefesim yetismez dogrusu! Belki 80 yasinda, lazim olan kendine guveni edinirim de kitap dukkanimi acarim. Belki birlikte acariz. :o)

www.elifsavas.com/blog

endiseliperi dedi ki...

neo'cuğum benim, çok iyi oldu bu iş. ne yapsak acaba, şöyle münazara havasında sen bu kitap niçin tatlı bir kitap onu, ben de niçin tatsız bir kitap onu mu yazsam? hani renk olsun, diye. bakalım. kafamıza nasıl eserse öyle yaparız. hem ben okuyamadım birkaç gündür. devam ederim.

öpüyorum çok.

endiseliperi dedi ki...

handan, öpüyorum seni. orta üçten başladıysa anı sohbeti, epey uzun sürmüştür. sağlığına, keyifli günlere kaldırıyorum ben de kadehi. şerefe!

endiseliperi dedi ki...

canım gülçin,
ayıp ediyorsun, asıl sen o güzel maillerinle hep, hep neşelendirdin beni.

benden de sana teşekkürler!

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

canan, oluuur, uğrarım tabii. belki daha önce de uğramışımdır. ama dükkanın adı, adresi ne acaba? çok hoşuma gider sana gelmek.

zamanla oturur her şey, sıkma canını.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

ooo kızmaca yok, nalan. ablam beni çok güldürür. son karşılaştığımızda, dedi ki, kadınlar "kısmet" der, ortama anlamlı bir sükunet dolar ya, bazen öyle demek lazım, "kısmet..."

:)ayrıca her işte bir hayır vardır... belki hayır beklediğin yerden şer gelecektir... tamam tamam, ama bunu sen istedin. yukarıdaki benim burnumu sürtüyor epeydir. hani çok da değil de beni adam edecek kadar, diyeyim. şükretmeyi, yetinmeyi öğreneceğim kadar, diyeyim. aramızda tatlı bir ilişki var, anlayacağın:)hah, ne diyorduk; "kısmet, nalan'cığım..." :)

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

ooo ne güzel olur, elif ya, gel sen. ama diyorum ki, kitabın kendisi değil de kitap işi neticede günlerini ezberlenmiş adımlarla geçireceğin bir iş. o açıdan senin o güzel, gür nefesin için daha fazlası lazım sanki. ve kendine güven konusunda bi gram eksik bir şey görmüyorum sende. yaparsın! istediğin her şeyi yaparsın sen.

sevgiler.

canan dedi ki...

Belki de uğramışsındır. Kadıköy'e geliyorsun ya hatta Kadıköy'de oturuyordun eskiden. Bizim dükkan daha çok yeni. Eskiden sanatçılar sokağındaydık. Bazen Bakıyorum Peri'midir acaba diyorum. Şifa hastanesinin üstünde solda Moda kafenin yanındaki bakkalla sırt sırtayız. Ada, bizim dükkanın ismi. Oğlumun adı. Tabelamız yok henüz. Salı ve perşembleri gidebiliyorum sadece. İşte böyle.

endiseliperi dedi ki...

hmmm... yok gelmedim oraya, canan. ama gelirim. arçil'i şifa hastanesine götürüyorum nedense. memnun kaldığım bir yer değil pek aslında. yakında kontrole götüreceğim onu, ama bir cumartesi olacak bu muhtemelen. ama ben özellikle bir salı ya da perşembe günü uğrarım sana.

ada'yı öperim. seni de. görüşmek üzere, sevgiler.

SERAP dedi ki...

Peri ;

Kütüphanedeki Hırsız'ı ile başlasam olur mu?

endiseliperi dedi ki...

olmaz mııı! çok iyi olur. ben o kitabı okumadım sanırım. ama lawrence block bu seride kahramanı ne yapıp ediyorsa birbir anlatır. insan hiç sıkılmaz okurken. ben bu hırsızı çok severim. block'un matthew scudder serisindeki dedektifi de fena değildir, ama ara sıra hoşlanmadığım bir edası olur onun.

öpüyorum çok ve sevgiler.

dgül dedi ki...

