Çarşamba, Aralık 1

kuşlaaar, şen kuşlaaar....

Kafkas ülkeleri içinde en zengin sinema geleneğine sahip ülke hangisi? (Hayır, soru bu değil:). Gürcistan sinemasından bahsedeceğiz biraz. 1896 yılında Tiflis’le düzenlenen bir gösteriyle birlikte sinemayla tanışan bu ülkede sinemanın gelişme göstermesi SSCB döneminde gerçekleşmiş. Stalin’in Gürcü olmasının hiç kuşkusuz bundaki payı büyük.

Gürcü sinemasının kimliğini bulmasını, yerel kültürle bağlar kurmasını sağlayan ve tiyatro tarihçilerinin Stanislavski ile eşdeğerde olarak değerlendirdikleri Kote Mardzavişili’yi de sormayacağız.

Gürcü edebiyatı ile sinemasının işbirliğinin ilk başarılı örneğini oluşturan, Mayakovski hayranı Nikolai Şengelaya’nın Aleksandr Kazbeki’nin romanından uyarladığı Elisso filmi, Çerkeslerin zorla Ruslaştırılmasını düzgün bir anlatım ve gerçekçi bir yaklaşımla vermiş olsa bile ve sonraki filmi Yirmi Altı Komiser ile büyük ilgi uyandırsa da bilmecemiz onunla da ilgili olmayacak.

Bilmecemiz, Şengelaya ile Gürcü sinemasının öncüsü olan, Stalin’in gözdesi Mihail Çiuareli ile de ilgili değil. Her ne kadar Saba ve Kabarda gibi ilk filmlerinde gerçeküstücülük ve dışavurumculuk gibi akımların etkisi sezilse de, Sovyet sinemasının genel çizgisine uyduğu görülür çünkü. Geçelim.

Gönül isterdi ki, Tengiz Abuladze’den, onun, Rezo Çekeidze ile ortaklaşa yönettikleri ve Gürcü sinemasında bir dönüm noktası olan Magdany’nin Eşeği filminden filan konuşsak, bu filmle Çarlık dönemi Tiflis’ini, bir yoğurtçunun serüveni eşliğinde gözlemlesek... ama bunu da yapmayacağız.


Aklımıza giren ve bir daha da çıkmayan yönetmen başka çünkü. Önce müzik, ardından da Moskova’da sinema öğrenimi görmüş bir yönetmen bu. İlk filmi Nisan, çağdaş bir masal olarak nitelendiriliyor ve günlük yaşamın aşkı öldürdüğünü vurguluyor, ama uzun süre sansür engelini aşamamış. Ah, bu yönetmenin ismini soracağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Otar İosseliani bu yönetmen. Bir süre denizci olarak çalışıyor ve sonra sinemaya, benim çok sevdiğim Bağbozumu ile dönüyor. Film, siyah beyaz. Köylülerin bağbozumu etkinliği ile açılıyor ve bir belgesel gibi. Sonra sonra bir şarap kooperatifinde çalışan biri her devrin adamı, öteki onurlu ve yaşamın güzelliklerine bağlı iki arkadaşın öyküsüne geçiyoruz ve onları izlerken de film diğer yandan incelikli bir bürokrasi taşlaması yapıyor. Film, Cannes Film Festivali’nde de gösteriliyor ve böylece yönetmenimiz ülkesi dışında da tanınıyor.


Sonraki filmi, Bir zamanlar Bir Karatavuk Vardı ise sevgilisiyle buluşacağını dahi unutacak denli toplumsal yaşama ayak uyduramayan bir orkestra üyesini konu ediniyor. Olumsuz bir kahramanı perdeye getirdiği için gösterime girememiş, ama dört yıl sonra sağ olsun, Cannes Film Festivali’nde seyirciyle buluşup, çalışkan karıncalar arasındaki hüzünlü ağustosböceğinin öyküsü olarak değerlendirilip ilgi görmüş. hmmm...


