şu an deli gibi korkuyorum. geç bir saatti yatağa yattığımda ya, uykum yoktu yine. oscar wilde'ın canterville hortlağı hikayesini okuyup bitirdim. çok eğlenceli, çok komik, anlatırım size sonra. hortlak var ama çok matrak, ingiltere'nin eski bir evinde, onurlu bir şekilde hortlaklık yapıp milleti korkuturken, tipik amerikalı bir ailenin o eve taşınmasıyla tüm haysiyeti yerle bir oluyor.
neyse, su almamışım. mutfağa gidip, ışığı açtım, camdan baktım, korkunç, sis içinde, ormana yer yer lambalar yerleştirmişlerdi, sisin arasında donuk donuk parlayışları kanınızı donduruyor. ne yapacağımı bilemedim. perdeleri sıkıca kapadım, ışıkları yaktım, bilgisayarı açtım, sana yazıyorum: korkuyorum.
şimdi yatacağım. sanırım ışığı kapamayacağım, gözlüklerimi de çıkarmayacağım. bu ileri miyop gözlerle odanın içinde her şey hiç tekinsiz kıpırdayabilir. karnıma sancılar giriyor. saçma olduğunu biliyorum, ama korkmaktan kendimi alamıyorum.
Salı, Haziran 8
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Bir benzerini Truman Capote'nin Soğukkanlılıkla romanını okurken yaşamıştım. Gerçi yıllar yıllar önceydi, İngilizcesi de kasmıştı. Ancak o yaz sıcağında pencere kapı her yeri sıkı sıkı kapatmıştım korkudan. Alnımdan suratımdan hem soğuk korku terleri hem de tıkılı kalıp pişmenin sıcak terleri karışmış bir şekilde akıyordu. Katiller öldürüyor öldürüyordu. Sebepsizce. Grrrrr çok fena çok.
ben de yazın okudum o kitabı! evet korkunçtu. sebepsiz öldürülmek, ölmek ne korkunç... hiç değilse bir dava uğruna, inandığın bir şey uğruna ölsen. bazı hastalıklar da öyle. sebepsiz gelir bulur, öldürür seni. niye dersin, niye ya? ama işte grip olsun, başağrısı olsun sevimli şeyler, üşütmüşsün, biraz uykusuz kalmışsın, o yüzden hastalanmışsın. sebep sonuç belli yani.
yani Yİ, sebepli ölmek ve yaşamaya geldik dayandık o halde. neden yaşamalı ya da neden ölmeliyiz? (öhöm)bu karmakarışık yumağı çözdüğümüzde kendimize çok güzel süveter örebiliriz.
konuşuyorum öyle yahu, boşverin beni.
sevgiler.
Yorum Gönder