Pazartesi, Ocak 24

aynadaki gibi


akıl iyidir. yatıştırıcıdır. karmakarışık, bulanık içsel devinimi düzenlemek için kendi yöntemi vardır. açıklamaları ile mantıktan güvenli duvarlar örer. tüm o tehlikeli düşüncelerden doğan ruh çalkantılarına, sağduyulu, tatminkar yorumlar getirir. yılgınlık ve bıkkınlıktan doğan çöküntüyü neşeli, aydınlık gelecek fikri ile doldurup, düzler.

oysa içinizde aklınızın alamayacağı, karanlık dehlizlerin, dipsiz uçurumların, götüreceği yer esrarlı kaygan zeminin dehşet saçarak tıkır tıkır işlediği bir başka dünya daha vardır. orada korkular, endişeler ucube yaratıklar gibi kol gezer. gölgeler kaçışır, karanlıkta bir yerde kötülüğün buz gibi bakışını üstünüzde hissedersiniz ve işte tam da orada, bir duvar yarığında tanrı sizinle konuşabilir.



karin'in delilik dünyasını anlamaya çalışırken, ne hissettiğini düşünürken aklımdan geçenler bunlardı. ancak insan ileri gidip kendi akıl duvarını aşıp, delilik dünyası ile karşılaşabilir. nasıl bir kontrolse o eşikten adım atmayız. ama tuhaf rüyalarımız, kabuslarımız kendi delilik dünyamıza aralanmış bir kapıdır. yaşadığımız o kısa süreli ama etkisi büyük, dehşet verici darbeler, uyanınca kesilir ve aklın güvenli dünyasına kaçarcasına sığınırız.


aynadaki gibi filminin karin'i, iki dünya arasında gidip gelmekten yorgun düşmüş, sevdiklerini üzmekten endişeli bir şizofren. iki dünyanın gerçekliği içinde sürekli boğuşmaktan bitkin, annesinden miras aldığı bu delilikle akıl dünyasından kovulmuş bir sürgün gibi deliliğin dünyasında da kendine yer bulamıyor. yapayalnızlığı öyle acı verici ki karin'in, kendini kimseye ifade edemiyor. ona koşulsuz bir aşkla bağlı, basit, insancıl, duygulu kocası ile delilik dünyasındaki arkadaşları arasında seçim yapma zorunluluğu hissettiğinde, kocasını seçmez. bu da onunla ilişkilerini sevgi dolu, ama gerekirlilikler düzeyinde tutar. yaratıcılığını kızının deliliğiyle besleyen soğuk, sevgisiz, korkak yazar babası ile de konuşamaz karin. iletişim kurabildiği, deliliğini ve oradaki gerçekliği anlatabildiği tek insan, ergenlik nevrozları ile kırılgan erkek kardeşi. ancak sevgi ihtiyacımız öyle karışık, rezil şeylere yol açar ki, iki kardeş arasında iletişim kurabilmekten doğan coşkun sevgi, erotik bir yakınlaşmaya kadar götürür onları.


karin, evin izbe odasında delilik dünyasının kurgusuna daha yakın hisseder, bir yarıktan onu çağıran sesler duyar, duvarın içine girer. orada, ışık ve huzur vardır ve insanlar acelesiz gidip gelerek tanrı'yı beklemektedirler. davet edildiği bu yere gidip gitmeme konusunda tereddütler yaşıyor olmalı karin. çünkü bu seçim belki onu akıl dünyasından tümden ve geri dönülmez şekilde kovacaktır. filmin sonunda karin bir kriz sonrasında, "tanrı'yı gördüm,"der. taş suratlı, soğuk, korkunç bir örümcektir tanrı.

filmi bulup izleminizi çok isterim.

2 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

aaa sen de seyretmişsin:)) ve ne de güzel yorumlamışın.Film 4 kişi arasında ,karin odaklı olsa da herkesin kendi dünyalarında nasılda yoğun geçiyor.Bittiğin de sen de büyük bir bunalımda buluyorsun kendini.Sorularla birlikte..sevgiler.

endiseliperi dedi ki...

sevgiler buket'çiğim...