Bunlar dışında izlediğim filmi Ayın Gözdeleri ise İosseliani tarzında bir suç filmi. Çıkarcıların, isyancıların, polislerin, kaçakçıların, ayyaşların kol gezdiği Paris’ten izlenimler taşıyan film Bunuel sineması ile çağrışımlar yapıyor. Ayın gözdeleri Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanıyor.


İzlediğim diğer filmi de Pazartesi Sabahı. Çok, çok sigara içiliyor filmde. Hele ilk bölümlerde sigaranın yer almadığı bir sahne yok gibi. Çağdaş yaşamın makineye dönüştürdüğü bir kaynak işçisinin bu sarmaldan çıkarak, günün birinde işe gitmeyip dünyayı dolaşmaya başlamasını anlatıyor. Ailesini, işini, her şeyi bırakıp çıkıp gidiyor adam. Hüzünlü bir güldürü diyebiliriz film için illa bir şey dememiz icab ederse.


Filmlerinde hiç ünlü bulunmayan, olabildiğince az konuşma kullanan ve kendisine neden böyle yaptığını soranlara, 'konuşma duymak istiyorsanız radyo dinleyin,' diyerek terslenen bu ayyaş yönetmenin Farewell, Home Sweet Home filmi ile ilgili olacak bilmece. Film başından itibaren oldukça ekzantirik, tuhaf, komik, ilginç! Oyuncaklarının arasında terbiyeli terbiyeli oynayan küçük bir kızın yanından ellerinde yiyecek, içecek dolu tepsilerle uşaklar geçip, bir kapıdan girerler. Gelen seslerden anladığımız kadarıyla bir parti, gösteri vs vardır içeride. Sonra oldukça dominant bir karakter olan evin hanımı omzunda kocaman ilginç bir kuş ile gelerek küçük kızın resmine bakar, diğer kapıdan girmek isteyen ayyaş kocasını tekrar içeri sokup, kapıyı kilitler filan. Bu kocaman evi, ayyaş kocasını, işini (ki ciddi bir işkadınıdır, onu işe götürmek için helikopter filan gelir sabahları), küçük kızlarını ve büyük oğlunu, sevgilisini pek güzel idare eder. Akşamları da küçük başı öne eğik, düşünceli düşünceli dolaşan o devasa kuş ile konuklarına gösteri yapar. Film çokça, bulaşıkçılık yapan, sokak serserileri ile takılan ve bir garson kıza aşık olan evin büyük oğlu hakkındadır. Herneyse, film oldukça tatlı. İzle. Benim sormak istediğim filmdeki bu kuşun cinsi. (!!!!:)


Evet, bunu sormak istiyorum. Soru bir filmden olmadı, ornitoloji’ye (kuş bilimi) filan geçtik biraz ama olsun. Burada soruları ben soruyorum. Canım sıkıldıkça sorular tuhaflaşıyor işte böyle.

Hadi, her şeyi biliyorum, hele sorular sinema ile ilgili olsa sular seller gibi cevaplarım diyen arkadaşlar, başlayın!







işte, o otoriter kadın, ayyaş
kocası ve size sözünü ettiğim kuş.


8 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Peri,
Filmi izlemedim. Ama leylek diyeceğim afişe bakarak. Eğer bildiysem, kopyacı olduğumdan cevabımı doğru kabul etmeyebilir, bana sıfır verebilirsin. :)

endiseliperi dedi ki...

sevgili rüyayastığı,
şimdi bayanlusin bu soruyu sorduğunda bir tam doğru yanıt gelmiş, onun bilmece kulübü üyesi bir arkadaşından. hal böyle olunca, yani soru zor ama yanıtını da bulmanın olanaksız olmadığı kanıtlanınca, size not vereceğim bu sorudan ama kırık not. evet. ama kanaat kullanıp o kırık notu biraz yükselteceğim. hem bayanlusin'e doğru yanıt verilmekle kalmamış, kuş enikonu açıklanmış, bu durumda bir tavan puanımız var yani. haksızlık yapmayalım, olmaz mı? evet, leylekgillerden bu kuş, ama ismi nedir? soru sinir bozucu kabul, ama işte gürcü sinemasına şöyle uzaktan bir baktık, fena da olmadı.
gücenmek yok bu nedenle, tamam mı? gelecek sefere daha makul bir soru var hem:)

sevgiler çok.

gülçin dedi ki...

pelikan sanırım.
sansam mı?


not: filmle ilgili amma makale varmış, başım döndü ayol :)

justine dedi ki...

