Cumartesi, Ekim 30

cuma gecesi filmi: the city of your final destination

... fakat üşüyordum. kalkıp elektrikli sobayı kutusundan çıkarıp, yatağa koydum yüzüstü. vidaları, aparatları komodine dizdim, tripod'u çıkarıp, ayaklarını gerdim. dandik bir sayfada montaj resmi gösteriliyor ve alabildiğine anlaşılmaz bir şekilde de tarif ediliyordu. tam türk işi. yani ikea'yı sevmemle dalga geçen arkadaşlara kanıt olarak sunabilirim bu kağıdı. neyse kılavuzu unutup, eldeki malzemeyle mantıken nasıl olması icab eder diye düşünüp, yaptım. evet, yaptım.

uzun bir uzatma kablosu bulup fişe taktım. böylece istediğim yere taşıyabilirim sobayı, istersem ta mutfağa kadar. ve nasıl ısındı oda bir anda, inanılmaz. tina ısıyı koklayarak mı hissediyor bilmem, derhal geldi, sedirdeki mindere kıvrıldı. sıcaklık öyle güzeldi, öyle inanılmazdı ki, kendimi... nasıl desem lüks, konfor içinde hissettim. mutfakta hemen bir tepsiye meyve, kahve, su hazırlayıp getirdim. her şey tam olsun istiyordum. sonra, ısıyı kıskançlıkla korumayı akıl ettim. kapının altına, pencere önlerine havlular burup koydum. gene yaptım, gene yaptım işte./on yılda bir kere/beceririm bunu ben*



pazen pijamalarımı giyip, bir film aradım. bugün ne şanslıyım! daha önce james ivory'nin the city of your final destination filmini izlemeye çalışmış, ancak bağlantı kötü olduğu için izleyememiştim. ama sağlam bir kaydını buldum. öyle güzel bir film ki... öyle nefis ki, her anından zevk aldım, her sahnesini kalp çarpıntıları ile izledim. bayıldım, bayıldım. ben hep izlerim artık bu filmi. nasıl ki ivory'nin, günden kalanlar, manzaralı oda, howards end filmlerini defalarca izlediysem... diğer izlemediğim filmlerini de bulurum umarım.



charlotte gainsbourg da oynuyor hem. (hmm... elbiseleri çok güzel. keşke dikiş bilsem, hepsini dikmek isterim ve sanırım saçlarımı onun gibi kestane rengine boyayacağım. filmin sonundaki kahve elbisesi harikaydı. eviçleri, eşyalar, ışık, ağaçlar, manzara... ah!) oyunculuk çok, çok iyi.


gainsbourg muhteşem, laura linney de öyle. linney karakteri itici bir karakter olarak görünecek önce size, ama çok hoş bir karakter bence ve şöminede kocasının el yazmalarını yakamayışı bölümünde gözyaşlarımı tutamadım. çünkü öyle değil midir, sert, güçlü bir karakterin nedenlerini öğrendiğimizde onu anlarız ve bağışlarız ve bize çok dokunaklı gelmeye başlar onun hali.

jorge drexler- al otro lado del rio
(filmin müziklerini yapmış)

filmi izlerken konu itibariyle fowles'un abanoz kule adlı  kitabı geldi aklıma. bakalım, siz ne düşüneceksiniz. daha fazla konuşmayacağım. filmi izleyin siz önce, sonra konuşuruz. ama rica ederim, bu film için özel bir zaman ayırın, kendinizi şımartacak içecek bir şey alın... ne bileyim sıcak şarap olur, güzel bir çikolata, iyi cins bir kahve, olmadı en sevdiğiniz kurabiyelerden yapın, sağlam bir çay demleyin filan... şu söz çok klişe ama, demek istediğim tam da bu; keyfini çıkarın filmin.

jorge drexler-la trama y el desenlace





*sylvia plath-lady lazarus şiirinden.

8 yorum:

erhan b. dedi ki...

tina'nın ısıyı koklayarak hissetmesi.

blogunuz hızla bir sinema güncesi olmaya başladı peri hanım..

ama eşlik edecek uygun bir keyif aracı eşliğinde izleyeyim artık ben de bu filmi.

sevgiler.

bilginc dedi ki...

