Salı, Ocak 5

salı aşkı









masumiyet müzesini okumaya devam ediyorum ve aklımda hep aşk var. aşk, o an, yani aşkın tam da içindeyken ifade edilmeye çalışıldığında, içinde duyduğun şeyi ifade eden sözler ne sığ görünür başkasına. defalarca söylene söylene ezberlenmiş, artık neredeyse gülünç hale gelmiş sözler aşık için ne tatlıdır. başka bir dil, başka sözcükler bulmak istersin, fayda etmez. çaresiz, bir mıknatısa hızla çekilen demir tozları gibi diline üşüşen o sözcüklere sığınırsın. aşk için o an böyledir dil. ama aşk geçince işlenmiş, zeki, daha rafine sözler bulmak kolaylaşır. geçenlerde cansever'in bir şiirinde de farkettim, fırtına geçtikten, her şey yatıştıktan sonra, asıl o zaman fırtınayı yaşar gemiciler, gibi bir şey diyordu. işte böyle, aşkı akıllı uslu, güçlü kavramlarla anlatmak istersen, onun geçtiği zamanı beklemen gerekir.

aşıklar güzel insanlardır. güzel olmaya çalışan. içleri iyilikle dolup taşan. aşık sanır ki çünkü, sevgilisi bir tanrı gibi izliyor onu, aklından geçeni okuyor. bu nedenle aklına gelen çirkin bir düşünceyi bile hemen kovalar. güzel şeyler düşünür, güzel olmak ister, bu onun tanrı-sevgiliye ibadet şeklidir. tanrı-sevgiliyle aşık arasına kimse giremez. derler ki aşk iki kişiliktir, üç kişiliktir, kişiliksizdir... bana kalırsa aslında aşk tek kişiliktir. senin içinde olup biten bir meseledir. sana dairdir. aşık olunanı bile fazla ilgilendirmez. tek kişilik bir maceradır. hücresinde ibadet eden mutlu ermişler gibi içinde büyüttüğün aşk ile güzelleştiğin bir ibadet.


peki. masumiyet müzesini okumaya devam. elimden geldiğince ağırdan almaya çalışıyorum, ama ne yazık, bitecek. olabildiğince uzun tutacağım bu okumayı.

1 yorum:

tavsan dedi ki...

Kisacik yazicam simdi cok zamanim yok ama demeden de gitmek istemedim. Vavien'i izledim bugun sinemada; saf -boyle bayaga sapsal saf- bir cesit ask vardi orada ve Binnur Kaya yine muhtesemdi hem filmde oynadigi karakter hem de onu canlandirisi baglaminda.
Bir de, sevgili Endiseli Peri yazdi diye; sen yazdin diye baskaca da bir arastirma yapmadan gittim bugun Hasan Ali Toptas'in iki romanini aldim: Sonsuzluga Nokta ve Uykularin Dogusu. Aklimda Golgesizler'i almak vardi sen ovdun diye hatirladigimdan ama elim bunlara gitti arka kapaktaki kitaptan alinti cumlelerden dolayi. Hatta bir ara dedim 'keske Endiseli Peri'nin telefonu olsaydi da arayip fikrini srsaydim hangisini alayim diye':) Bakalim, donunce en yakin firsatta okumaya baslayacagim.
Belki bir gun Orhan Pamuk okumaya baslarim Kara Kitap'la sonra da Masumiyet Muzesi'ni okurum sen bu kadar yazdin diye yine. Hem insanin bir kitabi sevmesi icin yazarini da sevmesi sart degil, degil mi?
Oper sarilirim.