Çarşamba, Ocak 6

aşkın çarşambası


aşk, gelip yerleşmiş. yeri hazırmış, bekleniyormuş. ama nasıl, ne zaman gelmiş, nasıl olup da tüm zihnini ele geçirip onu kapsamış, hatırlamıyorsun. zihninin çalışma düzeneğinin tüm kodlarına sızıp, onu işgal etmiş, şifrelerini değiştirmiş, fark etmemişsin. neyi yapsan, neyi düşünsen, neye baksan, neye karar versen artık, bu istilacının onayından geçmek zorunda. bilincini kaybetmişsin, ama bambaşka, yabancı bir bilince tabisin sanki. teslim bayrağını çekmekten başka çare yok. işte bu an, itiraf anı; kendini karşına alıp üst düzeyde bir toplantı yapma zamanı. bir alarm gibi yanıp sönen, bir uyarı çanı gibi sesini yükselten şu şeyi, şu acayip sözcüğü apaçık kendine itiraf etmek gerek:aşk! burada! senin başında! başka itiraf toplantıları da olacak, ama en önemlisi bu.

bedeninse parça parça acı içinde. merkezini kaybetmiş. bozulmuş, parçalara bölünmüş, her parçası bambaşka bir acıyı tarif eden beden makine gıcırtıyla işine devam etmek ister; alev alev iç çekip, olur olmadık zamanda acıyla inler. zihin, yavaş çekimde, uyuşmuş, sessiz, kımıltısız, durgun beklerken; bedenin bir hız, bir aciliyet hali ile kaybettiği merkezini bulmaya, bir bütün hale gelmeye çalışır. adresi bilir; yeryüzünün milyonlarca bedeni arasında, kendi bütünlüğünü sağlayacağı bu merkezin sadece bir bedende olduğuna emindir, bir telaşla çırpınır, çırpınır.

not: masumiyet müzesi s. 287'de öylece bekliyor beni. yavaş.

1 yorum:

kacakkova dedi ki...

peri, seni seviyorum