önerdiğiniz filmler nefis sevgili Peri Hanım..
ozellikle "nothing personel" ve "villa amelia" ya mükemmeldi..
paylastiginiz icin COK tesekkurler.. :)

kim ki duk izlemissinizdir eminim..
"breath"i izlemediyseniz eger, sizin de begeneceginizi tahmin ediyorum :)

sevgiyle, saglikla kalin..

redrabbit dedi ki...

charlotte'un oynadığı karakteri inanılmaz bulduğumu söylemek isterim sadece..Karakterler çok iyi tasarlanmış ve bize çok iyi aktarılmış bence..Nasılsak öyle kalıyoruz galiba bu hayatta,yok öyle aydınlanma ya da birden değişme..Sadece farkına varabiliriz istersek ..Değişmeyiz kolay kolay..İsteyebiliriz en fazla..Farkına varıp kabullenmek ve barışmak..yapabileceğimiz en iyi şey..Film bana bunları düşündürdü..

endiseliperi dedi ki...

eyvallah arkadaşlar. bilgisayar sorunu yaşıyorum, buralarda değilim hiç. pek yakında döneceğim.

erhan bey, hmmm alkol ve kahve sevmediğinize göre, iyi cins bir puro ile izleyebilirsiniz. belki kestane de olur. ben yaptım dün.

hmm breath'i izledim, sanırım tüm kim ki duk filmlerini izledim. siz sağolun bilginç. dün inception'ı izledim. şaşkınım. zindan adası'nı izlemediyseniz bir akşam leonardo di caprio gecesi yapabilirsiniz. zindan adası çok hoş, leo da iyi oynamıştı çok.

redrabbit, nerelerdesin, yahu? çok merak ettim seni. sesini duyduğuma çok sevindim. ivory filmleri bana hep yazgı konusunu düşündürtür. kendi billgisayarıma geçince konuşalım bunu etraflıca.


sevgiler hepinize.

meftun dedi ki...

karakterler ve oyuncular birbiriyle öyle bütünleşmiş ki.. sanki "hopkins", "adam" gibi biri.. halbuki hopkins'i defalarca farklı karakterlerde izlememize rağmen bu filmde onu ilk kez görüyormuşum gibi..
nasıl desem oynadığı her rolle bütünleşirken aynı zamanda oynayacağı her role de hazır.. (cümle bi garip oldu, anlatmak istediğimi anlatamamış olabilirim)

diğer oyuncuları fazla tanımadığım için sadece "iyi rol kesmişler" diyeceğim ;)

redrabbit dedi ki...

peri buralarda ve takipteyim..takip eden bir tavşan:))

ökçe dedi ki...

Bu filmi tam da senin tavsiyelerine uyarak, kakaosu dudaklarima bulasacak kadar bol serpilmis bir tiramisu ve kahve esliginde, hastaligi artan babam icin yaptigimiz gunduz kosturmalarindan yorulmus, askerden yeni terhis olmus kardesimin yataginda huzurla uyudugu sirada, bedenim bir yana, zihin yorgunlugum da tavan yapmisken, gece yarisina yakin izledim Peri'cim..

Gelip, hemen yazmak istedim, karaladim da biseyler ama cumlelerim yavan kaldilar.

Simdi ve her zaman da oyle olacaklar fakat yine de soylemek istedim.

Cok, cok guzeldi. Ruhuma sifa gibi oldu sanki. Gerisi teferruat iste:)

opuyorum sevgiyle..

endiseliperi dedi ki...

babana çok geçmiş olsun, ökçeciğim, tez zamanda iyileşir umarım. hem kardeşin de gelmiş ya, sevinç iyi bir ilaçtır, ayağa kalkar tez zamanda.

filmi de nasıl coşkuyla anlatmışım öyle, şimdi sen gelince okudum tekrar da kendi sevincime gıpta ettim:) o tiramisuyu hemen bitirme, izlebizle.net diye bir site var. orada agatha christie, hithcock filmleri var bolca. hazır kar da yağarken tiramisu ile nefis gider o filmler.

öpüyorum çok seni. canını çok sıkma. kendine de dikkat et.

sevgiler.