Peri'ciğimmm; aslında uğradım sana yine hep, ara ara ve herşeye rağmen yine gülümseyerek okudum yazılarını, özleyerek... Not düşemedim ama sana, hayatın peşpeşe servis ettiği tatsızlıklar münasebetiyle, konuşacak dermanım da olmadığından... Neyse işte, geçti umuyorum ki çoğunluğu. Buradayım yine, hep olacağım gibi... Hayallerine çok aşina hissettim ben de kendimi. Sanki, bir türlü yaklaşamadığım emeklilik günlerim hakkında kurduğum, ama derme çatma olup, bir türlü de düzene koyamadığım hayallerimin çok güzelce derlenip dile getirilmişi gibi... Yazın geçici görev için Foça'da iken bu anlattığını andıran mekanlar vardı, öğlen vakitlerini geçirmekten çok hoşlandığım. Ve benden önce dile getirildiği gibi ikinci el ve hatta sırf okunsun diye ücretsiz takdim edilen kitaplar da vardı orada. Çok keyifliydi. Aceba diyorum, senin hayal, sabreder mi azıcık daha, ya da gün gelip de ben; nail olursam emeklilik sıfatına, ve temelli gelebilirsem İstanbul'a; yanında bir eleman misali, hiç olmadı kedi misali bulunabilir miyim mekanın bir köşeciğinde?... Hesaptan anlarım elbette, o iş de olur ve hatta veteriner sorunumuzu da eşim vasıtasıyla aile içinde çözmüş oluruz filan... İyi ki böylesi bir hayal kurmuşsun Peri'ciğim, bak bizlerin de nice hayalleri dökülüverdi kuytularından... Hayallerin gerçek olsun Peri'ciğim, iyi ki varsın...

endiseliperi dedi ki...

canım dgül'cüğüm,
ben de seni merak ediyordum; hele şu hayal yazısının tam da sana göre olduğunu tahmin ediyordum. umarım dertler çabucak geçer gider. canını çok sıkma olur mu? herkesin birçok derdi var işte. ben de ne zamandır bir sorunla uğraşıp duruyorum. bitsin gitsin de öyle yazayım, diyorum.

benim hayal, bekler. sen hiç merak etme. gerçekleşir mi, hiç bilmiyorum, ama diyelim ki oldu, sen her halinle, nasıl gelmek istersen öyle gelirsin.

foça ne güzel bir yerdir. şimdi sen der demez, çılgın bir mavi çarpttı gözlerime. çok severim foça'yı. biz belki bu yaz kıbrıs'a gideceğiz. eğer bir fırsatını bulursak foça'ya da gideriz belki. anlattığın yerleri görürüm.

canım, n'olur sıkma canını. öperim seni çok ve kucak dolusu sevgiler.

Bocuruk dedi ki...

Ahhh, ahhh, benim hayalime ne de çok benziyor. Ayşegül hanımın yerinde olabilmek bile güzel bir hayal bence. Keşke böyle yerler böyle satıcılar olsa...
Sevgilerimle...

endiseliperi dedi ki...

sevgili bocuruk hanım,
bir yemek bloğu yazarının ziyaretime gelmesi kadar beni ne sevindirir! ben ara sıra ziyaretinize geliyor, o güzel yemeklerinizi yapmayı deniyordum. evet! tepside içli köfteyi iki kez denedim, olmadı. ama evde benden başka içli köfteye itibar eden de yok zaten. geçen gün onun analı kızlı versiyonunu yaptım. biliyorsunuz, ne zahmetli bir yemek, üstelik çok da şık duruyor tabakta. bizimkiler nezaketle tabaklarını bitirdiler, ama bir daha yapmamı istediler mi? hayır! ama bu beni durduracak mı? buna da hayır! çünkü içli köfte yapmayı becermek, yapıp ikram etmek annemin dile getirmediği bir vasiyetidir. bir hanım, içli köfte yapmayı bilmiyorsa, ne yaparsa yapsın boştur, anneme göre:) annem kadar güzel yapamıyorum, hamurunu öyle incecik ve kocaman açamıyorum, üstelik onun gibi ince bulgura un koymadan hiç beceremiyorum. olsun, yine de yapmıyor muyum! yine de annemi düşünerek bir geleneği sürdürme çabası içinde değil miyim! öyleyse gerisi boş. içli köfteyi yapacağım ve herkes de tabağındakileri bitirecek, işte o kadar!

bu arada madem ki bu kadar insanın hayali bu, hep birlikte, hep birlikte yaparız belki bir şeyler, olmaz mı? çok güzel olur bence.

sevgiler.