ayna filminde bir düş sahnesinden.
döndüğümden beri rüyalarımda hep kasabamız. annem, babam, kardeşlerim... sanki yeniden çocuğum. karmaşa, hep karmaşa. bavullar toplanıyor, dönüş hazırlığındayım ve asma katlı geniş gemi salonları gibi otobüslerle dönecekmişim. sonra yemekler, içmekler, nükteli konuşmalar... sınav telaşı var hep, çalışmamışım hiç, haberim de yok. sonra kediler, tuhaf yüzlü kediler... ailem, onlar, tutarlı, anlamlı bir kurgunun içindeler de ben hep yabancıyım ve ne olup bittiğini hiç anlamıyorum.
neyse.
bu gece rüzgar perdeleri havalandırıp odaya doluyor, prenses yatağımdaki cibinliğin tüllerini savuruyor. yarın arçil'in doğumgünü ve ilk kez bu yıl ada'ya, babası için yapılacak törene gitmeyecek. öyle karar verdi. böyle olunca, işte her şey böyle olunca tarkovski'nin ayna filmini izledim. tarkovski'nin, taa üniversitedeyken okuduğum mühürlenmiş zaman kitabını tekrar okumalı, filmlerini tekrar izlemeliyim kesinlikle. gerçi şu anda gündemde fena halde conrad var ve ona bulanmış durumdayım. çok seviyorum conrad'ı. kütüphanemi tekrar oluşturmak için yeni bir disiplin geliştiriyorum. conrad okuyorum ya mesela bugünlerde, kitabı alıp, okuyup, kütüphanede, dostoyevski'nin yanındaki yerine koyuyor, sonra diğer kitabını satın alıp okuyorum. conrad'ın yanına faulkner'ların eksiklerini alacağım. faulkner'ın sadece muhteşem, döşeğimde ölürken kitabını yeniden okuyacağım. sonra sanırım sırada kafka'nın eksiklerini tamamlamak var.
bugünlerde epey içedönük bir haldeyim. biliyorsunuz işte, derin, derin bir hasret ağırlaştırıyor ruh halimi. iyiyim ama genel olarak. arçil'lin geleceği ile ilgili bazı planlar yapıp, onu uygulamaya geçiriyoruz. tina hanım'ın keyfi yerinde. şu karıncalar tabağına ulaşmasa daha mutlu olacak. ama tina'ya zarar verir diye karınca zehiri kullanamıyorum. sirkeli bezler de karıncaları uzak tutmaya hiç yetmiyor. bir yandan da komikler çok. mesela tezgahın üstünde bir kaşığa toplanmışlar. tezgaha sertçe vuruyorum. hepsi bir anda dağılıp, ipince sıraya giripi aşağıya, yuvalarına gidiyorlar.
hmmm...
rüzgar öyle nefis ki. şu şiir ayna filminde geçiyor. tarkovski'nin babasının şiiri ve filmde okuyan da onun sesi. ne kadar güzel.
-canım, sen de çok seversin bu şiiri. bir oku bakalım. senin için...-
“buluşmalarımızın her anını
bir mucize gibi coşkuyla kutlardık
yeryüzünde yalnız biz vardık
sen bir kuş kanadından daha hafif ve inceydin
bir hayal gibi, merdivenleri uçarak
yağmurlarla ıslanmış
leylakların arasından geçirip,
aynanın ötesindeki ülkene götürürdün beni."
arseni tarkovski
6 yorum:
Gece indiğinde bana bűyűk şeref bahşedilir ve tapınağın kapıları açılarak karanlıkta parlar ve yavaşça secde ederdi çıplaklığın. Ve ben uyanarak tanrı kutsasın diye fısıldardım. Ve bu kutsamanın cűretkarlığının tadını yaşardım. Sen uyurdun ve mavi gőkyűzűnűn kapılarını çalardın rűyanda. Vűcudunsa yatağın içinde dokunulmazlığının sıcaklığı ve buğusuyla hareketsizdi ve kirpiklerin de ellerin de őyle. Sıcaktı.
Irmakların nabzı kristal űzerinde atar, dağlar tűter ve denizden serpintiler gelir. Sense avcunda tutardın o kristal kűreyi. Bir tacın içinde uyurdun ve tanrı şahidimdir ki benimdin sen. Sen uyanır ve insanoğlunun basit konuşma dilini yeniden yazardın. Ve insanın sőzű girtlağını yeni bir gűçle doldurur ve “sen” sőzcűğű yepyeni anlamlarını ortaya serer ve çar anlamına gelirdi.
Yeryűzűndeki herşey dőnűşűrdű hatta leğen kova gibi basit şeyler bile. Ve o sağlam kaya aramıza bekçi gibi dikilip durduğunda bilinmeyen yerlere sűrűklenip giderdin. Mucizevi şehirler őnűműzde bir serap gibi dağılırdı. Kaderimiz elinde ustra olan bir deli gibi arkamızdan kovalarken biz bulutların űzerinde yatardık. Yumuşacık. Ve kuşlarla yolumuz ortaktı sanki. Ve balıklar ırmaklar peşimizden gelirdi ve gőkyűzű alabildiğine uzanırdı gőzlerimizin őnűnde.
çok teşekkür ederim eleştirel günlük... ne kadar güzel. bir kez daha okuyayım şimdi.
bu arada, elinde ustrası olan zaman değil miydi, kader miymiş?
sevgiler.
Sevgili peri, bu gece rüyamda gördüm sizi. benim evime gelmişsiniz oturup meyve yiyor bişiler konuşuyoruz. sonra bir böcek doluyorki evin duvarı aman allahım karınca, yeşil bi böcek falan. oğul gibi yuva yapmışlar tavana. temizlemeye çalıştık.hayır olsun....
hemen rüya tabirleri kitabımızı açalım.
böcek: küçük üzüntüler. bir engel rüyasıdır. böcekleri öldürebildiyseniz ya d aonlardan kurtulabildiyseniz, ya da size rahatsızlık vermediyse, zorlukları aşmak daha kolay olacaktır.
hmmm... bence benim şu karıncalar girdi rüyanıza. az önce taşımaya çalıştıkları büyükçe bir kırıntıyı kürdanla yuvalarının ağzına getirdim. ama artık gitsinler istiyorum. onları görmek arçil'i kaşındırıyor. tina ise hiç hoşlanmıyor. bense... yani böyle inatçı ve kararlı olmalarında çok hoş bir yan buluyorum aslında.
yeşil renk, hayallerin gerçekleşeceğinin müjdecisiymiş.
çok iyi!
bence bir sorun yok, her şey çok güzel olacak.
sevgiler.
ahh çok güzel inşallahh... Gerçekleşmesini istediklerim var ya bakalım... Ayrıca o karıncalar bende de büyük sorundu, akşamdan lavaboda kalmış kola içilmiş bardak, meyveli soda şişeleri hep davetiye karıncalar için. çıktım evin üstündeki tarasaya yuvalarını buldum, 2 tatlı kaşığı şeker attım kalmadı bişi çok mutlu oldum...
mavi balon,
yemeklerden sonra tezgahı tertemiz, bomboş bırakıyorum ama arçil'ciğim dondurma, meyve, soda, kola, ara yemekler vs derken bir bakıyorum dolmuş bile ve karıncalar pürçalışkan iş başındalar tabii. mücadelem sürüyor, bakalım. zaten kış gelince özleyeceğiz birbirimizi.
sevgiler.
Yorum Gönder