Perşembe, Nisan 22

aynştayn mısınız, nesiniz peri hanım?

çok utanıyorum... mesele çamaşır makinası. size şunu diyeyim; servisi aramaya çekinmeyin. telefona uğur çıktı. ben bazen çok hızlı konuşurum. heyecanlanınca özellikle. ve hele telefonda heyecanlanmışsam ne dediğim pek anlaşılmaz. işte heyecandan daha da bozulan vurgularla telefonda durumu anlattım, uğur beni sakince dinledi, anladı. önce makinanın kod numarasını filan aldı, sonra sorunun ne olduğunu birlikte anlamaya çalıştık. uğur dedi ki, "makinanızın sıkma iptal tuşuna basmış olabilirsiniz." "aa elbette dedim. bu çok mümkün. çok teşekkür ederim!" "acele etmeyin,"dedi uğur gene sakin, "eğer onda sorun yoksa makinanızın sağ ya da sol tarafında bir düğme olacak, onu çevirin, belki içine ataç, bozuk para kaçmış olabilir." "elbette, elbette bu çok mümkün olabilir," dedim, arçil'in ceplerinden düşebilecek şeyleri düşünerek..." "eğer sorunu halledemezseniz yine arayın bizi," dedi. minnet ve şükran duyguları içinde kapattım telefonu.

banyoya gidip battaniyeyi makinanın içine koydum. a-haaa sıkma iptal tuşuna basmışım meğerse. uğur ne kadar da haklıymış. makinayı çalıştırdım. ı-ıh... yok, çalışmıyor. fiş prize takılı değilmiş meğer:) dikkat edin, bu aletler elektrikle çalışıyor:):)

-aynştayn mısınız, nesiniz peri hanım?-

:)

battaniye yıkandı, çok güzel sıkılmış. astım şimdi terasa, kuruyor. hava ne güzel. keşke biraz da pofuduk bulut olsaydı gökte. markete gideceğim. bu akşam yemek için, salatamsı, eğlenceli şeyler yapmak istiyorum. hah, bir de portakal ağacı'nda şimdi gördüğüm poğaçalardan yapacağım, buzluğa koyacağım. sabah içine bir şeyler koyup arçil için küçük sandiviçler yapacağım.

sabah aslı'cığım, canım arkadaşım, her sorunuma pratik çözümler üretir ya, reha'nın kitaplarını nadirkitaplar.com sitesinde bulmuş, "ordan sipariş ver," dedi. girdim siteye... aa hepsi var kitapların. verdim siparişi.

-peri hanım, yani şu şaşkın, dalgın, beceriksiz halinizle yaşamayı nasıl beceriyorsunuz, hayret doğrusu.-

:)

müzik dinleyelim şimdi.
arçil bir kaç gündür alan jackson'ın 'hard hat and a hammer' parçasını dinliyor. sert metal müzikler dinleyen arçil'e bu durum kendisi için bile inanılmaz geliyor. "elimde değil," diyor, "adamı jay leno show'da gördüğümden beri günde bir kaç kere dinlemek istiyorum bu şarkısını nedense."



"sevdin mi?" diye sordu. "country müzik beni hüzünlendirir," dedim. "üniversitede okurken kaldığım şu kapıcı dairesinde hani, mavi, minik hoparlörlü walkman'den the nothing hillbillies dinlerdim. ne zaman bu tarz bir müzik duysam kederle sızlar içim."