Çarşamba, Eylül 29

gece


"aynı zamanda bir sığınaktı bu karanlık. onun delinmez karanlığı içinde olmaktan mutluydu. 'bir duvar gibi, bir duvar gibi,' diye mırıldandı kendi kendine."
-decoud

bu gece karanlık. ay nerelerde, hiç bilmiyorum, görünmüyor. köpekler havlıyor. gece yağmur başlayacakmış, tüm hafta yağmur olacakmış, ısı hissedilir ölçüde düşecekmiş. benim başım çatlayacakmış, düşüncelerden ve böyle hissetmekten. battaniyeyi başıma çekmek işe yaramayacakmış. yorgunmuşum, uyusaymışım, düşünmeseymişim.

bu gece, mösyö kakuro, ne hoş, ne zarifsiniz. ama mersi, karanlık bazen, böyle çok iyi.

5 yorum:

Ayça Yaşıt dedi ki...

Baştan aşağı bir şiir olmuş bu yazdıklarınız, haberler için tersini düşünsem de. Gündüz Vassaf'ın "Cehenneme Övgü" kitabını anımsadım. Gerçi, şikayetiniz geceye değil, soğuk ve yağmura sanırım. Okurken, böyle doygun bir anlatıma tanık olmaktan mutluluk duydum, ellerinize sağlık. Sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

teşekkür ederim, atze.
geceleri özellikle insan böyle kötü hissediyor. bazen.

sabah neyse ki neşeli bir kızkardeş gibi içine gömüldüğünüz battaniyeyi çekiştirip fırlatıyor, o gün, içinize de doğuyor, kahve suyunu koyduktan sonra, hemen o anda bile, günün yapılması gerekenlerini bir tür sevince bulayıp orta ateşte kızarttığınızda fena da bir hayat çıkmıyor ortaya. afiyet olsun.

sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

bu arada dün gece sohbet arkadaşlarım, conrad-nostromo'dan decoud ile the hedgehog filminden kakuro ozu karakterleriydi.

decoud, bir kadına olan aşkını tüm hayat anlayışına tahvil edip, devrime aslında sadece bu aşka duyduğu inançtan önderlik yapıyordu. aşka inanç, çoğu kez tanrı'ya inanç gibi sorgulanır ve ondan sonra insan bir daha eskisi gibi devam edemez hayatına, her şey değişir. decoud'nun değişimi muhteşem oldu.

mösyö kakuro ise anlayış, sadelik, zarafet, bir insanın gerçek benliğini görebilme yeteneği ile donanmış, hayatı güzelleştiren, yaşama arzusuyla dolduran biri. var böyle bir takım insanlar ve hayatın rasyonalitesi kaba, sert, vahşi, çirkin doğası ile günü ezip geçerken, hassasiyet dolu bir insancıllıkla dolup taşmanıza neden olurlar.

dün gece onlarla dostluğum, fena halde canımı acıtan keskin bir hassasiyetle dolmama neden oldu ve eh, sohbete iki bira da eşlik edince... olanlar oldu.

şimdi iyiyiz.

Köşenin Delisi dedi ki...

"aşka inanç, çoğu kez tanrı'ya inanç gibi sorgulanır ve ondan sonra insan bir daha eskisi gibi devam edemez hayatına, her şey değişir."

bence biz sadık okurların senin kaleminden çıkmış bir kitap okumayı hak ediyoruz :))

endiseliperi dedi ki...

kaçak'a teşekkür etmeliyiz, elif. kitap yazmaksa... elif, dostoyevski, conrad, faulkner gibi yazarları görmüş bir dünyaya benim diyeceğim ne olabilir ki? dünyanın buna ihtiyacı yok. benim yazma ihtiyacımı ise burası fazlasıyla karşılıyor. insan, basit, küçük bir dünyayı kabullenmeyi bilmeli. kendimi de bu dünyayı da kabulleniyorum. bu aralar mesleki bazı karmaşalar yaşıyorum. bunların içinde yazmak yok. kafam karışık ve dünyayla iş dolayımında kuracağım bu bağın niteliği beni düşündürüyor. heyecansızlıktan, isteksizlikten kaygılıyım.

elif, yine de güzel sözlerin ne kadar mutlu etti beni, bilemezsin.

sevgiler çok.