Of of of! Nasıl soru geldi ama!

Kolay, çok kolay dedim, işte şimdi kaldım yolun bu tarafında:) Bahsettiğin filmleri izlemedim ve sanırım (emin değilim yine de) Gürcü sinemasından sadece Géla Babluani'nin bir filmini (13 Tzameti) seyrettim. Google'ladım tabii ve buldum cevabı, 'Marabu leyleği'ymiş bu kuş. Kızmadın değil mi, kopya çektim diye:p Bir saattir de, kuşun fotolarına filan bakıyorum saf saf! Hah ha, deli misin kızım sen!, dedim en sonunda ve bıraktım. Madem usulsüzlük yaptım oyunda, o zaman kendimi affettirmeliyim.

Hitit ve Etrüskler'de kuş uçuşu falının çok popüler olduğunu biliyor muydunuz peki?:) (Bilgi verme numarasıyla, konuyu dağıtıyorum farkındaysan?) Bu dönemlerde, kuşların rahatlıkla izleneceği bir alanda, hayvanların uçuşları ve istikametleri incelenerek tanrısal irade sorgulanırdı. Daha çok kartal ve akbabanın kullanıldığı bu ritüelde, kentlerin aksları belirleniyordu ve kentlerin kuruluşunda oldukça geçerli bir yöntemdi. (Benim yüksek lisans tezim antik çağda kent planları hakkındaydı ve bu konuyu da anlatmıştım.)

Biraz olsun affedildim mi?:)

Eline, yüreğine ve beynine sağlık Peri.

Hoşça kal.

Adsız dedi ki...

Sevgili Peri,
Beni araştırma yapmaya zorladınız. Belki bu durum puanımı daha da düşürür, ama ben bunun aynı zamanda yükseltmesine de sebep olabileceğini düşünüyorum.
Film hakkında çok şey okumuş oldum bu vesile ile. Tabii ki izlemeyi tercih ederdim, ama şu halde mümkün değildi.
Murabut kuşu.
Sevgiler,
RY

endiseliperi dedi ki...

sanma gülçin:) yönetmenimize malatya film festivalinde ödül verilmiş, farkettin mi bu arada?

ayy... çok utanıyorum böyle sinir bir soru sorduğum için. hemen yorumları yayınlayıp, başka bir soruya geçelim, bu soruyu da unutalım, ama otar iosseliani aklımızda dursun.

puan yok ama sevgiler kocamanından.

endiseliperi dedi ki...

sevgili justine,
öyle ya da böyle bilmişsin işte. üstelik sorunun yanıtından çok verdiğin bilgiler daha hoş. kuş uçuşu falını bilmiyordum, öyle boş boş bakıyordum havadaki kuşlara. canım kuşlar meğer belki de bana neler neler demek istiyorlardı da, işte cehalet:) ancak bayanlusin çok sevdiği bilmece kulübü üyesi atilla bey'e isminin tarihiyle ilgili uydurma bir kuş hikayesi anlatıyordu bir yerde.

sen de sağol justine. bir daha beni kışkırtıp böyle kuştu, kıldı, tüydü gibi sorular sordurma, olur mu? hmm kıldan tüyden bir bilmece mi sorsak acaba şimdi, düşünelim:)

sevgiler, öpücükler.

endiseliperi dedi ki...

ah rüyayastığı,
böyle dirayetle, merakla uğraşıp, sonunda doğru yanıtı bulmanız beni ne kadar duygulandırdı. burada hediye veremediğime üzüldüm çok. teşekkür ederim. bilmişsiniz! ne demek, puanınız düşmediği gibi bendeki kanaatınız tavan yaptı. teşekkür ederim çok.

sevgiler.